Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi 2022/4706 E. 2023/3545 K. 04.07.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/4706
KARAR NO : 2023/3545
KARAR TARİHİ : 04.07.2023

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : … 7. Aile Mahkemesi

Taraflar arasındaki katkı payı alacağı, aile konutu şerhi konulması ve aile konutu üzerinde mülkiyet-intifa ve oturma hakkı tanınması davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne, tespitine ve tefrikine karar verilmiştir.

Kararın davalı … ve arkadaşları vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı … ve arkadaşları vekili tarafından temyiz edilmekle; esinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda;

Davalı … ve arkadaşları vekilinin katkı payı alacağı yönünden temyiz dilekçesinin incelemesinde;

Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.

Dosya içeriğine göre, davacının dava dilekçesinde 500,00 TL katkı payı alacağın tahsili talep ettiği, Mahkemece davacının 99.000,00 TL katkı payı alacağının olduğunun tespiti ile taleple bağlı kalınarak 500,00 TL alacağın davalılardan tahsiline karar verildiği, davalılar aleyhine tespit edilen ve temyize konu edilen toplam miktar 99.000,00 TL olup Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 107.090,00 TL’nin altında kaldığı anlaşılmakla; davalılar vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.

Davalı … ve arkadaşları vekilinin aile konutu şerhi konulması ve mülkiyet hakkı tanınması talebine yönelik gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı kadın vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile eşi muris…n 1971 yılında evlendiklerini, 1994 yılından 27.08.2016 tarihine kadar 11040 ada 17 parsel sayılı taşınmazda evlilik birlikteliğini sürdürdüklerini, halen de bekar oğlu… ile müvekkilinin bu evde yaşadığını, müvekkilinin murisle evlendiğini murisin o zaman işsiz olduğunu, murisin 1974 yılında DSİ’de işçi olarak işe başladığını, daha sonra 8 dönüm portakal bahçesine taşındıklarını, kira parası karşılığında müvekkilinin bahçede bekçilik yaparak bahçenin bakımı ile sebze yetiştirip satarak para kazandığını, 1993 yılında murise ev sahibi olalım diye ısrar ettiğini, bahçe gelirinden, ev harcamalarından arttırdığı birikimlerini ve iki adet … burması bileziğini murise vererek birlikte arsa aldıklarını, temel atıp duvarlarını diktiklerini, bir yıl sonra kapı pencere takıldığını, inşaat henüz tamamlanmadan kendi mülklerine taşındıklarını, alzheimer olan kayınbabasına müvekkilinin baktığını, sosyal hizmetlerden aldığı bakıcı maaşı ile evin mutfak dolaplarını ve banyosu vs. eksiklerini yaptırdığını, 27.08.2016 tarihinde eşinin ansızın rahatsızlanıp akciğer kanserinden vefat ettiğini, muristen olma üç çocuğunun ortaklığın satış yoluyla giderilmesi için dava açtıklarını, aile konutunda arsanın alınmasında, evin yapılmasında müvekkilinin katkısının en az % 60-70 civarında olduğunu belirterek; müvekkilinin katkı payı alacağının hesaplanarak ve 11040 ada 17 parsel sayılı aile konutu ile ilgili mülkiyetinin miras payına mahsuben, yetmez ise bedel eklenmek suretiyle müvekkil adına tescilini, bunun mümkün olmaması halinde tapu kaydına aile konutu şerhi düşülmesini, müvekkili lehine intifa veya oturma hakkı tesis edilmesini; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 225 inci maddesi uyarınca müvekkilinin miras ve paylaşmadan doğan hakkına mahsup edilmek ve yetmezse bir bedel eklenmek suretiyle müvekkiline mülkiyet hakkı tanınmasını, bunun mümkün olmaması halinde intifa veya oturma hakkı tanınmasını, konutun aile konutu olduğunun tespitini, fazlaya ilişkin sair hakların saklı tutulmasını talep etmiş; davacı vekili 22.10.2019 tarihli dilekçesinde 1.000,00 TL dava değerinin 500,00 TL’sinin katkı payı alacağına, 500,00 TL’sinin de mülkiyet hakkı tanınması taleplerine ilişkin olduğunu açıklamıştır.

