Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi 2022/7206 E. 2023/5739 K. 29.11.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/7206
KARAR NO : 2023/5739
KARAR TARİHİ : 29.11.2023

MAHKEMESİ: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/1409 E., 2022/730 K.
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ: … 17. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2019/19 E., 2020/164 K.

Taraflar arasındaki değer artış payı ve katkı payı alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile muris eşi evlendiğinde murisin dört çocuğunun olduğunu, ortak bir çocuklarının daha olduğunu, müvekkilinin her ne kadar dışarıda sigortalı bir işte çalışmamış ise de evi çekip çevirdiğini, evin tüm işlerini, temizlik, yemek, bulaşık, çamaşır işleri ile çocuklarının bakımı ile ilgilendiğini, evin ekonomisine katkı sağladığını belirterek; mal rejiminin tasfiyesi ile birlikte, evlilik birliği içinde edinilen taşınmazlardaki katkı payı ve değer artış payı (katılma alacağı vb.) tüm alacaklar yönünden davanın kabulü ile her kaleme ilişkin olarak alacağın fazlaya ilişkin kısmını dava ve talep etme hakkı saklı kalmak ve belirsiz alacak davası mahiyetinde olmak kaydı ile şimdilik 20.000,00 TL alacağın yasal faizi ile birlikte davalılardan ortaken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.

2. Davacı kadın vekili cevaba cevap dilekçesinde; müvekkilinin muris eşinin bilirkişilik işinde de bilfiil çalışarak katkısının olduğunu ileri sürmüştür.

II. CEVAP
1. Davalılar…,…, …ve …vekili cevap dilekçesinde; taşınmazların 2002 yılından önce edinildiğini, bu dönemde taraflar arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğunu, taşınmazların müvekkilinin babası ve kendi öz annelerinin çalışmaları ile kazanıldığını, davacının katkısının olmadığını, müvekkilinin babasının sağlığında davacının hesabına 200.000,00 TL civarında para yatırıldığını, davacının müvekkillerinin babasının öldüğü gün evdeki tüm zati eşyalar ile ziynetleri ve evdeki döviz ve paraları alarak gittiğini, davacının evlendiğinden ilk eşinden olma kızını da yanında getirdiğini, davacının müvekkillerine baktığı iddiasının da doğru olmadığını, o dönemde müvekkillerinden ikisinin evli olduğu, birinin de bir yıl sonra evlendiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

