YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/13887
KARAR NO : 2015/4944
KARAR TARİHİ : 02.12.2015
Mahkeme : MANAVGAT 2.Ağır Ceza Mahkemesi
Suç : Uyuşturucu madde ticareti yapma
Hüküm : Mahkûmiyet
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
1-Sanığın eşi… vekilinin temyiz talebinin incelenmesinde;
23.09.2014 tarihinde tefhim edilen hükmün, sanığın eşi… vekilince, süresinden sonra 31.10.2014 tarihinde duruşma talepli olarak temyiz edildiği, sanığın eşinin, sanık hakkında verilen hükmü temyiz etme hak ve yetkisinin olduğu, ancak sanığın eşinin temyiz isteminin süresinden sonra yapıldığı anlaşıldığından, sanık eşinin temyiz isteğinin CMUK’nın 317. maddesi gereğince Üye …’ün karşı oyu ve oyçokluğuyla REDDİNE,
2- Sanık ve müdafiinin temyiz talebinin incelenmesinde;
TCK’nın 53.maddesi ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve E.2014/140; K.2015/85 sayılı kararının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Yargılama sürecindeki işlemlerin yasaya uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eyleme uyan suç tipi ile yaptırımların aşağıda belirtilen dışında doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Antalya Kriminal Polis Laboratuvarınca suça konu uyuşturucu maddeden alınan şahit numunenin müsaderesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
2-5271 sayılı CMK’nın 150, 234 ve 239. maddeleri ile 5320 sayılı Kanunun 13. maddesine dayanılarak hazırlanan, Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 8. maddesi gereğince, ödeme gücü bulunduğu saptanamayan sanıktan, yargılandığı suç nedeniyle baro tarafından görevlendirilen zorunlu müdafi ücretinin alınmasına hükmedilemeyeceği gözetilmeden zorunlu müdafi ücretinin sanıktan alınmasına karar verilmesi
Kanuna aykırı, sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükmün CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; ancak bu aykırılığın yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun’un 322. maddesi gereğince düzeltilmesi mümkün bulunduğundan;
1-Hüküm fıkrasının müsadereye ilişkin bölümüne, ‘‘Antalya Kriminal Polis Laboratuvarınca suça konu uyuşturucu maddeden alınan şahit numunenin TCK’nın 54/4. maddesi uyarınca müsaderesine’’ ibaresinin eklenmesi,
2-Hüküm fıkrasının yargılama giderlerine ilişkin 10. paragrafının çıkarılarak “yargılama gideri yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına” ibaresinin eklenmesi,
Suretiyle, hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 02.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
KARŞI OY:
Sanık …’ın eşi…’ın temyiz talebinin süresinden sonra olduğu gerekçesi ile reddine ilişkin sayın çoğunluğun 1 nolu görüşüne aşağıda açıklayacağım gerekçelerle katılmıyorum. Öncelikle tebliğnamedeki ‘sanığın eşinin temyiz hakkı bulunduğuna, eşin vekilinin bu hakkı kullanamayacağına’ ilişkin gerekçeye de ‘asilin, her yetkisini vekili aracılığı ile kullanabileceği’ genel prensibi nedeniyle katılmadığım gibi çoğunluk da ret gerekçesini bu hususa değil, süreye dayandırmıştır.
Hüküm 23.09.2014 tarihinde sanık ve müdafiinin yüzüne karşı tefhim edilmiştir. Sanık 24.09.2014 tarihinde hükmü gerekçesiz olarak temyiz etmiş, müdafii 25.09.2014 tarihinde süre tutum dilekçesi ibraz etmiş ve 12.01.2015 tarihinde gerekçeli temyiz dilekçesini vermiştir. Sanığın eşi… vekili ise 31.10.2014 tarihinde süre tutum dilekçesi ibraz etmiş, 10.12.2014 tarihinde gerekçeli temyiz dilekçesi vermiştir.
5271 sayılı CMK’nın 260. maddesinin birinci fıkrasında kanun yollarına başvurma hakkı bulunanlar üç gruba ayrılmıştır.
1- Cumhuriyet savcısı,
2- Şüpheli/sanık,
3- Katılan/suçtan zarar gören.
Devam eden fıkra ve maddelerde ise bu üç grup ile bunlar adına aynı hakkı kimlerin kullanabileceği açıklanmıştır. Aynı Kanunun 261.maddesi müdafinin sanık adına bu hakkı kullanabileceğini belirtmektedir. “Yasal temsilcinin ve eşin başvurma hakkı” başlıklı 262. maddesi ise “Şüpheli veya sanığın yasal temsilcisi ve eşi, şüpheli veya sanığa açık olan kanun yollarına süresi içinde kendiliklerinden başvurabilirler. Şüphelinin veya sanığın başvurusuna ilişkin hükümler, bunlar tarafından yapılacak başvuru ve onu izleyen işlemler için de geçerlidir.” hükmünü içermektedir. Buna göre sanığın; müdafii, yasal temsilcisi ve eşi, ikinci grupta sanığın yanındadır ve bu hakkı sanık adına kullanırlar. Anılan 262.maddenin gerekçesinde de belirtildiği üzere yasal temsilci ve eş, şüpheli ve sanığa açık bulunan kanun yollarına onlardan bağımsız olarak, kendiliklerinden başvurabilirler ve bu başvuru yetkileri CMK 261 inci maddede müdafi için tanınan yetkiden farklı olarak, koşulsuz kabul edilmiştir, yani sanığın iznini almadan hatta sanığın açık arzusuna aykırı olarak dahi kanun yoluna başvurabilirler ve bu hakkı ancak sanık yararına kullanabilirler. Yasal temsilci ve eş için ayrı bir müddet söz konusu olmaz, hükmün ayrıca tebliği gerekmez. (Oysa ki malen sorumlu hükmü sanığın lehine de temyiz etse üçüncü grup olan suçtan zarar gören konumundadır ve temyiz süresi sanıktan bağımsızdır.)
