Yargıtay Kararı 20. Ceza Dairesi 2019/265 E. 2019/1502 K. 12.03.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2019/265
KARAR NO : 2019/1502
KARAR TARİHİ : 12.03.2019

Mahkeme : Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi
Suç : Uyuşturucu madde ticareti yapma
Hükümler : Mahkûmiyet; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi’nin 25/10/2018 tarih 2018/2346 esas ve 2018/2511karar sayılı kararı

Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm sanık … ve sanık … müdafii tarafından temyiz edilmekle, temyiz edenlerin sıfatı, başvuruların süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
A-Sanık … hakkında verilen hükme yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
5271 sayılı CMK’nın 294/1. maddesinde yer alan “Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır ve temyiz sebebi ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir” şeklindeki düzenleme karşısında, sanık müdafiinin temyiz dilekçesinde hükmün hukuki yönüne ilişkin herhangi bir temyiz nedeni göstermediği, CMK’nın 295/1. maddesinde belirtilen süre içerisinde temyiz nedenlerini içeren ek dilekçe de sunmadığı anlaşıldığından, 5271 sayılı CMK’nın 298/1. maddesi uyarınca TEMYİZ İSTEMİNİN REDDİNE,
B- Sanık … hakkında verilen hükmün incelenmesinde;
TCK’nın 58. maddesi uyarınca tekerrüre esas alınan, Büyükçekmece 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2013/159 esas 2013/594 sayılı kararının TCK’nın 163/1. maddesi uyarınca verilen mahkûmiyet kararı olmayıp TCK’nın 163/3. maddesi gereğince verilen mahkûmiyet kararı olması nedeni ile tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
5271 sayılı CMK’nın 288. ve 294. maddelerinde yer alan düzenlemeler ile CMK’nın 289. maddesinde sayılan kesin hukuka aykırılık halleri dikkate alınarak, sanık müdafiinin TCK’nın 58. maddesinin uygulanmasına yer olmadığa ilişkin olduğu belirlenerek anılan sebeplere bağlı olarak yapılan incelemede, sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi’nin kararı hukuka uygun bulunduğundan, sanık müdafiinin temyiz istemi yerinde görülmediğinden temyiz isteminin
ESASTAN REDDİNE, dosyanın İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne, kararın bir örneğinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi’ne gönderilmesine, 12/03/2018 tarihinde Üye …’un sanık … yönünden karşı oyu ve oy çokluğuyla sanık … yönünden oybirliğiyle karar verildi.
KARŞI OY GEREKÇESİ

Sanıklar … ve … hakkında; İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 27.04.2017 tarih 2017/126 Esas, 2017/135 kararı ile uyusturucu ticareti eylemleri nedeniyle 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 188/3, 62, 52/2, 53,58/6 ve 63 maddeleri gereğince neticeten 10 yıl hapis ve 2000 TL adli para cezasına, verilen hapis cezasının sonucu olarak hak yoksunluklarına, gözaltı ve tutuklukta kaldığı sürelerin verilen hapis cezasından mahsubuna karar verildiği,
Sanıkların istinaf talebi üzerine; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi’nin 25.10.2018 tarih 2018/2346 Esas ve 2018/2511 kararı ile istinaf başvurusunun 5271 sayılı CMK’nın 280/1-a maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE karar verildiği,
Sanık … 06.11.2018 tarihli temyiz dilekçesinde özetle “mahkûmiyet hükmünün bozulması gerekmektedir.” içerikli talepte bulunduğu,
Sanık … ise, 5271 sayılı CMK’nın 294/1. maddesinde belirtilen şartları taşıyan ve temyiz sebeplerini gösteren temyiz talebinde bulunduğu anlaşılmıştır.