2. Davalı … cevap dilekçesi sunmamıştır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davanın katkı payı ve değer artış payı alacağı istemine ilişkin olduğu, katkı payı alacağı talep edilebilmesi için eşlerden birinin diğerine mutlaka para yada para ile ölçülebilen maddî veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerektiği, kadının evde çalışmasının, ev işlerini yapmasının ve çocuklara bakmış olmasının diğer eşin edindiği mala katkı sayılamayacağı, buna göre, ev kadınının evdeki çalışmasına karşılık katkı payı alacağı talep edemeyeceği gibi, değer artış payı alacağı talep edemeyeceği; taşınmazların edinme tarihlerinin 01.01.2002 tarihinden önce olduğu, dinlenen yeminli tanık beyanlarından davacının evlilik birliği süresince her hangi bir işte çalışmadığı, her hangi bir maddî gelir elde etmediği, taşınmazların değer artışına her hangi bir katkısının olmadığı ve taşınmazlara davacının kişisel mallarından aktarım olduğunun da tanık beyanları ile ispatlayamadığı gibi davacının ev işlerini görmesinin katkı olarak değerlendirilmesinin de mümkün olmadığı, davacının mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönem için değer artış payı ile katılma alacağı da talep edemeyeceği, evde çalışmasına karşılık değer artış payı alacağı da isteyemeyeceği, davacının bu taleplerini tanık ve başkaca delillerle de ispat edemediği gerekçesiyle davanın ispat edilemediğinden reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkilinin eşi ile 1981 yılında evlendiklerini, muris eşin ilk evliliğinden dört çocuğu olduğu için müvekkilinin çalışmasına izin vermediğini, tarafların 1983 yılında ortak çocuklarının da olduğunu, müvekkilinin evlendiği günden itibaren beş çocuğa bakarak, evin işlerini yaparak ve kocasının serbest ofisinde de çalışarak aile bütçesine maddî olarak katkıda bulunduğunu, evde dört çocuğa bakan müvekkilinin çalışmasının mümkün olmadığını, ama emekli olan eşine iş hayatında maddî manevî destek verdiğini, muris eşin emekli olduğu 1982 yılından ölümüne kadar mali müşavirlik ve bilirkişilik ile iş hayatını devam ettirdiğini, müvekkilinin evlilik birliği içindeki birikime katkıda bulunduğunu, eşinin vefatı sonrası davalıların müvekkiline yalnızca miras payını almasına müsaade ettiklerini, huzurdaki davanın mal rejiminin tasfiyesine yönelik olduğunu, bu kapsamda bütün alacakların dikkate alınması gerektiğini, dosyada mevcut kayıtlara göre muris eşin evlilik birliği içinde 221.684,79 TL birikim yaptığının sabit olduğunu, murisin bankadaki parasının 1/2’sinin evlilik hukukundan kaynaklı olarak müvekkile ödenmesi gerekip geri kalanının miras hukukuna göre pay edilmesi gerektiğini, müvekkilinin muris eşinin işyerinde evlilik birliğinin kendisine yüklediği katkıda bulunma borcunu aşacak şekilde çalışması olduğunun tanık beyanları ile kanıtlandığını, tanıkların müvekkilinin hem ev hem de iş hayatında muris eşine destek olduğunu beyan ettiklerini, müvekkilinin karşılıksız olarak eşine işinde yardımcı olduğunu, ayrıca mülklerin kira getirisi olduğunun tanıklar tarafından belirtildiğini, mülklerin kira getirisi ile yeni mülk alınması ya da mülklerin iyileştirilmesinde değer artış payı kapsamında davacının hakkı bulunduğunu, müvekkilinin otoriter eşinin yanında ancak eşinin izin verdiği ölçüde çalıştığını belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davacının muris adına kayıtlı taşınmazlara ilişkin olarak çalışmasıyla katkıda bulunduğu iddiasıyla katkı payı alacağı ve değer artış payı alacağı talebinde bulunduğu, taşınmazların edinim tarihinde mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu, davacının murise ait ve mal ayrılığı rejiminin devamı sırasında edinilen taşınmazlara katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteyebilmesi için, mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddî veya hizmet değeriyle katkıda bulunmasının gerekeceği, çalışarak, düzenli ve sürekli gelire (maaş, gündelik, kar payı vs. gibi) sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça diğer eşin sahip olduğu mal varlığına yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerekmekle birlikte davacının çalışmasıyla yaptığı katkı iddiasını kanıtlayamadığı, Mahkemece aynı gerekçelerle yazılı biçimde karar verilmiş olmasında isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle; başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; müvekkilinin eşi ile 1981 yılında evlendiklerini, muris elin ilk evliliğinden dört çocuğu olduğu için müvekkilinin çalışmasına izin vermediğini, tarafların 1983 yılında ortak çocuklarının da olduğunu, müvekkilinin evlendiği günden itibaren beş çocuğa bakarak, evin işlerini yaparak ve kocasının serbest ofisinde de çalışarak aile bütçesine maddî olarak katkıda bulunduğunu, evde dört çocuğa bakan müvekkilinin çalışmasının mümkün olmadığını, ama emekli olan eşine iş hayatında maddî manevî destek verdiğini, muris eşin emekli olduğu 1982 yılından ölümüne kadar mali müşavirlik ve bilirkişilik ile iş hayatını devam ettirdiğini, müvekkilinin evlilik birliği içindeki birikime katkıda bulunduğunu, eşinin vefatı sonrası davalıların müvekkiline yalnızca miras payını almasına müsaade ettiklerini, huzurdaki davanın mal rejiminin tasfiyesine yönelik olduğunu, bu kapsamda bütün alacakların dikkate alınması gerektiğini, dosyada mevcut kayıtlara göre muris eşin evlilik birliği içinde 221.684,79 TL birikim yaptığının sabit olduğunu, murisin bankadaki parasının 1/2’sinin evlilik hukukundan kaynaklı olarak müvekkile ödenmesi gerekip geri kalanının miras hukukuna göre pay edilmesi gerektiğini, müvekkilinin muris eşinin işyerinde evlilik birliğinin kendisine yüklediği katkıda bulunma borcunu aşacak şekilde çalışması olduğunun tanık beyanları ile kanıtlandığını, tanıkların müvekkilinin hem ev hem de iş hayatında muris eşine destek olduğunu beyan ettiklerini, müvekkilinin karşılıksız olarak eşine işinde yardımcı olduğunu, ayrıca mülklerin kira getirisi olduğunun tanıklar tarafından belirtildiğini, mülklerin kira getirisi ile yeni mülk alınması ya da mülklerin iyileştirilmesinde değer artış payı kapsamında davacının hakkı bulunduğunu, müvekkilinin otoriter eşinin yanında ancak eşinin izin verdiği ölçüde çalıştığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, tasfiye konusu mallar ve katkının ispatı noktasında toplanmaktadır. Dava, değer artış payı ve katkı payı alacağı istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6 ncı maddesi, 179 uncu maddesi, 202 nci maddesi, 227 nci maddesi; 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin (743 sayılı Kanun) 170 inci maddesi, 186 ncı maddesinin birinci fıkrası, 189 uncu maddesi; 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (818 sayılı Kanun) 146 ncı maddesi, 544 üncü maddesi; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 646 ncı maddesi.

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen …, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle banka hesabı yönünden açılmış bir dava bulunmadığının anlaşılmasına göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,29.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.