Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi 2023/6867 E. 2023/4773 K. 17.10.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/6867
KARAR NO : 2023/4773
KARAR TARİHİ : 17.10.2023

MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1657 E., 2021/2490 K.
KARAR : Direnme

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen boşanma davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince bozma ilamına karşı direnme kararı verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesinin direnme kararı davacı erkek mirasçıları vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı erkek dava dilekçesinde özetle; ilk ayları uyumlu giden evliliğin son iki yılında şiddetli geçimsizliğin vuku bulduğunu, sürekli tartışmaların yaşandığını, bu durumun karşılıklı olarak saygının yitirilmesine sebep olduğunu ileri sürerek evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebi ile boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP
Davalı kadın cevap dilekçesinde özetle; tüm iddiaları inkârla, soyut ve gerçek dışı olayları kabul etmediğini, iddiaların somutlaştırılmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
A. İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı
İlk Derece Mahkemesinin 12.12.2018 tarih ve 2017/545 Esas 2018/713 Karar sayılı kararı ile; dinlenen tanık beyanına göre taraflar arasındaki fiili ayrılığın bir tartışma esnasında kadının eşine “seni boşarım ulan bana beş kuruşluk çay içirmiyorsun” demesi üzerine gerçekleştiği, bu olaydan sonra kadının eşyalarını alarak evden ayrıldığı, bu tartışmanın öncesinde de eşler arasında geçimsizlik bulunduğu gerekçesiyle tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeni ile boşanmalarına karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesinin Gönderme Kararı
1.İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı kadın tüm yönlerden istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

2. Bölge Adliye Mahkemesinin 26.02.2020 tarih ve 2019/516 Esas 2020/361 Karar sayılı kararı ile; tarafların boşanmalarına ilişkin yargılama devam ederken 10.02.2020 tarihinde davacı erkeğin öldüğü, mirasçılar vekilinin sunmuş olduğu 24.02.2020 tarihli dilekçe ile davacı mirasçılarının kusur yönünden davaya devam etmek istediklerini bildirdiği, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu`nun (4721 sayılı Kanun) 181 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca boşanma davası devam ederken eşlerden birinin ölümü hâlinde ölen eşin mirasçılarına diğer eşin kusurunun tespiti için davaya devam etme hakkı tanındığı, Kanun’un bu maddenin uygulanması bakımından “boşanma davasının” açılmış olmasını yeterli gördüğü, dolayısıyla eşlerden birinin ölümü hâlinde konusuz kalan boşanma davası hakkında ölen eşin mirasçılarının kusur belirlemesi açısından davaya devam edebileceği gerekçesiyle davacı mirasçılarının dilekçesi dikkate alınarak tüm deliller birlikte değerlendirilip kusur tespiti yönünden karar verilmesi için İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, belirtilen işlemlerin yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

