Yargıtay Kararı 20. Ceza Dairesi 2018/3931 E. 2018/4163 K. 10.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/3931
KARAR NO : 2018/4163
KARAR TARİHİ : 10.10.2018

Mahkeme : ADANA Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesi
Suç : Uyuşturucu madde ticareti yapma
Hükümler : a) Mahkûmiyet; Mersin 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 19.09.2017 tarihli 2013/155 esas ve 2017/308 sayılı kararı
b) İstinaf başvurusunun esastan reddi;Adana Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesi’nin 13.12.2017 tarihli 2017/372 esas ve 2017/354 sayılı kararı

Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Tebliğnamede Hasan ve Melike sanık olarak belirtilmiş isede; Melike’nin Bölge Adliye Mahkemesi’nin kesin nitelikte olan hükmünü temyiz etmediği yine Hasan’ın istinaf mahkemesinin kararına yönelik temyiz isteminin Adana Bölge Adliye Mahkemesince reddine karar verildiği ve red kararının temyiz edilmediği anlaşılmıştır.
5271 sayılı CMK’nın 294/1. maddesinde yer alan “Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır.” şeklindeki düzenleme de gözetilerek yapılan değerlendirmede, sanığın temyiz dilekçesinde herhangi bir temyiz sebebi göstermediği, sanılar müdafilerinin CMK’nın 295/1. maddesinde belirtilen süre içerisinde temyiz sebeplerini içeren ek dilekçe de sunmadıkları anlaşıldığından, vaki temyiz isteminin 5271 sayılı CMK’nın 298/1. maddesi uyarınca REDDİNE, Üyeler … ve …’ın karşıoyları ve oybirliğiyle 03.10.2018 tarihinde karar verildi.

KARŞI OY GEREKÇESİ
Sanıklar … ve …’un uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda mahkûmiyetine ilişkin hükmün, sanıklar müdafii tarafından istinaf edilmesi sonucu Adana Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesi’nin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE ilişkin kararın temyiz edilmesi üzerine, daire çoğunluğunca ”5271 sayılı CMK’nın 294/1. maddesinde yer alan Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır.” şeklindeki düzenleme nedeniyle, temyiz dilekçesinde herhangi bir temyiz sebebi gösterilmediğinden, 5271 sayılı CMK’nın 298/1.maddesi uyarınca temyiz isteğinin reddine karar verilmiştir.
Daire çoğunluğunun görüşü ile karşı oy düşüncem arasındaki fark, özetle; sanıklar müdafiinin temyiz başvurusunun, sadece CMK’nın 294. maddesinin 1. fıkrasının lafzına bağlı kalınarak ret edilmesinin, CMK da yer alan temyize ilişkin diğer hükümlerde gözetildiğinde kanuna aykırı olup, temyiz incelemesi yapılması gerektiğine ilişkindir.
I) – İstinaf Mahkemesinin Temyiz isteğinin esastan reddine ilişkin kararına yönelik olarak temyiz incelemesi yapılabilmesi için öncelikle temyiz edenin sıfatı yani hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunması, başvurunun süresi içinde yapılması, kararın temyiz edilebilir nitelikte olması ve temyiz iradesinin usulüne uygun şekilde beyan edilmesi gereklidir.
Hükmün temyiz edildiğine ilişkin irade usulüne uygun şekilde beyan edildiği andan itibaren temyiz süreci başlamıştır. Bu irade beyanında taraf sadece
a) ”Hükmü temyiz ediyorum”
b) ”Hüküm hukuka aykırıdır” veya ”Hüküm kanuna aykırıdır”
c) ”Hükmü temyiz ediyorum, hüküm hukuka ya da kanuna aykırıdır.” dese
-Temyiz iradesini beyan etmiş sayılmayacakmıdır?
-Başkaca bir sebep göstermese, temyiz başvurusu, neden gösterilmediğinden ret mi edilecektir ?
Sorularına verilecek yanıt çok önemlidir.
CMK daki hükümlere bakıldığında, hükme ilişkin temyiz başvurusunda, başvuru dilekçesi içeriğinde ya da başvuru tutanağında temyize ilişkin irade açıklamasının bir şekli yoktur, temyiz iradesi anlaşılıyorsa hüküm temyiz edilmiştir. Öyleyse Temyiz iradesi vardır ve hüküm temyiz edilmiştir.