Dairemizce yapılan temyiz incelemesi sonucunda:
Sanık … yönünden; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi’nin 25.10.2018 tarih 2018/2346 Esas ve 2018/2511 kararına yönelik temyiz başvurusunun 5271 Sayılı CMK’nın 302/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
Sanık … yönünden; 5271 sayılı CMK’nın 294/1. maddesinde yer alan “temyiz eden hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini göstermek zorundadır” şeklindeki düzenleme de gözetilerek yapılan değerlendirmede sanık müdafiinin temyiz dilekçesinde herhangi bir temyiz sebebi göstermediği 5271 sayılı CMK 295/1 maddesinde belirtilen süre içerisinde temyiz sebeplerini içeren ek dilekçe de sunmadığı anlaşıldığından vaki temyiz isteminin 5271 sayılı CMK’nın 298/1. maddesi arınca REDDİNE,
Sanık … yönünden oybirliği ile ve Sanık … yönünden oyçokluğu ile karar verilmiş olup, Sanık … yönünden dairemizce oluşan çoğunluğun kanaatine aşağıda belirtilen gerekçelerle katılmamaktayım.
20.07.2016 tarihi itibariyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun istinafa ilişkin (272-285 maddeleri) hükümlerinin yürürlüğe girmesiyle temyiz mercii olan Yargıtayın, ilk derece mahkemeleri ve ikinci derece yargılama merci olan Bölge Adliye Mahkemeleri’nin vermiş olduğu temyizi kabil kararlarına yönelik temyizen yapılan incelemede, inceleme sınırının belirlenmesi önem arz etmektedir.
İkinci derece yargılama mercii olan Bölge Adliye Mahkemesi’nin denetim yetkisinin yanında delil değerlendirme ve delil toplama, diğer bir ifadeyle yargılama yapma yetkisi mevcuttur. 5271 Sayılı CMK’nın 280. maddesinin başlığı “bölge adliye mahkemesinde inceleme ve kovuşturma”dır. Söz konusu maddedeki düzenlemeler ayrıntılı olarak incelendiğinde, Bölge Adliye Mahkemesinin, İlk Derece Mahkemesi kararını hem hukuki hem de maddi yönden inceleme yetkisi söz konusudur. Aynı zamanda gerekli gördüğü takdirde 5271 Sayılı CMK’nın 280/1-e maddesinde verilen yetkiye dayanarak davanın yeniden görülmesine karar vererek kovuşturma yapabilir.
İstinaf aşamasından geçen temyizi kabil kararların temyiz incelemesinde Yargıtayın inceleme yetkisinin sınırları 5271 Sayılı CMK’nın 288 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda “Temyiz Nedeni” başlığı altında;
“MADDE 288. – [1] Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır.
[2] Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır” içerikli düzenlemeye gidilmiştir.
Madde içeriği değerlendirildiğinde Yargıtayın ilk derece ve istinaf aşamasından geçen karaların denetiminde inceleme yetkisi hukuki denetimle sınırlıdır. Diğer bir ifadeyle temyiz mercii, olaya normun doğru uygulanıp uygulanmadığını denetleyebilir. Söz konusu yetki bununla sınırlandırılmıştır.
5271 sayılı CMK’nın 288. maddesinin gerekçesi,
“Tasarı, 1412 sayılı Kanundan ayrılarak -kanuna aykırılık- yerine daha geniş anlamlı ve amaca uygun olan -hukuka aykırılık- sözcüklerine yer vermiştir. Yargılamanın konusunu oluşturan cezaî uyuşmazlık çözüldükten ve maddî gerçeğe ulaşıldıktan sonra ilgili hukuk kuralının eksik veya yanlış uygulanması veya hiç uygulanmaması, hukuka aykırılığı oluşturur.
Hukuk kuralı deyimi, temel hukuk ilkelerini, yazılı olan ve olmayan hukuk kurallarını, yargılama hukukuna ilişkin kurallarla maddî hukuka ilişkin kuralların tümünü kapsar.
Temyiz başvurusunun hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayandırılması gerekir. Delillerin yanlış değerlendirilmesi, kuralların yorumunu ve eylemin gerçek niteliğinin saptanmasını etkilediğinde, elbette ki hukuka aykırılık oluşturur” şeklindedir.
Kanun koyucu, 1412 sayılı CMUK’nın aksine kanunilik ilkesinden ayrılarak daha ideal, modern ve özgürlükçü olan hukukilik ilkesini benimsemiştir. Bu sebeple söz konusu maddeyi uygularken kanun koyucunun iradesi doğrultusunda verilen yetkiyle sınırlı kalmak kaydıyla taraflar lehine geniş yorumlanması gerekir.
