YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/7560
KARAR NO : 2023/5255
KARAR TARİHİ : 08.11.2023
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
SAYISI : 2018/895 E., 2021/386 K.
HÜKÜM/KARAR : Karar verilmesine yer olmadığına-kısmen kabul kısmen ret
Taraflar arasındaki katkı payı ve katılma alacağı alacağı davasından dolayı bozma sonrası yapılan yargılama sonunda, Mahkemece asıl dava yönünden karar verilmesine yer olmadığınına, birleşen dava yönünden davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı-davacı mirasçısı … vekili tarafından temyiz eedilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacılar-davalılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin ve davalının muris …nin mirasçıları olduğunu, mal rejiminin ölüm nedeniyle sona erdiğini, murisin 40 yıldır Beyoğlu’nda bulunan kendisine ait bakkal dükkanını tek başına işlettiğini, muris ve kocasının sahip oldukları malların bakkal dükkanından kazanılan paralarla elde edildiğini, murisin adına 211 ada 22 parsel 70 nolu bağımsız bölümün bulunduğunu ve buradan uzun yıllardan bu yana kira aldığını, ayrıca emekli olduğunu, davalı kocanın ise murisin sahip olduğu ve bizzat tek başına çalıştığı bakkal dükkanının mal alımı işlerini yaptığını, 2008 yılında davalının satın aldığı 3030 ada 1 parsel sayılı taşınmazdan edinilmiş mallara katılma rejimi dolayısıyla murisin hak ettiği katılma alacağını miras hisseleri oranında talep ettiklerini, murisin Boğaz Köprüsü ayağında bulunan bir arsasının da davalı koca tarafından satıldığını, satış sonucu alınan paranın davalının banka hesabına yatırıldığını, davalının murisin ölümünden bir hafta önce de banka şubesine 60.000,00 USD para yatırdığını, davalının banka hesaplarındaki paralardan murisin hakkı olduğunu belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, muris …nin edinilmiş mallara katılma rejiminden kaynaklı hak ettiği alacaklarının miras hisseleri oranında, 1.000,00 TL katılma alacağı ve katılma rejimi öncesi sahip olunan gayrimenkuller ve menkuller için 1.000,00 TL değer artış payı alacağı olmak üzere toplam 2.000,00 TL’nin faiziyle birlikte tahsili talep ve dava etmiştir.
2. Davacılar-davalılar vekili 23.10.2014 tarihli dilekçesinde; katılma alacağı talebini bilirkişi raporunda hesaplanan miktar olan 51.246,85 TL olarak fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak üzere ıslah etiklerini, 3526 ada 2 parsel sayılı taşınmaza ilişkin katkı payı alacağı talebini son raporun sonuç kısmında bilirkişilerce hakkaniyete göre karar verilmesi gerektiği belirtildiğinden, murisin işlettiği bakkal dükkanı ile evlilik birliğine en azından %30 oranında katkı yaptığının gözardı edilemeyeceği, murisin %30 katkı payı ile davacıların miras hisseleri olan 1/2’si oranında %15 olarak müvekkilleri adına hükmedilmesi gerektiğini, katkı payı alacağının da 115.182,00 TL olarak fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak üzere ıslah ettiklerini beyan etmiş; davacılar-davalılar vekili 16.06.2021 tarihli dilekçesiyle de, katılma alacağı yönünden talep miktarını raporda hesaplandığı üzere 162.932,29 TL’ye yükseltmiştir.
