Yargıtay Kararı 20. Ceza Dairesi 2015/4526 E. 2015/5377 K. 24.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/4526
KARAR NO : 2015/5377
KARAR TARİHİ : 24.12.2015

Mahkeme : Sulh Ceza Mahkemesi
Suç : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
Hüküm : Mahkûmiyet

Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dosya kapsamından, sanık …hakkında… Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2009/62544 soruşturma sayılı, 03/08/2009 tarihli iddianamesi ile TCK’nın 191/1, 53. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemi ile … Sulh Ceza Mahkemesi’nde açılan kamu davasında, 17/11/2009 tarihli, 2009/1236 esas ve 2009/1968 karar sayılı karar ile TCK’nın 191/2. maddesi uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği, kararın 07/01/2010 tarihinde kesinleşmesinin ardından,… “davaya konu 31/05/2009 tarihli olayda, kendisine ait kimlik bilgilerini kullanan … isimli şahsın, TCK’nın 191. maddesinde düzenlenen suçu işlediğine” ilişkin şikayeti üzerine, … hakkında 31/05/2009 tarihli eylemi nedeni ile, …Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2010/42580 soruşturma sayılı, 13/05/2010 tarihli iddianamesi ile TCK’nın 191/1, 268/1, 53. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemi ile … Asliye Ceza mahkemesi’nde kamu davası açıldığı; sanık… aynı gerekçelerle …. Sulh Ceza Mahkemesi’nden “yargılamanın yenilenmesini” talep etmesi üzerine, mahkemesince verilen 09/07/2010 tarihli ek karar ile yargılamanın yenilenmesi talebi kabul edilerek, yargılama yapıldığı anlaşılmakla, yürütülen kovuşturmada, hakkında…Sulh Ceza Mahkemesi nezdinde kamu davası açılmamış olan … yönünden de 5271 sayılı CMK’nın 225. maddesine aykırı olarak yargılama yapılarak, yazılı şekilde mahkümiyet hükmü kurulması,
Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün BOZULMASINA, 24/12/2015 tarihinde Üye …karşı oyu ve oy çokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY GEREKÇESİ
Olay: Dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşıldığı üzere;
1-) a- Sanık …’un atılı suçu işlediği iddiasıyla olay yerinde yakalandığı, ancak üzerinde kimliği olmaması nedeniyle kolluk görevlilerine …. ait kimlik bilgilerini verdiği ve 31.05.2009 tarihinde ifadesinin alındığı ve “….” kimliğiyle hakkında “kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak” suçundan 03.08.2009 tarihli iddianameyle kamu davası açıldığı, …. Sulh Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı, 17.11.2009 tarihinde 2009/1236 esas – 2009/1968 karar sayılı ilamıyla hakkında “kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak” suçundan tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedildiği, hükmün 07.01.2010 tarihinde yasa yoluna müracaat edilmeksizin kesinleştiği, sanık…hakkındaki kesinleşen hükmün aynı sahte kimlikle infaza verildiği, Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gönderildiği, Buraca çıkartılan çağrı kağıdına uymadığından bahisle dosyanın kapatılarak yargılamaya devam konusunda mahkemeye gönderildiği,
b- Sanık … … Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği ifadesinde: (05.05.2010 tarihli ifadede); diğer sanık … akraba olduklarını ve aynı ticari takside birlikte şoför olarak çalıştıklarını, uyuşturucular yakalanınca kolluk görevlilerine kimliği hakkında yalan beyanda bulunarak … kimlik bilgilerini verdiğini belirttiği, bu hususun; sanık … (05.05.2010 tarihli ifadesi) hakkında trafik cezası olup olmadığını sormak için polis karakoluna gittiğini, kollukça kayıtlar üzerinde yapılan araştırmada, hakkında uyuşturucu madde kullanmaktan mahkumiyet hükmü bulunduğunu öğrendiğini, yaptığı araştırma neticesinde sanık …’un, kendi kimlik bilgilerini kullanarak işlemediği atılı suçtan mahkumiyetine karar verilmesini sağladığını tespit ettiğini, sonrasında sanık …la birlikte Cumhuriyet Başsavcılığına giderek gerçekleri anlattıklarını (…-05.05.2010 tarihli ifadede) belirttiği