5271 Sayılı CMK’nın 289/1. maddesi “Hukuka kesin aykırılık hâlleri” başlığı altında aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.
“MADDE 289. – [1] Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da aşağıda yazılı hâllerde hukuka kesin aykırılık var sayılır:
a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.
b)Hâkimlik görevini yapmaktan kanun gereğince yasaklanmış hâkimin hükme katılması.
c) Geçerli şüphe nedeniyle hakkında ret istemi öne sürülmüş olup da bu istem kabul olunduğu hâlde hâkimin hükme katılması veya bu istemin kanuna aykırı olarak reddedilip hâkimin hükme katılması.
d) Mahkemenin kanuna aykırı olarak davaya bakmaya kendini görevli veya yetkili görmesi.
e) Cumhuriyet savcısı veya duruşmada kanunen mutlaka hazır bulunması gereken diğer kişilerin yokluğunda duruşma yapılması.
f) Duruşmalı olarak verilen hükümde açıklık kuralının ihlâl edilmesi.
g) Hükmün 230 uncu madde gereğince gerekçeyi içermemesi.
h)Hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması.
i) Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması.”
5271 sayılı CMK’nın 289/1. maddesinin ilk cümlesine dikkat edilirse “temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da” ibaresine yer vermiştir. Bu ibareye dikkat kesilerek madde başlığında hukuka kesin aykırılık halleri olarak kabul edilen ve madde içeriğinde sayılan hususların var olup olmadığını inceleme yetkisine sahip olabilmek için her hangi bir şart öngörülmemiştir. Tam aksine talep ve beyana bakılmaksızın inceleme yükümlüğü getirilmiştir.
Maddenin gerekçesinde, “Madde, kesin temyiz veya kesin bozma nedenleri de denilen hukuka kesin aykırılık hâllerini göstermektedir. Bu hâller varsa aykırılığın hükme etki ettiği kabul edilecektir. Temyiz mercinin artık bunların bozmayı gerektirip gerektirmediğini araştırma ve takdir yetkisi olmayacaktır” içeriğine yer verildiği görülmektedir.
Madde gerekçesinde belirtildiği gibi kesin temyiz veya kesin bozma nedenlerinin var olup olmadığını inceleyebilmek için herhangi bir şart öngörülmesi düşünülemez. Diğer bir ifade ile hukuka kesin aykırılık hallerinin var olup olmadığını inceleyebilmek için tarafların hukuki temyiz nedenlerini ileri sürmesine gerek olmayıp, maddede belirtilen husularda temyiz merci re’sen inceleme yapmalıdır.
Kanun koyucu hukuka kesin aykırılık hallerini düzenledikten sonra ” Temyiz başvurusunun içeriği”ni 5271 sayılı CMK’nın 294.maddesinde düzenlemiş ve kanun koyucunun bu şekilde düzenlemeye gitmesi dikkat çekicidir. Kanun koyucu hukuka kesin aykırılık hallerini herhangi bir şarta bağlamamıştır.
“MADDE 294. – [1] Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır.
[2] Temyiz sebebi, ancak hükmün hukukî yönüne ilişkin olabilir”
Söz konusu madde içeriği incelendiğinde hukuka kesin aykırılık hallerine yer vermemekte ve 5271 sayılı CMK’nın 288. maddesinde sınırları çizilen hukuki temyiz sebeplerinin gösterilmesini istemektedir. Kanun koyucu 5271 Sayılı CMK’nın 289/1. maddesinde “temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da” ibaresi çok açık olduğu için 5271 Sayılı CMK 289. maddesindeki hususlar istisna veya saklı kalmak kaydıyla ibarelerine madde metninde yer vermemiştir.
Temyiz merci, hukuka kesin aykırılık hallerini re’sen ve diğer temyiz sebeplerini ise temyiz nedeni gösterilmesine bağlı kalmak kaydıyla inceleyebilmesi için öncelikle incelemeye konu kararın usulüne uygun olarak temyiz edilmesi gerekir. Temyiz dilekçesinin reddini gerektiren bir hususun olmaması halinde temyiz talebi usulüne uygun olarak yapılmış demektir.
