Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi 2022/9847 E. 2023/657 K. 21.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/9847
KARAR NO : 2023/657
KARAR TARİHİ : 21.02.2023

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı asıl tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı erkek vekili dava ve cevaba cevap dilekçelerinde özetle; 2003 yılından bu yana evli olan tarafların ergin olmayan ortak bir çocuklarının bulunduğunu, taraflar arasında karı koca ilişkisinin fiilen sona erdiğini, tarafların sürekli münakaşa ettiklerini, kadının psikolojik sorunlarının olduğunu, sokak ortasında bağırdığını, müvekkilinin ablası ile eve gitmesine dahi tahammül edemediğini, ortak çocuğu müvekkiline göstermediğini, marketlerden izinsiz eve yiyecek getirdiği için marketçilerin müvekkili ile muhatap olduğunu, kadının üstüne başına da dikkat etmediğini, kadının müvekkilinin ailesine hakaret ettiğini, sürekli müvekkilinden para istediğini, aile içindeki özel meseleleri üçüncü kişilere anlattığını beyanla, tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, ortak çocuk …’in velâyetinin müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP
Davalı kadın cevap ve ikinci cevap dilekçelerinde özetle; davacı tarafın iddialarını kabul etmediğini, davacının kendisine ve ortak çocuğa karşı sürekli olarak fiziksel şiddet uyguladığını, hakaret ettiğini, evi ve çocuğu ile ilgilenmediğini, eve sürekli geç geldiğini, görüşünü hiç sormadığını, buralı olmamasına rağmen eşi için 12 yıldır …’ta yaşadığını, eşinin kendisinin telefonlarını dahi açmadığını, toplum içinde kendisine saygısız, şımarık ve ukala tavırlar sergilediğini beyanla, davacının açmış olduğu davanın reddine karar verilmesini, aksi halde boşanma kararı yerine ayrılık kararı verilmesinin uygun olduğunu, mahkeme boşanmaya karar verecek ise ortak çocuğun velâyetinin kendisine verilerek, ortak çocuk lehine aylık 1.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, müvekkili lehine de aylık 1.000,00 TL tedbir nafakası ile 100.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
A. İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı
İlk Derece Mahkemesinin 28.09.2017 tarihli ve 2016/839 Esas, 2017/615 Karar sayılı kararı ile, davacının davalıya hakaret ettiği, davacının evlilik birliğinin kendisine yüklemiş olduğu saygı ile hareket etme yükümlülüğünü ihlal ettiği, davacının daha kusurlu olduğu, davacının dava dilekçesinde tanık deliline dayanmadığı, ön inceleme duruşmasında verilen süre içerisinde tanık listesi de sunmadığı, davalının da davacının tanık dinletmesine muvafakatı olmadığından davacının tanık dinletme talebinin kabul edilmediği, davalının davaya itirazı da dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesinin Gönderme Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı erkek vekilinin; davalı kadının süresinden sonra cevap dilekçesi sunduğunu, mahkemece tanıklarının dinlenmediğini, davalının ve ortak çocuğun bir psikoloğa gönderilerek evlilik ruh haline sahip olup olmadığının tespit edilmesi gerektiğini beyanla reddedilen davasının tamamı yönünden istinaf başvurusunda bulunması üzerine; Bölge Adliye Mahkemesinin 05.12.2018 tarihli ve 2018/57 Esas, 2018/881 Karar sayılı kararı ile; somut olayda cevap dilekçesinin davacıya tebliğinin usulsüz olduğu, usulsüz tebligat sonrası yapılan tebligatlar ile ön inceleme ve tahkikat aşamasına geçildiğine ilişkin tebliğ ve işlemlerin de usulsüz olup, davacının savunma hakkının kısıtlandığı, bu bakımdan mahkemece yapılacak işin, davacıya usulüne uygun şekilde cevap dilekçesinin tebliği, cevaba cevap dilekçesi sunma hakkı tanınması, dilekçelerin karşılıklı verilmesi tamamlandıktan sonra ön inceleme duruşma gününün tebliği ile ön inceleme, tahkikat ve sözlü yargılama aşamalarını usulüne uygun bir şekilde tamamlayarak bir sonuca ulaşmaktan ibaret olduğu gerekçesiyle kanunun emredici hükümlerine ve kamu düzenine aykırılık teşkil eden davacının savunma hakkının kısıtlanması hususunun re’sen gözetilerek; davacının istinaf talebinin usulden kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yeniden yargılama yapılarak karar verilmek üzere İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, davacının sair istinaf istemlerinin ise bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

