Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi 2022/10731 E. 2023/1906 K. 26.04.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/10731
KARAR NO : 2023/1906
KARAR TARİHİ : 26.04.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/323 E., 2022/1773 K.
DAVACI-DAVALI : … vekili Av. …
DAVALI-DAVACI : … vekili Av. …
DAVA TARİHİ : 17.10.2017-12.02.2021
KARAR : Başvurunun kısmen kabulü ile esas hakkında yeniden hüküm kurulması
İLK DERECE MAHKEMESİ : … 26. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2021/13 E., 2021/111 K.

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davaların kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacı- davalı erkek vekili tarafından birleşen davanın kabulü, kusur belirlemesi, kadın lehine verilen tedbir ve yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminatlar yönünden; davalı- davacı kadın vekili tarafından ise zina hukuki nedenine dayalı boşanma taleplerinin reddi ve kusur belirlemesi, nafakaların ve tazminatların miktarı yönlerinden istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden kusur belirlemesi yapılarak erkeğin boşanma davasının kabulü yönünden eleştirilmesine ve tazminatlar yönünden yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından davacı- davalı erkek vekili tarafından kusur belirlemesi, tazminatlar ve nafakalar yönünden, davalı- davacı kadın vekili tarafından erkeğin davasının kabulü, kusur belirlemesi, yargılama gideri ile vekâlet ücreti, zina hukuki nedenine dayalı boşanma davasının reddi, tazminatlar ile nafakaların miktarı yönlerinden temyiz edilmekle; kesinlik, süre temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda;

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) öngördüğü yargılama sistemine göre ilk derece mahkemesinin kesin olmayan kararına karşı önce istinaf yoluna başvurulabilmektedir. İstinaf başvurusu üzerine bölge adliye mahkemesince, başvuran tarafın istinaf başvurusunun usulden ya da esastan reddine karar verilebilir veya ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulabilir. Bu durumda bölge adliye mahkemesi kararına karşı, istinaf başvurusu reddedilen tarafın ya da istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeni hüküm kurulması hâlinde aleyhine karar verilen tarafın temyiz hakkı bulunmaktadır. Başka bir deyişle istinaf başvurusunun reddi hâlinde bölge adliye mahkemesi kararına karşı temyiz hakkı sadece istinaf başvurusu reddedilen tarafa ait olup bu hâlde ilk derece mahkemesi kararını istinaf etmeyen tarafın temyiz hakkı bulunmamaktadır.

Somut uyuşmazlıkta, İlk Derece Mahkemesince verilen erkeğin davasının kabulü, yargılama gideri ve vekâlet ücretine karşı istinaf yoluna başvurmayan davalı-davacı kadın vekilinin bu yönlerden temyiz hakkı bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; davalı-davacı kadın vekilinin erkeğin davasının kabulü, yargılama gideri ve vekâlet ücretine yönelik temyiz isteminin reddine karar vermek gerekir.

Taraf vekillerinin diğer yönlerden gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı- davalı erkek vekili dava ve birleşen davaya cevap dilekçesinde özetle; kadının tatillere çocukları ve kendi anne, babası ile gittiğini, müvekkilinin anne ve babası ile görüşmediğini, evine kabul etmediğini, yatağını ayırdığını, son beş yıldır cinsel birlikteliklerini sonlandırdığını, sadakatsizlik durumundan şüphelendiğini, müvekkilinin hastalıklarında yanında olmadığını, müvekkilinin tüm ısrarlarına rağmen davalının Letonya’ ya 11 ay sonra geldiğini, müvekkilinin Cezayir’e görev atamasından sonra da bir kez bile gitmediğini, çocuklarını dahi götürmediğini, müvekkilini para odaklı gördüğünü, çocuklarını, müvekkiline düşman ettiğini, müvekkiline hakaret ve beddua ettiğini, müvekkilini tehdit ettiğini şantaj yaptığını, müşterek konutun kilidini değiştirdiğini, müvekkilini eve almadığını, müvekkilini vatan hainliği ile suçladığını belirterek, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesi uyarınca tarafların boşanmalarına, ortak çocukların velâyetlerinin müvekkiline verilmesini, müvekkili yararına 100.000,00 TL maddî ve 50.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini, birleşen davanın reddine karar verilmesini, dava ve talep etmiştir.