Buna ilişkin olarak “Temyiz isteminin kabule değer sayılmamasından dolayı hükmü veren mahkemece reddi” başlığı altında düzenlemeye gidilmiştir
“MADDE 296. – [1] Temyiz istemi, kanunî sürenin geçmesinden sonra yapılmış veya temyiz edilemeyecek bir hüküm temyiz edilmiş veya temyiz edenin buna hakkı yoksa, hükmü temyiz olunan bölge adliye veya ilk derece mahkemesi bir karar ile temyiz istemini reddeder.
[2] Temyiz eden, ret kararının kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde Yargıtaydan bu hususta bir karar vermesini isteyebilir. Bu takdirde dosya Yargıtaya gönderilir. Ancak, bu nedenden dolayı hükmün infazı ertelenemez”
Madde metninden anlaşılacağı üzere; temyiz talebi süresinde yapılmış ise, temyizi kabil hüküm ise ve temyiz edenin temyiz hakkı var ise temyiz talebini usulüne uygun olarak yapıldığını kabül etmek gerekir. Temyiz nedeninin gösterilmemiş olması temyiz talebininin reddini gerektirecek bir sebep veya eksiklik değildir. Bu sebeple Kanun koyucunun iradesinin aksine 5271 sayılı CMK’nın 294 ve 296. maddelerini sanık aleyhine dar yorumlayarak ve CMK’nın 289/1. maddesindeki açık ibareye rağmen hukuka kesin aykırılık hallerini inceleyebilmek için temyiz talebinde bulunan tarafın “neden göstermesini” ön koşul olarak kabul etmek hukuken mümkün değildir.
“Temyiz isteminin reddi” başlığı altında aşağıdaki şekilde düzenlemeye gidilmiştir.
“MADDE 298. – [1] Yargıtay, süresi içinde temyiz başvurusunda bulunulmadığını, hükmün temyiz edilemez olduğunu, temyiz edenin buna hakkı olmadığını ya da temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içermediğini saptarsa temyiz istemini reddeder”
Söz konusu madde metni incelendiğinde yukarıda 5271 Sayılı CMK’nın 294 ve 296. maddelere ilişkin değerlendirmede izah edildiği gibi kanun koyucu 5271 Sayılı CMK’nın 289. maddesinde düzenlenen hukuka kesin aykırılık hallerine ilişkin madde metninde düzenlemeye gitmemiştir.
“Temyizde incelenecek hususlar” başlığı altında aşağıdaki şekilde düzenlemeye gidilmiştir
“MADDE 301. – [1] Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapar”
Madde metni incelendiğinde; kanun koyucu temyiz mercinin yetkilerini şüpheye yer vermeksizin belirlemiştir. Temyiz merci, 5271 Sayılı CMK’nın 288. maddesinde sınırları çizilen ve 5271 Sayılı CMK’nın 294 maddesi gereğince yalnızca temyiz dilekçesinde belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapacağını açıkca belirtmiştir.
Madde metninin gerekçesi, “Yargıtay, yalnız temyiz dilekçesi veya beyanında maddî hukuk kurallarına aykırılık nedeniyle ileri sürülen hususlarla, temyiz istemi yargılama hukukuna ilişkin kuralların uygulanmaması veya eksik veya yanlış uygulanmasından dolayı yapılmışsa, bu olgular hakkında inceleme yapar” şeklindedir.
Madde metni kendisiyle ayrılmaz bir parçası olan gerekçesiyle birlikte değerlendirildiğinde; temyiz dilekçesinde belirtilen temyiz nedenleri ile usul hukuna ilişkin kuralların uygulanmaması veya eksik vaya yanlış uygulanmasından dolayı yapılmışsa bu olgular üzerinde inceleme yapılacağı görülmektedir.
Bu bağlamda 5271 sayılı CMK’nın 289/1. maddesinde düzenlenen hukuka kesin aykırılık halleri usul hukukuna ilişkin kuralların uygulanmaması veya eksik vaya yanlış uygulanmasından kaynaklı hukuka aykırılık halleridir. 5271 Sayılı CMK’nın 289 ve 301. maddelerinin metin ve gerekçeleri birlikte değerlendirildiğinde; 5271 Sayılı CMK’nın 289. maddesinde belirtilen hukuka kesin aykırılık halleri hususunda sebep belirtilmesine bağlı kalmaksızın re’sen temyiz incelemesi yapılmasına CMK’nın 301. maddesindeki hukuki düzenlemeler engel teşkil etmeyecektir.
