Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi 2022/7052 E. 2023/4995 K. 31.10.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/7052
KARAR NO : 2023/4995
KARAR TARİHİ : 31.10.2023

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/601 E., 2022/702 K.
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bursa 3. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2017/182 E., 2021/776 K.

Taraflar arasındaki katkı payı alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, kararın her iki taraf vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince kararın kaldırılarak Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Gönderme kararı sonrasında yapılan yargılama sonucunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiştir.

Kararın davalı kadın vekili, davacı erkek vekili, davacı erkek tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı asıl, davalı kadın vekili, davacı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle incelemenin duruşmalı olarak yapılması davacı erkek vekili tarafından istenilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 31.10.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde temyiz eden davacı … ile vekili Av. … geldiler. Karşı taraf temyiz eden davalı … ve vekili gelmedi. Gelenin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen günde Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacı erkek dava dilekçesinde; evlilik birliği devam ederken 01.0012002 tarihinden önce 4121 ada 9 parsel sayılı villa, 4989 ada 40 parsel sayılı tarla ile 4347 ada 3 parsel sayılı dükkanın davalı adına alındığını, evlilik birliği devam ederken alınan taşınmazların tamamının kendi çalışması ve kazandığı paralarla alındığını, davalının ev hanımı olduğunu, herhangi bir gelirinin bulunmadığını, dükkan kirasını 2002 yılından beri davacının aldığını belirterek; mal rejiminin tasfiye edilerek taşınmazların edinilmesine ve bilahare iyileştirilmesine yapılan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000,00 TL katkının tasfiyenin sona ermesinden itibaren itibaren yürütülecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

2. Davacı erkek vekili 05.07.2017 tarihli dilekçesinde; müvekkiline miras kalan taşınmazlar satılarak tasfiye konusu taşınmazların satın alındığını, emekli ikramiyesinin villanın alımında kullanıldığını, yine müvekkili adına kayıtlı taşınmazları ve şirket hissesini satılarak tasfiye konusu taşınmazların satın alınmasında kullanıldığını beyan etmiştir.

4. Davacı erkek vekili 07.12.2017 tarihli dilekçesinde; talebinin 4121 ada 9 parsel sayılı villa yönünden 2.000,00 TL, 4989 ada 40 parsel sayılı tarla yönünden 1.000,00 TL, 4347 ada 3 parsel sayılı dükkan yönünden 2.000,00 TL olduğunu açıklamıştır.

5. Davacı erkek vekili 27.10.2021 tarihli dilekçesinde; müvekkilinin taşınmazlara katkısının % 100 olduğunu, ancak müvekkilinin katkı oranını % 80 olarak ıslah etmelerini istediğini, 27.05.2019 tarihli bilirkişi raporundaki değerler üzerinden alacak miktarını artırdıklarını belirterek; 4121 ada 9 parsel sayılı villa yönünden 340.000,00 TL, 4989 ada 40 parsel sayılı tarla yönünden 880.000,00 TL, 4347 ada 3 parsel sayılı dükkan yönünden 400.000,00 TL’ye yükselterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaysıyla toplam 1.620.000,00 TL alacağın faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; davacı vekili 12.11.2021 tarihli dilekçesinde alacağın tamamına dava tarihinden itibaren faizin hükmedilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı kadın süresinde cevap dilekçesi sunmamıştır.

Davalı kadın 17.11.2015 tarihli ön inceleme duruşmasında; ticaretle uğraştığını, davacının öğretmen olduğunu, davacının kendisi ve çocukları üzerine kayıtlı 15 tane arsa, üç tane kaba inşaat villa, Maksem’de daire, İnegöl Çarsı’daki dükkan, 1 kg altın ve diğer ziynetleri sattığını, bu paraları da kadınlarla yediğini, şimdi de bir kadınla yaşadığını, borç taptıklarını, kendisinden taşınmaz satılmasın istediklerini beyan etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
A. İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı
İlk Derece Mahkemesinin 06.10.2016 tarih ve 2015/516 Esas, 2016/938 Karar sayılı kararı ile, davacının 01.01.2002 tarihinden önce taraflar arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen ve davalı üzerine tescilli olan 4121 ada 9 parsel sayılı villa, 4347 ada 3 parsel sayılı dükkan, 4989 ada 40 parsel sayılı tarla vasıflı taşınmazların edinilmesine, bakım ve korunmasına % 50 oranında katkıda bulunmuş olabileceği, davacının dava tarihi itibariyle katkı payı alacığının 587.446,00 TL olduğu, ancak davacının dava konusu taşınmazlarla ilgili 5.000,00 TL talep ettiği, ayrıca ıslah talebinde bulunulmadığı, talep ile bağlı kalınarak karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle; davanın kabulüyle, fazlaya ilişkin alacakları saklı kalmak kaydı ile 5.000,00 TL katkı payı alacağının dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesinin Gönderme Kararı
1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı erkek vekili ve davalı kadın vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

