Yargıtay Kararı 20. Ceza Dairesi 2015/14754 E. 2015/4817 K. 25.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/14754
KARAR NO : 2015/4817
KARAR TARİHİ : 25.11.2015

Tebliğname No : 10 – 2012/257977
Mahkeme :İSTANBUL 11. Ağır Ceza Mahkemesi
Karar Tarihi- Numarası :30.03.2012 – 2007/384 esas ve 2012/38 karar
Suçlar :a) Uyuşturucu madde ticareti yapma (tüm sanıklar hakkında)
b) Remi evrakta sahtecilik (sanık Mikail hakkında )

Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
A) Sanık Mikail hakkında evrakta sahtecilik suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde:
Tekerrüre esas mahkûmiyeti bulunan sanık Mikail hakkında TCK.nun 58. maddesinin uygulanmaması, karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
TCK’nın 53. maddesinin uygulanması ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih ve esas 2014/140 karar 2015/85 sayılı kararının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Yargılama sürecindeki işlemlerin yasaya uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eyleme uyan suç tipi ile eleştiri dışında yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; sanık ve müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA,
B)Sanıklar hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilen mahkûmiyet hükümlerinin incelenmesinde:
Dosya kapsamına göre 19.09.2007 tarihinde Tarlabaşı Tatlı Badem Sokak no: 5 sayılı binanın zemin katını kullanan Ahmet isimli şahsın uyuşturucu madde bulundurduğu ve imalatı yaptığı şeklinde yapılan ihbar üzerine kolluk görevlilerince bahse konu yere gidildiğinde ihbarda bahsedilen zemin katın giriş kapısının aralık olduğu ve içeride ışık yandığının tespit edildiği, içeride kimsenin olmadığının anlaşılması üzerine zemin kata girilerek yapılan kontrolde zemin katın iç kısmında bulunan bölmede suç konusu uyuşturucu
maddelerin bulunduğu, daha sonra Cumhuriyet savcısına konu ile ilgili bilgi verildiği, yapılan araştırmada bahse konu yerin sanık Ahmet tarafından kullanıldığının tespit edildiği, sanık Ahmet’in yakalandıktan sonra bu yeri kullanması için diğer sanık Uğur’a teslim ettiğini beyan ederek bu kişinin yakalanmasını sağladığı, diğer sanık Uğur’un da alınan beyanında suç konusu uyuşturucu maddelerin sanık Ferzende’ye ait olduğunu, sanıklar Bülent, Murat ve Hacı isimli kişilerin Ferzende’ye yardımcı olduklarını beyan ederek Ferzende, Bülent ve Murat’ı fotoğraflarından teşhis ettiği, bu olay ile ilgili yapılan çalışmalarda Hacı isimli kişinin diğer sanık Hüseyin olduğunun tespit edildiği, şahsın 22.04.2008 tarihinde Taksim Yağ Hanesi Sokak üzerinde kolluk görevlilerince yakalanması üzerine yapılan üst aramasında 13 paketçik halinde kilitli şeffaf poşetlerde eroinin ele geçirildiği, 24.04.2008 tarihinde diğer sanık Ferzende’nin Peşkirci sokak ve bu sokağa yakın sokaklarda torbacılığını yapan şahıslara uyuşturucu madde dağıttı ihbarı yapılması üzerine kolluk görevlilerince Peşkirci Sokak ile Narçıl Sokak kesişiminde sanıklardan Ali’nin yanında bulunan diğer sanıklar Urfan ve Mikail’e bir şeyler verdiğinin görülmesi üzerine şahısların yakalandığı, sanıkların ellerinde bulunan poşetlerde yapılan kontrolde ise suç konusu uyuşturucu maddelerin ele geçirildiği anlaşılmıştır.
CMK’nın 116 ve 119. maddelerine göre “adli arama” ise, şüphelinin veya sanığın yakalanması ya da suç delillerinin elde edilmesi için yapılan aramadır. Somut bir suçun işlendiği şüphesi varsa adli arama yapılabilir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2013/610- 2014/512, 2013/841- 2014/513 ve 2014/166-514 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere; adli arama kararı alınmasını gerektiren olayda arama kararı alınmadan arama yapılması hukuka aykırıdır. Böyle bir arama sonucu bulunan ve suçun maddi konusunu oluşturan deliller ya da suçun maddi konusu “hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş” olacağından, ikrar bulunsa bile Anayasa’nın 38. maddesinin 6. fıkrası ile CMK’nın 206. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi, 217. maddesinin 2. fıkrası, 230. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca hükme esas alınamaz.
Somut olayda 19.09.2007 tarihinde sanık Ahmet hakkında yapılan ihbar nedeniyle faili belli olan bir suçun işlendiği konusunda şüphe oluşmuştur. CMK’nın 116, 117 ve 119. maddelerine uygun şekilde “adli arama kararı” alınmadan, sanık Ahmet’in kiralamış olduğu T. T. B.Sokak no: . sayılı binada arama yapılması, 19.09.2007 tarihli olay ile bağlantısı olduğu gerekçesi kolluk görevlilerince 22.04.2008 tarihinde yakalanan sanık Hüseyin’in üzerinde arama yapılması ile 25.04.2008 tarihinde sanıklar Ali, Urfan ve Mikail’in ellerinde bulunan poşetlerde arama yapılması hukuka aykırıdır. Bu aramalar sonucu bulunan uyuşturucu maddeler ise hem “suçun maddi konusu” hem de “suçun delili” olup “hukuka aykırı yöntemle elde edildiğinden hükme esas alınamaz.”
Sanıklar açısından hukuka uygun olarak elde edilmiş bir uyuşturucu veya uyarıcı madde olmadığından, isnat olunan suçun maddi konusunun hukuka aykırı yöntemle elde edilmesi nedeniyle hükme esas alınamayacağı kabul edilmelidir. Bu durumlara bağlı olarak, isnat olunan suçun unsurları oluşmadığından, sanıklar hakkında beraat yerine mahkûmiyet hükmü kurulması,
Kanuna aykırı, sanıklar Ferzende, Murat, Uğur, Hüseyin, Ali, Urfan ve Mikail müdafileri ile sanıklar Bülent, Uğur, Ahmet, Ali ve Mikail’in temyiz itirazları ile bu nedenle yerinde olduğundan, hükümlerin BOZULMASINA,
25.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.