Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi 2023/6676 E. 2023/4362 K. 28.09.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/6676
KARAR NO : 2023/4362
KARAR TARİHİ : 28.09.2023

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
SAYISI : 2022/644 E., 2023/248 K.
KARAR : Ret

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen boşanma protokolündeki mali yükümlülüklerin uyarlanmasına yönelik asıl ve birleşen davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda, asıl davanın usulden reddi ile ispatlanamayan birleşen davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı taraf vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
1.Davacı erkek vekili dava dilekçesinde özetle tarafların boşandıklarını ve davalı lehine 600,00 USD yoksulluk nafakasının hüküm altına alındığını, davalının evlendiğini beyanla yoksulluk nafakasının dava tarihinden geçerli olmak üzere kaldırılmasını talep ve dava etmiştir.

2.Davacı erkek vekili birleşen dava dilekçesinde özetle; tarafların boşandıklarını, ortak çocuğun velâyetinin ortak kullanılmasına ve çocuğun anne yanında kalmasına keza çocuk lehine aylık 1.000,00 USD iştirak nafakasına karar verildiğini, ortak çocuğun tüm masraflarının baba tarafından karşılandığını, erkeğin nafakayı ödeyemekte zorlandığını beyanla döviz olarak ödenen nafakanın TCMB döviz kuru olan 3,73’e sabitlenerek 3.730,00 TL olarak ödenmesine, aksi halde Türk Lirasına uyarlanarak azaltılmasını talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP
1. Davalı kadın vekili asıl davaya cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında hükmedilen yoksulluk nafakası bulunmadığını, dava konusu olan 600,00 USD’nin kira ve aidat desteği olduğunu ve iştirak nafakasının devamı niteliğinde olduğunu, yoksulluk nafakası hakkında karar verilmesine yer olmadığı kararı verildiğini ve erkeğin dürüstlük ve iyiniyet kurallarına aykırı davrandığını beyanla davanın reddini savunmuştur.

2. Davalı kadın vekili birleşen davaya cevap dilekçesinde özetle; kurdaki artışın enflasyonu karşılamadığını, dolar kurunun daha yüksek olduğu seviyelerde dava açılmayıp kadının evlendiğinde dava açıldığını, babanın kendi işini kurduğunu iddia etmesinin sermayesi olduğunu gösterdiğini, evlendiği eşi, eşinin 2 çocuğu ile birlikte yaşadığını ve daha büyük bir eve taşındığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 04.11.2020 tarihli kararı ile asıl dava yönünden yoksulluk nafakasının kaldırılması için öncesinde hükmedilmiş bir yoksulluk nafakası olması gerektiğini, bunun yoksulluk nafakasının kaldırılması/indirilmesi için dava şartı olduğunu, dayanak boşanma kararında yoksulluk nafakasının bulunmadığını, yoksulluk nafakasının zaten evlenmeyle kendiliğinden kalkacağını, birleşen dava yönünden ise iştirak nafakası para biriminin sabit kura bağlanması veya Türk Lirasına çevrilip azaltılmasının talep edildiğini, boşanma 07.02.2018’de kesinleştiğini, o tarihte ABD dolarının 3.77 TL dava tarihi olan 8.7.2019’da ise 5.72 TL olduğunu, Doların Türk Lirası karşısında % 66 değer kazanmışsa da, tacir olan davacı için ülkemiz ekonomik koşullarındaki değişimlerin öngörebilir olduğunu, yabancı paranın Türk Lirası karşısında enflasyon oranında değerlenmesinin olağan dışılığını yitirdiğini, tarafların boşanmayı sağlamak için bu nafakayı ödemeyi kabul ettiğini, belirterek asıl davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi ile birleşen davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı; davacı erkek vekili kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 02.11.2021 tarihli kararı ile kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre usul ve kanuna uygun olması gerekçesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince davacı erkeğin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı erkek vekili her iki dava yönünden de temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemiz 30.05.2022 tarihli ilamı ile dava dilekçesinde boşanma protokolünün mali yükümlülüklerinin uyarlanması (iştirak nafakasının sabit kura bağlanması veya Türk Lirasına çevrilerek azaltılması ile “kira ve aidat ödemesine nakit destek” adı altında kararlaştırılan aylık ödemenin kaldırılması) talebinde bulunulduğunu, davacının bu talebinin nispi harca tâbi olduğunu belirterek nispi peşin harcın tamamlatılması gerekçesi ile hükmün bozulmasına, diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; bozma ilamına uyulmakla ve eksik harç ikmal ettirilmekle, asıl dava yönünden yoksulluk nafakasının kaldırılması için öncesinde hükmedilmiş bir yoksulluk nafakası olması gerektiğini, bunun yoksulluk nafakasının kaldırılması/indirilmesi için dava şartı olduğunu, dayanak boşanma kararında yoksulluk nafakasının bulunmadığını, yoksulluk nafakasının zaten evlenmeyle kendiliğinden kalkacağını, birleşen dava yönünden ise iştirak nafakası para biriminin sabit kura bağlanması veya Türk Lirasına çevrilip azaltılmasının talep edildiğini, boşanma 07.02.2018’de kesinleştiğini, o tarihte ABD dolarının 3.77 TL dava tarihi olan 8.7.2019’da ise 5.72 TL olduğunu, Doların Türk Lirası karşısında % 66 değer kazanmışsa da, tacir olan davacı için ülkemiz ekonomik koşullarındaki değişimlerin öngörebilir olduğunu, yabancı paranın Türk Lirası karşısında enflasyon oranında değerlenmesinin olağan dışılığını yitirdiğini, tarafların boşanmayı sağlamak için bu nafakayı ödemeyi kabul ettiğini belirterek asıl davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi ile birleşen davanın reddine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı erkek vekili, kararın usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek özetle; asıl dava yönünden tarafların boşandığını ve davalı lehine 600,00 USD yoksulluk nafakasının hüküm altına alındığını,davalının evlenmesi sebebiyle yoksulluk nafakasının dava tarihinden geçerli olmak üzere kaldırılmasını talep ettiklerini, uyuşmazlığın erkek tarafından kadına ödenen 600,00 USD nafakanın yoksulluk nafakası mı yoksa iştirak nafakası kapsamına girdiği noktasında toplandığını, Aile Hukuku’nda iştirak ve yoksulluk nafakası dışında irat şeklinde ödenen tutarın yoksulluk nafakası olduğunun kabulü gerektiğini, birleşen dava yönünden ise ortak çocuğun tüm masraflarının müvekkili tarafından karşılandığını, davacının nafakayı ödeyemekte zorlandığını, döviz olarak ödenen nafakanın TCMB döviz kuru olan 3,73’e sabitlenerek 3.730.-TL olarak ödenmesine, aksi halde Türk Lirasına uyarlanarak azaltılmasını talep ettiklerini, mahkeme kararında söz konusu artışın %66 olduğunun kabul edildiğini ancak bunun olağan karşılandığını salgın hastalığın ekonomik anlamda da ciddi dalgalanmalar yaratacağının öngörülebilir bir değişiklik olmadığını, sözleşmeye hakimin müdahalesi gerektiğini belirterek asıl dava ve birleşen dava yönlerinden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl davada davacı tarafından davalıya anlaşmalı boşanma protokolünden kaynaklı olarak ödenen 600,00 USD’nin yoksulluk nafakası kapsamında kalıp kalmadığının belirlenmesi ve birleşen davada taraflarca anlaşmalı boşanma protokolü kapsamında belirlenen iştirak nafakası miktarına, değişen ekonomik şartlar nedeni ile hakimin müdahalesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun’un 2 nci, 4 üncü, 6 ncı, 182 nci ve 330 uncu maddeleri. 6100 sayılı Kanun’un 353 üncü maddesinin birinci fıkrası, 369 uncu, 370 inci ve 371 inci maddeleri. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun138 inci maddesi.