CMK’nın 293. maddesi uyarınca da ”Süresi içinde yapılan temyiz başvurusu, hükmün kesinleşmesini engeller. ” bu hükme göre de artık temyiz süreci başlamıştır. Temyiz isteği hakkında olumlu karar verilince temyiz davası görülecek, olumsuz bir karar verilip kesinleştiğinde temyiz süreci sona ermiş olacaktır.
CMK’nın 289. maddesinde ise ;
(1) Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da aşağıda yazılı hâllerde hukuka kesin aykırılık var sayılır:
a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.
b) Hâkimlik görevini yapmaktan kanun gereğince yasaklanmış hâkimin hükme katılması.
c) Geçerli şüphe nedeniyle hakkında ret istemi öne sürülmüş olup da bu istem kabul olunduğu hâlde hâkimin hükme katılması veya bu istemin kanuna aykırı olarak reddedilip hâkimin hükme katılması.
d) Mahkemenin kanuna aykırı olarak davaya bakmaya kendini görevli veya yetkili görmesi.
e) Cumhuriyet savcısı veya duruşmada kanunen mutlaka hazır bulunması gereken diğer kişilerin yokluğunda duruşma yapılması.
f) Duruşmalı olarak verilen hükümde açıklık kuralının ihlâl edilmesi.
g) Hükmün 230 uncu madde gereğince gerekçeyi içermemesi.
h) Hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması.
i) Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması.
Şeklinde düzenleme mevcuttur. CMK’nın 289. maddesi, hükmü temyize hak ve yetkisi bulunanın, süresi içinde, temyiz edilebilir nitelikteki hükme ilişkin, usulüne uygun şekilde, temyiz iradesini açıkladığında, Yargıtay görevli dairesince temyiz dilekçesi veya beyanında temyize ilişkin bir sebep gösterilmemiş olsa bile Hukuka Kesin Aykırılık halinin denetlenmesi gereğinin bir zorunluluk hali olduğunu belirtmiştir.
Bu hükme göre de; Daire, temyiz dilekçesi veya beyanında temyize ilişkin bir sebep gösterilmemiş olsa bile Hukuka Kesin Aykırılık halini denetlenmesi gerekirdi, bu yapılmamıştır.
CMK’nın 289. maddesindeki Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da ifadesi,
CMK’nın 294. maddesinin 1. fıkrasında yer alan ”Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır.
(2) Temyiz sebebi, ancak hükmün hukukî yönüne ilişkin olabilir.” şeklindeki hükmü,
Temyiz dilekçesinde bir hukuki temyiz nedeni varsa, o zaman CMK’nın 289. maddesinde belirtilen hukuka kesin aykırılık hallerinin var olup olmadığı denetlenebilir, şeklinde kısıtlayıcı şekilde yorumlanamaz.
Ceza Muhakemesi Kanununun 289. maddesi lafzı ve ruhu ile hukuka kesin aykırılık hallerine özel bir önem vererek, hukuka kesin aykırılık hallerinin varlığının tespitini, sebebe dayalı temyiz incelemesi dışında tutarak kişi hak ve hürriyetlerini teminat altına almak istemektedir. Bu denetlemenin temyiz iradesi varsa, mutlaka yapılması gerektiğini açıkça bir zorunluluk olarak belirtmiştir. Aksi halde temyiz sebebi gösterilmediği için hukuka kesin aykırılık oluşturacak şekilde yapılan yargılama sonunda kurulan hüküm ya da hukuka aykırı şekilde elde edilen delillere dayalı olarak verilen mahkûmiyet hükümleri hiçbir şekilde denetlenmeyecektir. Bu durum CMK’nın 289 maddesine aykırı olup, temyiz ve adil yargılanma hakkının ihlali sorunlarına yol açar.
Sonuç olarak, sanık müdafiinin temyiz iradesi vardır ve temyiz sebebi gösterilmemiş olsa da, Dairemizce CMK’nın 289. maddesi kapsamında bir temyiz incelemesi yapılmalıdır.
2- Kamu hukukunda Birey – Devlet ilişkisi bir özel hukuk ilişkisi niteliğinde değildir. Bir ilişkide kamu gücü devreye giriyorsa kamu hukuku, girmiyorsa özel hukuk ilişkisi sözkonusudur.
Kişi ile devlet arasındaki ilişkiler de devlet üstün durumdadır yani eşitlik yoktur. Ancak devlet organları ve kurumları da alınan kararları, Anayasa, TBMM tarafından onaylanmış devletimizin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve kanunlara uygun olarak normlar hiyerarşisini gözeterek bu ilişki de uygular.
Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde
KAMU : ”1. Halk hizmeti gören devlet organlarının tümü, 2.Bir ülkedeki halkın bütünü halk, amme”,
KAMU HİZMETİ : ”Devlet ve öteki kamu tüzel kişileri tarafından halkın genel ve ortak gereksinimlerinin karşılanması”,
KAMU OYU : ”Bir konuyla ilgili halkın genel düşüncesi, halk oyu, amme efkarı” şeklinde hepimizin bildiği gibi açıklanmıştır. ”Adalet hizmetleri” de bir ”Kamu hizmeti” dir.
Ceza hukuku alanında suç ya da kabahat oluşturan bir eylem nedeniyle soruşturma ve yargılama yapılması sonunda verilen karara ilişkin itiraz, istinaf, temyiz yasa yolları ve olağanüstü yasa yollarına ilişkin denetim de kamu hukuku alanındadır.
Ceza kanununun bağlayıcılığı ilkesi; ceza kanunlarını bilmemenin mazeret sayılmaması dır. Ceza soruşturması yapan savcının ya da kovuşturma yapan hakimin, bilmesi ve uygulaması gereken normları bilmemesi ya da yanlış uygulaması, halinde ne olacaktır ?, yargılanan kişi kendisi hakkında yapılan soruşturma ve kovuşturma da tüm usul kuralları ve maddi hukuk kurallarının doğru bir şekilde uygulanacağını düşünmektedir ve bu onun vazgeçilmez hakkıdır.
Temyiz nedeni başlıklı CMK’nın 288. maddesi aşağıdaki gibidir.
Temyiz nedeni
Madde 288 – (1) Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır.
(2) Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.
Görüldüğü gibi kanun bu işi icra edenlerin (savcı ya da hakimin) Bir hukuk kuralını uygulamayabileceğini veya yanlış uygulayabileceğini öngörmüştür ve bunu da hukuka aykırılık olarak kabul etmiştir.
Savcı veya hakim uygulanması gereken hukuki normları bilmiyor veya yanlış uyguluyorsa, davanın süjesi ya da taraflarından temyize ilişkin hukuki sebepleri göstermesinin istenilmesi ve hatta sebeplerini sıra, sıra say, saydıklarını inceleyelim, saymadıklarında var ama biz bunlara ilişkin bir inceleme yapamayız ya da bir hukuki neden gösterilmiş olup diğer hukuki nedenler gösterilmemiş ama karar bozmayı gerektiriyorsa onları da belirtelim mi diyeceğiz ?, yoksa hiç dokunmayacağız o hukuka aykırılıklar orada kalsınmı diyeceğiz ?.
Temyiz sebeplerinin açıkça davanın taraflarınca gösterilmesi gerektiği hususu Özel hukuk alanında temyiz sebeplerine bağlılık kuralı geçerli kabul edilse de, kamu hukuku alanında geçerli olamaz, aksi halde kamu hukuku alanında kalan ceza yargılamaları sonunda esasa ilişkin verilen kararlar da, temyiz denetiminden sonra içlerinde usul hükümlerine ilişkin yanlış uygulamaların var olduğu hatta esasa ilişkin adli hatalarla dolu, birbirleri ile çelişen Yargıtay kararlarının var olması sonucu doğuran sürece gitmek kaçınılmazdır.
Oysa Yargıtay’ın bir fonksiyonu da, ülke genelinde karar birliğini sağlamaktır. Böyle bir durumda ise Yargıtay kendi içinde karar birliği sağlayamaz
CMK’nın 294. maddesinde belirtilen ”Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır.” Ve ”Temyiz sebebi, ancak hükmün hukukî yönüne ilişkin olabilir.” şeklindeki tek madde hükmüne dayanılarak yapılan nesnel yaklaşım ve yorumlar temyiz incelemesinin ruhuna aykırıdır. Çünkü ceza yargılamalarında ihlal edilen her hukuki değer, KAMU’yu ilgilendirir.