II. CEVAP
1.Davalı- davacı kadın vekili cevap dilekçesin de özetle; erkeğin tamamen haksız olması nedeniyle davasının reddine karar verilmesini, müvekkiline izafe edilen kusurların tamamen asılsız olduğunu belirterek ortak çocukların velâyetlerinin müvekkiline verilmesini, ortak çocuklar yararına 5.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakası, müvekkili yararına 5.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına hükmedilmesini talep etmiştir.

2.Davalı- davacı kadın vekili birleşen dava dilekçesinde özetle; erkeğin sadakatsiz davranışlarının olduğunu, hakaret ettiğini, şiddet uyguladığını, alkol aldığını, temmuz 2017 de evi terk ettiğini, ödemeleri kestiği, birlik görevlerini yerine getirmediğini, psikolojik ve ekonomik şiddet uyguladığını, tehdit ettiğini, para kaçırdığını iddia ederek tarafların 4721 sayılı Kanun’un 161inci maddesi uyarınca boşanmalarına, olmazsa 166 ncı maddesi uyarınca boşanmalarına karar verilmesini, müvekkili yararına 500.000,00 TL maddî ve 500.000,00 TL manevî tazminat ödemesine, çocuk için aylık 7.500,00 TL tedbiren ve iştirak nafakası olarak ödenmesine, müvekkili için aylık 7.500,00 TL nafakanın tedbiren ve yoksulluk nafakası olarak ödenmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının yurt dışı görevlendirmesinin 2016 yılında bittiği ve 2017 yılında tekrar beraber ortak hanede yaşamaya başladıkları, davacı erkeğin birlik görevlerini yerine getirmediği, eşi ve çocuklarına yeterince zaman ayırmadığı eşi …’ya karşı yaşadıkları tartışmalarda ”Orospu, mal karı, git g… nerde gezdiriyorsan gezdir.” şeklinde hakaretler de bulunduğu, davalı kadının kollarında kızarıklık oluşmasına sebep olduğu, eve sürekli alkollü geldiği ve bu durumdan eşinin ve çocuklarının rahatsız olduğu, psikolojik ve fiziksel şiddet uyguladığı, davalı birleşen dosya davacısı kadının da eşine karşı ilgisiz davrandığı, kendi kök ailesi dışında eşinin ailesiyle görüşme sağlamadığı, ortak çocukları bu süreçte büyük anne ve büyük babayla görüşme sağlamaya yönelik ortam oluşturmadığı ve evin kilidi değişmesine rağmen eşine vermediği, boşanmaya neden olan olaylarda erkeğin ağır kusurlu olduğu gerekçesi ile her iki davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, kadının 4721 sayılı Kanun’un 161 inci maddesine yönelik boşanma talebinin ispat yokluğundan reddine, kadın lehine 100.000,00 TL maddî ve 75.000,00 TL manevî tazminat ve aylık 2.000,00 TL tedbir nafakası ile aylık 3.000,00 TL yoksulluk nafakasına ve nafakaların kararın kesinleşmesinden sonraki Ocak ayında belirlenen TEFE-TÜFE oranında her yıl artırılmasına, tarafların ortak çocuklar yararına istenilen nafaka taleplerinin karar tarihi itibariyle reşit oldukları anlaşıldığından bu hususlarda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı-davalı erkek vekili; birleşen davanın kabulü, kusur belirlemesi, kadın lehine verilen tedbir ve yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminatlar yönünden istinaf yoluna başvurmuştur.