C.İlk Derece Mahkemesinin Son Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, evlilik birliği içerisinde eşler aralarında geçimsizlik bulunduğu, davalının davacı tarafa hakaret ettiği, davalının evlilik birliğinin kendisine yüklemiş olduğu saygı ile hareket etme yükümlülüğünü ihlal ettiği, dinlenen davalı tanığının davalının öz ablası olduğu, davalının yargılama sürecinde davacı tanığının beyanı alınırken duruşma düzenini bozduğu, daha sonraki celselerde de duruşma yapmayı engelleyecek şekilde duruşma düzenini bozduğu, kendisini vekille temsil ettirmesine rağmen sık aralıklarla Mahkeme kalemine gelip dosyaya beyan dilekçesi sunduğu, yazılı yargılama usulüne tabi davada davalının el yazısı ile yazılmış 18 ayrı dilekçesinin bulunduğu, sürekli olarak Mahkeme hakimi ile görüşme talep ettiği, Mahkeme tarafından da davalının uyumsuz kişiliğinin yakından gözlemlendiği, tüm bu davranışlarla davalının daha kusurlu olduğu, sosyal inceleme uzmanının anne hakkındaki beyanları, velâyetin babaya verilmesi yönünde görüş bildirmesi, ortak çocuğun 2019 yılı Eylül ve Aralık ayı arasında 51 gün okul devamsızlığının da bulunması dikkate alındığında annenin velâyet görevini gereği gibi yerine getiremeyeceği gerekçesiyle; davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, ortak çocuk …’in velâyetinin davacı babaya verilmesine, davalı anne ile ortak çocuk arasında kişisel ilişki kurulmasına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı asıl tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davalı kadın istinaf dilekçesinde özetle; davacının daha önce kendisine boşanma davası açtığını, kendisinin de karşı dava açtığını ancak karşı davasını erkeğin de muvafakati ile geri aldığını, davacının tanık deliline başvurmadığını, itirazlarına rağmen davacı tanığının dinlendiğini, kendisinin sunmuş olduğu tanığın öz ablası olduğunu ve yeminli beyanının alındığını, işbu boşanma davasında taraflar arasındaki ilişkiyi en iyi aile fertlerinin bilebileceğini, tanık ile olan akrabalık bağının beyanına itibar edilmeyeceği anlamına gelmediğini, davacının evlilik birliğine, ortak çocuğa ve kendisine olan yükümlülükleri yerine getirmediğini, kendisine şiddet dahi uyguladığını ve buna dair hastane kayıtları ve uzaklaştırma kararının bulunduğunu, kendisinin savunma hakkının elinden alınarak duruşmalara katılımının engellendiğini, Mahkemenin bu tutumunun yanlı, haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davacının çocuğu ile telefonla dahi görüşmediğini, kendisinin emekli öğretmen olduğunu ve ortak çocuğun hem anneye hem de eğitim anlamında tecrübeli birine ihtiyacı olduğunu, kendisinin maddî ve manevî olarak çocuğun ihtiyaçlarını karşıladığını, verilen velâyet kararının da hatalı olduğunu beyanla, davacının davasının kabulü, kusur belirlemesi ve velâyet düzenlemesi yönünden istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Mahkemece davalının davacı tarafa hakaret ettiği ve evlilik birliğinin kendisine yüklemiş olduğu saygı ile hareket etme yükümlülüğünü ihlal ettiği belirtilerek davalı kadın tam kusurlu kabul edilmiş ise de hakimin tarafların birbirlerine karşı izafe ettikleri kusurlarla bağlı olduğu, Mahkemece davalı kadına kusur olarak yüklenen vakıalara davacı tarafından usulünce dayanılmadığı gibi dinlenen davacı tanığı tarafından da isnat edilen kusurlara yönelik beyanda bulunulmadığı, buna karşılık davalı kadının cevap ve ikinci cevap dilekçelerinde tanık beyanlarına ve hastane darp raporlarına delil olarak dayandığı, dinlenen davalı tanığının beyanı ve hastane kayıtlarına göre davacı erkeğin davalı kadına fiziksel şiddet uyguladığının sabit olduğu, bu durumda evlilik birliğinin sarsılmasında davacı erkeğin tam kusurlu olup, davalı kadının ispatlanan bir kusurunun bulunmadığı, tam kusurlu davacının davasının reddine karar verilmesi gerekirken kabulünün usul ve yasaya uygun bulunmadığı belirtilerek; davalı kadının istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm tesisi ile davacının davasının reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı erkek vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; davalı tarafın evi çöp haline getirmesine, çocukla ilgilenmemesine ve erkeğe küfür ve hakaret etmesine taraflarınca vakıa olarak dayanıldığını, tüm duruşmalarda davalının müvekkile ve tanıklara sürekli olarak hakaret ve küfürler ederek saldırdığını, hatta mahkemenin beşinci duruşmasında aynı tavrı gösterdiği için duruşma salonunda çıkarıldığını, asıl müvekkilinin şiddete maruz kaldığını, evden kovulduğunu, evin çöp ev haline getirildiğini, kokudan eve girilmediğini, ortak çocuğun okula gönderilmeyip davalı tarafından sürekli sokaklarda gezdirilerek sorumsuz davranıldığını, İlk Derece Mahkemesi kararının yerinde ve doğru bir karar olduğunu, buna karşın Bölge Adliye Mahkemesince dosya üzerinden ve deliller eksik değerlendirilerek bu şekilde karar verilmesinin hukuk ve hakkaniyete aykırı olduğunu, davalının normal olmayan tutum ve davranışlarına İlk Derece Mahkemesinin de vâkıf olduğunu, bu nedenle İlk Derece Mahkemesi kararının onanarak Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesi gerektiğini beyanla reddedilen davası yönünden temyiz isteğinde bulunmuştur.

C. Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacı erkek tarafından açılan boşanma davasında, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, yargılamada usuli eksikliklerin bulunup bulunmadığı, taraf teşkilinin sağlanıp sağlanmadığı, kamu düzenine aykırı durumların Mahkemece resen gözetilip gözetilmediği, tarafların savunma haklarının kısıtlanıp kısıtlanmadığı, davanın reddi kararının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 405 inci maddesi; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 50 nci, 51 inci ve 56 ncı maddesi, 114 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi, 115 inci maddesinin birinci fıkrası hükümleri.

3.Değerlendirme
Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları 6100 sayılı Kanun’un 114 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi uyarınca dava şartlarından olup, bu husus kamu düzeniyle ilgilidir. 6100 sayılı Kanun’un 115 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca dava şartlarının mevcut olup olmadığı, davanın her aşamasında Mahkemece kendiliğinden araştırılacağı gibi taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Davada, davalı kadının ruhsal rahatsızlığı ileri sürülmüş ve bu iddia dosya arasındaki bir kısım delille de doğrulanmıştır. Bu durumda mahkemece yapılacak …; 4721 sayılı Kanun’un 405 inci ve 6100 sayılı Kanun’un 56 ncı maddesi uyarınca davalı kadının vesâyet altına alınmasının gerekip gerekmediğinin araştırılması ve bu hususun bir ön sorun sayılarak sonucuna kadar yargılamanın bekletilmesinden ibarettir. Bu yön göz önünde tutulmadan yargılamaya devam olunarak işin esası hakkında karar verilmesi usul ve kanuna aykırı bulunmuştur.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma sebebine göre davacı erkek vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

21.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.