2. Bölge Adliye Mahkemesinin 24.01.2017 tarih ve 2016/144 Esas, 2017/52 Karar sayılı kararı ile, İlk Derece Mahkemesince davacının hangi taşınmazdan ne kadar katkı payı talep ettiğinin netleştirilmediği, davacının dava dilekçesinde bildirdiği delillerin toplanmadığı, tarafların tasfiye konusu taşınmazların edinildiği tarihe kadar olan gelirlerinin araştırılmadan karar verildiği, davacının talep edebileceği katkı oranının tüm deliller toplandıktan sonra belirlenmesi gerektiğinden bu haliyle İlk Derece Mahkemesinin davanın esasıyla ilgili delilleri toplamadan ve değerlendirmeden karar verdiği gerekçesiyle; davalı vekilinin başvurusunun kabulüyle, diğer yönler incelenmeksizin İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, belirtilen eksikliklerin giderilerek yeniden karar verilmek üzere dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, davacı vekilinin başvurusunun bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmitir.

C. İlk Derece Mahkemesinin Son Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davacının öğretmen olduğu, öğretmenliği ara verdiği dönemde deri giyim işinde çalıştığı, devlet memuriyetine dönüp emekli olduğu, davalının gelen yazı cevap ve kayıtlarında ev hanımı olup 1999 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı aldığı, davaya konu taşınmazların 1989-1998 yıllarında edinildiği, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 4 üncü maddesi uyarınca hakkaniyetin ve fedakarlığın denkleştirilmesine ilişkin ilkeler gereği evlilik birliği boyunca toplam çalıştığı sürede dikkate alındığında mevcut dosyada davacının katkısı olduğu, davalının ev hanımı olup kocanın infak ve iaşesinden sorumluluğu bulunması, evlilik tarihinden taşınmazların elde edildiği tarihe kadar olan gelirleri de hesaplanmak suretiyle dinlenen yeminli tanık ifadelerinden davalının herhangi bir meslek ve sanata yönelik işi, dolayısıyla gelirinin olmadığı gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne kısmen reddine, 4347 ada 3 parsel sayılı dükkanın dava tarihi itibariyle değeri olan 425.000,00 TL ‘nin % 50’si olan 212.500,00 TL katkı payı alacağının 2.000,00 TL’sinin dava tarihinden, geriye kalanın ise ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine; 4989 ada 40 parsel sayılı tarlanın dava tarihi itibariyle değeri olan 1.100.000 TL’nin % 50’si 550.000,00 TL katkı payı alacağının 1.000,00 TL’sinin dava tarihinden, geriye kalanın ise ıslah tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine; 4121 ada 9 parsel sayılı villanın dava tarihi itibariyle değeri olan 500.000,00 TL’nin % 50’si olan 250.000,00 TL katkı payı alacağını 2.000,00 TL’sinin dava tarihinden, geriye kalan kısmının ise ıslah tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı kadın vekili ve davacı erkek vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
1.Davalı kadın vekili istinaf dilekçesinde; keşif sırasında hazır ettikleri tanığının dinlenmediğini, davacının kendi adına kayıtlı bir çok taşınmazı sattığına yönelik iddialarının araştırılmadığını, davacının halen kendi adına kayıtlı birçok taşınmazının bulunduğunu, bunların davaya etkisinin tartışılmadığını, eksik inceleme ve araştırmayla karar verildiğini; Mahkemenin müvekkilinin ev hanımı olduğu kabulünün doğru olmadığını, müvekkilinin Bağkur sigortalı olarak çalışıp emekli olduğunu, resmi belgeler bu hususun ispatı olduğunu, aksinin tanık beyanı ile kabul edilemeyeceğini; katkı payı oranının somut delile dayanmadığını, tahmini olduğunu, Mahkemenin katkı payı oranını neye göre belirlediğinin belli olmadığını; davacı babadan kalma taşınmazları sattığını iddia etmiş ise, davacı adına kayıtlı olan taşınmazların nasıl edindiğini ispatlayamadığını belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.

2.Davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde; Mahkemenin gerekçesinde davalının herhangi bir işten gelirinin olmadığına yönelik kabulü ile belirlenen katkı payı oranının çelişkili olduğunu; taşınmazların edinme tarihinde kadar tarafların çalışma süreleri ve kazançları dikkate alındığında müvekkilinin katkısının % 100 olduğunu, müvekkilinin çalışarak, kişisel malı niteliğindeki taşınmazları ve şirket hissesini satarak ve emekli ikramiyesi ile taşınmazların edinilmesine katkıda bulunduğunu, müvekkilinin memur olması nedeniyle iş yerini davalı eşi adına gösterdiğini ve davalının Bağkur kaydının bulunduğunu, davalının fiilen çalışmadığını, taşınmazların güncel değerlerindeki artış göz önünde bulundurulduğunda alacağın dava tarihindeki değerine göre % 50 oranına göre katkı payı alacağının belirlenmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, talepleri doğrultusunda % 80 katkı payı oranına göre belirlenecek katkı payı alacağının dava/ıslah tarihinden itibaren faizi ile tahsiline karar verilmesi gerektiğini belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.