2.Davalı-davacı kadın vekili; zina hukuki nedenine dayalı boşanma taleplerinin reddi ve kusur belirlemesi, nafakaların ve tazminatların miktarı yönlerinden istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile erkeğin asıl davasında kurulan tarafların 4721 sayılı Kanun’un 161 inci maddesinin birinci fıkrası gereğince verilen boşanmalarına ilişkin hükmün kesinleştiği, Mahkemece kadının zinaya ilişkin boşanma isteminin zina eylemi subut bulmadığından reddine ilişkin karar verilmiş ise de birleşen dosya dava dilekçesinin incelenmesinde zina eyleminin emniyet kayıtlarıyla belirli olduğu ve davalı- davacı kadının bu durumu 07.01.2021 tarihinde öğrendiği belirtilerek zinaya dayalı boşanma isteminde bulunulduğu, aynı kayıtlara kadının cevap dilekçesinde delil olarak dayandığı ve ilgili kayıtların asıl dava dosyasına 03.12.2018 tarihli hakim havalesi ile girdiği, bu hali ile dava dosyasına bu tarihte giren kayıtların kadın tarafından da bu tarihte öğrenilmiş olduğunun kabulü gerektiği, bu hali ile zinaya dayalı boşanma talebi için öngörülmüş altı aylık hak düşürücü sürenin geçtiği, bu sebeple kadının zinaya dayalı boşanma isteğinin hak düşürücü sürenin geçmesi sebebiyle reddine karar verilmesi gerekirken ispatlanmadığından dolayı reddine karar verilmesinin doğru olmadığı Mahkeme gerekçesinin açıklanan şekilde düzeltilmesine karar verilmesi gerektiği, kadın vekilinin safahatlarda; erkeğin karısını ve çocuklarını Kıbrıs tatiline sorunsuz bir şekilde uğurladığını, kaldı ki bu tatilin uzun yıllardır devam eden bir rutin haline geldiğini ve tarafların tatile gidiş sırasında sorunsuz bir şekilde ayrılmalarına karşın döndüklerinde erkeğin evi terk ettiğinin görüldüğünü beyan etmiş ayrıca cevap dilekçesinde davacı-davalı kadının davalıdan kaynaklı olarak cinsel beraberlik yaşanmadığına ilişkin iddiasına karşılık olarak da iddianın doğru olmadığını, tarafların fiili ayrılık başlangıcına kadar beraber yattıkları ve cinsel beraberliklerinin de devam ettiğini beyan ettiği, bu beyanlar dikkate alındığında kadının da Kıbrıs tatiline kadar evliliğini sorunsuz şekilde devam ettiğini kabul ederek iddiasındaki birçok olayı affettiği en azından evliliği devam ettirerek hoşgörüyle karşıladığının kabulü gerektiği, bu haliyle erkeğe verilen kusurlardan fiili ayrılık öncesi gerçekleştiği iddia edilen karısına hakaret, kollarında kızarıklık olmasına sebebiyet vermek, eş ve çocukları rahatsız edecek şekilde alkol almak suretiyle psikolojik ve fiziksel şiddet uygulamak eylemlerinin af yada en azından hoşgörü kapsamında kaldığı kabulüyle erkek aleyhine kusur belirlemesinden çıkarılması gerektiği, Mahkemece erkeğe verilen kusurlardan birlik görevlerinin ihmalinin ise, davacı erkeğin evi terkinden boşanma davasından açıldığı tarihe kadar devam ettiği ve ispatlandığı, kadın, erkeğin otelde başka kadınlar ile beraber kalmasına da dayanmış olup her ne kadar bahsi geçen eylem hak düşürücü süreden kaynaklı zinaya dayalı davada değerlendirmeye alınamamış ise de kadının aynı zamanda 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesine dayalı boşanma isteği de bulunduğundan bu dava açısından kusur değerlendirmesine alınmasına engel bulunmadığı, gelen emniyet ve otel kayıtlarıyla erkeğin yurtdışına gitmeden bir önceki gece ve yurtdışından geldikten sonraki ilk gece …’daki bir otelde başka kadınlar ile birlikte kaldığı sabit olmakla erkeğe usulünce dayanılan sadakatsizlik eyleminin kusur olarak eklenmesi gerektiği, erkeğin dilekçelerindeki birçok eylemin eski tarihli olup son yurt dışı görevinden dönerek müşterek hanede tekrar yaşamaya başlamasıyla affedildiği, en azından evliliğin devamı ile hoşgörüyle karşılandığı bu hali ile Mahkemece kadına verilen kusurlardan eşine karşı ilgisizlik eyleminin dayanağını oluşturan birçok iddianın evliliğin devamı ile affa uğradığı davacı erkeğin son yurt dışı görevinden dönmesinden sonraki yaklaşık 6 ay süren fiili beraberlik sırasında ise kadının ilgisizliğine ilişkin açık bir ispatın bulunmadığı, uzun yıllardan beri devam eden ve ortak çocukların da babalarının muvafakatı ile katılabildikleri Kıbrıs tatilinin ilgisizlik olarak değerlendirilemeyeceği, kadına verilen eşe karşı ilgisizlik kusurunun kusur tespitinden çıkarılması gerektiği, yine her ne kadar kadına evin değişen kilidinin anahtarını eşe vermemek kusur olarak yüklenmişse de, dosya kapsamına göre evin kilidinin bozulmasından dolayı değiştirildiği, anahtarın erkeğe kasıtlı olarak verilmemesi gibi bir ispatın bulunmadığı aksine bir kısmın tanık beyanları ile erkeğin yeni anahtar yaptırmak yerine çocuklardan kayıp anahtarın bulunmasını talep ettiği dikkate alındığında kadın aleyhine verilen bu kusurun da kusur tespitinden çıkarılması gerektiği, dosya kapsamına göre erkeğin annesinin aynı zamanda kardeşi olan kadının annesi ile uzun zamandan beri dargın olup görüşmedikleri ve kadının eşinin ailesini istememek ya da ortak çocukların onlarla görüşmesini kısıtlamak yönünde bir girişiminin açıkça ispatlanmadığı, iddiaların soyut kaldığı, bu kusurun da kusur tespitinden çıkarılması gerektiği, Mahkemenin de kabulünde olduğu gibi, fiili ayrılığın başlamasından sonra kadının gönderdiği mesajlardaki ifadelerin erkeğin ilgisizliğine karşı yakınma ve tepki mahiyetinde olarak kabulü ile kusur olarak verilmemesinde yanlışlık bulunmadığı, kadının gelinen durum itibariyle kusurunun bulunmadığı, erkeğin davasının reddi gerekir ise de, davacı-davalı erkeğin davasında kurulan boşanma hükmü istinaf edilmeden kesinleştiğinden yanlışlığa değinilmesi ile yetinildiği, tarafların ekonomik ve sosyal durumları ve kusur durumu dikkate alındığında kadın yararına hükmedilen maddî ve manevî tazminat miktarının yetersiz olduğu gerekçesi ile tarafların istinaf taleplerinin kısmen kabulüne ve Mahkeme kararının kusura ilişkin kısımlarının ve zinaya dayalı boşanma hükmünün gerekçesinin açıklandığı şekli ile düzeltilmesine, kadının tazminat miktarlarına ilişkin istinaf başvurusunun kabulüne tarafların sair istinaf taleplerinin esastan reddine, kadın yararına 200.000,00 TL maddî, 150.000,00 TL manevî tazminatın davacı-davalı erkekten alınarak, davalı-davacı kadına verilmesine karar verilmiştir

