Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi 2023/4814 E. 2023/3579 K. 04.07.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/4814
KARAR NO : 2023/3579
KARAR TARİHİ : 04.07.2023

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

KARAR : Kabul

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen karşılıklı boşanma davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; kadın yararına maddî, manevî tazminat ile yoksulluk nafakasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacı-davalı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı-davalı erkek vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Türkiye çapında tanınan bir makeup olduğunu, sosyal çevresinde geniş bir arkadaş ortamının bulunduğunu, sevilen bir kişi olduğunu, yaptığı saç-kaş-makyaj işlemlerinin sosyal medya hesabında paylaşarak reklam ve ün yaptığını, davalının ise her fırsatta müvekkilini eleştirerek her şeyi showa dönüştürüyorsun, sahtesin, seni bir tek ben tanıyorum, ailen bile ne mal olduğunu bilmiyor diye sözler söylediğini, davalının müvekkiline haber vermeden sıklıkla evden gittiğini, gece geç saatlerde döndüğünü, müvekkilinin davalıyı telefon ile aradığını ancak davalının otomatik mesaj göndererek şuanda konuşamıyorum, sizi daha sonra arayacağım şeklinde mesajlar gönderdiğini, 21.02.2018 günü müvekkilinin eve geldiğini yine davalının evde olmadığını farkettiğini ve aradığını, davalının telefonu açmadığını, gece geç geldiğini, müvekkilinin sorduğunda ise ‘Ailemin yanındaydım, bana hesap soramazsın’ diye söylediğini, tarafların tartıştıklarını, müvekkilinin davalıya ‘Ben senin kocanım Özlem bana gittiğin yeri haber vermek zorundasın, eşşek gibi çalışıyorum, eve geldiğimde evde yoksun, evliliğine sahip çıkmıyorsun, insan sembolik olarak yemek yapar, kocanım ben senin anla artık’ şeklinde söyleyince davalıda ‘sen benim hapishanemsin, istemiyorum seni anlamadın mı artık’ diye söylediğini, aynı akşam kadının yastığını da alarak yatakları ayırdığını, misafir odasında yatmaya başladığını, müvekkilinin kendisini istemeyen eş tarafından yalnız bırakıldığını, kadının o dönemde hamile olması sebebiyle müvekkilinin üzerine gitmediğini, müvekkilinin annesinin sabah kahvaltısına geldiğini, kadının ise misafirleri evde bırakarak ‘… size söylemedi mi’ şeklinde bir cevap vererek evden ayrıldığını, 26.02.2018 günü müvekkiline onu darp ettiğini, karnındaki çocuğu kaybetmekten korktuğunu, müvekkilini taş kalpli bir baba olarak suçladığını, hiç yaşanmamış bir olayı sanki yaşanmış gibi kurguladığını, 26.02.2018 günü davalının düşük yaptığını, müvekkilinin o esnada …’de olduğunu, müvekkilini neredeyse evlat katili olarak suçladığını, kadının bebek kontrollerini ihmal ettiğini düşündüğünü, kadının 02.03.2018 tarihinde annesi ve babası ile gelerek evdeki eşyaları aldığını, ablasının sosyal medya hesabından tüm gerçekleri zamanı gelince açıklayacak demekle iki taraf arasındaki gizliliği ifşa etme gayesinde olduğunu, evlilik süresince evlilik birliğinin yükümlülüklerini yerine getirmediğini, eve geliş gidiş saatlerinin keyfi olduğunu, eşine bir yemek bile hazırlamadığını, müvekkiline misafir olarak davrandığını, gelenlere karşı ev sahibi yükümlülüğünü yerine getirmediğini, iade-i ziyarette eşlik etmediğini iddia ederek 4721 sayılı Türk Medeni Kanun’un (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesi gereğince tarafların boşanmalarına, davacı-davalı erkek yararına, 100.000,00 TL maddî, 100.000,00 TL manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı-davacı kadın vekili cevap ve birleşen dava dilekçesinde; asıl davanın reddini istemiş, taraflar arasında evlendikleri günden beri süregelen geçimsizlik ve huzursuzlukların mevcut olduğunu, erkeğin evlilik birliğinin kendisine yüklediği sorumlulukları yerine getirmediğini, bekar gibi yaşamaya devam ettiğini, müvekkilinin ailesine ilk düğün günlerinden itibaren kötü, çirkin davranışlarda bulunduğunu, sonraki dönemlerde müvekkilinin akrabalarının evine gelmesini istemediğini, müvekkili ile davacı-davalı erkeğin evliliğinin hep şov üzerine kurulu olduğunu, normal bir aile yaşantılarının olmadığını, evin hemen her odasında kamera bulunduğunu, müvekkilini sürekli izlediğini, tarafların çocuk istedikleri dönem dışında karı koca ilişkilerinin olmadığını, evde olduğu dönemlerde nargilesini içtiğini, kış bahçesinde oturduğunu, müvekkili ile ilgilenmediğini, müvekkilinin tam bir esir hayatı yaşadığını, müvekkilinin tek