Yargıtay Kararı 20. Ceza Dairesi 2018/5728 E. 2019/1431 K. 07.03.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/5728
KARAR NO : 2019/1431
KARAR TARİHİ : 07.03.2019

Mahkeme : Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Mahkemesi
Suç : Uyuşturucu madde ticareti yapma
Hüküm : 1-Mahkûmiyet; Kocaeli 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 02/12/2017 tarih, 2017/374 E.- 2017/320 K. sayılı kararı ile
2-İstinaf başvurusunun esastan reddi; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesi’nin 24/04/2018 tarih, 2018/552 E.- 2018/901 K. sayılı kararı ile

Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, temyiz edenin sıfatı, başvurunun süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
5271 sayılı CMK’nın 294/1. maddesinde yer alan “Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır.” şeklindeki düzenleme de gözetilerek yapılan değerlendirmede, sanık müdafiinin 01/06/2018 tarihli temyiz dilekçesinde hükmün hukuki yönüne ilişkin herhangi bir temyiz nedeni göstermediği, CMK’nın 295/1. maddesinde belirtilen süre içerisinde temyiz nedenlerini içeren ek dilekçe de sunmadığı anlaşıldığından, temyiz isteminin 5271 sayılı CMK’nın 298/1. maddesi uyarınca REDDİNE, 28/02/2019 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7165 sayılı Kanunun 8. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 304/1. maddesi uyarınca dosyanın Kocaeli 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne; kararın bir örneğinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesi’ne gönderilmesine, 07/03/2019 tarihinde üyeler … ve …’un karşı oyları ve oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY GEREKÇESİ

Sanık …’ın uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda mahkûmiyetine ilişkin hükmün, sanık müdafii tarafından istinaf edilmesi sonucu İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesi’nin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE ilişkin kararının temyiz edilmesi üzerine, daire çoğunluğunca ”5271 sayılı CMK’nın 294/1. maddesinde yer alan Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır.” şeklindeki düzenleme nedeniyle, temyiz dilekçesinde herhangi bir temyiz sebebi gösterilmediğinden, 5271 sayılı CMK’nın 298/1. maddesi uyarınca temyiz isteğinin reddine karar verilmiştir.
Daire çoğunluğunun görüşü ile karşı oy düşüncem arasındaki fark, özetle; sanığın temyiz başvurusunun, sadece CMK’nın 294. maddesinin 1. fıkrasının lafzına bağlı kalınarak ret edilmesinin, CMK da yer alan temyize ilişkin diğer hükümlerde gözetildiğinde kanuna aykırı olup, temyiz incelemesi yapılması gerektiğine ilişkindir.
1-) İstinaf Mahkemesinin Temyiz isteğinin esastan reddine ilişkin kararına yönelik olarak temyiz incelemesi yapılabilmesi için öncelikle temyiz edenin sıfatı yani hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunması, başvurunun süresi içinde yapılması, kararın temyiz edilebilir nitelikte olması ve temyiz iradesinin usulüne uygun şekilde beyan edilmesi gereklidir.
Hükmün temyiz edildiğine ilişkin irade usulüne uygun şekilde beyan edildiği andan itibaren temyiz süreci başlamıştır. Bu irade beyanında taraf sadece
a) ”Hükmü temyiz ediyorum”
b) ”Hüküm hukuka aykırıdır” veya ”Hüküm kanuna aykırıdır”
c) ”Hükmü temyiz ediyorum, hüküm hukuka ya da kanuna aykırıdır.” şeklinde temyiz iradesini belirtse,
-Temyiz iradesini beyan etmiş sayılmayacak mıdır?
-Başkaca bir sebep göstermese, temyiz başvurusu, neden gösterilmediğinden ret mi edilecektir ?
Sorularına verilecek yanıt çok önemlidir.
CMK’daki hükümlere bakıldığında, hükme ilişkin temyiz başvurusunda, başvuru dilekçesi içeriğinde ya da başvuru tutanağında temyize ilişkin irade açıklamasının bir şekli yoktur, temyiz iradesi anlaşılıyorsa hüküm temyiz edilmiştir. Öyleyse temyiz iradesi vardır ve hüküm temyiz edilmiştir.
CMK’nın 293. maddesi uyarınca da ”Süresi içinde yapılan temyiz başvurusu, hükmün kesinleşmesini engeller. ” bu hükme göre de artık temyiz süreci başlamıştır.
CMK’nın 295. maddesi içeriğinde ise “temyiz başvurusunda temyiz nedenleri gösterilmemişse temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde hükmü temyiz olunan bölge adliye mahkemesine bu nedenleri içeren bir ek dilekçe verilir.” hükmü yer almaktadır.
Kanun, temyiz nedenlerini gösteren dilekçenin, en geç bu süre sonunda dosyaya girmesine yönelik bir düzenleme getirmiştir. Ancak söz konusu dilekçenin bu süre içinde verilmemesinin, temyiz başvurusunun ortadan kalkmasına yol açıp açmayacağı tartışmalıdır.
Zira CMK’nın 298. maddesi uyarınca, Yargıtay temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içermediğini saptarsa, mutlaka, temyiz istemini ”RET” mi edecektir.
Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus, istinaf mahkemesinin yapacağı kabul edilebilirlik denetiminde aranmayan bu şartın, Yargıtay tarafından hükmün denetlenmesi sırasında yer almış olmasıdır.
Bu durumun gerekliliği yasa koyucu tarafından açıklanmamıştır.
CMK’nın 295. maddesi içeriği itibariyle, temyiz dilekçesi ile hükmü temyiz ettiğini beyan edene, İstinaf yasa yolundan sonraki Yargıtay denetlemesine ilişkin kanun yolu başvurusunda ayrıca bir görev daha yüklemiştir.