C.İlk Derece Mahkemesinin Son Kararı
İlk Derece Mahkemesinin 07.10.2020 tarih 2020/158 Esas 2020/451 Karar sayılı kararı ile; yapılan yargılamada davalı vekilinin 03.06.2020 tarihli dilekçesi ile üç tanık dinletmek istediği, daha önce tanık olarak dinlenen …’nün beyanlarına itibar edilmemesi gerektiği, taraflar arasında evlilik birliğini temelinden sarsacak nitelikte geçimsizlik olmadığını beyan ettiği, dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde eşlerin 09.11.2014 tarihinde evlendikleri, ortak çocuklarının bulunmadığı, her iki tarafında ikinci evliliği olduğu, eşlerin 24.07.2017 tarihli protokolü imzalayarak anlaşmalı olarak boşanmak için eldeki davada davalı olan … tarafından davacı sıfatıyla aynı tarihte boşanma davası açıldığı, 29.11.2017 tarihinde davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiği, kararın taraflarca istinaf edilmemesi üzerine 19.01.2018 tarihinde kesinleştiği, davacı müteveffa …’nün bu dava kesinleşmeden önce 04.12.2017 tarihinde eldeki davayı açtığı, tarafların bildirdiği deliller toplanmak suretiyle davalı kadının kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği, verilen kararın davalı kadın tarafından istinaf edildiği aşamada davacının 10.02.2020 tarihinde vefat ettiği, ölen eşin mirasçılarının kusur tespiti yönünden davaya devam ettikleri, davalı kadının kusur incelemesi yönünden yeni bir tanık listesi sunmuş ise de dilekçeler aşaması tamamlanmış olduğundan Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararından sonra yeniden delil toplanamayacağı, dinlenen davacı tanığı Naci’nin beyanlarına göre davalı kadının haklı bir sebebi olmaksızın yaşanan tartışma sonrası bütün eşyalarını alarak evden ayrıldığı ve bir daha da geri dönmediği şeklindeki kusurlu davranışları ile 4721 sayılı Kanun`un 185 inci maddesinde yazılı yükümlülüklerini yerine getirmediği, ilk boşanma davasını açanın da kadın eş olduğu dikkate alındığında davalı kadının kusurlu olduğunun tespitine, davacının ölümü nedeniyle boşanma davası konusuz kaldığından boşanma hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı kadın vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 18.02.2021 tarihli ve 2021/11 Esas, 2021/443 Karar sayılı kararıyla; davacı erkeğin 04.12.2017 tarihli dava dilekçesi ile boşanma talep ettiği, bu dilekçesinde eşi hakkında somut kusur isnadında bulunmadığı, herhangi bir vakıaya ve tanık deliline dayanmadığı, bunun sonrasında erkeğin 10.01.2018 tarihli dilekçesi ile bir kısım vakıaya ve bu vakıaların ispatına yönelik tanık deliline dayandığı, ne var ki davalı kadın süresinde davaya cevap vermediğinden yasal süreden sonra verilen cevap dilekçesi davacı erkeğe tebliğ edilmiş olsa dahi davacı erkeğe cevaba cevap hakkı vermeyeceği, bu sebeple 10.01.2018 tarihli dilekçe ile bildirilen vakıaların hükme esas alınamayacağı, Mahkemece kadına kusur olarak yüklenen vakıalara usulüne uygun şekilde dayanılmadığı, ayrıca dava dilekçesinde tanık deliline dayanmayan davacı erkeğin tanık beyanlarının da kusur belirlemesinde dikkate alınamayacağı, gerçekleşen bu durum karşısında yargılama aşamasında davacının vefat etmiş olması nedeni ile dava konusuz kaldığından boşanma hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi doğru ise de davalı tarafa yüklenecek kusurlu bir davranış ispatlanamadığı hâlde boşanmaya sebep olan olaylarda davalı kadının kusurlu olduğunun tespitine karar verilmesinin isabetsiz olduğu gerekçesiyle davalı kadının istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının 1 nolu bendi hariç kaldırılmasına, esas hakkında yeniden karar verilerek davalı kadının kusursuz olduğunun tespitine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı erkek mirasçıları temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 14.06.2021 tarihli 2021/2969 Esas 2021/4758 Karar sayılı ilamı ile; dava dilekçesinin davalı kadına 29.12.2017 tarihinde tebliğ edildiği, kadının süresinde 03.01.2018 tarihinde cevap dilekçesi sunduğu, bu dilekçenin UYAP sistemi üzerinden incelenmesinde 04.01.2018 tarihinde mahkeme hakimi tarafından havale edildiği ve onaylandığı, dolayısıyla cevap dilekçesinin de usulüne uygun ve süresinde olduğu, erkeğin cevap dilekçesine karşılık olarak 10.01.2018 tarihinde cevaba cevap dilekçesi verdiği, davacı erkeğin cevaba cevap dilekçesinde somut kusur isnadında bulunduğu, tanıklarını bildirdiği, tanıkların da usulüne uygun olarak mahkemece dinlendiği, o halde, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından davalı kadının cevap dilekçesi vermediği, erkeğin yasal süreden sonra verdiği cevaba cevap dilekçesinin erkeğe cevap hakkı vermediği ve erkeğin cevaba cevap dilekçesinde bildirdiği vakıaların hükme esas alınamayacağı ve kadına kusur yüklenemeyeceği ve davalı kadının boşanmaya sebebiyet verecek derecede kusurlu olmadığının tespitine karar verilmesi şeklinde verilen kararın doğru olmadığı gerekçesi ile hükmün bozulmasına, bozma sebebine göre davacı erkek mirasçılarının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dava dilekçesinin davalıya 29.12.2017 tarihinde tebliğ edildiği, davalının bu dilekçeye karşı süresi içerisinde 03.01.2018 tarihinde cevap dilekçesi sunduğu, bu dilekçenin 04.01.2018 tarihinde mahkeme hâkimi tarafından havale edildiği, cevap dilekçesinin davacı erkeğe 14.02.2018 tarihinde tebliğ edildiği, bu tebliğin usulsüz olduğuna dair davacı tarafça bir itirazda bulunulmadığı, her ne kadar bozma ilamında “…erkeğin, cevap dilekçesine karşılık olarak 10.01.2018 tarihinde cevaba cevap dilekçesi verdiği,…” ifade edilmiş ise de davalı erkek tarafından sunulan 10.01.2018 tarihli dilekçe cevaba cevap dilekçesi olmayıp, dilekçe içeriğinden de anlaşılacağı üzere tensip zaptının 28.12.2017 tarihinde kendisine tebliğinden sonra davacı asıl tarafından sunulan delil dilekçesi niteliğinde olduğu, dolayısıyla davacının 10.01.2018 tarihli dilekçesinin cevaba cevap dilekçesi olarak nitelendirilmesinin olanaklı olmadığı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu`nun (6100 sayılı Kanun) 141 inci maddesinin birinci fıkrası gerekçesinde belirtildiği üzere tarafların karşılıklı dilekçelerini verdikleri aşamada herhangi bir sınırlamaya bağlı olmadan uyuşmazlığın genel çerçevesi içerisinde iddia ve savunmalarını değiştirebileceklerinin kabul edildiği, şüphesiz ki bu imkânın sadece cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi için söz konusu olduğu, hâl böyle olunca davacının 10.01.2018 tarihli delil dilekçesinde gündeme getirdiği vakaların 6100 sayılı Kanun`un 141 inci maddesinin birinci fıkrası kapsamında iddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı kapsamında kalması nedeniyle kusur belirlemesinde dikkate alınamayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilerek davalı kadının istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının 1 nolu bendi hariç kaldırılmasına, esas hakkında yeniden karar verilerek davalı kadının kusursuz olduğunun tespitine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı erkek mirasçıları vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı erkek mirasçıları vekili; Bölge Adliye Mahkemesinin davalı lehine yorum yaparak karar verdiğini, davalının yargılamaya katıldığını, yargılamanın hiç bir aşamasında yargılamanın genişletilmesi yasağından bahsetmediğini, istinaf dilekçesinde de davalı kadının bu konuda bir talebi olmadığını, davalı kadının kusurlu olduğunu, evlilik birliğinin gereklerini yerine getirmediğini belirterek kusur belirlemesi yönünden kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Hukuk Genel Kurulu Kararı
1.6100 sayılı Kanun`un 373 üncü maddesinin beşinci fıkrası gereğince Dairemizce yapılan incelemede, Daire kararının yerinde olduğu belirtilerek temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.