II. CEVAP
1. Davalı …,… ve Mehmet cevap dilekçelerinde; davayı kabul ettiklerini beyan etmişlerdir.

2. Davalılar ….. ve … vekili cevap dilekçesinde; müvekkillerinin babasının 1992 yılında emekli olduğunu, murise ait İslahiye’de tarlalar bulunduğunu, dava konusu taşınmazın murisin emekli ikramiyesi ile alındığını, müvekkillerden… ve…in küçük yaşta çalışmaya başladığını, aile bütçesine katkı sağladıklarını, davacının iddia ettiği ziynetlerin müvekkillerinin çalışması ile alındığını, davacının katkısının olmadığını, evliliğin ölümle sona erdiğinden aile konutu şerhi konulamayacağını, davacıya murisin vefatı nedeniyle maaş bağlandığını, İslahiye’deki tarlalardan da gelir elde ettiğini, mülkiyet, intifa ve oturma hakkı istemesinde hukuki yararının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davacı ile muris eşinin 25.12.1971 tarihinde evlendikleri, arsa vasfındaki taşınmazın tarafların mal ayrılığına tabi oldukları dönemde 30.07.1993 tarihinde satış sebebiyle muris adına tescil edildiği, üzerine yapılan evin ise yine tarafların mal ayrılığı rejimi döneminde tamamlandığı, mal ayrılığı döneminde katkının mutlaka para ya da para ile ölçülebilen bir değerle yapılmasının gerektiği, murisin 14.01.1993 tarihinde emekli olduğu, 156.353,00 TL kıdem tazminatı aldığı, murisin emekli olduğu tarih ile dava konu arsanın alınığı tarih arasındaki sürenin kısalığı göz önüne alındığında Yargıtay’ın yerleşik ihtiyaçlarına göre, kıdem tazminatının dava konusu arsanın alımında ve üzerine ev yapımında kullanıldığının kabulünün gerekeceği, mal ayrılığı döneminde erkeğin bakım yükümlülüğünün bulunduğu, davacının gelirinin tespitinin mümkün olmadığı, ancak 2 adet … burması bilezik ile taşınmazın edimine katkı sağladığı, tarafların mali durumu, kişisel ihtiyaçları göz önünde bulundurulmak suretiyle taşınmazın dava tarihindeki rayiç değeri üzerinden hakkaniyet ve fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi gereğince takdiren davacı yararına uygun bir tazminata hükmedilmesinin gerektiği ve davacının taşınmaza takdiren % 30 katkıda bulunduğu kanaatine varılarak taşınmazın dava tarihindeki değeri olan 330.000 TL’nin % 30 u olan 99.000,00 TL katkı payı alacağı bulunduğu, davacının fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuğu göz önüne alınarak talepten fazlaya hükmedilemeyeceği; dinlenen tanık beyanlarına göre taşınmazın muris sağken aile konutu olarak kullanıldığının sabit olduğu; davacı vekilinin 4721 sayılı Kanun’un 255 inci maddesi uyarınca, katkı payının miras payına mahsuben yetmezse bedel eklenmek sureti ile müvekkili adına tescili talebinin, bu hükmün paylaşmalı mal ayrılığı rejiminde uygulanması nedeniyle sağ kalan eşin katılma alacağı ve/veya değer artış payı alacağı yoksa ancak miras hakkına mahsuben 4721 sayılı Kanun’un 652 nci maddesinden yararlanabileceği, davacının katılma alacağı talebinin bulunmadığı gözetildiğinde aile konutunun sağ kalan eşe özgülenmesi dair davada Sulh Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu gerekçesiyle; katkı payı alacağı yönünden, davacının dava konusu taşınmaza 99.000,00 TL katkıda bulunduğunun tespitiyle, talepten fazlaya hükmedilemeyeceğinden 500,00 TL katkı payı alacağının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini; dava konusu taşınmazın muris sağken aile konutu olarak kullanıldığının tespitine; davacının 4721 sayılı Kanun’un 255 inci maddesi uyarınca katkı payının