Ancak bu bağlamda CMK’nın 34. maddesinin 2. fıkrası ”Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, merci ve şekilleri belirtilir” hükmünü taşımakta olup, yine CMK’nın 231/2. maddesinde hüküm fıkrasının son kısmında ”sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, merci ve süresi bildirilir” hükmünü düzenlemiş olması ve Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun CMK’nın 34/2. maddesinin ve CMK’nın 231/2. maddesi hükümlerinin mutlaka uygulanmasına ilişkin yerleşik çok sayıda kararı bulunması karşısında, CMK’nın 295. maddesinin temyiz sebeplerinin gösterilmesini zorunlu tutması ve temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde hükmü temyiz olunan bölge adliye mahkemesine bu nedenleri içeren bir ek dilekçe verilir şeklindeki düzenlemesi nedeniyle, başvurulacak temyiz kanun yolu başvurusundaki ŞEKLE ilişkin İstinaf Mahkemesi’nin hükmünün son kısmında temyiz yasa yoluna ve şekline (temyiz nedenlerinin gösterilmesi gerektiğine) dair sanığa bildirimde bulunulmadığından, sanık … müdafiinin temyiz isteğinin reddine karar verilmesi yönündeki çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.
2-) CMK’nın 289. maddesinde ise ;
(1) Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da aşağıda yazılı hâllerde hukuka kesin aykırılık var sayılır:
a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.
b) Hâkimlik görevini yapmaktan kanun gereğince yasaklanmış hâkimin hükme katılması.
c) Geçerli şüphe nedeniyle hakkında ret istemi öne sürülmüş olup da bu istem kabul olunduğu hâlde hâkimin hükme katılması veya bu istemin kanuna aykırı olarak reddedilip hâkimin hükme katılması.
d) Mahkemenin kanuna aykırı olarak davaya bakmaya kendini görevli veya yetkili görmesi.
e) Cumhuriyet savcısı veya duruşmada kanunen mutlaka hazır bulunması gereken diğer kişilerin yokluğunda duruşma yapılması.
f) Duruşmalı olarak verilen hükümde açıklık kuralının ihlâl edilmesi.
g) Hükmün 230 uncu madde gereğince gerekçeyi içermemesi.
h)Hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması.
i) Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması.
Şeklinde düzenleme mevcuttur. CMK’nın 289. maddesi, hükmü temyize hak ve yetkisi bulunanın, süresi içinde, temyiz edilebilir nitelikteki hükme ilişkin, usulüne uygun şekilde, temyiz iradesini açıkladığında, Yargıtay görevli dairesince temyiz dilekçesi veya beyanında temyize ilişkin bir sebep gösterilmemiş olsa bile Hukuka Kesin Aykırılık halinin denetlenmesi gereğinin bir zorunluluk hali olduğunu belirtmiştir.
Bu hükme göre de; Daire, temyiz dilekçesi veya beyanında temyize ilişkin bir sebep gösterilmemiş olsa bile Hukuka Kesin Aykırılık halini denetlenmesi gerekirdi, bu yapılmamıştır.
CMK’nın 289. maddesindeki Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da ifadesi,
CMK’nın 294. maddesinin 1. fıkrasında yer alan ”Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır.
(2) Temyiz sebebi, ancak hükmün hukukî yönüne ilişkin olabilir.” şeklindeki hükmü,
Temyiz dilekçesinde bir hukuki temyiz nedeni varsa, o zaman CMK’nın 289. maddesinde belirtilen hukuka kesin aykırılık hallerinin var olup olmadığı denetlenebilir, şeklinde kısıtlayıcı şekilde yorumlanamaz.
Ceza Muhakemesi Kanununun 289. maddesi lafzı ve ruhu ile hukuka kesin aykırılık hallerine özel bir önem vererek, hukuka kesin aykırılık hallerinin varlığının tespitini, sebebe dayalı temyiz incelemesi dışında tutarak kişi hak ve hürriyetlerini teminat altına almak istemektedir. Bu denetlemenin temyiz iradesi varsa, mutlaka yapılması gerektiğini açıkça bir zorunluluk olarak belirtmiştir. Aksi halde temyiz sebebi gösterilmediği için hukuka kesin aykırılık oluşturacak şekilde yapılan yargılama sonunda kurulan hüküm ya da hukuka aykırı şekilde elde edilen delillere dayalı olarak verilen mahkûmiyet hükümleri hiçbir şekilde denetlenmeyecektir. Bu durum CMK’nın 289 maddesine aykırı olup, temyiz ve adil yargılanma hakkının ihlali sorunlarına yol açar.
Sonuç olarak, sanığın temyiz iradesi vardır ve temyiz sebebi gösterilmemiş olsa da, Dairemizce CMK’nın 289. maddesi kapsamında bir temyiz incelemesi yapılmalıdır.
Mutlak temyiz nedenlerinin ortak özelliği, sanığa hak tanıyan kurallar olmalarının yanı sıra aynı zamanda adil bir yargılamanın yapılabilmesi için öngörülmüş, kamusal menfaatleri gözeten kurallar olmalarıdır. Bu hallerin varlığı halinde hükmün bundan mutlak olarak etkilendiği kabul edilmiştir. Kanun bu noktada hukuka aykırılığa ilişkin nedensellik bağını kendisi kurduğundan hâkime takdir yetkisi bırakmamıştır.
3-) Kamu hukukunda Birey – Devlet ilişkisi bir özel hukuk ilişkisi niteliğinde değildir. Bir ilişkide kamu gücü devreye giriyorsa kamu hukuku, girmiyorsa özel hukuk ilişkisi söz konusudur.
Kişi ile devlet arasındaki ilişkilerde devlet üstün durumdadır yani eşitlik yoktur. Ancak devlet organları ve kurumları da alınan kararları, Anayasa, TBMM tarafından onaylanmış devletimizin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve kanunlara uygun olarak normlar hiyerarşisini gözeterek bu ilişki de uygular.
Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde
KAMU : ”1. Halk hizmeti gören devlet organlarının tümü, 2.Bir ülkedeki halkın bütünü halk, amme” ,
KAMU HİZMETİ : ”Devlet ve öteki kamu tüzel kişileri tarafından halkın genel ve ortak gereksinimlerinin karşılanması”,
KAMU OYU : ”Bir konuyla ilgili halkın genel düşüncesi, halk oyu, amme efkarı” şeklinde hepimizin bildiği gibi açıklanmıştır. ”Adalet hizmetleri” de bir ”Kamu hizmeti” dir.
Ceza hukuku alanında suç ya da kabahat oluşturan bir eylem nedeniyle soruşturma ve yargılama yapılması sonunda verilen karara ilişkin itiraz, istinaf, temyiz yasa yolları ve olağanüstü yasa yollarına ilişkin denetim de kamu hukuku alanındadır.
