Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2006/15446 E. 2007/2152 K. 22.02.2007 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2006/15446
KARAR NO : 2007/2152
KARAR TARİHİ : 22.02.2007

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı gerçek kişi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R

Hükmüne uyulan Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin bozma kararında özetle: “Mahkemece, davacı tarafın tutunduğu tapu kaydının çekişmeli parsellere uyduğu ve taşınmazların davacının zilyetliğinde olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmişse de, davacının tutunduğu 25 dönümlük C.Evvel 1282 tarih ve 176 sıra numaralı tapu kaydı maliki …’in mirasçısı olduğunu belgelendirdiği, yerel bilirkişinin tapu uygulamasına ilişkin sözlerinin soyut olduğu ve tapu uygulamasının yöntemince yapılmadığı, yerel bilirkişi tarafından diğer … Hoca, … ve … sınırlarının gösterilip krokisine işaretlettirilmediği, tapunun … sınırının her yerde rastlanabilecek sınırlardan olduğu, yerel bilirkişinin yaşı itibariyle bu sınırları bilemeyeceği, bu nedenle davacı taraftan, tapunun sınırlarını bilecek yaşta yerel bilirkişi ve tanık göstermesinin istenmesi, yeniden yapılacak keşifte yansız üç kişilik yerel bilirkişi heyeti vasıtasıyla tutunulan tapu kaydının yöntemince uygulanıp sınırlarının düzenlenecek krokiye işaretlettirilmesi, bilinmeyen sınırlar konusunda tanık ifadelerine başvurulması, kaydın uyduğunun belirlenmesi halinde içerdiği … sınırı nedeniyle kapsamının yüzölçümüne değer verilerek saptanacağı, zilyetliğin başlangıcı, sürdürülüşü ve şekli konularında somut olaylara dayalı tanık beyanlarının alınması, dava konusu yerlerle ilgili kesinleşen mahkeme kararlarının davaya etkisinin incelenmesi, komşu parsellerle ilgili kesinleşen mahkeme kararlarının somut olaydaki etkilerinin üzerinde durulması” gereğine değinilmiştir. Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu iptal tescile ilişkindir.
Çekişmeli … Köyü 1313 ve 1314 parsel sayılı taşınmazların bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra 7 numaralı Orman Kadastro Komisyonuna bağlı 4 numaralı ekip tarafından yapılan ilk tahdidin aplikasyonu ve sınırlandırması Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanın hakem sıfatıyla verdiği karar ile iptal edilen ormanların kadastrosunda ekip çalışmaları 15.09.1976 tarihinde, itirazları inceleyen 7 numaralı Orman Kadastro Komisyonu işlemleri ise 09.12.1976 tarihinde ilan edilmiştir. 36 numaralı orman kadastro komisyonunca 1988 yılında aplikasyon, sınırlandırması yapılmamış ormanların kadastrosu ve 3302 Sayılı Yasa ile değişik 6831 Sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması yapılıp 15.06.1989 tarihinde ilan edilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyularak kesinleşmiş orman kadastro tutanakları ve haritaları, arazi kadastro paftası ile makiye ayırma tutanaklarının uygulanmasına dayalı araştırma inceleme ve keşif sonucu düzenlenen uzman bilirkişi raporuyla, çekişmeli parsellerin

