Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi 2022/4510 E. 2022/5381 K. 06.06.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/4510
KARAR NO : 2022/5381
KARAR TARİHİ : 06.06.2022

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Kayyım Atanması

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı … tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, 3561 Sayılı Kanun’a dayalı olarak açılan kayyım atanması isteğine ilişkindir.
3561 Sayılı Mal Memurlarının Kayyım Tayin Edilmesine Dair Kanun’un amacı, birinci maddesinde, bir kimsenin uzun süreden beridir bulunamaması veya oturduğu yerin bilinememesi nedeniyle mal varlıkları üzerinde Hazine menfaatinin korunmasını sağlamak üzere, mahallin en büyük mal memurunun kayyım olarak atanmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemek olarak tarif edilmiş; 2/4 maddesinde ise, kayyımlıkla ilgili işlemlerin her türlü vergi, resim, harç, katkı payı gibi mali yükümlülüklerden müstesna olduğu hükme bağlanmıştır.
3561 Sayılı Kanun’un 24.07.2008 tarih ve 5793 Sayılı 22. md. Kanunla değişiklikten önce bu hüküm “Kayyım tayin edilen mal memurunun 492 sayılı Harçlar Kanununun 1 ve 3 sayılı tarifelerine göre bütün işlemleri hakkında aynı kanunun 13.maddesinin (j) bendi hükmü uygulanır” şeklinde olduğundan 5793 sayılı Kanun’la gerçekleşen 24.07.2008 tarihli değişikliğe kadar 3561 Sayılı Kanun gereğince kayyım atanması için Hazine tarafından açılan davalarda dava harcı (yargı harcı) alınmıyordu. Oysa, 5793 Sayılı Kanun’la değişik 3561 sayılı Kanun’un 2. maddesinde yargı harcından muafiyetle ilgili hükme yer verilmemiş, yerine kayyımlıkla ilgili işlemlerin her türlü vergi, resim, harç, katkı payı gibi mali yükümlülüklerden müstesnadır düzenlemesiyle yetinilmiştir.
23.12.1976 tarih ve 1976/7-6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere harç, adli ve idari hizmetlerde ve bu hizmetlerin gerektirdiği masrafları karşılamak mülahazasıyla gerçek ve tüzel kişilerden hazinece alınan bir paradır. Buna göre, bir hizmetin harç konusu olabilmesi için kişilerin bir kamu kurumundan yararlanmaları, kişilere kamu eliyle özel bir yarar sağlanması ve kamu idaresinin kişilerin özel bir işiyle uğraşması gerekmektedir.
Bir kamu hizmetinden dolayı harç alınabilmesi, bu hizmetin kanunla belirlenmesine ve bu hususla ilgili harç alınmasına ilişkin düzenlemelerin de kanunda yer almasına bağlıdır.
Nitekim T.C. Anayasası’nın 73. maddesinde “Vergi, resim, harç vb. mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır” hükmü öngörülmüştür.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.04.2017 tarihli 2017/1-1201 Esas ve 2017/716 Karar sayılı içtihadında açıklandığı üzere; yargı harcı devletin mahkemeler aracılığıyla yaptığı hizmete ondan yararlananların katkısıdır. Kanunla açıkça yargı harçlarından muaf olduğu veya işleminin müstesna olduğuna ilişkin düzenleme yapılmamış olan herkes, bu harçları ödemekle yükümlüdür.
3561 Sayılı Kanun’un 2/4. maddesinde kayyımlıkla ilgili işlemler, her türlü vergi, resim, harç, katkı payı gibi mali yükümlülüklerden müstesnadır hükmüne yer verilmiş ise de, burada yargı harçlarından bağışıklığa ilişkin özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Hal böyle olunca Kanunda kayyımlıkla ilgili işlemlerin parasal yükümlülüklerden bağışık olduğu belirtilmiş ise de açıkça yer verilmeyen yargı harcının bu bağışıklık içerisinde olduğunun kabulüne imkan yoktur.
Dosya kapsamından, eldeki dava açılırken başvurma harcı ile peşin maktu harcın yatırılmadığı, mahkemece bu harçların daha sonra ikmal edilmesine ilişkin bir ara kararı da verilmediği gibi, tahsile ilişkin bir bilgi ve belgenin olmadığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki vakıalar karşısında; 3561 Sayılı Kanun uyarınca hazine vekilinin mülkiyeti hazineye ait olmayan dava konusu taşınmazda, hazinenin hak ve menfaatlerinin korunması yanında nerede ve kim oldukları tespit edilemeyen gerçek kişi maliklerin hak ve menfaatlerinin de korunması sonucunu doğuracak şekilde mahallin en büyük mal memurunun yönetim kayyımı atanması için açtığı davada yargı harçlarını ödeme yükümü altında olduğu anlaşıldığına göre, başvurma harcıyla maktu peşin harç ödenmedikçe, eldeki davaya devam etme imkanı bulunmamaktadır. Mahkemece, her ne kadar dava, bozma üzerine ise de, harç alınmadan yargılamaya devam edilemeyeceğinden, bu husus gözetilmeksizin, dava açılırken usulünce yargı harcı yatırılmadan yargılamaya devamla davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, HUMK’un 440/III-3. bendi gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, oy çokluğuyla karar verildi. 06.06.2022 (Pzt.)