Ceza kanununun bağlayıcılığı ilkesi; ceza kanunlarını bilmemenin mazeret sayılmamasıdır.Ceza soruşturması yapan savcının ya da kovuşturma yapan hakimin, bilmesi ve uygulaması gereken normları bilmemesi ya da yanlış uygulaması, halinde ne olacaktır ?, yargılanan kişi kendisi hakkında yapılan soruşturma ve kovuşturma da tüm usul kuralları ve maddi hukuk kurallarının doğru bir şekilde uygulanacağını düşünmektedir ve bu onun vazgeçilmez hakkıdır.
Temyiz nedeni başlıklı CMK’nın 288. maddesi aşağıdaki gibidir.
Temyiz nedeni
Madde 288 – (1) Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır.
(2) Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.
Görüldüğü gibi kanun bu işi icra edenlerin (savcı ya da hakimin) Bir hukuk kuralını uygulamayabileceğini veya yanlış uygulayabileceğini öngörmüştür ve bunu da hukuka aykırılık olarak kabul etmiştir.
Savcı veya hakim uygulanması gereken hukuki normları bilmiyor veya yanlış uyguluyorsa, davanın süjesi ya da taraflarından temyize ilişkin hukuki sebepleri göstermesinin istenilmesi ve hatta sebeplerini sıra, sıra say, saydıklarını inceleyelim, saymadıklarında var ama biz bunlara ilişkin bir inceleme yapamayız ya da bir hukuki neden gösterilmiş olup diğer hukuki nedenler gösterilmemiş ama karar bozmayı gerektiriyorsa onları da belirtelim mi diyeceğiz ? , yoksa hiç dokunmayacağız o hukuka aykırılıklar orada kalsın mı diyeceğiz ?.
Temyiz sebeplerinin açıkça davanın taraflarınca gösterilmesi gerektiği hususu Özel hukuk alanında (‘‘temyiz sebeplerine bağlılık kuralı’’) geçerli kabul edilse de, kamu hukuku alanında geçerli olamaz, aksi halde kamu hukuku alanında kalan ceza yargılamaları sonunda esasa ilişkin verilen kararlar da, temyiz denetiminden sonra içlerinde usul hükümlerine ilişkin yanlış uygulamaların var olduğu hatta esasa ilişkin adli hatalarla dolu, birbirleri ile çelişen Yargıtay kararlarının var olması sonucu doğuran sürece gitmek kaçınılmazdır.
Oysa Yargıtay’ın bir fonksiyonu da, ülke genelinde karar birliğini sağlamaktır. Böyle bir durumda ise Yargıtay kendi içinde karar birliği sağlayamaz
CMK’nın 294. maddesinde belirtilen ”Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır.” Ve ”Temyiz sebebi, ancak hükmün hukukî yönüne ilişkin olabilir.” şeklindeki tek madde hükmüne dayanılarak yapılan nesnel yaklaşım ve yorumlar temyiz incelemesinin ruhuna aykırıdır. Çünkü ceza yargılamalarında ihlal edilen her hukuki değer, KAMU’yu ilgilendirir.
Temyiz incelemesinin sınırlarına ilişkin hukukçuların, yüksek Yargıtay’ın ve toplumun ortaklaşa yargısını yansıtan düşünce ve tutumların (toplumsal yapıya getireceği fayda veya zararlar henüz görülmediği ancak doğabilecek zararlar tahmin edildiğinden ) net olmadığı bir zamanda Kanuni düzenleme bütünü ile değerlendirilip doğacak hak ihlallerini engellemek ve yargıya güvenin sarsılmaması için ”Hükmü temyiz ediyorum, hüküm hukuka ya da kanuna aykırıdır” şeklindeki bu tür temyiz isteklerinin hukuki nedene dayalı temyiz sebebi olduğu kabul edilmelidir.
Beraat kararlarına ilişkin hükümlerin Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısı ya da katılan tarafından temyiz edildiğinde, incelemenin kapsamı ile yerindelik ve hukukilik denetiminin sınırlarının belirlenmesi bile farklı değerlendirilebilmektedir.
İstinaf’tan sonra yapılacak temyiz incelemesindeki benzer sorunların istinaf ve istinaf sonrası temyiz hükümlerinin mehazını oluşturan Alman hukukunda bile 110 yıllık uygulamaya rağmen çözülemediği maddi bir gerçektir. Kolaycı yaklaşımın çözüm getirmediği anlaşılmıştır.
Tüm bu açıklamalarım altında davanın süjesi sanığın ya da müdafiinin ”hükmü temyiz ediyorum”, ”karar hukuka aykırıdır”, veya ”kanuna aykırıdır” şeklindeki temyize ilişkin beyanı, aslında bir nedendir ve bu nedeni de hukuka ya da kanuna aykırılık olarak ifade etmiştir, Hukuka aykırılık nedeni içine tüm hukuki normlar girer zaten sanık müdafii temyiz dilekçesinde temyiz nedenini ”Karar usul ve yasaya aykırıdır” diyerek göstermiştir. Bu açıklama sanık hakkında verilen hükümde ve hükmü oluşturan kararın bütününde hukuka ve kanuna aykırılıkların var olduğuna ilişkindir, bunun detaylarını istemek açıklama yapmayı istemektir, çoğun içinde az da vardır, artık bu aykırılıkların her birini sebepleri ile göster demek sanığa ya da katılana ispat yükü yüklemek gibidir. Kamu hukukunda kişi hak ve özgürlükleri anayasal teminatlıdır, aksi halde sanığın TEMYİZ HAKKI snırlandırılmış olur.
Jean Jaques Rousseau’nun ”Toplumsal Mukavele” adlı eseri, ”insan özgür doğar ama her yerde zincire vurulmuştur” cümlesiyle başlar.
Tüm yasalar da aslında kamu oyu iradesi ve isteği sayesinde ayakta durur.