ve sanık … hakkında başkasının kimlik bilgilerini kullanmak ve kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçlarından soruşturma başlatıldığı (2010/42580 sayılı soruşturma no ile), ayrıca …. hakkında mahkumiyet kararı veren … Sulh Ceza Mahkemesine atılı suçla ilgisi olmadığından bahisle yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunarak, … hakkında şikayette bulunduğu, (31.05.2010 tarihli şikayet dilekçesiyle)… Sulh Ceza Mahkemesince 09.07.2010 tarih ve 2009/1236 esas, 2009/1968 sayılı ek kararıyla, yargılamanın yenilenmesi istemi kabule değer görüldüğü ve tedbirinin infazının durdurulmasına karar verildiği, ..Cumhuriyet Başsavcılığının 2010/42580 soruşturma sayılı evrakı ile sanık … hakkında soruşturma başlatılmış ve neticesinde … Asliye Ceza Mahkemesine başkasına ait kimlik bilgilerini kullanmak ve kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçlarından kamu davası açıldığı
Ayrıca, yargılamanın yenilenmesi talebi üzerine de:
…Sulh Ceza Mahkemesince 24.02.2011 tarihinde 2010/2324 esas 2011/306 karar sayılı ilamla yargılamanın yenilenmesine karar verilmiştir. Sonucunda ise:
Sanık… mahkumiyetine ilişkin 2009/1236 esas 1968 karar sayılı dosyadan “kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak” suçundan beraatına,
Sanık …’un ise, kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçundan hakkında TCK 191/1. maddesi gereğince tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar
verilmiştir. Karar yasa yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir. İnfazı için denetimli serbestlik müdürlüğüne gönderilmiştir.
Tüm uyarılara rağmen denetimli serbestlik tedbirine uymadığının bildirilmesi ve bu hususun tespiti üzerine dosya yeniden ele alınarak 19.11.2013 tarihinde 2013/739 esas 2013/1022 karar sayılı ilamıyla (ek kararla) netice hapisten çevrilen 6000 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir. Bu kararın da yasal süresi (29.11.2013 tarihinde) içerisinde temyiz edildiği anlaşılmıştır.
c- Açıklandığı şekilde gerçekleşip sonuçlanan olayda çoğunlukla aramızdaki uyuşmazlık;
Sanık hakkında açılmış bir dava bulunup bulunmadığı, açılmış bir davanın varlığının kabulü halinde, kimliği hakkında yalan beyanda bulunan şüpheli-sanığın, iddianame ve kurulan hükümdeki kimlik bilgilerine ilişkin yanlışlığın yargılamanın yenilenmesi yoluyla mı düzeltilebileceği ya da ne şekilde düzeltileceği hususlarında toplanmaktadır.
Öncelikle;
2-) Temel hukuksal ilkeler.
a-Ağır hukuka aykırılıklara dayanan hüküm ve kararların hukuksal geçerliliği bulunmamaktadır.
b-Sanıkların iddianame ve kararlara yanlış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesi mümkündür.
c-CMK 315/2. maddesi “hatanın giderilmesini sağlayacak başka bir yol varsa yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilemez” şeklindedir.
d-CMK 170.maddesinin 3. fıkrasının (a) bendinde ” ………..iddianamede şüphelinin kimliği,………. gösterilir.” şeklinde,
e- CMK 225 / 1.fıkrası ” Hüküm………suça ilişkin fiil ve fail hakkında verilir.” şeklindedir.
3-) Somut olayla ilgili olarak:
a- İsnat olunan suç nedeniyle yakalanıp hakkında tutanak tutulan, dava açılan, sorgusu yapılan ve yargılama neticesinde 17.11.2009 tarihinde mahkumiyetine karar verilen gerçekte sanık …’dur. Sanık başkasına ait kimlik bilgilerini kullandığı için iddianame ve hükme yanlışlıkla Uğur Biçer’in kimlik bilgileri yazılmıştır. İddianame ile sözü edilen mahkumiyet hükmündeki kimlik bilgilerinin düzeltilmesi mümkündür. Dolayısıyla sanık hakkında açılmış bir dava bulunmaktadır, aksi yönündeki değerlendirme de doğru değildir.
Şöyle ki;
CMK’nın 175 / 1. maddesi ” iddianamenin kabulü ile kamu davası açılmış olur…..” şeklinde olup,
CMK’nın 170. maddesinde ise, iddianame ile kamu davasının açılma şartları düzenlenmiştir. CMK 170. maddesinin ilk 3. fıkrası şekle ilişkin bilgileri, son 3 fıkrası ise esasa ilişkin bilgileri içermektedir.
