Yargıtay Kararı 20. Ceza Dairesi 2016/5 E. 2016/415 K. 28.01.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2016/5
KARAR NO : 2016/415
KARAR TARİHİ : 28.01.2016

Tebliğname No : KD – 2015/203961
İtiraz Yazısının Tarihi-Sayısı : 23.12.2015 tarih ve 10-2015/203961
İtirazla İlgili Mahkeme Kararı : Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi 21.04.2015-2014/413 esas ve 2015/122 sayılı kararı
Suç : Uyuşturucu madde ticareti yapma

İtiraz yazısı ile dava dosyası incelendi.
A) KONUYLA İLGİLİ BİLGİLER:
Uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanıklar E.. K.., A.. Ç.. ve S.. M.. hakkında Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nce yapılan yargılama sonucu 21.04.2015 tarihinde 2014/413 esas ve 2015/122 karar sayı ile sanıkların mahkûmiyetlerine karar verilmiştir.
Hüküm sanıklar müdafileri ve sanık E. tarafından temyiz edilmiştir.
Dairemizce 05.11.2015 tarihinde 2015/15114 esas ve 2015/4534 karar sayı ile sanıklar hakkındaki hükümlerin bozulmasına karar verilmiştir.
B) İTİRAZ NEDENLERİ:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itiraz yazısında özetle;
İncelenen yargılamaya konu dosya kapsamına göre; Vaki ihbar üzerine kolluk görevlilerince olay yerine gidildiğinde, sanıklar E.. K.. ve S.. M..’in olay yerinden yaklaşık 10 metre uzaklıktaki mesafeden aldıkları siyah poşeti aracın arka koltuğuna yerleştirirken, her iki şüphelinin kolluk görevlilerince yakalandıklarında, poşet içerisinde net ağırlığı 935,3 gram gelen hint keneviri bitki kırıntılarının ele geçirildiği, sanık A.. Ç..’in tanık G.. Ü..’a sentetik kannabionid (bonzai) maddesi sattıktan hemen sonra kolluk görevlilerince tanık G. yakalanması üzerine cebinden çıkardığı uyuşturucu maddeleri görevlilere tevdii, aracında da uyuşturucu madde ele geçmesi, sanık E.. K..’ın gerek aracında gerekse iş yerinde satışa hazır hale getirilmiş uyuşturucu maddelerin ele geçmesi nedenleriyle uyuşturucu madde ticareti yaptıklarından dolayı, haklarında uyuşturucu madde ticareti suçundan dava açılıp; mahkûmiyet kararı verilmiştir.
5237 sayılı TCK’ nın 1. maddesinde, kanunun amacı ortaya konulmuştur. Hükümde, kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletinin, adalet ve
güvenliğin sağlandığı bir toplumda yaşama hakkının gereği olarak, kamu düzeni ve güvenliğinin korunması ile suç işlenmesinin önlenmesi, ceza kanunun temel amaçları arasında sayılmaktadır.
“Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi ” başlığını taşıyan 5237 sayılı TCK’ nun 3. maddesinin 1.fıkrasına göre, Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.
Hukuk kurallarının temel amaç ve işlevleri, bireylerin yaşamlarını güven ortamı içerisinde sürdürmelerini teminle, toplumsal düzeni sağlamaktır. Düzensiz toplumsal yaşam, kargaşayla birlikte, toplumun da sonu demektir.
Ceza Muhakemesi hukuku, hakimlerin ceza kanununu gereği gibi uygulayabilmeleri için sanıklar hakkında lüzumlu bilgileri toplarken, sosyal düzenin korunması ile kişilerin hak ve özgürlüklerine saygı arasında bir denge kurmak suretiyle hukuken geçerli kanıtlarla hiçbir duraksamaya yer vermeden maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amacını güder.
Suçluların meydana çıkarılarak süratle ve mutlaka cezalandırılmalarını sağlarken, toplum menfaatini; masumların gereksiz yere kovuşturulmaması ve haksız cezaya çarptırılmamalarını teminen de ferdin menfaatini gözetir.
Ceza Muhakemesi tedbirlerinden biri olan arama ile, A.İ.H. Sözleşmesi’nin 8., Anayasa’nın 20. ve 21. maddeleri ile koruma altına alınan kişinin temel hak ve özgürlüklerine müdahale edildiğinden, Yasa koyucu, Sözleşme’ye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına ve Anayasa’nın 20. ve 21. maddelerine uygun olarak kişinin temel hak ve özgürlüklerine müdahale etme hakkı olan arama koruma tedbiri, 5271sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 116 ve devamı maddeleri ile Adlî ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin (Yönetmelik) 5 ve devamı maddelerinde yer almaktadır.