Açıkladığım tüm bu nedenlerle sonuç olarak ;
1- Başvurulacak temyiz kanun yolu başvurusundaki ŞEKLE ilişkin İstinaf Mahkemesi’nin hükmünün son kısmında temyiz yasa yoluna ve şekline (temyiz nedenlerinin gösterilmesi gerektiğine) dair sanığa bildirimde bulunulmadığından, sanık … müdafiinin temyiz isteğinin reddine karar verilmesi, CMK’nın 34/2. ve 231/2. maddelerine aykırı olduğundan,
2- Dairemizce, sanık müdafii tarafından verilen dilekçede temyiz iradesi beyan edilmiş olduğundan, dilekçede temyize ilişkin bir sebep gösterilmemiş olsa bile CMK’nın 289. maddesinde belirtilen Hukuka Kesin Aykırılık yönünden hükmün temyiz incelemesi yapılarak denetlenmesinde zorunluluk bulunması nedeniyle, bu yönden bir inceleme yapılmadığından,
3- Temyiz iradesinin varlığı halinde, ”Hükmü temyiz ediyorum”, ”Karar hukuka aykırıdır” veya ”Kanuna aykırıdır” şeklindeki beyanların CMK’nın 288. maddesine uygun hukuki nedene dayalı temyiz sebebi olduğu, bunun detaylarının açıklanmasının gerekmediğinden kaldı ki sanık temyiz dilekçesinde ”CMK 286. maddesi ve ilgili mevzuat” şeklinde açıklama yaparak hukuki bir sebep göstermiş olması nedeniyle hükme ilişkin olarak CMK’nın 289. maddesinde yer alan Hukuka Kesin Aykırılık nedenleri ile birlikte CMK’nın 288. maddesi kapsamında temyiz incelemesi yapılarak denetlenmesi görüşünde olduğumdan, sayın çoğunluğun sanık … müdafiinin temyiz isteğinin reddine ilişkin görüşüne katılmıyorum.

KARŞI OY GEREKÇESİ

Sanık … hakkında Kocaeli 3.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 02.11.2017 tarih, 2017/374 Esas ve 2017/320 Kararı ile uyusturucu ticareti eylemi nedeniyle 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 188/3,62,52/2, 53 ve 63 maddeleri gereğince neticeten 8 yıl 4 ay hapis ve1320 TL adli para cezasına, verilen hapis cezasının sonucu olarak hak yoksunluklarına, gözaltı ve tutuklukta kaldığı sürelerin verilen hapis cezasından mahsubuna karar verildiği,
Sanık müdafiinin istinaf talebi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesi’nin 24.04.2018 tarih 2018/552 Esas ve 2018/902 Kararı ile İstinaf başvurusunun 5271 sayılı CMK’nın 280/1-a maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE karar verildiği,
Sanık … müdafiinin 01,06,2018 tarihli temyiz dilekçesinde özetle “Kocaeli 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nce sanık hakkında verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğu ve bu sebeple verilen kararın bozulması” talebinde bulunduğu anlaşılmıştır.
Dairemizce yapılan temyiz incelemesi sonucunda; sanık müdafiinin 5271 sayılı CMK’nın 294/1. maddesinde yer alan – temyiz eden hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini göstermek zorundadır- şeklindeki düzenleme de gözetilerek yapılan değerlendirmede sanık müdafiinin temyiz dilekçesinde herhangi bir temyiz sebebi göstermediği 5271 sayılı CMK 295/1 maddesinde belirtilen süre içerisinde temyiz sebeplerini içeren ek dilekçe de sunmadığı anlaşıldığından vaki temyiz isteminin 5271 sayılı CMK’nın 298/1. maddesi uyarınca REDDİNE, oyçokluğu ile karar verilmiş olup Dairemizce oluşan çoğunluğun kanaatine aşağıda belirtilen gerekçelerle katılmamaktayım.
20.07.2016 tarihi itibariyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun istinafa ilişkin (272-285 maddeleri) hükümlerinin yürürlüğe girmesiyle temyiz merci olan Yargıtayın, ilk derece mahkemeleri ve ikinci derece yargılama merci olan Bölge Adliye Mahkemeleri’nin vermiş olduğu temyizi kabil kararlarının temyizen yapılan incelemede inceleme sınırının belirlenmesi önem arz etmektedir.
İkinci derece yargılama merci olan Bölge Adliye Mahkemesi’nin denetim yetkisinin yanında delil değerlendirme ve delil toplama, diğer bir ifadeyle yargılama yapma yetkisi mevcuttur. 5271 sayılı CMK’nın 280. maddesinin başlığı “bölge adliye mahkemesinde inceleme ve kovuşturma”dır. Söz konusu maddedeki düzenlemeler ayrıntılı olarak incelendiğinde Bölge Adliye Mahkemesinin, İlk Derece Mahkemesi kararını hem hukuki hem de maddi yönden inceleme yetkisi söz konusudur. Aynı zamanda gerekli gördüğü takdirde 5271 sayılı CMK’nın 280/1-e maddesinde verilen yetkiye dayanarak davanın yeniden görülmesine karar vererek kovuşturma yapabilir.
İstinaf aşamasından geçen temyizi kabil karaların temyiz incelemesinde Yargıtayın inceleme yetkisinin sınırları 5271 sayılı CMK’nın 288 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda “Temyiz Nedeni” başlığı altında;
“MADDE 288. – [1] Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır.
[2] Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır” içerikli düzenlemeye gidilmiştir.
Madde içeriği değerlendirildiğinde Yargıtayın ilk derece ve istinaf aşamasından geçen karaların denetiminde inceleme yetkisi hukuki denetimle sınırlıdır. Diğer bir ifadeyle temyiz mercii, olaya normun doğru uygulanıp uygulanmadığını denetleyebilir. Söz konusu yetki bununla sınırlandırılmıştır.
5271 sayılı CMK’nın 288. maddesinin gerekçesi,
“Tasarı, 1412 sayılı Kanundan ayrılarak -kanuna aykırılık- yerine daha geniş anlamlı ve amaca uygun olan -hukuka aykırılık- sözcüklerine yer vermiştir. Yargılamanın konusunu oluşturan cezaî uyuşmazlık çözüldükten ve maddî gerçeğe ulaşıldıktan sonra ilgili hukuk kuralının eksik veya yanlış uygulanması veya hiç uygulanmaması, hukuka aykırılığı oluşturur.
Hukuk kuralı deyimi, temel hukuk ilkelerini, yazılı olan ve olmayan hukuk kurallarını, yargılama hukukuna ilişkin kurallarla maddî hukuka ilişkin kuralların tümünü kapsar.
Temyiz başvurusunun hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayandırılması gerekir. Delillerin yanlış değerlendirilmesi, kuralların yorumunu ve eylemin gerçek niteliğinin saptanmasını etkilediğinde, elbette hukuka aykırılık oluşturur” şeklindedir.