“Temyiz isteminin esastan reddi veya hükmün bozulması” başlığı altında aşağidaki şekilde düzenlemeye gidilmiştir.
“MADDE 302. – [1] Bölge adliye mahkemesinin temyiz olunan hükmünün Yargıtayca hukuka uygun bulunması hâlinde temyiz isteminin esastan reddine karar verilir.
[2] Yargıtay, temyiz edilen hükmü, temyiz başvurusunda gösterilen, hükmü etkileyecek nitelikteki hukuka aykırılıklar nedeniyle bozar. Bozma sebepleri ilâmda ayrı ayrı gösterilir.
[3] Hüküm, temyiz dilekçesinde gösterilen sebeplerle bozulduğunda, dilekçede açıklanmış olmasa bile saptanan bütün diğer hukuka aykırılık hâlleri de ilâmda gösterilir.
[4] Hükmün bozulmasına neden olan hukuka aykırılık, bu hükme esas olarak saptanan işlemlerden kaynaklanmış ise, bunlar da aynı zamanda bozulur.[5] 289.madde hükümleri saklıdır”
Maddenin 2 ve 4. fıkralarına dayalı olarak temyiz mercince bozma kararı verebilmek bir nedene dayalı iken, 5. fıkrasında “289. madde hükümleri saklıdır” şeklinde düzenlemeye yer verilerek sebep aranmaksızın hükmün bozulması gerekliliği açıkça düzenlenmiştir.Diğer bir ifade ile 5271 sayılı CMK’nın 289. maddesindeki hukuka aykırılık halleri kesin bozma sebebidir.
Maddenin gerekçesi, “Yargıtay temyiz olunan hükmün hukuka uygun olduğunu belirlediğinde temyiz isteminin esastan reddine karar verecektir. Yargıtay, temyiz edilen hükmün temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olan hukuka aykırılıklar içerdiğini saptar ve bunlar hükme etki edecek nitelikte olursa bozma kararı verir. Hükme etki edecek nitelikte bulunmayan hukuka aykırılıkların, bazı önemsiz usul hatalarının Yargıtay kararında gösterilmekle birlikte hükmün bozulmasına neden sayılmadığı belirtilmelidir. Ancak, ilâmda bozulan hususların hepsinin nedenleriyle birlikte ayrı ayrı açıklanması gerekir.
Bozmaya neden olan hukuka aykırılık, hükmün dayandırıldığı işlemlerden kaynaklanmışsa, aynı zamanda bu işlemler de bozulur.
Mahkemenin temyize konu hükmü birden çok bölümden oluşmuş ve bunlardan bir veya birkaçı için ayrıca temyiz isteminin esastan reddine karar verilmemişse tümü bozulmuş sayılır, bozma ile hüküm ortadan kalkar.
Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da 5271 sayılı CMK’nın 289. maddede açıklanan hukuka kesin aykırılık hâlleri varsa hüküm mutlaka bozulur.” şeklindedir.
Madde gerekçesinin son paragrafında 5271 Sayılı CMK’nın 289. maddesindeki hukuka kesin aykırılık hâllerini mutlak bozma sebebi olarak kabul edilmiş ve hükmün mutlaka bozulması gerektiği belirtilmiştir.
Yapılan açıklamalar ışığında, 5271 sayılı CMK’nın 294. maddesinde belirtilen şartları taşımayan temyiz talebi temyiz mercinin önüne geldiğinde, temyiz merciince 5271 sayılı CMK’nın 291 ve 296. maddelerine göre usulüne uygun bir talep olup olmadığı değerlendirilmelidir. Usulüne uygun temyiz talebinin varlığı halinde temyiz mercinin öncelikli olarak kanunun amir hükmü gereği CMK’nın 289. maddesinde düzenlenen hukuka kesin aykırılık hallerinin var olup olmadığını incelemesi gerekir. Bu eşik aşıldıktan sonra 5271 sayılı CMK’nın 288 ve 294. maddesi gereğince temyiz sebeplerinin hukuki nedene dayanıp dayanmadığı yönde inceleme yapmalıdır.
