YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/6158
KARAR NO : 2022/6528
KARAR TARİHİ : 30.06.2022
MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Babalık
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, anne tarafından çocuk adına velayeten babalığın hükmen tespiti istemi ile kendi adına Türk Medeni Kanunu’nun 304. maddesinde sayılan mali haklarına ilişkindir. Davacı anne çocuğu …’e velayeten, davalının küçüğün babası olduğunu ileri sürerek babalığın tespitine, ortak çocuk yararına nafakaya hükmedilmesine, kendi adına ise doğum giderlerinin ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, Adli Tıp Kurumu raporu ile sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davalının küçüğün babası olduğunun tespitine ortak çocuk yararına aylık 500 TL nafakaya ve 15.000 TL doğum ve diğer giderler için maddi tazminata hükmedilmiştir. Bu karara karşı davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi yapan bölge adliye mahkemesince anne tarafından açılan babalık davasının ve mali haklara ilişkin talebinin TMK’nın 303/1 maddesinde düzenlenen bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Türk Medeni Kanunu’nun 303. maddesine göre, babalık davası, çocuğun doğumundan önce veya sonra açılabilir. Ananın dava hakkı, doğumdan başlayarak bir yıl geçmekle düşer. Çocuğa doğumdan sonra kayyım atanmışsa, çocuk hakkındaki bir yıllık süre, atamanın kayyıma tebliği tarihinde; hiç kayyım atanmamışsa, çocuğun ergin olduğu tarihte işlemeye başlar. Çocuk ile başka bir erkek arasında soybağı ilişkisi varsa, bir yıllık süre bu ilişkinin ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlar. Bir yıllık süre geçtikten sonra gecikmeyi haklı kılan sebepler varsa, sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açılabilir. Bu hükmün ikinci fıkrasında yer alan “Çocuğa doğumdan sonra kayyım atanmışsa, çocuk hakkındaki bir yıllık süre, atamanın kayyıma tebliği tarihinde, hiç kayyım atanmamışsa çocuğun ergin olduğu tarihte işlemeye başlar” hükmü, Anayasa Mahkemesi’nin 27.10.2011 tarihli ve 2010/71 Esas, 2011/143 Karar sayılı kararıyla; aynı maddenin dördüncü fıkrasında yer alan “Bir yıllık süre geçtikten sonra gecikmeyi haklı kılan sebepler varsa, sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açılabilir” hükmü ise, Anayasa Mahkemesinin 15.03.2012 tarihli ve 2011/116 Esas, 2012/39 Karar sayılı kararıyla çocuk yönünden iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarından sonra, çocuk tarafından veya çocuk adına açılan babalık davalarında artık herhangi bir hak düşürücü süre söz konusu değildir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 337. maddesinde, ana baba arasında evlilik birliğinin bulunmaması halinde velayetin anaya ait olacağı; 426/2. maddesinde ise yasal temsilci ile küçüğün menfaati çatıştığında küçüğe kayyım atanacağı; 301. maddesinde de, babalık davasının, Cumhuriyet Savcısı ile Hazineye, dava ana tarafından açıldığında kayyıma, kayyım tarafından açılmış ise anaya ihbar edileceği hükme bağlanmıştır.
Türk Medeni Kanunu’nun 304. maddesinde babalık davasına bağlı olarak annenin mali hakları düzenlenmiştir. Anne, babalık davası ile birlikte veya ayrı ayrı olarak baba veya mirasçılarından anılan maddede sayılan mali haklarını isteyebilir. Türk Medeni Kanunu’nda, annenin 304. maddesindeki mali hakların ne zaman istenebileceğine ilişkin bir süre şartı öngörülmemiştir.
Somut olayda, dava dilekçesinin içeriğinden davanın anne tarafından çocuk adına velayeten açıldığı anlaşılmaktadır. O halde istinaf incelemesi yapan bölge adliye mahkemesince, babalığın tespiti davasında çocuk adına açılan davalarda hak düşürücü sürenin olmadığı, davacı tarafından babalık davası ile ile birlikte talep edilen mali haklara ilişkin herhangi bir hak düşürücü sürenin ise Kanun’da düzenlenmediği ve yasal temsilci ile çocuk arasında çıkar çatışması olduğu durumlarda çocuğa kayyım atanarak taraf teşkilinin sağlanması gerektiği hususları bir bütün olarak değerlendirilmek suretiyle istinaf incelemesi yapılması gerekirken davanın hak düşürücü süre geçtiğinden bahisle reddine karar verilmesi doğru görülmemiş kararın bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeple bölge adliye mahkemesi kararının BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oy birliğiyle karar verildi. 30.06.2022 (Per.)