Kanun koyucu, 1412 sayılı CMUK’nın aksine kanunilik ilkesinden ayrılarak daha ideal, modern ve özgürlükçü olan hukukilik ilkesini benimsemiştir. Bu sebeple söz konusu maddeyi uygularken kanun koyucunun iradesi doğrultusunda verilen yetkiyle sınırlı kalmak kaydıyla taraflar lehine geniş yorumlanması gerekir.
5271 Sayılı CMK’nın 289/1. maddesi “Hukuka kesin aykırılık hâlleri” başlığı altında aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.
“MADDE 289. – [1] Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da aşağıda yazılı hâllerde hukuka kesin aykırılık var sayılır:
a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.
b) Hâkimlik görevini yapmaktan kanun gereğince yasaklanmış hâkimin hükme katılması.
c) Geçerli şüphe nedeniyle hakkında ret istemi öne sürülmüş olup da bu istem kabul olunduğu hâlde hâkimin hükme katılması veya bu istemin kanuna aykırı olarak reddedilip hâkimin hükme katılması.
d) Mahkemenin kanuna aykırı olarak davaya bakmaya kendini görevli veya yetkili görmesi.
e) Cumhuriyet savcısı veya duruşmada kanunen mutlaka hazır bulunması gereken diğer kişilerin yokluğunda duruşma yapılması.
f) Duruşmalı olarak verilen hükümde açıklık kuralının ihlâl edilmesi.
g) Hükmün 230 uncu madde gereğince gerekçeyi içermemesi.
h) Hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması.
i) Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması.”
5271 Sayılı CMK’nın 289/1. maddesinin ilk cümlesine dikkat edilirse “temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da” ibaresine yer vermiştir. Bu ibareye dikkat kesilerek madde başlığında hukuka kesin aykırılık halleri olarak kabul edilen ve madde içeriğinde sayılan hususların var olup olmadığını inceleme yetkisine sahip olabilmek için her hangi bir şart öngörülmemiştir. Tam aksine talep ve beyana bakılmaksızın inceleme yükümlüğü getirilmiştir.
Maddenin gerekçesinde, “Madde, kesin temyiz veya kesin bozma nedenleri de denilen hukuka kesin aykırılık hâllerini göstermektedir. Bu hâller varsa aykırılığın hükme etki ettiği kabul edilecektir. Temyiz merciinin artık bunların bozmayı gerektirip gerektirmediğini araştırma ve takdir yetkisi olmayacaktır” içeriğine yer verildiği görülmektedir.
Madde gerekçesinde belirtildiği gibi kesin temyiz veya kesin bozma nedenlerinin var olup olmadığını inceleyebilmek için herhangi bir şart öngörülmesi düşünülemez. Diğer bir ifade ile hukuka kesin aykırılık hallerinin var olup olmadığını inceleyebilmek için tarafların hukuki temyiz nedenlerini ileri sürmesine gerek olmayıp maddede belirtilen husularda temyiz merci re’sen inceleme yapmalıdır.
Kanun koyucu hukuka kesin aykırılık hallerini düzenledikten sonra “Temyiz başvurusunun içeriği”ni 5271 Sayılı CMK’nın 294.maddesinde düzenlemiş ve kanun koyucunun bu şekilde düzenlemeye gitmesi dikkat çekicidir. Kanun koyucu hukuka kesin aykırılık hallerini herhangi bir şarta bağlamamıştır.
“MADDE 294. – [1] Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır.
[2] Temyiz sebebi, ancak hükmün hukukî yönüne ilişkin olabilir”
Söz konusu madde içeriği incelendiğinde, hukuka kesin aykırılık hallerine yer vermemekte ve 5271 sayılı CMK’nın 288. maddesinde sınırları çizilen hukuki temyiz sebeplerinin gösterilmesini istemektedir. Kanun koyucu 5271 sayılı CMK’nın 289/1. maddesinde”Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da” ibaresi çok açık olduğu için 5271 sayılı CMK 289. maddesindeki hususlar istisna veya saklı kalmak kaydıyla ibarelerine madde metninde yer vermemiştir.
Temyiz merci, hukuka kesin aykırılık hallerini re’sen ve diğer temyiz sebeplerini ise temyiz nedeni gösterilmesine bağlı kalmak kaydıyla inceleyebilmesi için öncelikle incelemeye konu kararın usulüne uygun olarak temyiz edilmesi gerekir.Temyiz dilekçesinin reddini gerektiren bir hususun olmaması halinde temyiz talebi usulüne uygun olarak yapılmış demektir.
Buna ilişkin olarak “Temyiz isteminin kabule değer sayılmamasından dolayı hükmü veren mahkemece reddi” başlığı altında düzenlemeye gidilmiştir.
“MADDE 296. – [1] Temyiz istemi, kanunî sürenin geçmesinden sonra yapılmış veya temyiz edilemeyecek bir hüküm temyiz edilmiş veya temyiz edenin buna hakkı yoksa, hükmü temyiz olunan bölge adliye veya ilk derece mahkemesi bir karar ile temyiz istemini reddeder.
[2] Temyiz eden, ret kararının kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde Yargıtaydan bu hususta bir karar vermesini isteyebilir. Bu takdirde dosya Yargıtaya gönderilir. Ancak, bu nedenden dolayı hükmün infazı ertelenemez”
Madde metninden anlaşılacağı üzere; temyiz talebi süresinde yapılmış ise, temyizi kabil hüküm ise ve temyiz edenin temyiz hakkı var ise temyiz talebini usulüne uygun olarak yapıldığını kabül etmek gerekir. Temyiz nedeninin gösterilmemiş olması temyiz talebininin reddini gerektirecek bir sebep veya eksiklik değildir. Bu sebeple Kanun koyucunun iradesinin aksine 5271 sayılı CMK’nın 294 ve 296. maddelerini sanık aleyhine dar yorumlayarak ve CMK’nın 289/1. maddesindeki açık ibareye rağmen hukuka kesin aykırılık hallerini inceleyebilmek için temyiz talebinde bulunan tarafın “neden göstermesini” ön koşul olarak kabul etmek hukuken mümkün değildir.