Yapılan inceleme sonucunda, 5271 sayılı CMK’nın 294. madesinde belirtilen şartları taşımayan temyiz taleplerine ilişkin incelemede, 5271 sayılı CMK’nın 289. maddesindeki hukuka kesin aykırılık hallerinin bulunmadığının tesbiti halinde 5271 sayılı CMK’nın 298/1. maddesi gereğince temyiz talebin reddine karar verilmelidir. Yapılan inceleme sonucunda Kesin hukuka aykırılık hallerinin tesbiti halinde ise 5271 sayılı CMK’nın 302/5. maddesi gereğince söz konusu aykırılığın mutlak bozma sebebi kabul edilerek verilen hükmün bozulmasına karar verilmelidir.
5271 sayılı CMK’nın 294. maddesinde belirtilen şartları taşıyan temyiz taleplerinde ise; öncelikle 5271 sayılı CMK’nın 289. maddesindeki hukuka kesin aykırılık hallerinin bulunup bulunmadığı yönünde ve sonrasında 5271 Sayılı CMK’nın 294. maddesi gereğince belirtilen temyiz taleplerine yönelik inceleme yapılmalı sonucuna göre 5271 sayılı CMK’nın 302. maddesi gereğince karar verilmelidir.
5271 sayılı CMK’nın 294. maddesinde belirtilen şartları taşımayan temyiz taleplerine ilişkin olarak belirtilen yöntemle inceleme yapılmadığı taktirde telafisi mümkün olmayan hukuki sonuçların doğması muhtemeldir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Sözleşmenin 6. maddesindeki düzenlemelerle kişinin medeni hak ve yükümlülüklerini veya suçlanması durumunda adil ve açık yargılama hakkını garanti altına almıştır. Madde metni aşağidaki şekilde düzenlenmiştir
” Madde 6
Adil yargılanma hakkı
1. Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir. Karar alenî olarak verilir. Ancak, demokratik bir toplum içinde ahlak, kamu düzeni veya ulusal güvenlik yararına, küçüklerin çıkarları veya bir davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde veyahut, aleniyetin adil yargılamaya zarar verebileceği kimi özel durumlarda ve mahkemece bunun kaçınılmaz olarak değerlendirildiği ölçüde,duruşma salonu tüm dava süresince veya kısmen basına ve dinleyicilere kapatılabilir.
2. Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır.
3. Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:
a) Kendisine karşı yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden en kısa sürede, anladığı bir dilde ve ayrıntılı
olarak haberdar edilmek;
b) Savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olmak;
c) Kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir müdafiinin yardımından yararlanmak; eğer avukat tutmak için gerekli maddî olanaklardan yoksun ise ve adaletin yerine gelmesi için gerekli görüldüğünde, resen atanacak bir avukatın yardımından ücretsiz olarak yararlanabilmek;
d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek;
e) Mahkemede kullanılan dili anlamadığı veya konuşamadığı takdirde bir tercümanın yardımından ücretsiz olarak yararlanmak.”
Avrupa insan Hakaları Mahkemesi, vermiş olduğu karalarında; Sözleşmenin 6.maddesinin 1. paragrafını geniş yorumlanması gerekliliği görüşü hakimdir. Mahkeme, “17.01.1970 tarihli DELCOURT BELÇİKA davasında “Sözleşme bağlamında demokratik toplumlarda adaletin hakkaniyete uygun olarak yerine getirilmesi hakkı o denli önemli yere sahiptir ki 6. maddenin 1. paragrafının kısıtlayıcı bir şekilde yorumlanması bu hükmün amaç ve hedefine uygun düşmez” yönünde karar vermiştir.
Sözleşmenin 6. maddesi yargılamanın hangi aşamasında uygulanacağının belirlenmesi önem arz etmektedir. Sözleşmenin 6. maddesi ile düzenlenen garantiler sadece yargılama sürecinde uygulanmayıp önceki ve sonraki aşamaları da uygulanır.