Temyiz incelemesinin sınırlarına ilişkin hukukçuların, yüksek Yargıtay’ın ve toplumun ortaklaşa yargısını yansıtan düşünce ve tutumların (toplumsal yapıya getireceği fayda veya zararlar henüz görülmediği ancak doğabilecek zararlar tahmin edildiğinden ) net olmadığı bir zamanda Kanuni düzenleme bütünü ile değerlendirilip doğacak hak ihlallerini engellemek ve yargıya güvenin sarsılmaması için ”Hükmü temyiz ediyorum, hüküm hukuka ya da kanuna aykırıdır.” şeklindeki bu tür temyiz isteklerinin hukuki nedene dayalı temyiz sebebi olduğu kabul edilmelidir.
Beraat kararlarına ilişkin hükümlerin Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısı ya da katılan tarafından temyiz edildiğinde, incelemenin kapsamı ile yerindelik ve hukukilik denetiminin sınırlarının belirlenmesi bile farklı değerlendirilebilmektedir.
İstinaf’tan sonra yapılacak temyiz incelemesindeki benzer sorunların istinaf ve istinaf sonrası temyiz hükümlerinin mehazını oluşturan Alman hukukunda bile 110 yıllık uygulamaya rağmen çözülemediği maddi bir gerçektir. Kolaycı yaklaşımın çözüm getirmediği anlaşılmıştır.
Tüm bu açıklamalarım altında davanın süjesi sanığın ya da müdafiinin ”karar hukuka aykırıdır” veya ”kanuna aykırıdır” şeklindeki temyize ilişkin beyanı, aslında bir nedendir ve bu nedeni de hukuka ya da kanuna aykırılık olarak ifade etmiştir, Hukuka aykırılık nedeni içine tüm hukuki normlar girer zaten temyiz dilekçesinde ”Bölge Adliye Mahkemesinin kararı Hukuka ve Yasaya aykırıdır”” denilmiştir, bu beyan sanık hakkında verilen hükümde ve hükmü oluşturan kararın bütününde hukuka ve kanuna aykırılıkların var olduğuna ilişkindir, bunun detaylarını istemek açıklama yapmayı istemektir, çoğun içinde az da vardır, artık bu aykırılıkların her birini sebepleri ile göster demek sanığa ya da katılana ispat yükü yüklemek gibidir. Kamu hukukunda kişi hak ve özgürlükleri anayasal teminatlıdır, aksi halde sanığın TEMYİZ HAKKI snırlandırılmış olur.
Jean Jaques Rousseau’nun ”Toplumsal Mukavele” adlı eseri, ”insan özgür doğar ama her yerde zincire vurulmuştur” cümlesiyle başlar.
Tüm yasalar da aslında kamu oyu iradesi ve isteği sayesinde ayakta durur.
Açıkladığım tüm bu nedenlerle ;
1- Öncelikle, Dairemizce, sanıklar müdafii tarafından verilen dilekçe de temyiz iradesi beyan edilmiş olduğundan, dilekçede temyize ilişkin bir sebep gösterilmemiş olsa bile CMK’nın 289. maddesinde belirtilen Hukuka Kesin Aykırılık yönünden hükmün temyiz incelemesi yapılarak denetlenmesinde zorunluluk bulunması nedeniyle, bu yönden bir inceleme yapılmadığından,
2- Temyiz iradesinin varlığı halinde, ”Karar hukuka aykırıdır” veya ”Kanuna aykırıdır” şeklindeki beyanların CMK’nın 288. maddesine uygun hukuki nedene dayalı temyiz sebebi olduğu, bunun detaylarının açıklanmasının gerekmediği, hükme ilişkin olarak CMK’nın 289. maddesinde yer alan Hukuka Kesin Aykırılık nedenleri ile birlikte CMK’nın 288. maddesi kapsamında temyiz incelemesi yapılarak denetlenmesi görüşünde olduğumdan, sayın çoğunluğun karar da belirtildiği biçimde temyiz isteğinin reddine ilişkin görüşüne katılmıyorum.

