Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi 2022/10653 E. 2023/1331 K. 23.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/10653
KARAR NO : 2023/1331
KARAR TARİHİ : 23.03.2023

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince konusuz kalan boşanma ve fer’îlerine yönelik dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, sağ kalan davalı eşin tam kusurlu olduğunun tespitine karar verilmiştir.

Kararın davalı kadın vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kısmen kaldırılarak bu yönlerden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, kısmen esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı erkek vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların görücü usulü ile tanışıp 2015 yılında evlendiklerini, müşterek çocuklarının bulunmadığını, davalının evlendiği ilk günden bu yana müvekkiline hiçbir zaman bir eşten beklenecek ilgi ve sevgiyi göstermediğini, müvekkilinin yaşı itibariyle bakım ve gözetime muhtaç olduğu halde davalının önceki evliliğinde olma çocuklarının yanına gidip kalarak müvekkilini sık sık yalnız bıraktığını, davalının evin eşyalarının tamamını değiştirdiğini, müvekkilinin eski eşinden kalan eşyalarını çöpe attığını, ayrıca müvekkilinin eski eşinin evde para veya altın sakladığını duyan davalının evde sürekli bunları aradığını ve bulamayınca da ne yaptığını soran müvekkiline kötü davranarak huzursuzluk çıkardığını, müvekkilinin emekli maaşının yarısını harçlık yapması için her ay düzenli olarak davalıya verdiğini, bunun dışında davalının ve müşterek evin tüm ihtiyaçlarını da yine müvekkilinin karşıladığını, davalının hiçbir masrafı olmamasına rağmen sürekli ev eşyası satan yerlerden alışveriş yapıp bedelini hem müvekkilinden hem de müvekkilinin oğlu …’dan aldığını, bununla da kalmayıp aldığı eşyaları eve getirmeyerek kendi oğlunun evine gönderdiğini, davalının evliliklerinin ilk yılının sonunda hiçbir sebep göstermeden aile konutunu terk ettiğini, davalı uzun süre eve dönmeyince müvekkilinin oğlu …’ın davalıyı arayıp nerede olduğunu sorduğunda davalıdan ağza alınmayacak sözler duymuş olsa da babası için alttan aldığını, daha sonra bizzat giderek davalıyı eve dönmeye ikna ettiğini, davalı eve döndüğünde çekilmez davranışlar sergileyerek her fırsatta kurtulmak istediğini söyleyip müvekkiline karşı “Allah belanı versin” gibi cümleler kurmaya başladığını, davalının müvekkilinin çocukları ile başbaşa kalmasını istemediğini, odadan çıkarken bile telefonun ses kaydını açarak konuşmalarını sürekli kayıt altına aldığını, bununla da kalmayan davalının müvekkilinin kızı Emine’ye babasının mahrem yerinin videosunu izlettiğini, davalının evlendiği günden beri müvekkili ile aynı yatakta yatmadığını, müvekkili yanına yatmak istediğinde ise yatağa almadığını, davalının müvekkilinin herhangi bir … sorunu yokken kimseye haber vermeden müvekkilini psikiyatri servisine götürdüğünü, doktoru etkisi altına alarak müvekkiline alzheimer teşhisi konulduğunu, verilen ilaçların müvekkilini sersemleştirip sürekli uyumasına sebep olduğunu, müvekkilinin oğlunun babasını hastaneye götürmesi ile müvekkilinin herhangi bir … sorununun olmadığının anlaşıldığını, davalının evi terk etmeden bir gün önce kızı ile birlikte evin eşyalarını topladığını, davalının müşterek konutu terk etmeyi önceden planladığını ve müvekkiline kızı doğum yapacağı için yanında kalması gerektiğini söyleyerek evi terk edip bir daha geri dönmediğini beyanla tarafların 4721 sayılı Türk Medeni kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, müvekkili lehine 25.000,00 TL maddî ve 25.000,00 TL manevî tazminata, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP
Davalı kadın vekili süresinde sunduğu cevap dilekçesinde özetle; tarafların 2015 yılında evlendiklerini, evlenirken davacının 86 yaşında, davalının ise 55 yaşında olduğunu, davacının oğlu …’nın babasının kendisiyle evlenecek eşe ev alacağını vadettiğini söylediğini, davacının da ev almayı kabul ettiğini, 4 yıldır evli olan tarafların arasındaki sorunlara davacının çocuklarının sebep olduğunu, demans ve alzheimer rahatsızlığı olan davacının bu davayı açma ehliyetinin olmadığını, davacı yatılı olarak hastanede kaldığında müvekkilinin refakatçi olarak davacının yanında kaldığını, ilaçlarını düzenli olarak kullanması için hassasiyet gösterdiğini, müvekkilinin davacıya camiye kadar eşlik ettiğini, camiden sonrası da elinden tutup evine getirecek kadar ihtimam gösterdiğini, davacının bakımı yönünden çocuklarının müvekkiline yardımcı olmadıkları gibi sürekli sorun çıkarttıklarını, etrafı batırdığında müvekkilinin hiç tiksinmeden ve davacıyı rencide etmeden temizliğini yaptığını, davacının çocuklarının müvekkiline sürekli hesap sorduklarını ve davacının maaşını çekip 500,00 TL size yeter diye bakiyesine el koyduklarını, davacının çocuklarının tutum ve davranışları sebebiyle müvekkilinin evden zorunlu olarak ayrıldığını, babalarına bakamayacaklarını anlayınca gelip müvekkilini ikna edip tekrar götürdüklerini, davacının çocuklarının müvekkilini tehdit ettiğini, hakaretlerde bulunduklarını, müvekkilinin çocuklarının gelip gitmelerine izin vermediklerini, müvekkilinin eşine karşı elinden gelenin en iyisini yaptığını ve kendisine atfedecek kusurunun olmadığını, okuma yazması olmayan müvekkilini sana ev alacağız diyerek altınlarını alarak tapuya götürüp kandırdıklarını, müvekkilinin saflığından ve iyi niyetinden yararlandıklarını belirterek davanın vasisi tarafından izin alınıp açılmadığı için usulden reddi gerektiğini beyanla, davacının açmış olduğu boşanma davasının reddini, mahkeme aksi kanaatte ise 4721 sayılı Kanun’un 170 inci maddesinin son fıkrası uyarınca ayrılığa karar verilmesini, dava tarihinden itibaren müvekkili lehine aylık 1.