miras payına mahsuben yetmezse bedel eklenmek sureti ile müvekkili adına tescili talebinin görevsizlik kararı verilmek üzere iş bu davadan tefriki ile ayrı bir esasa kaydına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı … ve arkadaşları vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davalı … ve arkadaşları vekili istinaf dilekçesinde; taşınmazın 1993 yılında murisin emekli ikramiyesi ile satın alındığını, murisin kişisel malı olduğunu, davacının ev hanımı olup hiçbir gelirinin olmadığını, katkısının olmadığını, davacının katkı payı alacağı oluşmadığından mülkiyet hakkı talebinde bulunamayacağını, tescil talebinin reddi gerektiğini, kararın hakkaniyete, usul ve hukuka aykırı olduğunu, evliliğin ölüm nedeniyle sona erdiğinden tapu kaydına aile konutu şerhi düşülmesinin de mümkün olmadığını, işbu talebin de reddine karar verilmesi gerektiğini, davacıya murisin vefatı nedeniyle maaş bağlandığını, bunun dışında muristen kalan tarlalardan da geliri olduğunu, davacının kötüniyetli olduğunu, aile konutu tespiti, mülkiyet, intifa veya oturma hakkı isteminde hukuki yarar bulunmadığını belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, her ne kadar İlk Derece Mahkemesi tarafından davacının dava konusu taşınmazın alımına % 30 oranında katkıda bulunduğu kabul edilerek hakkaniyet ve fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi gereği belirli bir miktar tazminata hükmedilmesi doğru ise de, davacı ile muris arasındaki mal rejiminin ölümle birlikte sona erdiği, dolayısıyla davacı da dahil olmak üzere tüm mirasçıların katkı payı alacağından birlikte sorumlu oldukları, davacının katkı payı alacağından sorumlu olduğu kısmın çıkartılmadan ve her bir mirasçının ödemekle yükümlü olduğu miktar belirtilmeden katkı payı alacağının davacı dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi hatalı ise de, bir kısım davalılar vekili tarafından bu konuda açıkça istinaf bulunmadığından hataya değinilmesinin gerektiği, bunun dışında İlk Derece Mahkemesi tarafından davacı kadının bileziklerini bozdurmak ve portakal bahçesinde çalışmak suretiyle dava konusu taşınmazın alımına katkıda bulunduğu değerlendirilmesinin doğru olduğu gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı … ve arkadaşları vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı … ve arkadaşları vekili temyiz dilekçesinde; Bölge Adliye Mahkemesinin İlk Derece Mahkemesi kararını hem maddî hem hukuki yönden incelemesi gerektiğini, kamu düzenine aykırılık halinde taraflarca belirtilen istinaf sebepleriyle bağlı olmaksızın resen inceleme yapılabileceğini, katkı payı alacağına ilişkin paylaşmanın tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği bir konu olmadığını, İlk Derece Mahkemesinin hatasını sabit bulmasına ve tarafları hatalı bir hükümle bağlıyacak olmasına rağmen bu konuda hüküm kurmayarak istinaf başvurusunu reddetmesi hukuka aykırı olduğunu, kaldı ki hatalı olan kısım kamu düzenine ilişkin olduğunu ve resen göz önünde bulundurması gerektiğini; davacının dava dilekçesindeki iddialarının gerçek dışı olduğunu, müvekkillerinin babasının DSİ’den 1992 yılında emekli olduğunu, İslahiye’de dedelerinin tarlaları olduğunu, taşınmazın müvekkillerinin babasının emekli ikramiyesi ile edinildiğini, müvekkillerden… ve…in küçük yaşlardan itibaren çalışmaya başlayarak evlenene ve hatta bugünlere kadar aile bütçesine katkı sağladığını, davacının iddia ettiği