Arama suçların önlenmesine yönelik olarak, önleme araması (PVSK m.9, 4)Arama Yönetmeliğinin 18vd.m.9), olarak; suç işlendikten sonra da yakalama delili elde etme ve müsadere tabi eşyayı bulma amacına yönelik olarak adli arama (CMKm.116-122 ) olarak düzenlenmiştir.
Arama kararı verme yetkisi kural olarak hâkime aittir.(A.Y.m20,21;CMK.m.119, f.1).Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet Savcısının, Cumhuriyet Savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlileri arama yapabilirler. Ancak konutta, işyerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda arama hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile yapılabilir. Kolluk amirinin yazılı emri ile yapılan arama sonuçları Cumhuriyet Başsavcılığına derhal bildirilir.
Kaldı ki, Kolluğun bir arama emri veya kararı gerekmeden arama yapabileceği hallerde bulunmaktadır. Bunlar, Adli ve önleme aramaları yönetmeliğinin Adli ve önleme aramaları yönetmeliğinin karar alınmadan yapılacak arama başlıklı 8., 9 ve 25, 27. maddesinde sayılmıştı
“……Suçüstü halinde yapılan aramalarda, ..suç işlenen yerlerde delillerin aranması, bulunması, el konulması, için.. , ….5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 24 üncü maddesindeki kanunun hükmü ve amirin emrini yerine getirme, 25. maddesindeki meşru savunma ve zorunluluk hali ve 26. maddesindeki hakkın kullanılması ile diğer kanunların öngördüğü hukuka uygunluk sebepleri ve suçüstü halinde yapılan aramalarda toplum için veya kişiler bakımından hayati tehlikeyi ortadan kaldırmak amacıyla veya kapalı yerlerden gelen yardım çağrıları üzerine, konut, işyeri ve yerleşim yeri ile ile eklentilerine girmek için.”
Belirlenen hallerde, hakim veya savcı kararı alınmasına gerek bulunmamaktadır.
Arama ve elkoyma işlemi Anayasanın 20. maddesi ve CMK’nın 116 ve devamı maddeleri uyarınca istisnasız Hakim kararı, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı ve Cumhuriyet savcısına ulaşılmaması durumunda ise kolluk amirinin yazılı emri ile yapılabileceği kuşkusuzdur.
Ancak çok istisnai ve acele hallerde kolluk amirinin yazılı emrinin dahi alınamayacağı bir durum söz konusu olursa kolluk görevlisinin doğrudan arama ve el koyma işlemi yapması sonucu elde edilen delillerin hukuka uygun sayılıp sayılmayacağı konusu tartışılmalıdır.
5271 sayılı CMK’nun m.2/1-j. bendi; Suçüstü halini, o sırada işlenmekte olan suçla sınırlı tutmamıştır; ayrıca suçüstü sayılan halleri de tanımlamıştır. Bu maddeye göre suçüstü hali; işlenmekte olan suç yanında, henüz işlenmiş olan suç ile suçun islenmesinden hemen sonra takip edilen veya suçun az önce islendiğine dair eşya ya da delille yakalanan kimsenin işlediği suçu da içermektedir. CMK. md. 90/1-2. ile md. 2/1 – (j) bendi birlikte değerlendirildiğinde, Bu gibi hallerde herhangi bir kişi veya makamın yazılı emrine gerek bulunmamaktadır.
Nitekim karara konu somut olay irdelendiğinde konunun suçüstü haline bağlı yakalama yetkisini düzenleyen hükümler çerçevesinde değerlendirilmesi gerekirdi. Somut olayın koşulları dikkate alınarak incelendiğinde de uygulanan ceza muhakemesi tedbirinin sanıkların özel yaşam alanını ihlal etmediğinden, ortada yasak ve hukuka aykırı bir delil de bulunmamaktadır.