3. Değerlendirme
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı erkek vekilinin bozma kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2.Tarafların 26.01.2018 tarihinde anlaşmalı olarak boşanmalarına, anlaşmalı boşanma protokolünün karara işlenerek aynı zamanda eki sayılmasına karar verilmiş, karar 07.02.2018 tarihinde kesinleşmiştir. Eldeki dava 08.07.2018 tarihinde açılmıştır. Davacı erkek asıl dava dilekçesinde anlaşmalı boşanma protokolü ile kira ve aidat ödemesine nakit destek adı altında aylık 600,00 USD şeklinde yapılan ödemenin yoksulluk nafakası olduğunun ve bunun kadının evlenmesi nedeniyle kaldırılması isteminde bulunmuştur. İlk Derece Mahkemesince dava; yoksulluk nafakasının kaldırılması davası olarak nitelendirilmiş ve bunun için hükmedilmiş bir yoksulluk nafakası olması gerektiğinden ve dayanak boşanma kararında yoksulluk nafakası olmadığından bahisle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Olayları açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme hakime aittir. Her ne kadar davacı tarafça talep yoksulluk nafakası olarak nitelendirilmiş ise de; somut olayda protokolde düzenlenen 600,00 USD ödeme erkeğe mali bir yükümlülük olarak belirlenmiş olup yoksulluk nafakası mahiyetinde değildir. Dairemiz 30.05.2022 tarihli ilamı ile de erkeğin dava dilekçesindeki talebi boşanma protokolünün mali yükümlülüklerinin uyarlanması (iştirak nafakasının sabit kura bağlanması veya TL’ye çevrilerek azaltılması ile “kira ve aidat ödemesine nakit destek” adı altında kararlaştırılan aylık ödemenin kaldırılması) şeklinde nitelendirilmiştir. Hal böyle iken, Mahkemece, davanın protokolün mali yükümlülüklerinin uyarlanması davası olarak nitelendirilmesi ve protokolün mali yükümlülüklerinden olan “kira ve aidat ödemesine nakit destek” adı altında yapılan ödemenin kaldırılmasına yönelik asıl dava hakkında delillerin değerlendirilerek işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken hatalı nitelendirme yapılarak davanın usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının asıl dava yönünden BOZULMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu birleşen dava yönünden 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Peşin alınan harcın istek halinde yatırana iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

28.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.