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası bağlanmasını, müvekkili lehine 100.000,00 TL maddî ve 100.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacıya tahmilini talep ve beyan etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, dosyaya sunulan ve toplanan deliller ve tanık anlatımlarına göre; … 4.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2019/994 Esas, 2019/1569 Karar sayılı ilamı ile davacı …’ın 4721 sayılı Kanun’un 405 inci maddesi uyarınca kısıtlanmasına ve …’ın kendisine vasi olarak atanmasına karar verildiği, davacı tanıklarının beyanlarına göre, evlilik birliği içerisinde davalı kadının çocuklarının evine sık sık gittiği, gittiğinde bir hafta veya on gün kaldığı, bu süreçte eşini yalnız bıraktığı, evi terk ettiği, birlikte yaşamaktan kaçındığı, eşini ve eşinin akrabalarını kötülediği, davalının geçimsizliğe neden olan olaylarda tam kusurlu olduğu, UYAP sisteminden alınan nüfus kayıt örneğinden davacı …’ın dava tarihinden sonra 14.12.2020 tarihinde vefat etmesi nedeniyle evlilik birliğinin ölümle son bulduğu anlaşılmakla boşanma ve fer’îleri konusunda dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, 4721 sayılı Kanun’un 181 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca geçimsizliğe sebep olan olaylarda davalı kadının tam kusurlu olduğunun tespitine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı kadın vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davalı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın devamı sırasında davacı erkeğin kısıtlandığını, … bu boşanma davasının devamı için yasal zorunluluk gereği vesayet makamından husumete izin kararı alınmadığını, davanın izin alınmadan devam edilmiş ve izin alma imkanının da kalmadığından davanın usulden reddi gerektiğini, kısıtlı adına vasisi tarafından usulüne uygun vekaletname sunulmadan davanın yürütüldüğünü, kısıtlının davanın devamı sırasında ölümü nedeniyle usulüne uygun vekaletname ibrazının imkanının da kalmadığından davanın usulden reddi gerektiğini, Demans ve alzheimer rahatsızlığı olan müteveffa davacı ile davalı müvekkilinin evlilik birliğinde esasen hiçbir problemlerinin olmadığını, evliliğin bu hale gelmesinde müteveffa davacının çocuklarının sorumlu olduğunu, davacının maaş kartını dahi elinde bulunduran davacının çocuklarının, müvekkilini davacının eşi olarak değil de onun bakıcısı olarak gördüklerini, evliğin bu hale gelmesinde hiçbir kusuru bulunmayan davalı müvekkilinin kusurlu kabul edilmesinin usul ve yasaya da aykırı olduğunu beyanla; davacı müteveffanın kısıtlı olduğu dönemde husumete izin kararı alınmadan ve vasisi tarafından usulüne uygun özel yetki içeren vekâletname sunulmadan yargılamaya devamla hüküm kurulması ve kusur belirlemesi yönünden istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalı kadına verilen kusurların sabit olduğu, davalı kadın tanıklarının beyanlarının soyut ve duyuma dayalı beyanlar olduğu, ayrıca davacı müteveffanın akıl hastalığı nedeniyle kısıtlandığı, davranışlarının iradi olmadığı, tüm bu nedenlerle erkeğe kusur verilmemesinin doğru ve yerinde olduğu, davacının vefatı nedeniyle davanın 4721 sayılı Kanun’un 181 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca yasa gereği sağ kalan eşin kusurunun tespiti davasına dönüştüğü, bu durumda mahkemece davalı kadının boşanmaya yetecek oranda kusurlu olduğunun tespitine karar verilmesi gerekirken tam kusurlu olduğunun tespitine karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle, davalı kadın vekilinin kusur belirlemesi dışındaki tüm istinaf talebinin esastan reddine, davalı vekilinin, kusur belirlemesine yönelik istinaf talebinin kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının ilgili bendinin kaldırılarak yeniden hüküm tesisi ile 4721 sayılı Kanun’un 181 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davalı kadının boşanmaya yetecek oranda kusurlu olduğunun tespitine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı kadın vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki beyanlarını aynen tekrarla, davacı müteveffanın kısıtlı olduğu dönemde husumete izin kararı alınmadan ve vasisi tarafından usulüne uygun özel yetki içeren vekâletname sunulmadan yargılamaya devamla hüküm kurulması ve kusur belirlemesi yönünden temyiz isteğinde bulunmuştur.

C. Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacı erkek tarafından evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak açılan ve erkeğin yargılamanın devamı sırasında ölümü üzerine evliliği ölümle sona ermesi nedeniyle ölen eşin mirasçısı tarafından 4721 sayılı Kanun’un 181 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca sağ kalan eşin kusurunun tespitine yönelik olarak devam eden boşanma davasında, davalı kadının boşanmaya yetecek derecede bir kusurunun varlığının ispatlanıp ispatlanmadığı, davacı erkeğin ölümünden önceki kısıtlık hali nedeniyle vesâyet makamından husumete izin kararı alınmadan hüküm kurulmasının yerinde olup olmadığı, yine davacı erkeğin ölümünden önceki kısıtlık hali nedeniyle vasisi tarafından özel yetki içeren vekâletname eksikliği yargılama aşamasında giderilmiş ise de bu durumun verilen kararın sıhhatini etkileyebilecek nitelikte bir eksiklik olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesi, 166 ıncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 181 inci maddesinin ikinci fıkrası, 405 inci maddesi; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı ve 194 üncü maddeleri, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci ve 371 inci maddeleri.

3.Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere, delillerin takdirinde hata görülmemesine ve özellikle davacı erkeğin İlk Derece Mahkemesinin karar tarihinden önce vefat ettiğinin, ölümle birlikte vesayet kararı kendiliğinden sona erdiğinden husumete izin kararı alınmasına da gerek kalmadığının, davacı mirasçısının talebi üzerine davaya sağ kalan eşin kusur tespitine yönelik olarak devam edildiğinin ve davayı takip eden mirasçı tarafından dosyaya yargılamanın devamı sırasında özel yetki içeren fotoğraflı vekâletname sunulmak suretiyle söz konusu eksikliğin de giderildiğinin anlaşılmasına göre usul ve kanuna uygun olup davalı kadın vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

23.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.