Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi 2022/10827 E. 2023/1752 K. 11.04.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/10827
KARAR NO : 2023/1752
KARAR TARİHİ : 11.04.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/3026 E., 2022/3182 K.
DAVA TARİHİ : 13.10.2017
HÜKÜM/KARAR : İstinaf başvurusunun kısmen kabulü
İLK DERECE MAHKEMESİ : Araklı Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
SAYISI : 2021/117 E., 2022/195 K.

Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince boşanma davasının kısmen kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer’îlerine karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince tarafların istinaf başvurusunun kısmen esastan reddi ve kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün kısmen kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
1.Davacı erkek dava dilekçesinde özetle; davalı kadının işe girdikten sonra tavırlarının değiştiğini, birlik görevlerini ihmal ettiğini, ilgisiz davrandığını, evi otel olarak kullandığını, kazandığı parayı eve harcamadığını, bronşit hastası olan müvekkilinin hastalığı sırasında ilgisiz kaldığını, refakatçi kalmadığını, habersiz evi terk ettiğini bir kaç gün gelmediğini, tek başına karar aldığını, müvekkilinin akrabalarını istemediğini, onlara hakaret ettiğini iddia ederek, tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesi birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, müvekkili yararına 50.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

2. Davacı erkek vekili cevaba cevap dilekçesinde; dava dilekçesindeki iddialarını tekrarla, davalı kadının cevap dilekçesindeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını, davalı kadının müvekkiline hakaret ettiğini, hakir gördüğünü, taleplerinin yersiz olduğunu, birliğin temelinden sarsılmasında davalı kadının tam kusurlu olduğunu iddia etmiştir.

II. CEVAP
Davalı kadın vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın iddialarının asılsız olduğunu, müvekkilinin birlik görevlerini eksiksiz yaptığını, davacının hastalığı ile ilgilendiğini, akrabalarına son derece iyi davrandığını, buna karşın davacı erkeğin müvekkiline psikolojik şiddet uyguladığını, hakaret ve iftiraya maruz kaldığını, sadakatsizlikte suçlandığını, davacı erkeğin müvekkilini tüfekle öldürmeye kalktığını iddia ederek müvekkili yararına 250.000,00 TL maddî, 100.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
A. İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı
İlk Derece Mahkemesinin 20.03.2019 tarihli, 2017/303 esas, 2019/106 karar sayılı kararı ile tarafların evliliklerinin son zamanlarında ve boşanma davası açıldıktan sonra davacının kapı kilidini değiştirmesi dolayısıyla birlikte yaşamadıkları, toplanan delillere göre evliliğin taraflar için çekilmez hale geldiği, davacının davalıya Umre ziyaretinde kendisini tur rehberiyle aldattığı şeklindeki ithamı nedeniyle tarafların bir birine olan güvenlerinin sarsılmış olduğu, taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte geçimsizliğin bulunduğu, evliliğin devamında korunmaya değer bir yarar kalmadığı, davalının eşinden onay almadan müşterek konutu terk ederek kızı ya da annesine gittiği ve uzun süre kaldığı, davacıya kardeşlerinin veya akrabalarının yanında “sen delisin, bu deliyi benim başımdan alın” şeklinde sözler söylediği bu sebeple kusurlu olduğu, davacının ise davalıya Umre’ye gittikleri zamanda davalıya umre rehberi ile aldattığı şeklinde bir ithamda bulunması, zina ile suçlaması, davacının davalıya tek mirasçım sensin mirasım sana kalmasın gibi gibi beyanlarda bulunması, davacının evliliğin ilk zamanlarında davalının ilk evliliğinden olan kızı ile görüşmesine engel olması nedeniyle kusurlu olduğu, birliğin temelinden sarsılmasında davacının ağır kusurlu olduğu, davalının çalışması, davacının yalnız emekli aylığı bulunması, başka da düzenli aylık gelirinin bulunmaması nedeniyle yoksulluk nafakası talebinin reddedildiği gerekçesi ile boşanma davasının kısmen kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, davalı kadının nafaka isteminin reddine, davalı kadın yararına 10.000,00 TL maddî, 15.000,00 TL manevî tazminata, davacı erkeğin manevî tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesinin Gönderme Kararı
1.İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı erkek vekili tarafından kusur belirlemesi, reddedilen tazminat talebi, aleyhine hükmedilen tazminatlar yönünden, davalı kadın vekili tarafından hükmün tamamı yönünden istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

2. Bölge Adliye Mahkemesinin 16.03.2021 tarih ve 2020/1347 esas, 2021/864 karar sayılı kararı ile cevap dilekçesinin davacıya 22.02.20218 tarihinde tebliğ edildiği, davacı tarafından yasal süre içinde 05/03/2018 tarihinde cevaba cevap dilekçesi sunulduğu, davacı tarafın bu dilekçesinin davalı tarafa tebliğ edilmediği, dolayısı ile dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşaması tamamlanmadan duruşma günü verilerek yargılama yapıldığı gerekçesi ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davalı tarafa cevaba cevap dilekçesinin tebliğinden ve kadının bu dilekçeye karşı cevap süresi beklenildikten ve dolayısıyla dilekçelerin değişimi aşaması tamamlandıktan sonra usulüne uygun ön inceleme, tahkikat ve sözlü yargılama duruşmasının yapılarak karar verilmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