3.Davacı asılın istinaf süresi içinde verdiği 26.01.2022 tarihli ek beyan dilekçesinde; Mahkeme kararında katkı payı ile katılma alacağının birbirine karıştığını, katkı payında faizin dava tarihinden başlayacağını, Mahkemece kısmen kabul kararı verilmiş ise de davanın kısmi dava olmadığını, belirsiz dava açıldığını, 2018 yılından bu yana keşif yapılmadığını, dava tarihindeki değerlerin 7-8 kat arttığını, katkı payı değerinin % 70 oranında azaldığını, % 50 payın hatalı olduğunu belirtmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, Mahkemece 12.12.2017 tarihli duruşmada taraf vekillerinin yeniden tanık dinletme taleplerinin reddine karar verildiği, Mahkemece ön inceleme duruşmasında taraflara delillerini bildirmeleri için kesin süre verildiği, davalı asıl verilen süre içerisinde vermiş olduğu cevap dilekçesinde davanın esası hakkında beyanda bulunduğu, ancak herhangi bir delil bildirmediği, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na (6100 sayılı Kanun) göre dilekçelerin teatisi aşamasında herhangi bir delil bildirmeyen tarafa ön inceleme duruşmasında delillerini bildirmesi için yeni süre verilmesine imkan bulunmadığı, o halde keşif sırasında tanığın dinlenilmediğine ve delillerin toplanmadığına yönelik davalının istinaf başvurusunun reddine karar verildiği; davalının takas ve mahsup savunmasının bulunmaması ve karşı dava da açılmaması nedeniyle davalının davacı adına kayıtlı taşınmazların satıldığı iddiası hakkında araştırma yapılmaması ve davacı adına kayıtlı taşınmazların davaya esasının tartışılmadığına yönelik istinaf başvurusunun reddine karar verildiği; davacının devlet memuru olması dolayısıyla evlilik birliği içinde sabit ve sürekli bir gelirinin bulunduğu, devlet memurluğundan ayrıldığı dönemde şirkette pay sahibi olduğu, bir dönem deri işinde vergiye tabi olarak çalıştığı, yeniden devlet memurluğuna dönüp bir süre çalıştıktan sonra emekli olduğu, davacı tanıklarının da tasfiyeye konu taşınmazların edinilmesinde davacının parasal katkı sağladığına yönelik beyanda bulundukları, bu halde davacının açtığı davanın ispatlandığı anlaşıldığından davanın ispatlanamadığına yönelik davalının istinaf başvurusunun reddine karar verildiği; tasfiyeye konu taşınmazlarla ilgili keşfin icra edildiği, alanında uzman bilirkişilere değerlerinin tespit ettirildiği, davacı asılın 05.04.2016 tarihli (2) nolu celsede rapor konusunda takdiri Mahkemeye bıraktığını belirtmekle birlikte aleyhe olan hususları kabul etmediğini beyan ettiğinden usuli kazanılmış hakkın oluşmadığı; evlilik tarihinden tasfiye konusu taşınmazların edinildikleri tarihe kadar tarafların gelirlerine ilişkin dosyada net ve somut veri bulunmadığı, davalının Bağkur’a kayıtlı işlerinin olması, davacının öğretmen olması, bir dönem serbest olarak çalıştığını gösteren belgeler bulunması dikkate alındığında tarafların sosyal konumlarına, gelirlerinden yapabilecekleri kişisel harcamalara, kocanın evi geçindirme yükümlülüğü ile hakkaniyet ve fedakarlığın denkleştirilmesi ilkelerine göre tasfiye konusu taşınmazların edinilmesinde tarafların % 50 oranında katkıda bulunmuş olduklarının kabulüne yönelik bilirkişi raporu doğrultusunda hüküm kurulduğundan, katkı oranının nasıl tespit edildiğinin belli olmadığına yönelik davalının ve katkı oranının %100 olduğuna yönelik davacının istinaf başvurusunun reddine karar verildiği; Mahkemenin gerekçede davalının herhangi bir işi ve gelirinin olmadığına yönelik tespiti ve yine kadının gelir sahibi olmadığı kabul edildikten sonra katkının % 50 oranında olduğunun kabul edilmesinin sonuca etkili görülmediği; davanın katkı payı alacağı olması nedeniyle taşınmazların dava tarihindeki belirlenen değerleri üzerinden hesaplama yapılmasında isabetsizlik bulunmadığından bu husustaki davacının istinaf başvurusunun reddine karar verildiği; davacı vekilinin istinaf dilekçesinde talep ettikleri miktarlar yönünden ıslah ile artırdıkları miktarın ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle hükmedilmesini talep ettiği anlaışılmakla, davacı asılın faizin işletilme tarihine yönelik istinaf başvurusunun reddine karar verildiği gerekçesiyle; tarafların başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı asıl, davacı erkek vekili ve davalı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı asıl temyiz dilekçesinde; taşınmazların % 100 katkısı ile edinildiğini, taşınmazların edinilmesi için kişisel mallarının satıldığını, çalışarak elde ettiği paraların kullanıldığını, katkı payı oranının usulüne uygun belirlenmediğini, eksik araştırma ile karar verildiğini, taşınmazların değerinin arttığını, % 50 katkı payı oranına göre alacağın hesaplanmasının mağduriyetine eden olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