başına ailesi ve arkadaşları ile görüşmesine izin vermediğini, çoğu zaman şehir dışında çalıştığını, müvekkilinin yakın arkadaşının 19.02.2018 günü müvekkilini ziyarete geldiğini, sırf bu nedenle aralarında tartışma yaşandığını, müvekkilinin eşinden habersiz 21.02.2018 günü baba evine gittiğini, müvekkilini aradığında annesinin evinde olduğunu öğrendiği zaman benden izinsiz nasıl gidersin, gelince görüşeceğiz şeklinde sözler söylediğini, müvekkilinin ile aile ile görüşmemi engelleyemezsin dediğini, bunun üzerine taraflar arasında tartışma çıktığını, davacı-danalı erkeğin müvekkilinin yüzünü ve kollarını tırmaladığını, saçını çekiştirerek darp ettiğini, yaşaman olaydan sonra hamile olan müvekkilinin ruh ve beden sağlığının iyice bozulduğunu, 26 Şubat günü şehir dışında olduğu bir dönemde müvekkilinin sancılarının arttığını, bunun üzerine davacının annesinin odasına giderek dinlenmesini söylediğini, müvekkilinin lavaboya gittiğinde kanamasının olduğunu gördüğünü ve akabinde müvekkilinin düşük yaptığını, müvekkilinin evlilikleri süresince tüm evin ihtiyaçları ile ilgilendiğini, iki düğünde de müvekkiline kilolarca altın ve pırlanta takıldığını, davacının annesinin düğünden sonra altınları ve pırlantaları aldığını ve muhafaza edeceğini söylediğini, müvekkilinin altınları takmak için istediğinde izin verilmediğini, müvekkilinin manevi anlamda çok yıprandığını, davacı-davalı erkeğin maddî durumunun iyi olduğunu, evi ve mercedes marka arabasının bulunduğunu, Biri …olmak üzere iki kuaför salonunun bulunduğunu, ayrıca …, …, …, … gibi Türkiye’nin bir çok yerinde ve hatta Dubai’de ortağı bulunduğu şubelerinin olduğunu, ancak müvekkilinin bildiği kadarı ile davacının bütün mal varlığını annesinin adına olduğunu iddia ederek birleşen davanın kabulü ile 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesi gereğince tarafların boşanmalarına, davalı- davacı kadın yararına aylık 5.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakalarına, davacı kadın yararına, 250.000,00 TL maddî, 250.000,00 TL manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tarafların kısa süreli tanışıklığın sonunda evlendikleri, evliliklerinin süre zarfında davacı-davalı erkeğin davalı-davacı kadının ailesi ile görüşmemesi hususunda baskı yapıp kısıtladığı, davalı-davacı kadını aile ziyaretlerinde yalnız bıraktığı, çok geç saatlere kadar ve yoğun şekilde çalıştığı, eve geldiği zamanlarda kendi başına vakit geçirdiği, son olarak davalı-davacı kadının sorunlu bir gebelik geçirdiği, sorunlu gebeliliğinin düşükle sonuçlandığı, düşük olayın gerçekleştiği dönemde davacı-davalı erkeğin işi için şehir dışında olduğu ancak ertesi gün döndüğünde davalı-davacı kadını sormadığı, bu hassas dönemde yanında olmadığı, hatta gelir gelmez ailelerinde bulunduğu esnada kadından hesap sorarcasına yüksek sesle konuştuğu, taraflar arasında öncesinde erkeğin şiddet uyguladığı iddiası ile aralarının açık olduğu, son tavrı ile de erkeğin yapıcı davranmayıp eşinin yanında olması gereken dönemde kadına istemeyen tavırlar sergilemesi sonucu kadının ailesi ile birlikte ortak konuttan ayrıldığı ve tarafların bu şekilde ayrı yaşamaya başladıkları, bunlara karşılık evlendikleri günden itibaren davalı-davacı kadının eşini yeterince benimsemediği, çoğu zaman soğuk olduğu, yanında bulunmadığı, erkeğin ailesi eve geldiğinde onlarla ilgilenmediği, bu haliyle taraflar arasında yaşanan gerginliklere az da olsa sebep olduğu dikkate alınarak boşanmaya konu vakıalarda davacı-davalı erkeğin ağır kusurlu olduğu, davalı-davacı kadınında genel tavır ve davranışlarıyla az kusurlu olduğu, evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylara tazminat isteyen davalı-davacı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların onun kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği ve boşanma sonucu bu eşin, en azından diğerinin maddî desteğini yitirdiği, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları dikkate alınarak davalı-davacı kadın yararına uygun miktarda maddî ve manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği, düzenli geliri olan kadın yararına yoksulluk nafakası koşulları oluşmadığı, boşanma davası açılınca hakimin davanın devamı süresince, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re’sen alması gerektiği, kadın yararına tedbir nafakasına hükmedilmesinin koşulları oluştuğu gerekçesi ile asıl ve birleşen davaların 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesi gereğince