Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2006/16754 E. 2007/1089 K. 30.01.2007 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2006/16754
KARAR NO : 2007/1089
KARAR TARİHİ : 30.01.2007

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R

Davacı Hazine, … Beldesi 839 parsel sayılı taşınmazın tamamının öncesinin orman olduğunun, yörede 13.04.1999 tarihinde ilan edilen ve kesinleşen 2/B uygulaması sınırları içinde kaldığını, davalı adına olan tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescilini istemiştir. Mahkemece, davanın kabulüne çekişmeli parselin davalı adına olan tapu kaydının iptali ile orman niteliğinde Hazine adına tesciline, tapunun beyanlar hanesinde 2/B uygulaması ile orman sınırları dışına çıkarıldığının şerh verilmesine, davanın açılmasına davalı sebep olmadığından ve dava konusu taşınmaz OTS içine alındıktan sonra davalının tapusu oluştuğundan davacı lehine vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, aynı nedenle yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmiş, hüküm davacı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kesinleşen 2/B uygulaması sınırları içinde kalan tapu kaydının iptal ve tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 1942-1943 yıllarında 3116 Sayılı Yasaya göre yapılan ve kesinleşen orman kadastrosu ile 13.04.1990 tarihinde ilan edilerek kesinleşen aplikasyon ve 2/B uygulaması bulunmaktadır.
Mahkemece yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hükme yeterli değildir. Şöyle ki; hükme esas alınan orman ve harita mühendisi bilirkişileri ortak raporlarında çekişmeli parselin bir kısmının orman tahdit sınırları dışında kaldığını bildirerek orijinal orman tahdit hattı üzerinde basitçe yerini göstermişlerdir. Düzenlenen kroki ise, yalnızca çekişmeli parsel ve yakın çevresindeki bir-iki orman sınır hattını göstermekte olup, komşu parsellerle birlikte geniş çevreye ait bir uygulama yapılmadığından raporun denetleme olanağı yoktur. Taşınmazın memleket haritasındaki konumu irdelenmişse de rapor içeriğindeki açıklamalar ile memleket haritasındaki konum gösterimi de çelişkilidir.
Kararda kavram karmaşası da sözkonusudur. Bir yerin orman sayılan yer olması ile 6831 Sayılı Yasanın 2/B maddesi ile orman sınırları dışına çıkartılan yerlerden olması farklı kavramlardır. Orman niteliği ile Hazine adına tesciline karar verilen bir yerin tapu kaydı üzerine 2/B madde uygulama sahasında kaldığına ilişkin şerh verilemez.
Tüm bunlardan ayrı olarak; yargılama giderlerinin davacı Hazine üzerinde bırakılması ve lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi de doğru değildir. HYUY.nın 94.maddesinde davayı kabul eden tarafın da mahkum olmuş gibi mahkeme masraflarını ödemeye mecbur olduğu açıklandıktan sonra aleyhine hüküm kurulan tarafın hal ve vaziyeti ile

aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermemiş olması ve ilk oturumda davayı kabul etmiş olması halinde mahkeme masraflarından sorumlu tutulamayacağı belirtilmiştir. Anılan yasa hükmü bir istisna maddesi olup davanın kabulü durumunda ve belirtilen şartların oluşması halinde uygulanabilir. Temyize konu davada davanın kabulü gibi bir durum söz konusu değildir.
Hazine, taşınmazın tümünün öncesinin orman olduğu iddiasında bulunduğuna göre, orman kadastrosunun 4785 Sayılı Yasanın yürürlüğünden önce yapılması nedeniyle 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinin 3. bendinde yazılı 10 yıllık hak düşürücü süreye bağlı kalmadan taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında kalan yerlerden olduğu iddiası ile her zaman dava açabilir. Başka bir anlatımla; dava, yalnızca 2/B madde uygulaması ile orman sınırları dışına çıkarılan bölüm hakkında değildir. Çünkü, ilk orman tahdidi 1942 – 1943 yıllarında 3116 Sayılı Yasaya göre yapılmıştır ve bu yasaya göre sadece devlet ormanları belirlenmiş olup, 4785 Sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 13.07.1945 tarihinden önce yapılan sınırlandırmalar sonucu oluşan kesinleşmiş tahdit haritaları sınır dışında kalan taşınmazların orman niteliğini ve hukuki durumunu saptamakta yeterli değildir. Bu şekildeki taşınmazların orman olup olmadığının 4785 ve 5658 Sayılı Yasalara göre çözümlenmesi gerekir. 4785 Sayılı Yasanın 1. maddesi gereğince 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar hiçbir işleme gerek olmaksızın devletleştirilmiştir. Devletleştirilmiş ormanların bazıları sonradan yürürlüğe giren 5658 Sayılı Yasa ile iadeye tabi tutulmuş ve iadenin koşulları yasada gösterilmiştir.
Mahkemece; öncelikle, “orman sınırlandırılması 4785 Sayılı Yasa hükümleri nazara alınmadan yapıldığından” eski tarihli memleket haritası, … fotoğrafları ve varsa amenejman planı ilgili yerlerden getirtilip; önceki bilirkişiler dışında bu konuda uzman serbest orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi ve bir uzman harita mühendisinden oluşacak iki kişilik bilirkişi kurulu aracılığıyla mahallinde yeniden yapılacak inceleme ve keşifte yörede 1943 yılında 3116 Sayılı Yasaya göre yapılıp kesinleşmiş tahdit haritası ile 1990 yılında 3302 Sayılı Yasaya göre yapılan 2/B madde haritaları ve tapulama paftası ölçekleri denkleştirilerek sağlıklı bir biçimde zemine uygulanmalı, değişik açı ve uzaklıklarda olan en az 3 yada 4 orman sınır noktasını gösterir biçimde çekişmeli taşınmazların ilk tahdit haritası ve 2/B madde haritasındaki konumu duraksamaya yer vermeyecek şekilde saptanmalı, eğer taşınmazların tamamının veya bir kısmının tahdit sınırları dışında kaldığı saptanırsa memleket haritası, … fotoğrafları ve varsa amenejman planı çekişmeli taşınmazlarla birlikte … araziye de uygulanmak sureti ile taşınmazların bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli, taşınmazların bu haritalar üzerinde konumlarının gösterilmesi sağlanmalı; sonuçta kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kaldığı belirlenen yerlerin orman; usulen yapılan 2/B uygulama sınırları içinde kaldığı belirlenen yerlerin ise, hali hazır niteliği ile Hazine adına tesciline karar verilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin eksiz inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 30/01/2007 günü oybirliği ile karar verildi.