Sözleşmenin 6. maddesi tek başına kişiye temyiz hakkı tanımaz. Ancak bu hak ceza davalarında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 7 nolu protokolünün 2. maddesi ile tanınmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşmenin 6. maddesi temyiz hakkı sağlamasa da eğer bir devlet kendi iç hukukunda temyiz hakkı tanımışsa yapılan yargılamaların sözleşmenin 6. maddesinde bulunan garantiler kapsamında olduğunu kabul etmektedir. 17.01.1970 tarihli DELCOURT BELÇİKA davasında mahkeme gerekçesinde bu hususa yer vermiştir.
Bu bağlamda, gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 7 nolu protokolünün 2. maddesi ve gerekse mahkeme içtihatları değerlendirildiğinde sözleşmenin 6. maddesindeki kişiye tanınan garantiler temyiz aşamasında da nazara alınması zorunludur.
5271 sayılı CMK’nın 291 ve 296. maddelerine göre usulüne uygun olarak yapılan temyiz talebine rağmen 5271 sayılı CMK’nın 294. maddesine göre neden belirtilmediği
gerekçesiyle ve açık hükme rağmen CMK 289/1. maddesi bağlamında inceleme yapılmaksızın temyiz talebinin 5271 sayılı CMK’nın 298/1. maddesine göre reddine karar verilmesi halinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesine göre kişinin garanti altına alınan savunma hakkı kısıtlandığından hak ihlali sayılacaktır.
Bu sebeplerle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nce hak ihlâlinin tesbiti halinde, 5271 sayılı CMK’nın 311/1- f fıkrası gereği yargılamanın yenilenme sebebini oluşturmaktadır.
İç hukuk bakımından yapılan değerlendirmede ise;
5271 sayılı CMK’nın 309 ve 310. maddelerinde kanun yarına bozma hükümleri düzenlenmiştir. 5271 sayılı CMK’nın 309/1. maddesine göre hakim veya mahkemece verilen istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükmün hukuka aykırılığının öğrenilmesi halinde Adalet Bakanlığının Yargıtay Başsavcılığı’na gerekçelerini göstererek karar veya hükmün Yargıtay’ca bOzulması isteminde bulunabilir.
Kanun koyucunun “Kanun Yararına bozma” başlığı altında düzenlemeye gitmesi ve talep hakkını Adalet Bakanlığına tanımasındaki asıl amacının hukuk düzenini tahkim etmek ve hukuk güvencesini sağlamaktır.
Madde metninin gerekçesi, “Maddeye göre, hâkim veya mahkemece verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık olduğunu öğrenen Adalet Bakanı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazılı olarak bildirecektir.
Olağanüstü temyiz de denilen bu kanun yoluna, istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş bulunan kararlarda, gerek maddî hukuka ve gerek usul hukukuna ilişkin aykırılıkların giderilmesi için başvurulabilir.
Böylece kanunun eşit uygulanması ve sanığın aleyhine olmamak koşuluyla, hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi amaçlanmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Adalet Bakanınca bildirilen nedenleri aynen yazarak karar veya hükmün bozulması istemini içeren yazısını Yargıtay ceza dairesine verir.
Yargıtay ileri sürülen nedenleri yerinde görmezse istemi reddeder, yerinde görürse karar veya hükmü kanun yararına bozar” şeklindedir.
Madde gerekçesinde “-kanunun eşit uygulanması ve sanığın aleyhine olmamak koşuluyla, hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi amaçlanmıştır.-” cümlesinde kanunların eşit uygulanması ve hukuka aykırılıkların toplum ve birey açısından giderilmesinin önemine vurgu yapılmıştır.
Kanun yararına bozma talebi, bireyin iradesi dışında başvurulan olağanüstü kanun yoldur. Bireyin başvurusu olmamasına rağmen hukuka aykırı kararın kesinleşmesi hukuk düzeni açısından sakıncalıdır.
5271 Sayılı CMK’nın 294. maddesinde düzenlenen nedene dayalı olmayan ve 5271 sayılı CMK’nın 291 ve 296. maddelerine göre usulüne uygun temyiz dilekçelerinin 5271 sayılı CMK’nın 289. maddesinde düzenlenen hukuka kesin aykırılık halleri yönünden inceleme yapılmaksızın 5271 sayılı CMK’nın 298/1. maddesi gereğince reddine karar verilmesi hukuka uygun değildir.