-2-

2006/15446-2007/2152

3116 Sayılı Yasa hükümlerine göre 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastro sınırları içindeyken, 1952 yılında makiye ayrıldığı, 1976 yılında yapılan orman kadastrosunda makiye ayrılan yerlerden olduğundan söz edilerek orman sınırları dışında bırakıldığı, 1988 yılında yapılıp 1992 yılında kesinleşen genel arazi kadastrosunda kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle 1313 sayılı parselin … Merden, 1314 sayılı parselin ise, davacının kardeşi … Ocak adına tesbit edildiği, bir kısım gerçek kişilerin itiraz … dava açtıkları, Hazinenin de davaya katıldığı, diğer davalar red edilip, Hazinenin davası kabul edilerek, Kadastro Mahkemesinin 24.01.1995 gün ve 1993/2842-2 sayılı kararı ile 1313 sayılı parselin, Kadastro Mahkemesinin 08.02.1994 gün ve 1991/457-1994/171 sayılı kararıyla da 1314 sayılı parselin Hazine adına tesciline karar verildiği, kararların Yargıtay denetiminden de geçerek kesinleştiği, yargılamanın yenilenmesi taleplerinin de red edildiği, bu kararların … aleyhine kesin hüküm olmasa da, Hazine yararına güçlü delil teşkil ettiği, aksinin aynı güçte kesin deliller ile ispatlanabileceği, davalının böyle bir delil ibraz edemediği; ayrıca, yörede 1976 yılında, 7 numaralı orman kadastro komisyonu tarafından, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin Hakem sıfatıyla verdiği 19.12.1947 gün ve 208 sayılı kararı ile 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosunun iptal edildiğinden söz edilip, 1942 orman kadastrosu yok sayılarak yeniden yapılan orman kadastrosunda çekişmeli parseller orman sınırları dışında bırakılmışsa da, 1942 tahdidinin, sadece Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanının hakem sıfatıyla verdiği 19.12.1947 tarih, 208 sayılı kararla … İdaresinin dayandığı … Vakfına ait tapulu taşınmazlar yönünden iptal edildiği, vakıf tapusu kapsamı dışında kalan tahdidin halen geçerliliğini sürdürdüğü, taşınmazın orman olarak sınırlandırılmasına ilişkin 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosunun, bir başka orman kadastro komisyonunca yasal olmayan nedenlerle yok sayılıp, orman sınırları dışında bırakılması işleminin hiçbir yasal dayanağı olmayıp, bu işleme de değer verilemeyeceği, taşınmazın 1942 orman kadastrosu ile orman olarak sınırlandırıldığı ve halen orman sınırları içinde olduğu, 7 numaralı orman kadastro komisyonunca 1744 Sayılı Yasa ile değişik 6831 Sayılı Yasanın 2. madde uygulaması yapılmadığı, çekişmeli taşınmazların makiye ayrılan yer olduğu gerekçesiyle orman sınırları dışında bırakıldığı, bu nedenle 1744 Sayılı Yasa ile değişik 6831 Sayılı Yasanın 2. madde uygulamasına konu edilmediğinden, tapu sahibi adına orman sınırları dışına çıkarıldığı iddiasının yasal dayanağının bulunmadığı, orman kadastro sınırları içindeki eski tarihli tapu kayıtlarının hukuki değerini yitireceği bir yana, bir an için, 1744 Sayılı Yasanın 2. maddesi ile değişik 6831 Sayılı Yasanın 2. madde uygulaması yapıldığı kabul edilse bile, tutunulan tapu kaydının davacının dedesinden başka maliklerinin bulunduğu, bu kişilerin paylarının ne olduğu hususunda bir açıklama getirilmediği gibi, tapu kaydının eski adıyla İstanos, … adıyla Korkuteli İlçesine ait olduğu, mevcut kayıtlara göre mevkiinin tutmadığı, her ne kadar sınırları çekişmeli parsellere hem sınır komşu parseller olarak gösterilmişse de, taşınmazın çevresinde öncesinde memleket haritasına göre orman olarak nitelendirilen ve orman kadastrosunda orman olarak sınırlandırılan aynı vasıftaki hükmen Hazine adına tescil edilen parsellerin bulunduğu, soyut yerel bilirkişi sözlerinin diğer resmi kayıtlarla desteklenmediği, tapu kaydının çekişmeli parselleri kapsadığının da söylenemeyeceği, bu nedenle taşınmazların tapu sahibi adına orman sınırları dışına çıkarıldığının kabul edilemeyeceği, makiye ayrılan yerlerin veya kesinleşmiş 2/B madde uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin kazandırıcı zamanaşımı yoluyla da edinilemeyeceği, şöyle ki; Maki Tefrik Komisyonunun yasada öngörülen sayı ve nitelikte elemanı bulunmadığı, bu nedenle kuruluşu yasaya aykırı olduğu gibi, HGK 27.02.2002/1-19 E., 97 K. sayılı kararında değinildiği üzere, bu tür yerlerde özel yasaları gereği oluşturulan tapulara değer verileceği, davacı tarafın böyle bir tapusunun olmadığı, 6831 Sayılı Yasanın 2. madde uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan taşınmazların, yasalar gereği Hazineye kalan taşınmazlardan olduğundan kazandırıcı zamanaşımı yoluyla edinilemeyeceği gibi, taşınmazın 1744 Sayılı Yasa ile değişik 6831 Sayılı Yasanın 2. maddesi gereğince orman sınırları dışına çıkarılma işleminin kesinleştiği tarihten
-3-
2006/15446-2007/2152

Hazine adına tapuya tescil edildiği tarihe kadar 20 yıllık zilyetlik süresinin hiçbir zaman dolmadığı belirlenerek, Hazine aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığına, taşınmaz kesinleşmiş orman kadastro sınırları içinde olmasına karşın, taşınmazın orman niteliğiyle tescili istemiyle Orman Yönetimi ya da Hazine tarafından bir dava açılmadığına göre, davacı gerçek kişinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden gerçek kişiden alınmasına 22/02/2007 günü oybirliği ile karar verildi.