3. Davacılar-davalılar vekili birleşen davaya cevap dilekçesinde; birleşen davanın reddini savunmuştur.
II. CEVAP
1. Davalı-davacı vekili cevap dilekçesinde; davanın reddini savunmuştur.
2. Davalı-davacı vekili birleşen dava dilekçesinde; müvekkilinin tekel ürünleri satışı ve market işletmeciliği yaptığını, inşaat işleri ile uğraştığını, yıllarca ticari faaliyet gösterdiğini, hem kendi adına hem de eşi adına kayıtlı tüm mal edinimlerini kendi kazancı ile satın aldığını, murisin okuma yazması olmayan hiçbir geliri ya da çalışma hayatı olmayan ev hanımı olduğunu, müvekkilinin tekel ruhsatı iptal edildiğinde kimseye güvenip işyerinin ruhsatını başka isimle alamayacağından eşi Rabiye adına tekel ruhsatı almak ve eşi adına vergi kaydı açmak zorunda kaldığını, gerçek durumda eşinin kendisine öğlen yemekleri getirmek dışında işyeri ile hiçbir alakası olmadığını, sadece ev hanımı olarak hayatını sürdürdüğünü, 2002 yılından sonra edinilen taşınmazların dışında muris adına banka mevduatları, Yimpaş hisseleri ve menkul değerlerin olduğunu belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla muris Rabiye’nin edinilmiş mallara katılma rejimi dolayısıyla müvekkilinin hak ettiği alacacağın şimdilik 1.000,00 TL katılma, değer artış payı alacağı ve edinilmiş mallara katılma rejiminin yürürlüğü girdiği tarihten evvel edinilen gayrimenkul, mevduat, hisse senedi ve tüm edinimler için şimdilik 1.000,00 TL katkı payı alacağı olmak üzere toplam 2.000,00 TL alacağın ölüm tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir
3. Davalı-davacı vekili 21.10.2014 tarihli dilekçesinde; katkı payı talebini 4.700,00 TL, katılma alacağı talebini 76.084,00 TL’ye yükseltmiş, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile toplam 80.784,00 TL’nin 23.10.2010 tarihinden itibaren işleyecek faiz ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 23.10.2014 tarih ve 2011/44 Esas, 2014/700 Karar sayılı kararı ile, muris …nin katkı sağlayacak bir çalışmasının bulunmadığı, dosyada mevcut deliller, tapu ve banka kayıtları, keşif ve bilirkişi raporlarının değerlendirilmesi sonunda; asıl dava yönünden, davacılar-davalıların 3030 ada 1 parsel sayılı taşınmaz ile ilgili 13.805,02 TL, banka hesabında bulunan mevduat ile ilgili olarak 37.441,83 TL olmak üzere toplam 51.246,85 TL katılma alacaklarının bulunduğu; birleşen dava yönünden, davalı-davacının banka mevduatı ile ilgili olarak 76.084,64 TL katılma alacağı, Yimpaş hisse senetleri ile ilgili olarak 4.700,00 TL katkı payı alacağının bulunduğu gerekçesiyle; asıl davanın kısmen kabulü ile, 51.246,85 TL katılma alacağının kararın kesinleşmesinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı-davacıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine; birleşen davanın kabulü ile, 76.084,64 TL katılma alacağı ve 4.700,00 TL katkı payı alacağının kararın kesinleşmesinden itibaren yasal faizi ile birlikte davacılar-davalılar Mustafa C., Ayşe K., Ahmet C. ve Şükriye A.’dan tahsiline karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacılar-davalılar vekili ve davalı-davacı mirasçıları vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 28.02.2017 tarih ve 2015/11423 Esas, 2017/2742 Karar sayılı kararı ile, birleşen dava yönünden, davalı-davacı sağ eşin mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle talep ettiği terekeye ait borç sayılan alacak miktarından, davanın mirasçılar arasında görülmesi nedeniyle, davalı-davacı da dahil bütün mirasçıların miras payları oranında sorumlu olduğu, Mahkemece, hesaplanan alacak miktarından davalı-davacı sağ eşin miras hissesi oranındaki miktar düşülmek suretiyle kalan kısımdan davacılar-davalıların miras payları oranında sorumlu tutulmaları gerektiği, bu yön gözetilmeden yazılı şekilde birleşen davada alacağın tamamının davacılar-davalılardan tahsiline karar verilmesi doğru olmadığı belirtilerek hükmün birleşen dava yönünden davacılar-davalılar lehine bozulmasına; davalı-davacı mirasçıları vekilinin tüm ve davacılar-davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının da reddine karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, Mahkemece