Somut olayda; hakkında dava açılan kişinin iddianamedeki kimlik bilgilerinin yanlış ve buna bağlı olarak hükümdeki kimlik bilgilerinin de yanlış yazıldığı saptanmıştır. Bu durum, iddianamenin şekle ilişkin bilgileri içeren CMK’nın 170. maddesinin 3. fıkrasının (a) bendine aykırılık oluşturmaktadır. “şüphelinin kimliği…” kısmında yanlışlık yapılmıştır. Şekle ilişkin olması nedeniyle, mahkemece düzeltilmesi mümkündür. Bu nedenle kişi hakkında yeniden bir dava açılmasında zorunluluk bulunmamaktadır.
Çünkü, aynı Kanun’un 4. fıkrasındaki düzenlemeden anlaşıldığı üzere, Cumhuriyet savcısı, kamu davası açarken göz önünde bulundurması gereken en önemli husus, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturmasıdır. Bunun dışında, iddianamenin düzenlenmesi için fiilin ve failin belli olması gerekir.
Somut olayda, iddianamede fiil net olarak belirtilmiş “kullanmak içi uyuşturucu madde bulundurmak” olup, fail (şüpheli-sanık) ise fiilen tespit edilmiştir. Suç nedeniyle yakalanan, hakkında tutanak tutulup karakola götürülen, sorgusu yapılıp savunması alınan ve dava açılıp hakkında hüküm kurulan kişidir. Dolayısıyla fail net olarak fiilen saptanmıştır.
Eylemi gerçekleştiren fail, kimliği hakkında yalan beyanda bulunmuştur. Bu durum failin belirsiz olduğu ya da eylemi gerçekte gerçekleştiren kişi olmadığı anlamına gelmez. Aykırılık CMK’nın 170. maddesinin 3. fıkrasının (a) bendinde düzenlenen şekle ilişkin aykırılıktır. Bu husus iddianamede ve hükümde her zaman düzeltilebilir. Bu eksiklikten hareketle davanın açılmamış sayılmasında yasaya uyarlılık bulunmamaktadır.
Yüksek Yargıtay uygulamaları da öteden beri bu yöndedir. Gerek Yargıtay CGK’nun 22.06.2010 gün ve 16 HD / 116-154 sayılı kararında, gerekse bir çok daire uygulamalarına ilişkin ilamlarda (3.CD. 29.11.2007 tarih ve 13944-8884, 1.CD. 19.11.2007 tarih ve 20740-8536, 1.CD. 19.09.2007 tarih ve 3673-6637, 2.CD. 17.05.2007 tarih ve 1468-708, 11.CD 27.12.2006 tarih ve 5918-10586 sayılı kararlarında da) belirtildiği üzere, iddianamede şüpheli ismi, soy ismi ve kimlik bilgilerindeki yanlışlığın nüfus kayıtlarına uygun düzeltilebileceği, bu hususun bozma nedeni olduğu, ancak böyle bir yanlışlıkta kişi hakkında kamu davası açılmadığı ya da açılmış dava bulunmadığı şeklinde değerlendirme yapılamayacağı anlaşılmaktadır.
Aksinin kabulü halinde (çoğunluğun açılmış bir dava bulunmadığı yönündeki görüşüne uyulması halinde); ”Davaların en az giderle en kısa sürede neticelendirilmesi” ilkesine aykırılık oluşturacağı, yine davaların ”zamanaşımı”na uğramasına neden olacağı hususları nazara alındığında, davanın varlığının kabulü gerekir.
Kaldı ki,
Sanık hakkında: 13.10.2010 tarihli iddianame ile aynı fiil nedeniyle 2. kez açılmış olan davanın CMK’nın 223/7. fıkrası gereğince reddine karar verilmiştir.
(20. Asliye Ceza Mahkemesinin 06.05.2011 tarihli ve 2010/287 esas 2011/440 karar sayılı ilamı ile aynı davanın 2. kez açılmış olduğundan bahisle ret kararı verilmiş ve bu karar da temyiz edilmeden kesinleşmiştir.)