KARŞI OY YAZISI

Dava, Maliye Bakanlığı tarafından hasımsız açılmış olup, 3561 sayılı Kanun gereğince uzun süreden beri maliki bulunamayan, bilinemeyen Karşıyaka mah. 250 ada 20 parsele yönetim kayyımı atanması istemine ilişkindir.
3561 sayılı kanunun 1. maddesinde kanunun amacı, bir kimsenin uzun bir süreden beri bulunamaması veya oturduğu yerin bilinememesi nedeniyle mal varlıkları üzerinde Hazine menfaatinin korunmasını sağlamak üzere, mahallin en büyük mal memurunun kayyım olarak atanması, yetkileri, devri, kayyımlık mallarının yönetimi ve giderleri, kayyım ve görevli personele ödenecek ücretler ile diğer hususlara ilişkin usûl ve esasları düzenlemek olarak gösterilmiştir. Aynı kanun’un 2/4 maddesinde de kayyımlıkla ilgili işlemlerin her türlü vergi, resim, harç, katkı payı gibi mali yükümlülüklerden müstesna olduğu düzenlenmiştir.

492 sayılı Harçlar Kanun’un 2/1 maddesine göre, yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanlar (dava açılması,…) yargı harçlarına tabiidir. Kanun’un 13. maddesinde harçtan müstesna işlemler, 14. maddesinde ise harçtan muaf olan kişiler sayılmıştır. 13. maddenin (j) bendine göre hazine, Kanun’un (1) ve (3) sayılı tarifelere giren bütün işlemlerinde harçtan muaftır. Yine Kanun’un 123. maddesine göre de özel kanunlarda harçtan muaf tutulan kişilerle, istisna edilen işlemlerden harç alınmaz. 492 sayılı Harçlar kanununa göre, kural olarak dava açılması yargı harcına tabidir. Davacıdan yargı harcı alınmaması için ya aynı Kanun’un 13-14. maddelerine göre harçtan müstesna veya muaf olması ya da özel yasalarda harçtan muaf tutulmuş olması gerekir.
Somut olayda, davacı …’dır ve 492 sayılı yasa’nın 13. maddesi gereğince harçtan müstesnadır. Davada uygulanacak olan 3561 sayılı Kanun ve bu kanuna dayalı olarak çıkarılan yönetmelikte harçla ilgili tek hüküm Kanun’un 2/4 maddesindeki hüküm olup, buna göre de kayyımlıkla ilgili işlemler harçtan müstesnadır. Hazine’nin yargı harcından müstesna olduğu 492 sayılı Kanun’da, bunun dışındaki işlemlerinde harçtan muaf olduğu ise 3561 sayılı Kanun’da gösterilmiştir. Bu durumda, 492 sayılı Kanun’un 13. maddesine göre hazinenin açacağı veya aleyhine açılacak davalarda, davanın kimin yararına olduğu hususunda hiç bir ayrım yapılmadan (kaldı ki 3561 sayılı Kanun’un 1. maddesinde amacın hazine menfaatinin korunması olduğu açıkça belirtilmiş olup, hazine menfaati olmadığı, hallerde dava reddedilmektedir.) dava harcından müstesna kılınması; 3561 sayılı Kanun’da ise dava harcına ek olarak kayyımın tüm işlemlerinin harçtan müstesna kılınmış olması ve açılan bu dava nedeniyle harç alınacağına dair hiç bir yasal düzenleme bulunmaması nedenleriyle, sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyoruz.