YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/7168
KARAR NO : 2023/4793
KARAR TARİHİ : 17.10.2023
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/94 E., 2022/318 K.
KARAR : Başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün kısmen kaldırılarak kaldırılan yönlerden yeniden hüküm kurulması
İLK DERECE MAHKEMESİ : Antalya 1. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2020/21 E., 2021/113 K.
Taraflar arasındaki mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir. Kararın davacı ve birleşen davada davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile kararın kaldırılarak dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Gönderme kararı sonrasında İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı ve birleşen davada davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulüyle İlk Derece Mahkemesi hükmünün kısmen kaldırılarak kaldırılan yönlerden yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı ve birleşen davada davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin annesinin vefat ettiğini, müvekkilinin yasal mirasçı olarak mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı alacak talep ettiğini, mal rejiminin ölüm nedeniyle sona erdiğini belirterek; muris ve sağ kalan eşe ait taşınır ve taşınmaz malların tespiti için ilgili yerlerden bilgi istenmesini, muris ve sağ kalan eş arasında evliliklerinden itibaren 01.01.2002 tarihine kadar elde edilen mallar için katılma alacağının mal rejiminin sona ermesinden itibaren işleyecek faiza ile birlikte tespit edilmesini, 01.01.2002 ile 30.10.2010 tarihi arasında edinilen mevcut mallar ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 230 uncu maddesinin uygulanması gereken mallar için, 4721 sayılı Kanun ve ilgili kanun hükümlerine göre ölüm tarihi esas alınarak edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesini ve mal rejiminin sona erme anından itibaren işleyen faizin tespit
edilmesini talep ve dava etmiştir.
2. Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin annesinin vefat ettiğini, müvekkilinin yasal mirasçı olarak mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı alacak talep ettiğini, mal rejiminin ölüm nedeniyle sona erdiğini belirterek; muris ve sağ kalan eşe ait taşınır ve taşınmaz malların tespiti için ilgili yerlerden bilgi istenmesini, muris ve sağ kalan eş arasında evliliklerinden itibaren 01.01.2002 tarihine kadar elde edilen mallar için katılma alacağının mal rejiminin sona ermesinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tespit edilmesini, 01.01.2002 ile 30.10.2010 tarihi arasında edinilen mevcut mallar ve 4721 sayılı Kanun’un 230 uncu maddesinin uygulanması gereken mallar için, 4721 sayılı Kanun ve ilgili kanun hükümlerine göre ölüm tarihi esas alınarak edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesini ve mal rejiminin sona erme anından itibaren işleyen faizin tespit edilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının taraf sıfatı bulunmadığını, iddia edildiği gibi davacının murisi ile müvekkilinin ortak edinilmiş mal varlığının bulunmadığını, murisin, müvekkilinin mal varlığına hiçbir katkısı olmadığını, müvekkilinin Toprak Tevzii Komisyonundan 1955 yılında 23 dekar ve 11 dekar olmak üzere 2 parça yer aldığını, diğer gayrimenkullerin de murislerinden miras olarak kaldığını, müvekkilinin kendisine miras olarak gelen 15 dekar yer satarak bu para ile Korkuteli’nde tarla satın aldığını, bu tarlaya daha sonra imar girdiğini ve imarlı parselleri olduğunu müvekkilinin toprak tevziiden aldığı yerleri de sattığını, müvekkilinin evlilik süresi içinde kendi kazancı ile eşinin katkısı ile edindiği hiçbir yer olmadığını, müvekkilinin eşinin vefatından sonra Sütçüler Mahallesi’ndeki arsaların ve Korkuteli’ndeki arsalarını kat karşılığı müteahhide verdiğini, inşaatı halen devam eden yerlerin bulunduğunu, devam eden yerlerin inşaatını daha sonra kendisinin tamamladığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