2.Davacı erkek vekili temyiz dilekçesinde; alacak hesaplanırken taşınmazların güncel değerinin dikkate alınmamasının hatalı olduğunu, davanın müvekkili tarafından vekilsiz olarak açıldığını, dava dilekçesine belirsiz alacak davası olarak belirtilmediğini, ancak yargılamanın her aşamasında davanın belirsiz alacak davası olduğunu belirtiklerini, Mahkemenin gerekçesinde davalının herhangi bir işten gelirinin olmadığına yönelik kabulü ile belirlenen katkı payı oranının çelişkili olduğunu; taşınmazların edinme tarihinde kadar tarafların çalışma süreleri ve kazançları dikkate alındığında müvekkilinin katkısının % 100 olduğunu, müvekkilinin çalışarak, kişisel malı niteliğindeki taşınmazları ve şirket hissesini satarak ve emekli ikramiyesi ile taşınmazların edinilmesine katkıda bulunduğunu, müvekkilinin memur olması nedeniyle iş yerini davalı eşi adına gösterdiğini ve davalının Bağkur kaydının bulunduğunu, davalının fiilen çalışmadığını, taşınmazların güncel değerlerindeki artış göz önünde bulundurulduğunda alacağın dava tarihindeki değerine göre % 50 oranına göre katkı payı alacağının belirlenmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, talepleri doğrultusunda % 80 katkı payı oranına göre belirlenecek katkı payı alacağının tahsiline karar verilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

3.Davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde; keşif sırasında hazır ettikleri tanığının dinlenmediğini, davacının kendi adına kayıtlı bir çok taşınmazı sattığına yönelik iddialarının araştırılmadığını, davacının halen kendi adına kayıtlı birçok taşınmazının bulunduğunu, bunların davaya etkisinin tartışılmadığını, eksik inceleme ve araştırmayla karar verildiğini; Mahkemenin müvekkilinin ev hanımı olduğu kabulünün doğru olmadığını, müvekkilinin Bağkur sigortalı olarak çalışıp emekli olduğunu, resmi belgeler bu hususun ispatı olduğunu, aksinin tanık beyanı ile kabul edilemeyeceğini; katkı payı oranının somut delile dayanmadığını, tahmini olduğunu, Mahkemenin katkı payı oranını neye göre belirlediğinin belli olmadığını; davacı babadan kalma taşınmazları sattığını iddia etmiş ise, davacı adına kayıtlı olan taşınmazların nasıl edindiğini ispatlayamadığını belirterek bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davanın niteliği, katkı payı oranı ve ispatı, katkı payı alacağının hesabımda mal varlığının hangi değerinin esas alınacağı, faizin başlangıcı noktasında toplanmaktadır. Dava, katkı payı alacağı istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Kanun’un 26 ncı maddesi, 31 inci maddesi, 33 üncü maddesi, 107 nci maddesi, 190 ıncı maddesi,369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 4 üncü maddesi, 6 ncı maddesi, 179 uncu maddesi, 202 nci maddesi, 219 uncu maddesi, 220 nci maddesii; 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin (743 sayılı Kanun) 152 nci maddesi, 153 üncü maddesi, 170 inci maddesi, 186 ncı maddesinin birinci fıkrası, 189 uncu maddesi; 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (818 sayılı Kanun) 146 ncı maddesi, 544 üncü maddesi; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 50 ve 51 inci maddesi, 646 ncı maddesi.

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen …, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı erkek, davacı erkek vekili ve davalı kadın vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Adli yardımdan yararlanması sebebiyle başlangıçta alınmamış olan aşağıda yazılı karar ve ilam harcı ile temyiz başvuru harcının davacıya yükletilmesine,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden davalıya yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,31.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.