kabulüne, tarafların boşanmalarına, kadın yararına aylık 5.000,00 TL tedbir nafakasına, yoksulluk nafakası talebinin reddine, kadın yararına 100.000,00 TL maddî, 100.000,00 TL manevi tazminata, davacı-davalı erkeğin tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı -davalı erkek vekili kusur tespiti, tedbir nafakası, maddî-manevi tazminatlar, davalı-davacı kadın vekili ise, kusur tespiti, asıl davanın kabulü, yoksulluk nafakası talebinin reddi ve yararına takdir edilen maddî-manevi tazminat miktarı yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 08.07.2021 tarihli ve 2019/1552 Esas, 2021/1188 Karar sayılı kararıyla; İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı-davalı erkek vekili kusur belirlemesi, tazminatlar, tedbir nafakası ve tazminat taleplerinin reddi, davalı-davacı kadın vekili ise birleşen davanın kabulü, kusur belirlemesi, tazminatların miktarı ve yoksulluk nafakası talebini reddi yönünden temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Dairemizin 22.11.2021 tarih ve 2021/7171 Esas, 2021/8532 Karar sayılı ilamıyla; tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davalı-karşı davacı kadın yararına takdir edilen maddî ve manevî tazminatın az olduğu, 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun(6098 sayılı Kanun) 50 nci ve 51 inci maddeleri dikkate alınarak daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminat takdiri gerektiği, boşanmaya sebep olan olaylarda davacı-davalı erkeğin ağır kusurlu olduğu, yaptırılan sosyal ve ekonomik durum araştırmasından ve dosya kapsamından, erkeğin Türkiye genelinde kendi ismiyle bilinen birden çok işyeri bulunduğu gibi adına kayıtlı birden fazla araç ve gayimenkulun bulunduğu, dosya kapsamından gelirinin de yüksek miktarda olduğunun anlaşıldığı, davalı-davacı kadının özel okulda öğretmen olarak çalıştığı, 2018 yılında tespit edilen gelirinin 2.200,00 TL olduğu, kadının boşanmakla yoksulluğa düşeceği, asgari yaşam gereksinimlerini karşılamada dahi olumsuz yönde etkileneceğinin açıkça anlaşıldığı, bu durumda 4721 sayılı Kanun’un 175 inci maddesi koşullarının davalı-davacı kadın yararına oluştuğu, kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının kadın yararına hükmedilen tazminatlar ve yoksulluk nafakası yönleriden bozulmasına, bozma kapsamı dışında kalan yönlerden onanmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bozmaya uyan İlk Derece Mahkemesince yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararla; tarafların belirlenen mali sosyal durumları, günün ekonomik koşulları, paranın alım gücü, tarafların potansiyel ekonomik güçleri, yaşları, evlilik süresi, yeniden evlenme ihtimalleri, davacı-davalı erkeğin evlilik birliğinin sarsılmasına yol açan olaylarda daha ağır kusurlu olması ve hakkaniyet kuralları gözetilerek kadın yararına maddî ve manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği, 4721 sayılı Kanun’un 175 inci maddesi koşullarının kadın yararına oluştuğu gerekçesiyle kesinleşen konularda karar verilmesine yer olmadığına, davalı-davacı kadın yararına 250.000,00 TL maddî, 250.000,00 TL manevi tazminata, 5.000,00 TL yoksulluk nafakasına karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı-davalı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı-davalı erkek vekili; müvekkiline yüklenen kusurun doğru olmadığını, tazminat miktarlarının fahiş olduğunu, düzenli geliri olan kadın yararına yoksulluk nafakası koşulları oluşmadığını Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kusur belirlemesi, tazminatlar ve yoksulluk nafakası yönlerinden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık kadın yararına tazminat ile yoksulluk nafakasına hükmedilmesinde ve miktarlarında isabetsizlik olup olmadığı, kesinleşen yönlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun’un 4 üncü, 174 üncü ve 175 inci maddeleri; 6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci ve 371 inci maddesi; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 50 nci ve 51 inci maddeleri.

3. Değerlendirme
1.Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu , kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmadığı gibi bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak oluşturan yönlerin de yeniden incelenmesinin hukuken mümkün olmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davacı-davalı erkek vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

04.07.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.