Tüm bu yasal düzenlemeler dikkate alındığında kanun koyucunun “şüpheli/sanık, yasal temsilci ve eşi” aynı statüde ve eşit kabul ettiği anlaşılır. Yasal temsilci ve eş sanığın yanında ve müdafiden de üstün konumdadır. “Müdafi, yasal temsilci ve eşe” ayrı bir temyiz süresi tanınmamasının nedeni “bizzat sanık gibi” kabul edilmeleridir. Nasıl, müdafinin yokluğunda bizzat sanığa tefhim edilen hükümde müdafi yönünden de temyiz süresi başlamış ve müdafiye ayrıca tebligat gerekmiyor ise eş ve yasal temsilci için de aynı durum sözkonusudur. Kısaca eş, kanun yollarına başvurma konusunda “müdafii” gibi, “onsekiz yaşından küçük/çocuk sanığın velisi” gibi, “kısıtlı sanığın vasisi” gibidir ve onların haklarına sahiptir. Nasıl ki hükmün yasal süre içinde temyiz edilmesinden sonra Yargıtayca temyiz incelemesi sonuçlanıncaya kadar farklı müdafiler tarafından sayısız ek temyiz dilekçesi verilmesi mümkünse ve süre yönünden reddi gerekmiyorsa; nasıl ki sanığın, yasal süresi içinde süre tutum talebinde bulunmasından sonra gerekçeli temyiz dilekçesinin müdafii tarafından süreden sonra da ibraz edilmesi geçerli olup süre yönünden reddi gerekmiyorsa, yasa koyucu tarafından müdafiden daha üstün kabul edilen eş ve yasal temsilciye bu hakkı vermemek kanunun özüne aykırı olur.
Somut olayımızda sanık ve müdafi yasal süre içerisinde hükmü temyiz etmiştir. Eşin daha sonra verdiği temyiz dilekçesi “ek temyiz dilekçesi” veya “gerekçeli temyiz dilekçesi” mahiyetindedir. Nitekim sanık da cezaevinden 18.06.2015, 06.07.2015, 16.08.2015, 11.09.2015, 27.11.2015 tarihli çok sayıda ek temyiz dilekçesi göndermiştir. Tam tersi durumda, eşin süresinde temyiz dilekçesi vermesine rağmen, sanık ve müdafii süresinden sonra temyiz dilekçesi vermiş olsa aynı gerekçeyle sanık ve müdafiinin temyizi de süre nedeniyle reddedilmemelidir. Aynı hakkı kullandıkları için sanığın temyizinin kabul edildiği yerde eşin/yasal temsilcinin/müdafinin; eşin temyizinin kabul edildiği yerde sanığın temyiz hakkı kabul edilmelidir.
5271 sayılı CMK’nın temyiz ile ilgili tüm hükümleri yürürlüğe girdiğinde bu husus daha da önem arz edecektir. Henüz yürürlüğe girmeyen 295.maddeye göre temyiz başvurusunda temyiz nedenleri de gösterilmeli, gösterilmemişse ek bir dilekçe ile bildirilmelidir. Aynı maddenin ikinci fıkrası temyiz sanık tarafından yapılmış ise ek dilekçeyi müdafinin de verebileceğini belirtir. Üçüncü fıkrası ise yasal temsilci ve eş hakkında 262.madde hükümlerini saklı tutmuştur. Kanımca temyiz nedenlerini bildiren ek dilekçeyi bilahare yasal temsilci veya eş de verebilmelidir. Aksi düşünce halinde sanığın temyiz dilekçesi “temyiz sebeplerini içermediğinden”, eşin/yasal temsilcinin gerekçeli temyizi ise “süre” yönünden reddedilecek ve hak kaybına neden olacaktır. Ya da eşin/yasal temsilcinin ileri süreceği farklı temyiz nedenleri inceleme dışı kalacaktır.
Bu nedenlerle sanığın eşinin temyiz dilekçesinin süreden sonra verildiğinden bahisle reddi yerine hükmün; sanık, müdafi ve eşin temyizine ilişkin olarak incelenmesi ve eşin duruşmalı inceleme talebinin ‘hükmolunan sonuç ceza miktarı ile süreden sonra olması’ gerekçesiyle reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesindeyim. 02.12.2015