YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/9237
KARAR NO : 2023/86
KARAR TARİHİ : 10.01.2023
MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı-davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı-davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı-davalı vekili dava dilekçesinde; erkeğin kadına fiziksel şiddet uygulayıp hakaret ettiğini, eşini aşağıladığını, sorumsuz olduğunu, borçlarını ödemeyerek kadına ödettiğini, ilgisiz bir baba olduğunu, 2012 yılında sadakatsizlik yaptığını ve kadının diğer kadınla telefonda konuşması üzerine eşine fiziksel şiddet uygulayıp hakaret ettiğini, kadının bu olay nedeniyle eşini affettiğini ve kadının erkeğin kötü davranışları nedeniyle intihar teşebbüsünde bulunduğunu iddia ederek; tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı olarak boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, çocuk için aylık 2.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadın için aylık 2.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 75.000,00 TL maddî ve 75.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1.Dava dilekçesi davalı-davacı asıla 06.12.2017 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş; davalı-davacı iki haftalık cevap süresi geçtikten sonra, 29.01.2018 tarihinde cevap dilekçesi sunmuştur.
2.Davalı-davacı vekili birleşen dava dilekçesinde; kadının evi, eşi ve çocuğu ile ilgilenmediğini, ev işi yapmadığını, lüks harcamaları olduğunu, müsrif davrandığını, erkeği borçlandırdığını, kıskanç olduğunu, hakaret ettiğini, bazı geceler arkadaşları ile eğlenip eve geç geldiğini veya gelmediğini, evdeki eşyaları kırdığını, bekar bir kadın gibi davrandığını, sosyal medyada tek başına çekilmiş fotoğraflarını paylaştığını belirterek; tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı olarak boşanmalarına ve ortak çocuğun velâyetinin babaya verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; boşanmaya sebebiyet veren ve gerçekleşen olaylarda borçlanan ve borçlarını eşine ödeten erkeğin tam kusurlu olduğu, kadına yüklenebilecek kusurlu bir davranışın bulunmadığı, kadının çalışması nedeniyle yoksulluğa düşmediği ve erkeğin kabul edilen kusurlarının kadının kişilik haklarına saldırı teşkil etmediği gerekçesiyle; erkeğin davasının reddine, kadının davasının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, baba ile kişisel ilişki tesisine, çocuk için aylık 750,00 TL tedbir ve iştirak nafakası ile kadın için aylık 300,00 TL tedbir nafakasının erkekten alınarak kadına ödenmesine, kadının yoksulluk nafakası ile manevî tazminat talebinin reddine, 10.000,00 TL maddî tazminatın erkekten tahsili ile kadına ödenmesine hükmedilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı-davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı-davalı vekili istinaf başvurusunda, erkeğin kadın ile zorla cinsel ilişkide bulunduğunu, kadına cinsel temas ile bulaşan HPV virüsü bulaştırdığını, fiziksel şiddet uyguladığını ve sadakatsiz olduğunu, kusurların kadının kişilik haklarına saldırı teşkil etmesi nedeniyle kadın lehine manevî tazminata hükmedilmesi gerektiğini, erkeğin …’de usta başı olarak çalıştığını, gelirinin yüksek olduğunu, maddî tazminat ile nafakaların miktarının az olduğunu belirterek kusur belirlemesi, reddedilen manevî tazminat, yoksulluk nafakası ve maddî tazminat ile nafakaların miktarı yönünden istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; hükmün boşanma yönünden kesinleştiği, kadının dilekçesinde dayanmadığı, eskiden yaşanmış ve affedilmiş vakıaların erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği, erkeğin kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışının kadının kişilik haklarına saldırı teşkil etmemesi nedeniyle manevî tazminat talebinin reddinin doğru olduğu, çalışan ve düzenli geliri bulunan kadının yoksulluk nafakası talebinin reddedilmesi ile tazminat ve nafaka miktarlarının yerinde olduğu, tedbir nafakası miktarının geçmişe yönelik olarak düşürülmesinin mümkün olduğu gerekçesiyle; davacı-davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı-davalı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı-davalı vekili temyiz başvuru dilekçesinde, istinaf başvurusundaki itirazlarını tekrar ederek, kusur belirlemesi, reddedilen manevî tazminat, yoksulluk nafakası ve maddî tazminat ile nafakaların miktarı yönünden temyiz kanun yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık boşanmaya sebebiyet veren olaylarda, davalı-davacı erkeğin kanun yollarına başvurulmamak suretiyle kesinleşen kusurları yanında, davalı-davacı erkeğe yüklenebilecek başka kusurlu davranışlar bulunup bulunmadığı, erkeğin kusurlarının kadının kişilik haklarına saldırı teşkil edip etmediği, kadın lehine manevî tazminata hükmedilmesi için kanunun aradığı koşulların bulunup bulunmadığı, kadının boşanmayla yoksulluğa düşüp düşmediği ve hükmedilen maddî tazminat ile nafakaların miktarının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2.İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 4721 sayılı Kanun’nun 4 üncü maddesi, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci ve 182 nci maddeleri; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 50 nci ve 51 inci maddeleri.
3.Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle 30.04.2004 doğumlu ortak çocuk …’in temyiz inceleme tarihi ile ergin olduğunun anlaşılmasına göre, davacı-davalı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
3.Tarafların 2018 yılında yapılan sosyal ve ekonomik durum araştırmasında, kadının aylık 1.300,00 TL asgari ücret aldığı ve malvarlığının bulunmadığı; erkeğin de aylık 5.000,00 TL kazandığı, …’de bir arsasının olduğunun tespit edildiği ve tanıklarca da erkeğin sanayide ustabaşı olarak çalıştığının beyan edilmiş olduğu; bu durumda tarafların gelir durumunun denk olmadığı, erkeğin gelirinin kadına nazaran yüksek olduğu ve kadının bu gelirinin kendini yoksulluktan kurtarmayacağı anlaşılmıştır. 4721 sayılı Kanun’un 175 inci maddesine göre, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşulu ile geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında nafaka isteyebilir. Toplanan delillerden, boşanmaya sebep olan olaylarda kadının kusurunun bulunmadığı, boşanma nedeniyle yoksulluğa düşeceğinin anlaşılması karşısında, kadın yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi ile talebin reddine karar verilmesi doğru bulunmamış, bozmayı gerektirmiştir.
4.Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı-davalı kadın yararına takdir edilen maddî tazminat azdır. 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile 6098 sayılı Kanun’un 50 nci ve 51 inci maddesi hükümleri dikkate alınarak daha uygun miktarda maddî tazminat takdiri gerekir. Bu yönler gözetilmeden hüküm tesisi doğru bulunmamıştır.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı-davalının yoksulluk nafakası talebinin reddi ve davacı-davalı lehine hükmedilen maddî tazminatın miktarı yönlerinden ORTADAN KALDIRILMASINA,
İlk Derece Mahkemesi kararının davacı-davalının yoksulluk nafakası talebinin reddi ve davacı-davalı lehine hükmedilen maddî tazminatın miktarı yönlerinden BOZULMASINA,
2.Davacı-davalı vekilinin bozma kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Peşin alınan harcın istek halinde yatırana iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
10.01.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.