Bu durumda; sonraki davanın mükerrer açıldığından bahisle reddedilmesi ve temyize konu uyuşmazlık hususunda da açılmış bir dava bulunmadığından bahisle kararın bozulması, sanığın sabit olan eyleminin cezasız kalması gibi bir sonuç doğuracağının göz önünde bulundurulması gerekir.
b- Yargılamanın yenilenmesi hususuna gelince;
Gerçekte eylemi işleyen, yargılanan ve hüküm giyen kişinin sanık olması karşısında, sanık işlemediği halde bir başkasının suçunu üstlenmiş, bir başkası adına yargılanmış ve mahkum olmuş bir kişi konumunda değildir. Somut olayda, CMK’nın 311. maddesinde düzenlenen yargılamanın yenilenmesini gerektiren neden ve koşulların hiçbiri bulunmamaktadır.
Yine bu husus, CMK 315/2. maddesinde “hatanın giderilmesini sağlayacak başka bir yol varsa yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilemez” şeklindeki düzenlemeyle giderilecek bir durumdur. Somut olayda; isnat olunan suç nedeniyle yakalanıp hakkında tutanak tutulan, dava açılan, sorgusu yapılıp savunması alınan ve yargılama neticesinde mahkumiyetine karar verilen gerçekte sanık …’dur. İddianame ile sözü edilen mahkumiyet hükmündeki kimlik bilgilerinin düzeltilmesi mümkündür. Duruşma açılarak öncelikle 03.08.2009 tarihli iddianamedeki sanığa ait kimlik bilgilerinin …’un kimlik bilgilerine uygun olarak düzeltilmesinin sağlanması, düzeltilen iddianameye karşı sanık …’a diyeceklerinin sorulması, daha sonra, 17.11.2009 tarihli mahkumiyet hükmündeki sanığa ait kimlik bilgilerinin …’un kimlik bilgilerine uygun olarak düzeltilmesine karar verilmesinin mümkün bulunduğu halde, bu hususlar gözetilmeden, sanığın yeniden mahkumiyetine karar verilmesi kanuna aykırıdır. Yargıtay CGK’nın 09.02.2010 gün ve 11/184-20 sayılı kararı da bu yöndedir.
Açıklanan nedenlerle, olayda gerek CMK’nın 311. maddesindeki koşulların hiç birinin bulunmaması gerekse bahsedilen yanlışlığın CMK’nın 315/2. maddesi gereğince düzeltilmesinin mümkün olması karşında, yargılamanın yenilenmesi suretiyle sanık hakkında yeniden hüküm kurulması kanuna aykırı olup hüküm bozulmalıdır.
c- Ağır nitelikteki hukuka aykırılığa dayanan 24.02.2010 tarihli ve 2010/2324 esas 2011/306 sayılı kararı ile buna bağlı olarak verilen 19.11.2013 tarih ve 2013/739 esas 2013/1022 sayılı karar yok hükmünde olup hukuki geçerliliği bulunmamaktadır.
4-) Sonuç olarak ;
24.02.2011 tarih 2010/2324 esas 306 karar sayılı ve 19.11.2013 tarih ve 2010/739 esas 1022 sayılı kararların hukuki geçerliliğinin bulunmadığı,
Sanık … hakkındaki 17.11.2009 tarihinde 2009/1236 esas 2010/1968 karar sayısıyla verilen mahkumiyet hükmünün geçerliliğini koruduğu dikkate alınarak:
a-Öncelikle 03.08.2009 tarihli iddianameye hata sonucu … ait kimlik bilgilerinin yazıldığı ve gerçek sanığın … olduğu dikkate alınarak, iddianamedeki sanığa ait kimlik bilgilerinin nüfus kayıtlarına uygun olarak düzeltilmesinin sağlanması,
Düzeltilen iddianameye karşı sanık …’dan diyeceklerinin sorulması,
b- Daha sonra, 17.11.2009 tarihli mahkumiyet hükmündeki sanığa ait kimlik bilgilerinin …’un kimlik bilgilerine uygun olarak düzeltilmesine karar verilmesi,
Gerektiği gözetilmeden, sanığın yeniden mahkumiyetine karar verilmesi kanuna aykırı olup hüküm bozulmalıdır.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, sanık hakkında açılmış bir dava bulunmaktadır. Davaya konu iddianame ve hükümdeki kimlik bilgileri düzeltilmesi yönünden hükmün bozulması gerektiği yönündeki değişik gerekçeyle sayın çoğunluğun bozma düşüncesine katılmıyorum. 24/12/2015