Birleştirilen dosyalar kapsamında yer alan olay tutanaklarına göre; Mahkeme kararına konu somut olayda, 16.08.2014 günü saat 18:00 sıralarında; İhbar üzerine, gidilen olay yerinde emniyet görevlilerince, yapılan gözlem sonucu sanıklar E.. K.. ve S.. M..’in olay yerindeki ağaçlık alanda tedirgin şekilde çevreyi kontrol ederek şüpheli hareketlerle, olay yerinden yaklaşık 10 m uzaklıktaki mesafeden aldıkları görünür vaziyetteki siyah poşeti aracın arka koltuğuna yerleştirirken, her iki şüphelinin kolluk görevlilerince suçüstü yakalandıklarında, poşet içerisinde brüt ağırlığı 935.3, net 467.7 gram gelen hint keneviri bitki kırıntıları ele geçirilmiştir.
13.08.2014 günü saat 19 sıralarında da ihbar üzerine, emniyet görevlilerince gidilen olay yerinde yapılan gözlem sonucu, bir araya gelen şahısların birbirlerine birşeyler alıp verdikleri görülmüştür. Olay yerinden ayrılmakta olan kişiye, görevlilerin polis memuru olduklarını, söyleyerek; kimlik sormaları ve şahsın üzerinde suç unsuru olup olmadığını beyan etmesini istediklerinde, şahsın cebinden çıkardığı iki adet alüminyum folyoya sarılı, sentetik kannabionid (bonzai) maddesini ibraz ederek; sanık A.. Ç..’ den aldığını ifade etmesi sonucunda, sanık A.. Ç..’in; tanık G.. Ü..’a sentetik kannabionid (bonzai) maddesi sattıktan hemen sonra kolluk görevlilerince yakalanması, aracında da uyuşturucu madde ele geçmesi, sanık E.. K..’ın gerek, aracında gerekse iş yerinde satışa hazır hale getirilmiş uyuşturucu maddeler ele geçirilmiş ve sanıklar yakalanmışlardır..
5271 sayılı CMK’nın 2/e-j, 161 ve 2559 sayılı PVSK’nın Ek 6. maddeleri uyarınca, Olayın hemen akabinde durum güvenlik görevlileri tarafından nöbetçi Cumhuriyet savcısına bildirilmiş ve onun talimatları doğrultusunda olaya el konularak soruşturmaya başlanmıştır.
Artık suçüstü halinin bulunduğu ve şüphelilerin suç delillerini yok etmeleri söz konusu olabileceğinden, suç delillerinin görevliler tarafından sanıkların yakalanmasından sonra, durum derhal nöbetçi Cumhuriyet savcısına bildirilerek görevli Cumhuriyet savcısının talimatları doğrultusunda hareket edilerek suçlular ve suç konusu eşyalar muhafaza altına alınmıştır. El koyma işlemi üzerine aynı gün işlem yetkili ve görevli hâkim tarafından onaylanmıştır. Bu nedenle yapılan işlem hukuka uygundur. Elde edilen kanıtların hükümde değerlendirilmesinde bir engel bulunmamaktadır.
Yukarıda arz ve izah edilen gerekçelerle sanıklardan suçüstü hükümleri uyarınca elde edilmiş olan delillerin hukuka uygun delil olarak kabul edilmesi ve sanıklar haklarında verilen mahkûmiyet hükümlerinin de düzeltilerek onanması gerektiği istenmiştir.
C)CUMHURİYET BAŞSAVCISININ İTİRAZIYLA İLGİLİ KANUN HÜKÜMLERİ:
1- 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesi:
(1) Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re’sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kurulu’na itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz.
(2) (05.07.2012 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 6352 sayılı Kanun’la eklenen fıkra) İtiraz üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir.
(3) (05.07.2012 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 6352 sayılı Kanun’la eklenen fıkra) Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gönderir.
2- 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un geçici 5. maddesi (05.07.2012 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 6352 sayılı Kanun’la eklenen):
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308 inci maddesinde yapılan değişiklikler, bu Kanunun yayımı tarihinde Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nda bulunan ve henüz karara bağlanmamış dosyalar hakkında da uygulanır.
D) İTİRAZIN VE KONUNUN İRDELENMESİ:
Dairemizin itiraza konu olan kararının, itiraz yazısında ileri sürülen tüm nedenler tartışılıp değerlendirilerek verildiği ve kararda bir yanlışlık bulunmadığı anlaşıldığından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itirazı yerinde görülmemiştir.
İtirazın incelenmesi için dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gönderilmesine karar vermek gerekmektedir.
E) KARAR: Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itirazının yerinde görülmediğine,
2- 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, itirazın incelenmesi için dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na GÖNDERİLMESİNE,
28.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.