“Temyiz isteminin reddi” başlığı altında aşağıdaki şekilde düzenlemeye gidilmiştir
“MADDE 298. – [1] Yargıtay, süresi içinde temyiz başvurusunda bulunulmadığını, hükmün temyiz edilemez olduğunu, temyiz edenin buna hakkı olmadığını ya da temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içermediğini saptarsa temyiz istemini reddeder”
Söz konusu madde metni incelendiğinde yukarıda 5271 Sayılı CMK’nın 294 ve 296. maddelere ilişkin değerlendirmede izah edildiği gibi kanun koyucu 5271 Sayılı CMK’nın 289. maddesinde düzenlenen hukuka kesin aykırılık hallerine ilişkin madde metninde düzenlemeye gitmemiştir.
“Temyizde incelenecek hususlar” başlığı altında aşağıdaki şekilde düzenlemeye gidilmiştir
“MADDE 301. – [1] Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapar”
Madde metni incelendiğinde kanun koyucu temyiz mercinin yetkilerini şübheye yer vermeksizin belirlemiştir. Temyiz merci, 5271 sayılı CMK’nın 288. maddesinde sınırları çizilen ve 5271 Sayılı CMK’nın 294 maddesi gereğince yalnızca temyiz dilekçesinde belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapacağını açıkca belirtmiştir.
Madde metninin gerekçesi, “Yargıtay, yalnız temyiz dilekçesi veya beyanında maddî hukuk kurallarına aykırılık nedeniyle ileri sürülen hususlarla, temyiz istemi yargılama hukukuna ilişkin kuralların uygulanmaması veya eksik veya yanlış uygulanmasından dolayı yapılmışsa, bu olgular hakkında inceleme yapar” şeklindedir.
Madde metnini kendisiyle ayrılmaz bir parçası olan gerekçesiyle birlikte değerlendirildiğinde, temyiz dilekçesinde belirtilen temyiz nedenleri ile usul hukuna ilişkin kuralların uygulanmaması veya eksik vaya yanlış uygulanmasından dolayı yapılmışsa bu olgular üzerinde inceleme yapılacağı görülmektedir.
Bu bağlamda 5271 Sayılı CMK’nın 289/1. maddesinde düzenlenen hukuka kesin aykırılık halleri usul hukukuna ilişkin kuralların uygulanmaması veya eksik vaya yanlış uygulanmasından kaynaklı hukuka aykırılık halleridir. 5271 sayılı CMK’nın 289 ve 301. maddelerinin metin ve gerekçeleri birlikte değerlendirildiğinde 5271 sayılı CMK’nın 289. maddesinde belirtilen hukuka kesin aykırılık halleri hususunda sebep belirtilmesine bağlı kalmaksızın re’sen temyiz incelemesi yapılmasına CMK’nın 301. maddesindeki hukuki düzenlemeler engel teşkil etmeyecektir.
“Temyiz isteminin esastan reddi veya hükmün bozulması” başlığı altında aşağidaki şekilde düzenlemeye gidilmiştir
“MADDE 302. – [1] Bölge adliye mahkemesinin temyiz olunan hükmünün Yargıtayca hukuka uygun bulunması hâlinde temyiz isteminin esastan reddine karar verilir.
[2] Yargıtay, temyiz edilen hükmü, temyiz başvurusunda gösterilen, hükmü etkileyecek nitelikteki hukuka aykırılıklar nedeniyle bozar. Bozma sebepleri ilâmda ayrı ayrı gösterilir.
[3] Hüküm, temyiz dilekçesinde gösterilen sebeplerle bozulduğunda, dilekçede açıklanmış olmasa bile saptanan bütün diğer hukuka aykırılık hâlleri de ilâmda gösterilir.
[4] Hükmün bozulmasına neden olan hukuka aykırılık, bu hükme esas olarak saptanan işlemlerden kaynaklanmış ise, bunlar da aynı zamanda bozulur.
[5] 289.madde hükümleri saklıdır”
Maddenin 2 ve 4 fıkralarına dayalı olarak temyiz mercince bozma kararı verebilmek bir nedene dayalı iken 5. fıkrasında “289. madde hükümleri saklıdır” şeklinde düzenlemeye yer verilerek sebep aranmaksızın hükmün bozulması gerekliliği açıkça düzenlenmiştir. Diğer bir ifade ile 5271 sayılı CMK’nın 289. maddesindeki hukuka aykırılık halleri kesin bozma sebebidir.
Maddenin gerekçesi, “Yargıtay temyiz olunan hükmün hukuka uygun olduğunu belirlediğinde temyiz isteminin esastan reddine karar verecektir. Yargıtay, temyiz edilen hükmün temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olan hukuka aykırılıklar içerdiğini saptar ve bunlar hükme etki edecek nitelikte olursa bozma kararı verir. Hükme etki edecek nitelikte bulunmayan hukuka aykırılıkların, bazı önemsiz usul hatalarının Yargıtay kararında gösterilmekle birlikte hükmün bozulmasına neden sayılmadığı belirtilmelidir. Ancak, ilâmda bozulan hususların hepsinin nedenleriyle birlikte ayrı ayrı açıklanması gerekir.
Bozmaya neden olan hukuka aykırılık, hükmün dayandırıldığı işlemlerden kaynaklanmışsa, aynı zamanda bu işlemler de bozulur.
Mahkemenin temyize konu hükmü birden çok bölümden oluşmuş ve bunlardan bir veya birkaçı için ayrıca temyiz isteminin esastan reddine karar verilmemişse tümü bozulmuş sayılır bozma ile hüküm ortadan kalkar.
Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da 5271 Sayılı CMK’nın 289. maddede açıklanan hukuka kesin aykırılık hâlleri varsa hüküm mutlaka bozulur.” şeklindedir.
Madde gerekçesinin son paragrafında 5271 sayılı CMK’nın 289. maddesindeki hukuka kesin aykırılık hâllerini mutlak bozma sebebi olarak kabul edilmiş ve hükmün mutlaka bozulması gerektiği belirtilmiştir.
Yapılan açıklamalar ışığında, 5271 sayılı CMK’nın 294. maddesinde belirtilen şartları taşımayan temyiz talebi temyiz mercinin önüne geldiğinde, temyiz mercince 5271 sayılı CMK’nın 291 ve 296. maddelerine göre usulüne uygun bir talep olup olmadığı değerlendirilmelidir. Usulüne uygun temyiz talebinin varlığı halinde temyiz merciinin öncelikli olarak kanunun amir hükmü gereği CMK’nın 289. maddesinde düzenlenen hukuka kesin aykırılık hallerinin var olup olmadığını incelemesi gerekir. Bu eşik aşıldıktan sonra 5271 sayılı CMK’nın 288 ve 294. maddesi gereğince temyiz sebeplerinin hukuki nedene dayanıp dayanmadığı yönde inceleme yapmalıdır.
Yapılan inceleme sonucunda; 5271 sayılı CMK’nın 294. maddesinde belirtilen şartları taşımayan temyiz taleplerine ilişkin incelemede, 5271 sayılı CMK’nın 289. maddesindeki hukuka kesin aykırılık hallerinin bulunmadığının tesbiti halinde 5271 sayılı CMK’nın 298/1. maddesi gereğince temyiz talebin reddine karar verilmelidir.
Yapılan inceleme sonucunda Kesin hukuka aykırılık hallerinin tesbiti halinde ise 5271 sayılı CMK’nın 302/5. maddesi gereğince söz konusu aykırılığın mutlak bozma sebebi kabul edilerek verilen hükmün bozulmasına karar verilmelidir.
5271 sayılı CMK’nın 294. maddesinde belirtilen şartları taşıyan temyiz taleplerinde ise; öncelikle 5271 sayılı CMK’nın 289. maddesindeki hukuka kesin aykırılık hallerinin bulunup bulunmadığı yönünde ve sonrasında 5271 sayılı CMK’nın 294. maddesi gereğince belirtilen temyiz taleplerine yönelik inceleme yapılmalı, sonucuna göre 5271 sayılı CMK’nın 302. maddesi gereğince karar verilmelidir.
5271 sayılı CMK’nın 294. madesinde belirtilen şartları taşımayan temyiz taleplerine ilişkin olarak belirtilen yöntemle inceleme yapılmadığı takdirde telafisi mümkün olmayan hukuki sonuçların doğması muhtemeldir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Sözleşmenin 6. maddesindeki düzenlemelerle kişinin medeni hak ve yükümlülüklerini veya suçlanması durumunda adil ve açık yargılama hakkını garanti altına almıştır. Madde metni aşağidaki şekilde düzenlenmiştir
” Madde 6
Adil yargılanma hakkı
1. Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir. Karar alenî olarak verilir. Ancak, demokratik bir toplum içinde ahlak, kamu düzeni veya ulusal güvenlik yararına, küçüklerin çıkarları veya bir davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde veyahut, aleniyetin adil yargılamaya zarar verebileceği kimi özel durumlarda ve mahkemece bunun kaçınılmaz olarak değerlendirildiği ölçüde, duruşma salonu tüm dava süresince veya kısmen basına ve dinleyicilere kapatılabilir.
2. Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır.
3. Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:
a)Kendisine karşı yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden en kısa sürede, anladığı bir dilde ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek;
b) Savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olmak;
c) Kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir müdafiinin yardımından yararlanmak; eğer avukat tutmak için gerekli maddî olanaklardan yoksun ise ve adaletin yerine gelmesi için gerekli görüldüğünde, resen atanacak bir avukatın yardımından ücretsiz olarak yararlanabilmek;
d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek;
e) Mahkemede kullanılan dili anlamadığı veya konuşamadığı takdirde bir tercümanın yardımından ücretsiz olarak yararlanmak.” Avrupa İnsan Hakaları Mahkemesi, vermiş olduğu karalarında Sözleşmenin 6. maddesinin 1. paragrafını geniş yorumlanması gerekliliği görüşü hakimdir. Mahkeme, “17.01.1970 tarihli DELCOURT BELÇİKA davasında “Sözleşme bağlamında demokratik toplumlarda adaletin hakkaniyete uygun olarak yerine getirilmesi hakkı o denli önemli yere sahiptir ki 6. maddenin 1. paragrafının kısıtlayıcı bir şekilde yorumlanması bu hükmün amaç ve hedefine uygun düşmez” yönünde karar vermiştir.
Sözleşmenin 6. maddesi yargılamanın hangi aşamasında uygulanacağının belirlenmesi önem arz etmektedir. Sözleşmenin 6. maddesi ile düzenlenen garantiler sadece yargılama sürecinde uygulanmayıp önceki ve sonraki aşamalarda da uygulanır.
Sözleşmenin 6. maddesi tek başına kişiye temyiz hakkı tanımaz. Ancak bu hak ceza davalarında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 7 nolu protokolünün 2. maddesi ile tanınmıştır.
Avrupa insan Hakları Mahkemesi, Sözleşmenin 6. maddesi temyiz hakkı sağlamasa da eğer bir devlet kendi iç hukukunda temyiz hakkı tanımışsa yapılan yargılamaların Sözleşmenin 6. maddesinde bulunan garantiler kapsamında olduğunu kabul etmektedir. 17.01.1970 tarihli DELCOURT BELÇİKA davasında mahkeme gerekçesinde bu hususa yer vermiştir.
Bu bağlamda gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 7 nolu protokolünün 2. maddesi ve gerekse mahkeme içtihatları değerlendirildiğinde Sözleşmenin 6. maddesindeki kişiye tanınan garantiler temyiz aşamasında da nazara alınması zorunludur.
5271 sayılı CMK’nın 291 ve 296. maddelerine göre usulüne uygun olarak yapılan temyiz talebine rağmen 5271 sayılı CMK’nın 294. maddesine göre neden belirtilmediği gerekçesiyle ve açık hükme rağmen CMK 289/1. maddesi bağlamında inceleme yapılmaksızın temyiz talebinin 5271 sayılı CMK’nın 298/1. maddesine göre reddine karar verilmesi halinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesine göre kişinin garanti altına alınan savunma hakkı kısıtlandığından hak ihlali sayılacaktır.
Bu sebeplerle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nce hak ihlâlinin tesbiti halinde 5271 sayılı CMK’nın 311/1- f fıkrası gereği yargılamanın yenilenme sebebini oluşturmaktadır.
İç hukuk bakımından yapılan değerlendirmede ise;
5271 sayılı CMK’nın 309 ve 310. maddelerinde kanun yarına bozma hükümleri düzenlenmiştir. 5271 sayılı CMK’nın 309/1. maddesine göre hakim veya mahkemece verilen istinaf veya temyiz incelenmesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükmün hukuka aykırılığının öğrenilmesi halinde Adalet Bakanlığı’nın Yargıtay Başsavcılığı’na gerekçelerini göstererek karar veya hükmün Yargıtayca buzulması isteminde bulunabilir.