2. Davalı vekilinin kaldırma kararından sonra sunduğu ikinci cevap ve birleşen davaya cevap dilekçesinde; muris ile müvekkilinin edinilmiş ortak malları olmadığını, murisin müvekkilinin mal varlığının edinilmesine katkısı olmadığını, mal varlıklarının mal ayrılığı döneminde alınan ve mirasen intikal eden taşınmazlar olduğunu belirterek davaların reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
A. İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı
İlk Derece Mahkemesinin 15.04.2019 tarih ve 2015/71 Esas, 2019/236 Karar sayılı kararı ile, taşınmazları bir kısmının ve aracın 01.01.2002 tarihinden önce davalı adına edinildiği, 01.01.2002 tarihinden önce edinilen taşınmazlar ve araca murisin çalışarak kazanç elde ettiğine ya da sair gelirleriyle katkısının olduğuna ilişkin iddia ve somut delil bulunmadığı, bu taşınmazlar yönünden davacıların katkı payı alacağı taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği; bir kısım taşınmazların 01.01.2002 tarihinden sonra davalı adına tescil edilmiş ise de, kişisel mal niteliğindeki arsaların kat karşılığı inşaat sözleşmesi sonucunda taşınmazların oluştuğu, bu taşınmazlar yönünden davacıların katkı payı alacağı taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği; bir kısım taşınmazların murisin ölüm tarihinden sonra edinildiği, bu taşınmazlar yönünden de davacıların alacak taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği; bir kısım taşınmazların da davalı adına intikal nedeniyle tescil edildiği, bu taşınmazlar yönünden de davacıların katkı payı alacağı taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle; asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesinin Gönderme Kararı
1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve birleşen davada davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
2. Bölge Adliye Mahkemesinin 12.06.2020 tarih ve 2019/922 Esas, 2020/719 Karar sayılı kararı ile, asıl davada davacı vekilinin yasal süre içinde sunduğu 04.04.2015 tarihli cevaba cevap dilekçesinin davalıya tebliğ edilmediği, birleşen dava dilekçesinin de davalıya tebliğ edilmediği, dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşaması tamamlanmadan ve usule uygun ön inceleme duruşması yapılmadan, davanın esası hakkında hüküm kurulmasının, davalının hukuki dinlenilme hakkına aykırı olduğu belirtilerek İlk Derece Mahkemesi kararının esası incelenmeksizin kaldırılmasına, dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
C. İlk Derece Mahkemesinin Son Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, taşınmazları bir kısmının ve aracın 01.01.2002 tarihinden önce davalı adına edinildiği, 01.01.2002 tarihinden önce edinilen taşınmazlar ve araca murisin çalışarak kazanç elde ettiğine ya da sair gelirleriyle katkısının olduğuna ilişkin iddia ve somut delil bulunmadığı, bu taşınmazlar yönünden davacıların katkı payı alacağı taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği; bir kısım taşınmazların 01.01.2002 tarihinden sonra davalı adına tescil edilmiş ise de kişisel mal niteliğindeki arsaların kat karşılığı inşaat sözleşmesi sonucunda taşınmazların oluştuğu, bu taşınmazlar yönünden davacıların katkı payı alacağı taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği; bir kısım taşınmazların murisin ölüm tarihinden sonra edinildiği, bu taşınmazlar yönünden de davacıların alacak taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği; bir kısım taşınmazların da davalı adına intikal nedeniyle tescil edildiği, bu taşınmazlar yönünden de davacıların katkı payı alacağı taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve birleşen davada davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı ve birleşen davada davacı vekili istinaf dilekçesinde; hukuki değerlendirmenin hatalı olduğunu, kişisel mal değerlendirmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, bilirkişi raporuna yapılan itirazlar değerlendirilmeden eksik ve hukuka aykırı hüküm tesis edildiğini, 348 ada 4 parselde kayıtlı taşınmazın edinme tarihinin belirlenmediğini, 1307 ada 2-3 ve 4 parsel sayılı taşınmazların imar uygulaması ile oluştuğunu, arsanın evveliyatının belli olmadığını, 27179 ada 4 parselde kayıtlı taşınmazın 01.01.2002 tarihinden önce tescil edildiğine dair tapu kaydının bulunmadığını, 340 ada 9 parsel sayılı taşınmazın arsası kişisel mal olsa da kat karşılığı inşaat sözleşmesi karşılığı oluşan bağımsız bölümün 01.01.2002 tarihinden sonra davalı adına tescil edildiğinden kişisel malın geliri kabul edilmesi gerektiğini, kat karşılığı inşaat sözleşmesi karşılığı oluşan bağımsız bölümlerin kişisel malın geliri olduğunu ve edinilmiş mal olduğunu, kişisel malların gelirlerine yönelik eksik araştırma ile karar verildiğini, kararın 4721 sayılı Kanun’un anlayışı, uluslararası mevzuat ve Anayasa’ya aykırı olduğunu, davalı lehine hükmedilen vekâlet ücretinin de fazla olduğunu belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacı ve birleşen davada davacı vekilinin vekâlet ücreti dışındaki istinaf itirazları yerinde görülmediği; karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin (AAÜT) 13 üncü maddesinde “Bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için bu Tarifenin ikinci kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla (7 nci maddenin ikinci fıkrası, 10 uncu maddenin üçüncü fıkrası ile 12 nci maddenin birinci fıkrası, 16 ncı maddenin ikinci fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla) bu Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir. Ancak, hükmedilen ücret kabul veya reddedilen miktarı geçemez.” hükmünün yer aldığı, Mahkemece her iki davanın reddine karar verildiği, hesaplanacak vekâlet ücretinin, AAÜT’nin 13 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca reddedilen miktarı geçemeyeceği öngörüldüğünden, yargılama sırasında kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına dava ve birleşen dava yönünden 1.000,00’er TL vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken, 4.080,00’er TL vekâlet ücretine hükmedilmiş olmasının doğru olmadığı belirtilerek başvurunun kısmen kabulüyle İlk Derece Mahkemesi hükmünün vekâlet ücretine yönelik (2 ve 3 nolu) hükmünün kaldırılarak kaldırılan yönlerden yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve birleşen davada davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı ve birleşen davada davacı vekili temyiz dilekçesinde; hukuki değerlendirmenin hatalı olduğunu, kişisel mal değerlendirmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, bilirkişi raporuna yapılan itirazlar değerlendirilmeden eksik ve hukuka aykırı hüküm tesis edildiğini, 1307 ada 2-3 ve 4 parsel sayılı taşınmazların imar uygulaması ile oluştuğunu, arsanın evveliyatının belli olmadığını, 27179 ada 4 parselde kayıtlı taşınmazın 01.01.2002 tarihinden önce tescil edildiğine dair tapu kaydının bulunmadığını, 340 ada 9 parsel sayılı taşınmazın arsası kişisel mal olsa da kat karşılığı inşaat sözleşmesi karşılığı oluşan bağımsız bölümün 01.01.2002 tarihinden sonra davalı adına tescil edildiğinden kişisel malın geliri kabul edilmesi gerektiğini, kat karşılığı inşaat sözleşmesi karşılığı oluşan bağımsız bölümlerin kişisel malın geliri olduğunu ve edinilmiş mal olduğunu, kişisel malların gelirlerine yönelik eksik araştırma ile karar verildiğini, kararın 4721 sayılı Kanun’un anlayışı, uluslararası mevzuat ve Anayasa’ya aykırı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kişisel mal ve edinilmiş mal ayrımı noktasında toplanmaktadır. Dava, mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 4721 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesi, 179 uncu maddesi, 202 nci maddesi, 219 uncu maddesi, 220 nci maddesi, 222 nci maddesi, 225 inci maddesinin ikinci fıkrası, 226 ncı maddesi, 227 nci maddesi, 229 uncu maddesi, 230 uncu maddesi, 231 inci maddesi, 235 inci maddesinin birinci fıkrası, 236 ıncı maddesinin birinci fıkrası; 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin (743 sayılı Kanun) 170 inci maddesi, 186 ncı maddesinin birinci fıkrası, 189 uncu maddesi; 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (818 sayılı Kanun) 146 ncı maddesi, 544 üncü maddesi; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 646 ncı maddesi; AAÜT 13 üncü maddesi.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen …, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı ve birleşen dosyada davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,17.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.