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı-davalı erkek vekili; kusur belirlemesinin hatalı olduğunu, sadakatsiz davranışının bulunmadığını, tazminatlar ve nafakaların usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kararın, kusur belirlemesi, tazminatlar ve nafakalar yönünden bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalı-davacı kadın vekili; erkeğin davasının kabulü ile kusur belirlemesinin ve erkeğin davasında yargılama gideri ile vekâlet ücretinin hatalı olduğunu, erkeğin sadakatsiz olduğu sabit olduğu halde zina hukuki nedenine dayalı boşanma davasının reddinin ve tazminatlar ile nafakaların miktarının usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; erkeğin davasının kabulü, kusur belirlemesi, yargılama gideri ile vekâlet ücreti, zina hukuki nedenine dayalı boşanma davasının reddi, tazminatlar ile nafakaların miktarı yönünden bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taraflarca açılan boşanma ve fer’îleri istemine ilişkin davalarda taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte geçimsizlikte kusurun kimden kaynaklandığı, kadının zina davasının reddinin yerinde olup olmadığı, kadın yararına tedbir ve yoksulluk nafakası ile tazminat şartlarının somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediği, miktarlarının uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci ve 371 inci maddeleri; 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci maddesi, 176 ncı maddesi; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 50 nci ve 51 inci maddeleri.

3. Değerlendirme
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı-davalı erkek vekilinin tüm, davalı-davacı kadın vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2.Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davalı-davacı kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakası azdır. Mahkemece 4721 sayılı Kanun’un hakkaniyet ilkesi ile ilgili 4 üncü maddesinin de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

3.Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine, paranın alım gücüne, ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına nazaran, davalı-davacı kadın yararına hükmolunan maddî ve manevî tazminatlar azdır. 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 6098 sayılı Kanun’un 50 nci ve 51 inci madde hükümleri nazara alınarak, daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminat takdiri gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Davalı-davacı kadının; erkeğin davasının kabulü, yargılama gideri ve vekâlet ücretine yönelik temyiz dilekçesinin REDDİNE,

2.Yukarıda (2) ve (3) numaralı parağraflarda belirtildiği üzere temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı-davacı kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakasının ve tazminatların miktarı yönlerinden BOZULMASINA,

3.Yukarıda (1) numaralı paragrafta belirtildiği üzere davalı-davacı erkeğin tüm, davacı-davalı kadının sair temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden …’a yükletilmesine,

Peşin alınan harcın istek halinde yatıran …’ya geri verilmesine,,

Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

26.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.