ziynetlerin müvekkili…’ın küçük yaşlardan itibaren çalışması sonucu kazandığı paralar sonucu alındığını, davacının 6 çocuk, murisin 2 kız kardeşi ve anne babasına bakıp buna ilave bahçecilik yapıp bu ürünleri satıp birikim yapmış olmasının gerçek dışı olduğu kadar hayatın doğal akışına da aykırı olduğunu, davacı tanıklarının da murisin emekli parası ile evi yaptırtığını, davacının ev hanımı olduğunu açık ve net beyan ettiklerini, taşınmazın müvekkillerin babasının kendi çalışması sonucu emekli ikramiyesi ile edinildiğinden kişisel malı olduğunu, davacının ev hanımı olması ve hiçbir gelirinin olmaması nedeniyle katkı payı alacağı olmadığını, mal ayrılığının geçerli olduğu tarihte edinilmiş olan taşınmaz üzerinde davacı eş lehine katılma alacağı oluşmadığınından mülkiyet hakkı talebinin bulunmayacağını, tescil talebinin reddi gerektiğini, yargılama aşamasında dosyada mevcut bilirkişi raporları doğrultusunda davaya karşı beyanlarımızı doğrular yönde rapor geldiğini, Mahkemece hatalı hüküm verildiğini, hükmün hakkaniyete, usule ve hukuka aykırı olduğunu, hükmün gerekçesinin açıklamasının yapılmadığı kısmında da davanın temelinin reddi gerektirir nitelik, hal ve şartları taşıdığı net bir şekilde belirtilmiş ise de bütün somut gerçeklere ve delilllere aykırı olarak hüküm kurulduğunu, evlilik sona erdiğinden tapu kaydına aile konutu şerhi düşülmesinin de mümkün olmadığını, davacıya murisin vefatı nedeniyle maaş bağlandığını, bunun dışında muristen kalan tarlalardan da geliri olduğunu, davacının kötüniyetli olduğunu, aile konutu tespiti, mülkiyet, intifa veya oturma hakkı isteminde hukuki yarar bulunmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, tapuya aile konutu şerhi konulup konulamayacağı, aile konutu üzerinde mülkiyet, intifa veya oturma hakkı isteminin hukuken mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Dava, aile konutu şerhi konulması ve aile konutu üzerinde mülkiyet-intifa ve oturma hakkı tanınması istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı maddesi, 362 nci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 382 nci maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinin 10 uncu alt bendi; 743 sayılı Kanun’un 152 nci maddesi, 153 üncü maddesi, 170 inci maddesi, 186 ncı maddesinin birinci fıkrası, 189 uncu maddesi, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (818 sayılı Kanun) 146 ncı maddesi, 544 üncü maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 52 inci maddesi, 646 ncı maddesi; 4721 sayılı Kanun’un 2 inci maddesi, 4 üncü maddesi, 6 ncı maddesi, 240 ıncı maddesi, 255 inci maddesi, 652 inci maddesi.

3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere, delillerin takdirinde hata görülmemesine ve özellikle Mahkemece sadece taşınmazın muris sağken aile konutu olarak kullanıldığının tespitine karar verildiğinin, tapuda şerh konulmasına yönelik bir karar olmadığının, tescil talebi yönünden de tefrik kararı verildiğinin anlaşılmasına göre usul ve kanuna uygun olup davalılar vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı … ve arkadaşları vekilinin katkı payı alacağı davası yönünden temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,

2. Davalı … ve arkadaşları vekilinin aile konutu şerhi konulması ve mülkiyet hakkı tanınması davası yönünden temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

04.07.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.