asıl dava yönünden kararın Yargıtay denetiminden geçerek bu konudaki itirazlar reddedildiği, Yargıtayca tasfiye tarihi olarak karar tarihi belirlendiği, asıl davanın kesinleşmiş olduğu; birleşen dava yönünden davalı-davacı sağ eşin aynı zamanda tereke borçlusu olması, tüm mirasçıların kişisel olarak müteselsilen borçlu olması nedeni ile Mahkemece bu husus dikkat edilmeksizin hesap yapıldığından bahisle bozma kararı verildiği, Yargıtayca güncel değerinin tespiti konusunda herhangi bir karar verilmediği, her ne kadar Mahkemece tasfiyeye konu mallar yönünden güncel değer hesabı yapılmış ise de, bozma ilamının kapsamına göre yapılması gerekenin davalı-davacı sağ eşin tereke borçlusu olması ve buna göre hesap yapılması gerektiğinden bozma öncesinde bilirkişi tarafından hesaplanan birleşen yönünden hesaplanan 76.048,64 TL katılma alacağından davalı-davacı sağ kalan eşin miras payı oranında 1/2 mahsup yapıldığı, kısa kararda her ne kadar sehven karar tarihi olarak 18.11.2014 yazılmış ise de, Mahkemece verilen ilk karar tarihinin 22.10.2014 olması nedeni ile maddî hatanın gerekçeli kararda düzeltildiği gerekçesiyle asıl davada katkı payı alacağının reddine, 51.246,85 TL katılma alacağının 22.10.2014 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile davalı-davacıdan tahsili yönündeki Mahkeme kararının Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiş olması nedeni ile bu konuda yeniden karar verilmesine yer olmadığına; birleşen dava yönünden davanın kısmen kabulü ile 38.042,32 TL katılma alacağının karar tarihi olan 22.10.2014’ten, katkı payı alacağı yönünden 1.000,00 TL için dava, 3.700,00 TL için 22.10.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davacılar-davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-davacı mirasçısı … vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı-davacı mirasçısı … vekili temyiz dilekçesinde; … … C.’nin karar tarihinden önce vefat ettiğini, taraf teşkili sağlanmadan karar verilmesinin hatalı olduğunu, birleşen davanın belirsiz alacak davası olduğunu, faizin başlangıcının dava tarihi 30.09.2011 tarihi olması gerektiğini, bozmaya uyulmasına rağmen usuli kazanılmış hakların gözetilmeden bozma kararı dışında ve bozmayı aşar şekilde yeniden hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, taşınmaz değer raporları arasında çelişkinin giderilmemesinin hatalı olduğunu, davacılar-davalılar lehine ve davalı-davacı mirasçıları aleyhine fazladan ve hatalı hesaplama ile bedel ve yargılama giderleri hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmalık, taraf teşkilinin usulüne uygun yapılıp yapılmadığı, birleşen davanın niteliği ve faizin başlangıcının doğru belirlenip belirlenmediği, usuli kazanılmış hakka aykırı karar verilip verilmediği, değer raporları arasında çelişki bulunup bulunmadığı, çelişkinin giderilip giderilmediği, aleyhe fazla alacak ve yargılama giderine hükmedilip hükmedilmediği noktasında toplanmaktadır. Dava, katılma alacağı istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 55 inci maddesi, 114 üncü maddesi, 115 inci maddesi, 190 ıncı maddesi, 323 üncü maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi, 326 ncı maddesi, geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun (1136 sayılı Kanun) 164 üncü maddesi, 168 inci maddesi, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin (AAÜT) 13 üncü maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 6 ncı maddesi, 179 uncu maddesi, 202 nci maddesi, 219 uncu maddesi, 220 nci maddesi, 222 nci maddesi, 225 inci maddesinin ikinci fıkrası, 226 ncı maddesi 229 uncu maddesi, 230 uncu maddesi, 231 inci maddesi, 235 inci maddesinin birinci fıkrası, 236 ıncı maddesinin birinci fıkrası; 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin (743 sayılı Kanun) 152 nci maddesi, 153 üncü maddesi, 170 inci maddesi, 186 ncı maddesinin birinci fıkrası, 189 uncu maddesi; 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (818 sayılı Kanun) 146 ncı maddesi, 544 üncü maddesi; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 646 ncı maddesi; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 09.05.1960 tarih ve 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı kararı
