Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi 2023/912 E. 2023/3710 K. 05.07.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/912
KARAR NO : 2023/3710
KARAR TARİHİ : 05.07.2023

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

KARAR : Başvurunun kısmen kabulü ile esas hakkında yeniden hüküm kurulması
İLK DERECE MAHKEMESİ : … 2. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2019/588 E., 2021/296 K.
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince her iki davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer’îlerine karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün ilgili bölümlerini kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı-karşı davalı erkek vekili dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamasında özetle; kadının aşırı derecede kıskanç davranışlarının, müvekkilini sadakatsizlikle itham eden söylemlerinin olduğunu, müvekkiline ve ailesine hakaret ettiğini, zaman zaman fiziksel saldırılarda bulunduğunu, müvekkilini evden kovduğunu, ortak yaşamın fiilen sona erdiğini, kadının müvekkilinin üniversitede sekreterliğini yapan bir hanımla ilişkisi olduğunu iddia etmeye başladığını, müvekkilini aile dostları olan biriyle de yakıştırdığını, bu durumun müvekkilinin iş çevresine de yansıtıldığını, çalışma huzurunun kalmadığını, müvekkilinin yeğenlerini sevdiğinde de yeğenlerini çocuğundan daha çok seviyorsun diyerek ithamlara maruz kaldığını, müvekkilinin annesine senin bütün çocukların pislik dediğini, kadının babasının müvekkilini tehdit ettiğini belirterek, tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin müvekkiline verilmesine, müvekkili için 50.000,00 TL maddî ve 50.000,00 TL manevî tazminata, ortak çocuk için aylık 1.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP
Davalı-karşı davacı kadın vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; erkeğin müvekkiline şiddet uyguladığını, aldattığını, hakaret ettiğini, aşağıladığını, öfke problemi olduğunu, müvekkiline kendisini aldattığını bizzat defalarca söylediğini, ortak çocuğun yanında şiddet uyguladığını, hakaret ettiğini, kahvaltı masasını yere devirdiğini, ortak çocuğun psikolojisini umursamadığını, kendisinden küçük olan iki sekreteri ile konumuna uygun olmayan bir yakınlık kurduğunu, çevresindeki kişilerin bu konuda müvekkiline uyarılarda bulunmaya başladıklarını belirterek, asıl davanın reddine, karşı davalarının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin müvekkiline verilmesine, ortak çocuk için aylık 4.000,00 TL tedbir ve aylık 5.000,00 TL iştirak nafakasına, müvekkili için 200.000,00 TL maddî ve 200.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile erkeğin kadına yönelik sorumluluklarını yerine getirmediği, kadının da eşiyle ilgili hakaret boyutuna ulaşan beyanlar sarf ettiği, taraflar arasında yaşanan güven bunalımının aşılamadığı, erkeğin de eşinin kendisine güvenmemesine neden olacak eylemlerinin söz konusu olduğu, böylelikle her iki tarafında evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda kusurlu davranışlar sergiledikleri ve evlilik birliğinin her iki taraf için de çekilemez boyuta gelmesinde tarafların eşit derecede kusurları bulunduğu, ortak çocuğun fiili ayrılık döneminde anne yanında kalıyor olması, Mahkememizce alınan uzman raporunda çocuğun velâyetinin anneye verilmesi yönünde görüş bildirdiği, çocuğun alıştığı ortamın değişmesini gerektirir şartların oluşmadığı dikkate alınarak velâyetin anneye verildiğini, gerekçesiyle her iki davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, baba ile ortak çocuk arasındak her yılın Ağustos ve Temmuz ayı hariç diğer ayların, 1.ve 3. hafta sonu cumartesi günü sabah saat 09.00’dan pazar günü akşamı saat 17.00’e kadar, dini bayramlar olan Ramazan ve Kurban Bayramının 2. günü sabah saat 09.00’dan akşam saat 17:00’e kadar, okulların sömestir tatilinin ilk haftası pazartesi günü sabah saat 09.00’dan aynı haftanın pazar günü akşamı saat 17:00’ye kadar, her yılın 1 Temmuz günü sabah saat 09.00’dan 30 Temmuz günü akşamı saat 17.00’ye kadar kişisel ilişki kurulmasına ortak çocuk lehine aylık 600,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, tarafların tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı-karşı davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; tarafına yüklenen kusurların gerçekleşmediğini, kadının iddialarını somut delillerle ispatlayamadığını, kadının dinlenen tek tanığı babasının beyanların yanlı olma ihtimali üzerinde durulması gerektiğini, yine tanığın beyanında geçen ses kayıtlarının hukuka aykırı olduğu dikkat edilmesi gerektiğini, erkeğin sekreterinin de içerisinde yer aldığı tanıkların bu olayları açık bir şekilde gerçek dışı olduğunu ifade ettikleri, tarafınca ispatlanan fiziksel şiddet vakıasının kadına yüklenmemesinin hatalı olduğunu, velâyeti üstlenebilecek durumda olduğunu belirterek kadının kadının kabul edilen boşanma davası, kusur belirlemesi, tazminatlar ve velâyet düzenlemesi yönünden İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesi istemi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.Davalı-karşı davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; erkeğin tam ksuurlu olduğunu, iddiaların asılsız olduğunu, erkeğin gelirinin yüksek olduğunu, tazminat taleplerinin reddinin hatalı olduğu gibi ortak çocuk için hükmedilen tedbir ve iştirak nafakasının da yetersiz olduğunu belirterek erkeğin kabul edilen boşanma davası, kusur belirlemesi, tazminatlar ve tedbir ve iştirak nafakası miktarları yönünden İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesi istemi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile ortak çocuğun yaşı, fiili durum, alınan sosyal inceleme raporunda yer alan tespitler ve ortak çocuğun velâyeti konusundaki görüşleri gözetildiğinde, velâyet ve kişisel ilişkiye dair düzenlemelerde, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile özellikle ortak çocuğun özel okul ücretlerinin davanın devamı sırasında baba tarafından karşılandığı gözetildiğinde tedbir nafakasının miktarında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı, ancak yapılan yargılama ve toplanan delillerden; erkeğin eşinin güvenini sarsacak şekilde davranışlar sergilediği, fiziksel şiddete yönelik davranışlar gösterdiği, ev eşyalarına zarar verdiği, evin idaresi ile eşi ve ortak çocuğa karşı ilgisiz olmak suretiyle birlik görevlerini yerine getirmediği, buna karşılık kadının ise erkeğe ve eşinin ailesine birden fazla kez hakaretler ettiği, kök aile bireyleri ve 3. kişiler yanında eşinin saygınlığını rencide edebilecek şekilde davranışlar sergilediği, gerçekleşen bu duruma göre, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin kadına nazaran ağır kusurlu olduğu, tarafların boşanma davalarının kabulü ile boşanmalarına karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı, evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylarda ağır ya da eşit kusurlu olmayan, gerçekleşen bu olaylar nedeniyle kişilik hakları saldırıya uğrayan kadın yararına maddî ve manevî tazminat koşullarının gerçekleşmiş olduğu, tarafların tespit edilen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, günün ekonomik koşulları, ortak çocuğun yaşı, eğitim durumu, zorunlu ihtiyaçları ve hakkaniyet ilkesi birlikte değerlendirildiğinde, velâyeti anneye verilen ortak çocuk yararına hükmolunan iştirak nafakasının az olduğu gerekçesi ile istinaf başvurusunun kusur belirlemesi, kadının tazminat talebi, iştirak nafakasının miktarı yönlerinden kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin ilgili bentlerinin kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle yasal faiziyle birlikte 125.000,00 TL maddî ve 75.000,00 TL manevî tazminata ve ortak çocuk yararına aylık 3.500,00 TL iştirak nafakasına karar verilmiş, tarafların sair istinaf taleplerinin ise 6100 sayılı Kanun’un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı-karşı davalı erkek temyiz dilekçesinde; kadının iddialarının somut delillerle ispatlanmadığını, davalı tarafça aslına aykırı ortaya atılan bu iddialar somutlaştırılamadığını ancak buna rağmen istinaf incelemesi ile erkeğin güven sarsıcı davranışlarda bulunduğunun ifade edildiğini, öte yandan, Yerel Mahkemece erkeğin fiziksel şiddete uğradığı hususuna değinilmemiş olmasının hukuka aykırı olduğunu, müvekkilin ispatlanan kusuru olmamakla birlikte kusurlu kadın lehine tazminata hükmedilmesinin de hatalı olduğunu, erkeğin memur olup bu miktarları ödeyebilmesinin mümkün olmadığını, erkeğin maddî imkanları, sağlık durumu ve şuan itibariyle yaşadığı evin fiziksel ve çevresel koşulları ortak çocuğun velâyetini üstlenebileceğini gösterdiğini, yine çocuğun, biyolojik, fizyolojik, psikolojik ve sosyal gelişimi açısından erkeğe bırakılması gerektiği, zira ortak çocuğun babasına karşı bir dönem uzak durmasının sebebinin, kadının ortak çocuğun yanında sergilediği tavır ve tutum olduğunu, bu anlamda kadının haksız kıskançlıkları sebebiyle erkek aleyhine olan gerçek dışı söylemlerinin ortak çocuğu oldukça etkilediğini, yine erkeğin ekonomik durumundan bahsedilmiş ve bir fabrikada hissesi olduğu belirtilmişse de, bu hisseden herhangi bir gelir elde edilmediğini, döner sermayeden bahsedilmekte ise de bu gelir sabit ve düzenli bir gelir olmadığını, yöneticilik dönemlerinde elde edilen bir gelir olduğunu, kaldı ki, erkeğin başkaca geliri de mevcut olmadığını, ayrıca öğretim üyesi olan kadının da maddî imkanlarının yerinde olduğunun da kabulü gerektiği, çocuğun giderlerine katılım anlamındaki nafakanın arttırılması da hakkaniyete aykırı olduğu gibi miktarının da fahiş olduğunu kaldı ki zaten erkeğin çocuğun okul ücretlerini ve diğer giderleri ödeyerek destek olduğunun kanıtı belgelerin dosyada mevcut olduğunu, kişisel ilişkinin yetersiz olduğunu da belirterek kusur belirlemesi, kadının kabul edilen davası, velâyet, kişisel ilişki, iştirak nafakası, kadın lehine hükmedilen tazminatlar ile reddedilen tazminat talepleri yönlerinden kararın bozulmasını talep etmiştir.

2.Davalı-karşı davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde; kadının kusurunun olmadığını, erkeğin tam kusurlu olduğunu, erkeğin davasının kabulünün hatalı olduğunu, hükmedilen tazminat miktarlarının yetersiz olduğunu, erkeğin gelirleri göz önüne alındığında ortak çocuk için hükmedilen tedbir ve iştirak nafakasının miktarının da yetersiz olduğunu, yine 23 yıldır “Aydın” soyadının kullandığını, akademik çalışmalarında yıllardır bu soyadını kullandığından, kullanmaya devam etmesinin menfaatine bulunduğundan erkeğin soyadını kullanmaya izin kararı verilmesi gerektiğini de belirterek kusur belirlemesi, erkeğin kabul edilen davası, ortak çocuk için hükmedilen tedbir ve iştirak nafakasının miktarları, tazminatların miktarları yönlerinden kararın bozulmasını ve erkeğin soyadına kullanılmasına izin verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, tarafların davalarının kabulünün gerekip gerekmediği, tazminat talepleri ile iştirak nafakası noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı maddesi 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesi, 6 ncı maddesi, 166 ncı maddesinin birinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 50 nci ve 51 inci maddesi.

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekilleri tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

05.07.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.