C.İlk Derece Mahkemesinin Son Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tarafların evliliklerinin son zamanlarında ve boşanma davası açıldıktan sonra davacının kapı kilidini değiştirmesi dolayısıyla birlikte yaşamadıkları, toplanan delillere göre evliliğin taraflar için çekilmez hale geldiği, davacının davalıya Umre ziyaretinde kendisini tur rehberiyle aldattığı şeklindeki ithamı nedeniyle tarafların bir birine olan güvenlerinin sarsılmış olduğu, taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte geçimsizliğin bulunduğu, evliliğin devamında korunmaya değer bir yarar kalmadığı, davalının eşinden onay almadan müşterek konutu terk ederek kızı ya da annesine gittiği ve uzun süre kaldığı, davacıya kardeşlerinin veya akrabalarının yanında “sen delisin, bu deliyi benim başımdan alın” şeklinde sözler söylediği bu sebeple kusurlu olduğu, davacının ise davalıya Umre’ye gittikleri zamanda davalıya umre rehberi ile aldattığı şeklinde bir ithamda bulunması, zina ile suçlaması, davacının davalıya tek mirasçım sensin mirasım sana kalmasın gibi gibi beyanlarda bulunması, davacının evliliğin ilk zamanlarında davalının ilk evliliğinden olan kızı ile görüşmesine engel olması nedeniyle kusurlu olduğu, birliğin temelinden sarsılmasında davacının ağır kusurlu olduğu, davalının çalışması, davacının yalnız emekli aylığı bulunması, başka da düzenli aylık gelirinin bulunmaması nedeniyle yoksulluk nafakası talebinin reddedildiği gerekçesi ile boşanma davasının kısmen kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, davalı kadının nafaka isteminin reddine, davalı kadın yararına 10.000,00 TL maddî, 15.000,00 TL manevî tazminata, davacı erkeğin manevî tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemenin müvekkilinin ağır kusurlu olduğuna dair tespitinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin tanıklarının beyanları kapsamında davalı kadının kusurlarının ispat edildiğini, davalı kadının ağır kusurlu olduğunun ve müvekkilinin davasında haklı olduğunun ispatlandığını, bu kapsamda manevî tazminat talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken davalının tazminat taleplerinin kabulüne karar verilmesinin usule aykırı olduğunu belirterek, kusur belirlemesi, aleyhine hükmedilen tazminatlar ve reddedilen tazminat talepleri yönünden ilk derece mahkemesinin kararının lehine kaldırılmasını talep ederek istinaf yoluna başvurmuştur.

2.Davalı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin hakaret ve iftiraya maruz kaldığını, mirasçı olmaması sebebiyle eldeki davanın açıldığını, erkeğin tamamıyla kusurlu olduğunu, müvekkillinin kusuru olmadığını, boşanmak istemediğini, Mahkemece hükmedilen tazminatların son derece düşük olduğunu, 27 yıllık evlilik göz önüne alındığında tazminatların çok az olduğunu, davalı adına vekâlet ücreti verilmesi gerektiği, yoksulluk nafakasına da hükmedilmesi gerektiği belirterek hükmün tamamı yönünden İlk Derece Mahkemesinin kararının lehine kaldırılmasını talep ederek istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile ilk derece mahkemesince davacı erkeğe kapının kilidini değiştirdiği kusuru yüklenmiş ise de taraf beyanları, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamına göre kilit değiştirme olayının boşanma davası açıldıktan sonra gerçekleştiği, boşanma davası açıldıktan sonra gerçekleşen olayların taraflara kusur olarak yüklenemeyeceği değerlendirilmekle bu kusurlu davranışın davacı erkeğin kusurlarından çıkarılması gerektiği fakat bu durumda dahi boşanmanın meydana gelmesindeki olaylarda davacı erkeğin ağır, davalı kadının hafif kusurlu olduğu, 4721 sayılı Kanun’un 169 uncu maddesi, 185 inci maddesinin üçüncü fıkrası ve 186 ncı maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere davalı kadın yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, davalı kadın tarafından süresinde bir yoksulluk nafakası talebi bulunmadığı halde yoksulluk nafakası talebi yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmesinin doğru olmadığı, tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile boşanma yüzünden zedelenen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamı dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen maddî ve manevî tazminat miktarı az olduğu, hükmün diğer yönleri yönünden dava dosyası içeriğine, dosyadaki yazılara göre ilk derece mahkemesi kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir aykırılığın bulunmadığı, davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin dava dosyası içinde bulunduğu, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, bu nedenle usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesi ile tarafların sair istinaf başvurularının esastan reddine, erkeğin kusur belirlemesine, kadının tedbir nafakası, yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminata yönelik istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin ilgili hükümlerinin kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle hükmün kusura ilişkin gerekçesinin düzeltilmesine, davalı kadın yararına aylık 200,00 TL tedbir nafakasına, davalı kadının yoksulluk nafakası talebi hususunda karar verilmesine yer olmadığına, davalı kadın yararına 50.000,00 TL maddî, 50.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; müvekkilinin ağır kusurlu bulunmasının hukuka aykırı olduğunu, dava dilekçesinde iddia ettikleri hususların tanık beyanları ile ispatlandığını, davalı kadının tamamen kusurlu olduğunu, emekli olan müvekkilinin başkaca bir gelirinin olmadığını, davalı kadının sürekli çalışan biri olduğunu, tedbir nafakasının dilekçeler aşamasından sonra talep edildiğini belirtilerek, kusur belirlemesi, aleyhine hükmedilen tazminatlar ile tedbir nafakası yönünden Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında kusur belirlemesi, davacı kadın yararına hükmedilen tedbir nafakası ve tazminatların koşullarının oluşup oluşmadığı ve miktarı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 166 ncı, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesi; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddesi.

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı erkek vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

11.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.