3. Değerlendirme
1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun’un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen Mahkeme kararında ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ve bozma kapsamı dışında kalarak kesinleşen yönlerin yeniden incelenmesinin hukuken mümkün bulunmadığı anlaşılmakla; davalı-davacı mirasçısı … vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
3. Öncelikle, somut olayda, … …’ın yargılama devam ederken 07.06.2015 tarihinde vefat ettiği, mirasçıları davaya dahil edilmeden yargılamaya devam edilerek karar verildiği anlaşılmaktadır. Taraf teşkili, kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınmalıdır (6100 sayılı Kanun md. 115/1). O halde, Mahkemece … …’ın veraset belgesi temin edilip mirasçılarına usulüne uygun tebligat yapılarak davaya dahil edilmesi suretiyle taraf teşkilinin sağlanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, mirasçılarının hukuki dinlenilme hakkı bertaraf edilecek şekilde, taraf teşkili sağlanmadan yazılı şekilde işin esası hakkında karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
4. Ayrıca, somut olayda davacılar-davalıların murisi …nin dosya kapsamına son sunulan veraset belgesinde mirasçı olarak … …’ın mirasçı olarak gözüktüğü, ancak dosya kapsamına sunulan ilk veraset belgesinde … …’ın mirasçı olarak gözükmediği, buna bağlı olarak davacılar-davalıların miras pay oranlarının değiştiği anlaşılmaktadır. O halde, Mahkemece mirasçılık belgesinin geçersizliği her zaman ileri sürülebileceğine (4721 sayılı Kanun md. 598/3) göre, dosya kapsamında bulunan her iki veraset belgesi arasındaki çelişki giderilerek davacılar-davalıların alacak miktarları ve borçlu oldukları alacak miktarları belirlenmesi gerekirken çelişki giderilmeden karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
5. Diğer yandan, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 28.02.2017 tarihli kararında hükmün birleşen davada alacağın tamamının davalı-davacı mirasçılarının miras pay oranı gözeltilmeden karar verilmesinin hatalı olduğu yönünden davacılar-davalılar lehine bozulmasına karar verildiği, bozma kapsamı dışındaki davalı-davacı mirasçıları vekilinin tüm, davacılar-davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine karar verildiği, bozma kapsamı dışındaki talepler yönünden açıkça onama kararı bulunmadığı anlaşılmaktadır. O halde, Mahkemece, bozma ilamına uyulduğuna göre, infazda tereddüt oluşmaması ve bozma kapsamı dışında kalması yolu ile taraflar lehine oluşan usuli kazanılmış haklar da gözetilerek tarafların talepleri yönünden ayrı ayrı yeniden hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde sadece bozma kapsamındaki yönlerden karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş, hükmün bozulması gerekmiştir.
6. Son olarak, artık değere katılma alacağı miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm (rayiç) değerleri esas alınır (4721 sayılı Kanun md. 227/1, 228/1, 232 ve 235/1). Yargıtay uygulamalarına göre tasfiye tarihi, karar tarihidir. Somut olayda, Mahkemece tasfiyeye konu malların bozma öncesi karar tarihine göre belirlenen değerleri dikkate alınarak katılma alacağının belirlendiği anlaşılmaktadır. O halde, Mahkemece, tasfiyeye konu malların mal rejiminin sona erdiği tarihteki durumları (niteliği, seviyesi, yaşı vs.) esas alınarak tasfiye tarihindeki (önceki karar bozulmakla değer güncelliğini yitirdiğinden bozma sonrası yeni karar tarihindeki) sürüm (rayiç) değeri belirlenerek ve talep miktarı ile usuli kazanılmış haklar da gözetilerek katılma alacağının hesaplanması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı kadın vekilinin bozma kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Davalı kadın vekilinin taşınmazın edinme değerinin belirlenmesi ve takas yönünden temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,
Peşin alınan harcın istek halinde yatırana iadesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
17.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.