2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.06.2023 tarihli ve 2022/2-440 Esas 2023/597 Karar sayılı ilâmı ile “direnme” olarak adlandırılan kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, bozma konusu ile ilgili bozma kararı sonrası ortaya çıkan yeni ve farklı bir gerekçe ile oluşturulan yeni hüküm niteliğinde olduğu, kurulan bu yeni hükmün temyiz incelemesini yapma görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye ait olup; yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın bozma kararını veren Özel Daireye gönderilmesi gerektiği gerekçesi ile davacı mirasçıları vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Daireye gönderilmesine karar verilmiştir.

D. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacı erkek tarafından dosyaya sunulan 10.01.2018 tarihli dilekçenin cevaba cevap dilekçesi olup olmadığı, bu dilekçede ileri sürülen vakıaların hükme esas alınıp alınamayacağı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Kanun’un 107 inci maddesi, 127 nci maddesi, 136 ncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası, 371 inci maddesi ve 373 üncü maddesinin beşinci fıkrası hükümleri ile, 4721 sayılı Kanun`un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası, 181 inci maddesinin ikinci fıkrası.

3. Değerlendirme
1.6100 sayılı Kanun`un 127 nci maddesinde; davalının, dava dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde cevap dilekçesi verebileceği, 136 ncı maddesinde ise; davacının, cevap dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde cevaba cevap dilekçesi; davalının da davacının cevabının kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde ikinci cevap dilekçesi verebileceği düzenlenmiştir.

2. Dosyanın yapılan incelemesinde; dava dilekçesinin davalı kadına 29.12.2017 tarihinde tebliğ edildiği, davalı kadının süresinde 04.01.2018 tarihinde dosyaya cevap dilekçesi sunduğu, davacı erkeğin de 10.01.2018 tarihli dilekçe ile davalı kadına karşı bir takım vakıa isnadında bulunduğu anlaşılmaktadır. Davacı erkek, 10.01.2018 tarihli bu dilekçesini davalı kadının cevap dilekçesinden sonra vermiştir. Davalı kadın tarafından dosyaya cevap dilekçesi verilmekle, davacı erkeğin cevaba cevap dilekçesi sunma hakkı oluşmuştur. Bu durumda davacı erkek tarafından dosyaya sunulan 10.01.2018 tarihli bu dilekçe, cevaba cevap dilekçesi niteliğinde sayılmalıdır. Davacı erkek bu dilekçe ile davalı kadına bir takım kusurlu davranışlar isnat etmiş, buna ilişkin tanıklarını bildirmiş, İlk Derece Mahkemesince de bu tanıklar dinlenmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince davacı erkeğin dosyaya sunduğu 10.01.2018 tarihli dilekçesini cevaba cevap dilekçesi olarak sayılmaması, davacı erkeğin bu dilekçede dayandığı vakıaların kusur belirlemesinde dikkate alınmaması, bu nedenle davalı kadının kusursuz olduğunun tespitine karar verilmesi hatalı olup hükmün bu sebeple bozulması gerekmektedir.

VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma sebebine göre davacı erkek mirasçılarının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,

Peşin alınan harcın istek halinde yatırana iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,17.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.