Kanun koyucunun “Kanun Yararına bozma” başlığı altında düzenlemeye gitmesi ve talep hakkını Adalet Bakanlığına tanımasındaki asıl amacının hukuk düzenini tahkim etmek ve hukuk güvencesini sağlamaktır.
Madde metninin gerekçesi; “Maddeye göre, hâkim veya mahkemece verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık olduğunu öğrenen Adalet Bakanı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir.
Olağanüstü temyiz de denilen bu kanun yoluna, istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş bulunan kararlarda, gerek maddî hukuka ve gerek usul hukukuna ilişkin aykırılıkların giderilmesi için başvurulabilir.
Böylece kanunun eşit uygulanması ve sanığın aleyhine olmamak koşuluyla, hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi amaçlanmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Adalet Bakanınca bildirilen nedenleri aynen yazarak karar veya hükmün bozulması istemini içeren yazısını Yargıtay ceza dairesine verir.
Yargıtay ileri sürülen nedenleri yerinde görmezse istemi reddeder, yerinde görürse karar veya hükmü kanun yararına bozar” şeklindedir.
Madde gerekçesinde “-kanunun eşit uygulanması ve sanığın aleyhine olmamak koşuluyla, hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi amaçlanmıştır.-” cümlesinde kanunların eşit uygulanması ve hukuka aykırılıkların toplum ve birey açısından giderilmesinin önemine vurgu yapılmıştır.
Kanun yararına bozma talebi bireyin iradesi dışında başvurulan olağanüstü kanun yoldur. Bireyin başvurusu olmamasına rağmen hukuka aykırı kararın kesinleşmesi hukuk düzeni açısından sakıncalıdır.
5271 Sayılı CMK’nın 294. maddesinde düzenlenen nedene dayalı olmayan ve 5271 sayılı CMK’nın 291 ve 296. maddelerine göre usulüne uygun temyiz dilekçelerinin 5271 sayılı CMK’nın 289. maddesinde düzenlenen hukuka kesin aykırılık halleri yönünden inceleme yapılmaksızın 5271 sayılı CMK’nın 298/1. maddesi gereğince reddine karar verilmesi hukuka uygun değildir.
Hukuka aykırı olarak İstinaf veya temyiz aşamasından geçmeksizin kesinleşen hüküm ve kararlara karşı Kanun yarına bozma temyiz yolu açıktır. İlk derece mahkemesinin istinaf denetiminden geçen, temyiz talebinin 5271 sayılı CMK’nın 289. maddesinde düzenlenen hukuka kesin aykırılık halleri yönünden inceleme yapılmaksızın 5271 sayılı CMK’nın 298/1. maddesi gereğince reddine karar verilen ve bu şekilde kesinleşen kararlar yönünden kanun yarına bozma temyiz yoluna gidilmesi mümkün değildir.
Bölge Adliye Mahkemesinin ilk derece mahkemesinin kararını kaldırarak 5271 sayılı CMK’nın 280/1-e. maddesi gereğince yeniden hüküm kurulması halinde bu temyiz talebinin 5271 Sayılı CMK’nın 298/1. maddesi gereğince reddedilmesi halinde kanaatimce bu karara karşı olağanüstü kanun yolu olan kanun yarına bozma temyiz yolu açıktır. Çünkü Bölge Adliye Mahkemesince yeniden kurulan hüküm, üst denetim merci olan Yargıtayca esastan incelenmemiştir.
Taraflarca talep olmamasına rağmen hukuka aykırı bir karar veya hükme karşı olağan üstü kanun yolu olan kanun yarına bozma temyiz yolu açık iken; usulüne uygun temyiz talebine rağmen kanunun açık hükmü dar ve kısıtlayıcı yorumlanarak kanun yararına bozma temyiz etme imkanına bulunmayan hukuka kesin aykırı hükmün kesinleşmesi beklenen hukuki sonuç olamaz.
Yapılan açıklamalar muvacehesinde, sanık müdafiinin temyiz talebinin usulüne uygun olarak yapıldığı, ancak 5271 sayılı CMK’nın 294. maddesine göre neden belirtilmediğinin anlaşılması karşısında;
Sanık hakında “Kocaeli 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 02.11.2017 tarih 2017/374 Esas ve 2017/320 Kararı ile uyuşturucu madde ticareti eylemi nedeniyle 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 188/3, 62, 52/2, 53 ve 63 maddeleri gereğince neticeten 8 yıl 4 ay hapis ve1320 TL adli para cezasına, verilen hapis cezasının sonucu olarak hak yoksunluklarına, gözaltı ve tutuklukta kaldığı sürelerin verilen hapis cezasından mahsubuna,
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesi’nin 24.04.2018 tarih 2018/552 Esas ve 2018/902 Kararı ile İstinaf başvurusunun 5271 sayılı CMK’nın 280/1-a maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE ,”
Yönünde kurulan hükümlerin 5271 sayılı CMK’nın 289. maddesindeki hukuka kesin aykırılık hallerinin var olup olmadığının tesbiti açısından işin esasına re’sen girilerek hukuka kesin aykırılık veya aykırılıkların tesbiti halinde hükmün 5271 sayılı CMK’nın 302/5. maddesi gereğince bozulmasına, aksi halde temyiz talebinin 5271 sayılı CMK 298/1 maddesi gereğince reddine karar verilmesi gerekmektedir.
Sonuç olarak Dairemizce yapılan temyiz incelemesi sonucunda; sanık ve müdafiinin 5271 sayılı CMK’nın 294/1. maddesinde yer alan -“temyiz eden hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini göstermek zorundadır”- şeklindeki düzenleme de gözetilerek yapılan değerlendirmede, sanık müdafiinin temyiz dilekçesinde herhangi bir temyiz sebebi göstermediği, 5271 sayılı CMK’nın 295/1. maddesinde belirtilen süre içersinde temyiz sebeplerini içeren ek dilekçe de sunmadığı anlaşıldığından vaki temyiz isteminin 5271 Sayılı CMK 298/1. maddesi uyarınca REDDİNE, yönündeki Dairemizce oluşan çoğunluğun kanatine belirtilen gerekçelerle katılmamaktayım.