Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2006/15350 E. 2007/374 K. 18.01.2007 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2006/15350
KARAR NO : 2007/374
KARAR TARİHİ : 18.01.2007

MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı … Yönetimi ve Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı … 28.03.2003 tarihli dilekçesiyle, … köyü tüzel kişiliği aleyhine, … köyünde yapılan genel arazi kadastrosunda 261 ada 6 sayılı parselin kendi adına tesbit gördüğünü, bu parsel ile bir bütün olan ve kendisine ait 70 m2 yüzölçümündeki taşınmazının ise yol boşluğu olarak tapulama dışı bırakıldığını, bu bölümün adına tescilini istemiştir. Kadastro Mahkemesince, çekişmeli taşınmaz için kadastro tesbit tutanağı düzenlenmediğinden söz edilerek 24.10.2003 gün ve 2003/155-185 sayıyla görevsizliğe karar verilerek dosya Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne, … elemanı bilirkişi … … tarafından düzenlenen 11.11.2005 tarihli krokide (A) ile gösterilen 79.44 m2 bölümün 261 ada 6 sayılı parsele ilavesiyle 261 ada 6 sayılı parselin 472.70 m2 yüzölçümüyle davacı adına tesciline karar verilmiş, hüküm davalı … Yönetimi ile Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 3402 Sayılı Yasanın 12/3 maddesindeki 10 yıllık süre içinde, kadastrodan önceki hakka dayanarak açılmış kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1946 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu vardır. Daha sonra 1975 yılında yapılıp 07.03.1978 tarihinde ilan edilerek itirazsız yerlerde 07.03.1979 tarihinde kesinleşen aplikasyon ve 1744 Sayılı Yasa ile değişik 6831 Sayılı Yasanın 2. madde uygulaması, 2002 yılında 3402 Sayılı Yasanın 4. madde hükümlerine göre yapılıp dava nedeniyle kesinleşmeyen aplikasyon ve 2/B madde uygulaması mevcuttur.
1) Çekişmeli taşınmaz 2003 yılında yapılan genel kadastroda yol olarak haritasında gösterilerek kadastro harici bırakılmıştır. Yol boşlukları Hazinenin mülkiyetinde olup, bu taşınmaz için açılan davada, taşınmaz ormana sınır olmadığı için Orman Yönetiminin davalı sıfatı yoktur. Dava dilekçesinde davalı sıfatıyla gösterilmesi Orman Yönetimine davalı sıfatı kazandırmaz. Bu nedenle, aleyhine açılan davanın husumetten reddine karar verilmesi gerekirken, Orman Yönetimi aleyhine açılan davanın da kabulüne hükmedilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
2) Hazinenin temyiz itirazlarına gelince; Dava dışı … köyü 261 ada 6 sayılı parsel kadastroda 393.26 m2 yüzölçümünde iki katlı kargir ev niteliğiyle, 473 tahrir numaralı 5000 m2 yüzölçümündeki vergi kaydıyla öncesinde aynı ada 4 ila 15 numaralı parsellerin bir bütün olduğundan söz edilerek … adına tesbiti itirazsız kesinleşerek tapuya kayıt edilmiştir.
Mahkemece, kesinleşmiş orman kadastro haritasının uygulanmasına dayalı araştırma, inceleme ve keşif sonucu düzenlenen uzman bilirkişi raporlarıyla çekişmeli taşınmazın kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları dışında olduğu, yol boşluğu olmayıp davacıya ait dava dışı 261 ada 6 sayılı parselle bir bütün olarak … alanı olduğu, davacı yararına kazandırıcı
zamanaşımı zilyetliği koşullarını oluştuğunun belirlendiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmişse de, tanık dinlenmemiş, çekişmeli taşınmazın tutunulan vergi kaydı kapsamında kalıp kalmadığı, vergi kaydı kapsamı dışındaysa, 3402 Sayılı Yasanın 14. maddesinde öngörülen kısıtlamaların aşılıp aşılmadığı yöntemince araştırılmamış, … bilirkişisi çekişmeli taşınmaz bölümünün davacı adına tesciline karar verilmesi halinde yolun daralmadığını bildirmişse de, krokisi incelendiğinde tesciline karar verilen çekişmeli taşınmaz bölümü çıktığında yolun kenar çizgilerinin diğer sınırlarına göre açık bir şekilde daraldığı görülmektedir. Mahkemece bu çelişki üzerinde de durulmamıştır.
O halde, Mahkemece öncelikle, davacı tarafın tutunduğu vergi kaydının revizyon gördüğü tüm kadastro parsellerinin tesbit tutanakları ile kadastro tesbitleri kesinleşmişse bu yolla oluşan tapu kayıtları ve bu parselleri dıştan çevreleyen komşu parsellerin kadastro tesbit tutanakları ve var ise tesbitlerine esas alınan tapu ve vergi kayıtları getirtilerek dosya keşfe hazırlanmalı, Hazineye karşı gerçek kişinin zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının varlığını kanıtlaması gerekeceğinden, önceki bilirkişiler dışında bir … mühendisi ve bir … elemanı bilirkişi vasıtasıyla yeniden yapılacak keşifte, yerel bilirkişi vasıtasıyla davacı tarafın tutunduğu vergi kaydı uygulanarak, çekişmeli taşınmazı kapsayıp kapsamadığı, kayıt fazlası olup olmadığı, kayıt fazlası ise kamu malı niteliğindeki yol boşluğundan açılıp açılmadığı, zilyetliğin nasıl ve ne zaman başladığı; kaç yıl süre ile ne şekilde devam ettiği sorulup, yeterli ve kesin yanıtlar alınmalı, bu hususta varsa davacının zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenilmelidir.
… bilgisine sahip … uzman bilirkişi görevlendirilip, taşınmazdan muhtelif … numuneleri alınıp, ilgili kurumda incelettirilip, … toprağı olup olmadığı ve … toprağı ise, kaç yıldır, ne şekilde kullanıldığı saptanıp; bu yolda, bilimsel verilere dayalı kapsamlı rapor düzenlettirilmelidir.
Çekişmeli taşınmaz bölümünün vergi kaydı miktar fazlası olduğu belirlendiği taktirde, 3402 Sayılı Yasanın 14. maddesindeki kısıtlamalar nedeniyle davacının zilyetlik yolu ile kazandığı … bulunup bulunmadığı; varsa, cinsi ve miktarı Tapu Sicil ve Kadastro Müdürlüklerinden ayrı ayrı araştırılıp, başka tescil davası olup olmadığı da Mahkeme Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulmalı, anılan maddede vurgulanan miktarların aşılıp aşılmadığı saptanmalıdır.Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.SONUÇ: Yakarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle Orman Yönetiminin, ikinci bendde açıklanan nedenlerle de, Hazinenin temyiz itirazlarının kabulünü ile hükmün bu nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 18/01/2007 günü oybirliği ile karar verildi.