Hukuka aykırı olarak İstinaf veya temyiz aşamasından geçmeksizin kesinleşen hüküm ve kararlara karşı Kanun yarına bozma temyiz yolu açıktır. İlk derece mahkemesinin istinaf denetiminden geçen, temyiz talebinin 5271 sayılı CMK’nın 289. maddesinde düzenlenen hukuka kesin aykırılık halleri yönünden inceleme yapılmaksızın 5271 sayılı CMK’nın 298/1. maddesi gereğince reddine karar verilen ve bu şekilde kesinleşen kararlar yönünden kanun yarına bozma temyiz yoluna gidilmesi mümkün değildir.
Bölge Adliye Mahkemesinin ilk derece mahkemesinin kararını kaldırarak 5271 sayılı CMK’nın 280/1-e. maddesi gereğince yeniden hüküm kurulması halinde bu temyiz talebinin
5271 sayılı CMK’nın 298/1. maddesi gereğince reddedilmesi halinde kanaatimce bu karara karşı olağanüstü kanun yolu olan kanun yarına bozma temyiz yolu açıktır. Çünkü Bölge Adliye Mahkemesince yeniden kurulan hüküm, üst denetim merci olan Yargıtayca esastan incelenmemiştir.
Taraflarca talep olmamasına rağmen hukuka aykırı bir karar veya hükme karşı, olağan üstü kanun yolu olan kanun yarına bozma temyiz yolu açık iken; usulüne uygun temyiz talebine rağmen kanunun açık hükmü dar ve kısıtlayıcı yorumlanarak kanun yararına bozma temyiz etme imkanı bulunmayan hukuka kesin aykırı hükmün kesinleşmesi beklenen hukuki sonuç olamaz.
Yapılan açıklamalar muvacehesinde; Sanık müdafiinin temyiz talebinin usulüne uygun olarak yapıldığı, ancak 5271 sayılı CMK’nın 294. maddesine göre neden belirtilmediğinin anlaşılması karşısında,
Sanık … hakkında; İstanbul Anadolu 1.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 27.04.2017 tarih 2017/126 Esas, 2017/135 kararı ile uyuşturucu ticareti eylemleri nedeniyle 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 188/3,62,52/2, 53,58/6 ve 63 maddeleri gereğince neticeten 10yıl hapis ve 2000 Tl adli para cezasına, verilen hapis cezasının sonucu olarak hak yoksunluklarına,gözaltı ve tutuklukta kaldığı sürelerin verilen hapis cezasından mahsubuna,
Sanık müdafiinin istinaf talebi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi’nce yapılan inceleme neticesince aynı dairenin 25.10.2018 tarih 2018/2346 Esas ve 2018/2511 kararı ile İstinaf başvurusunun 5271 sayılı CMK’nın 280/1-a maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
Yönünde kurulan hükümlerin 5271 sayılı CMK’nın 289. maddesindeki hukuka kesin aykırılık hallerinin var olup olmadığının tesbiti açısından işin esasına re’sen girilerek hukuka kesin aykırılık veya aykırılıkların tesbiti halinde; hükmün 5271 sayılı CMK’nın 302/5. maddesi gereğince bozulmasına, aksi halde temyiz talebinin 5271 sayılı CMK 298/1 maddesi gereğince reddine karar verilmesi gerekmektedir.
Sonuç olarak; Dairemizce yapılan temyiz incelemesi sonucunda Sanık … hakkında, “Sanık ve müdafinin 5271 Sayılı CMK’nın 294/1. maddesinde yer alan “- temyiz eden hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini göstermek zorundadır- şeklindeki düzenleme de gözetilerek yapılan değerlendirmede, sanık müdafinin temyiz dilekçesinde her hangi bir temyiz sebebi göstermediği, 5271 sayılı CMK’nın 295/1. maddesinde belirtilen süre içersinde temyiz sebeplerini içeren ek dilekçe de sunmadığı anlaşıldığından vaki temyiz isteminin 5271 sayılı CMK 298/1. maddesi uyarınca REDDİNE” yönündeki dairemizce oluşan çoğunluğun kanatine belirtilen gerekçelerle katılmamaktayım.