KARŞI OY GEREKÇESİ
“Uyuşturucu madde ticareti yapma” suçundan Mersin 5. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonunda Sanıklar … ve …’un Rıdvan Sayın’ın mahkûmiyetine ilişkin hükmün, sanık müdafii tarafından istinaf edilmesi sonucu Adana Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesi’nin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE ilişkin kararın temyiz edilmesi üzerine, daire çoğunluğunca ”5271 sayılı CMK’nın 294/1. maddesinde yer alan temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır.” şeklindeki düzenleme nedeniyle, temyiz dilekçesinde herhangi bir temyiz sebebi gösterilmediğinden, 5271 sayılı CMK’nın 298/1. maddesi uyarınca temyiz isteğinin reddine karar verilmiştir.
CMK’nın 294. maddesinin 1. fıkrasında yer alan ”Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır…” ve CMK’nun 298. maddesinde yer alan “Yargıtay, süresi içinde temyiz başvurusunda bulunulmadığını, hükmün temyiz edilemez olduğunu, temyiz edenin buna hakkı olmadığını ya da temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içermediğini saptarsa, temyiz istemini reddeder.” hükmü ile birlikte değerlendirildiğinde temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içermesi gerektiği, aksi durumun temyiz isteminin reddini gerektirdiği anlaşılmaktadır. Ancak bu kuralın istisnası CMK’nun 289. maddesinde yer almaktadır.
CMK’nun 289. maddesi;
“(1) Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da aşağıda yazılı hâllerde hukuka kesin aykırılık var sayılır:
a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.
b) Hâkimlik görevini yapmaktan kanun gereğince yasaklanmış hâkimin hükme katılması.
c) Geçerli şüphe nedeniyle hakkında ret istemi öne sürülmüş olup da bu istem kabul olunduğu hâlde hâkimin hükme katılması veya bu istemin kanuna aykırı olarak reddedilip hâkimin hükme katılması.
d) Mahkemenin kanuna aykırı olarak davaya bakmaya kendini görevli veya yetkili görmesi.
e) Cumhuriyet savcısı veya duruşmada kanunen mutlaka hazır bulunması gereken diğer kişilerin yokluğunda duruşma yapılması.
f) Duruşmalı olarak verilen hükümde açıklık kuralının ihlâl edilmesi.
g) Hükmün 230 uncu madde gereğince gerekçeyi içermemesi.
h) Hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması.
i) Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması.” hükmünü içermektedir.
Yukarıda sıralanan kesin hukuka aykırılık hallerinin bulunup bulunmadığının temyiz dilekçesinde belirtilmemiş olsa dahi, temyiz incelemesinde re’sen araştırılması gerekmektedir. (Türk ve AB Uzmanlarından Oluşan Komisyonca hazırlanan “Ceza Muhakemesinde İstinaf El Kitabı”, Ankara, Mart-2007, s.190)
CMK’nun 289. maddesi hükmü “temyiz dilekçesinde bir hukuki temyiz nedeni gösteren” taraflar bakımından uygulanacağı gibi “temyiz dilekçesinde hiç bir temyiz nedeni göstermeyen” ve yalnızca temyiz iradesini açıklamakla yetinen taraflar bakımından da uygulanmalıdır. Zira CMK’nun 289. maddesi hukuka kesin aykırılık hallerine özel bir önem vererek, hukuka kesin aykırılık hallerinin varlığının tespitini, sebebe dayalı temyiz incelemesi dışında tutarak kişi hak ve hürriyetlerini teminat altına almak istemektedir. Madde gerekçesinde belirtildiği üzere, kesin temyiz veya kesin bozma nedenleri de denilen hukuka kesin aykırılık hâlleri varsa aykırılığın hükme etki ettiği kabul edilmelidir. Temyiz merciinin artık bunların bozmayı gerektirip gerektirmediğini araştırma ve takdir yetkisi yoktur.
Somut olayda sanıklar müdafii tarafından verilen dilekçe ile temyiz iradesi beyan edilmiş olduğundan, dilekçede temyize ilişkin bir sebep gösterilmemiş olsa bile CMK’nun 289. maddesinde belirtilen “hukuka kesin aykırılık” yönünden hükmün temyiz incelemesi yapılarak denetlenmesinde zorunluluk bulunduğu görüşünde olduğumdan, sayın çoğunluğun kararda belirtilen gerekçeyle “temyiz isteğinin reddine” ilişkin görüşüne katılmıyorum.