Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi 2022/10633 E. 2023/1324 K. 23.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/10633
KARAR NO : 2023/1324
KARAR TARİHİ : 23.03.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/1309 E., 2022/1674 K.
DAVACI (MÜTEVEFFA) : … (Ölüm: 21.02.2022)
MİRASÇILAR : … vd. vekilleri Av. … vd.
DAVA TARİHİ : 26.06.2018 – 20.07.2018
KARAR : Başvurunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurulması
İLK DERECE MAHKEMESİ : Mudanya 2. Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
SAYISI : 2018/282 E., 2019/497 K.

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince her iki davanın kabulü ile boşanmalarına ve fer’îlerine karar verilmiştir.

Kararıntaraflarca istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kısmen kaldırılarak bu yönlerden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı erkek vekili dava ve cevaba cevap (karşı davaya cevap) dilekçelerinde özetle; davalı ile 2015 yılından bu yana evli olduklarını, ortak çocuklarının bulunmadığını, davalı ile aile birliği ve karı koca ilişkilerinin kalmadığını, evliliğin en başından beri sürekli tartışma içerisinde olduklarını, ilk günden beri hiç kimseyle, hiçbir arkadaşıyla görüşmesine izin vermediğini, sürekli içine kapanık bir tutum sergilediğini, kendisini de böyle davranmaya zorladığını, evini ve kendisini sürekli ihmal ederek hiç ilgilenmediğini, sürekli uyuduğunu, tartışma çıktığı zamanlarda birçok kez evi terk ederek anne ve babasının yanına gittiğini, en son gittiğinde yaklaşık bir ay süreyle eve hiç gelmediğini, hiçbir konuda yardımcı olmadığını, ev işi yapmadığını, birlik görevlerini yerine getirmediğini, sürekli tartışma çıkardığını, vekili cevaba cevap dilekçesinde özetle; davalının müvekkiline hakaret ve aşağılamalarda bulunduğunu, müvekkilinin ölen eşinden olan çocuklarına karşı da olumsuz söz ve davranışlarda bulunduğunu, onları istemediğini, gece 2 de elektrik süpürgesi açtığını, uyuyan müvekkilin üzerine basarak evde iş yaptığını, yalan söylediğini, eve gelmemiş, evi terk etmiş, çelişkili beyanlarda bulunmuş, müvekkilinin tapusunu davalının üzerine aldığı ve tarafların oturduğu … köyündeki evi müvekkilinden habersiz olarak birisine sattığını, son yıllarda yatağını ayırdığını, müvekkilinden kredi çekerek ve imkanlarını zorlayarak Mudanya’dan ev almasını istediğini, müvekkilinin imkanı olursa alacağını söylediğini, ama kesinlikle söz vermediğini, maddî çıkar peşinde olduğunu beyanla tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP
Davalı kadın vekili süresinde sunduğu cevap ve birleşen dava dilekçelerinde özetle; tarafların evlenmeden önce iki üç yıl flört evresi geçirdiklerini, daha sonra evlendiklerini, evliliklerinin de yaklaşık iki yıl sürdüğünü, bu süre zarfında taraflar arasında ciddi boyutta kavgalar yaşanmadığını, karşı davacının, kendisini arkadaşları ile görüştürmediği, içine kapanık bir kişilik olduğu yönündeki iddiların doğru olmadığını, davalının evi terk ettiği iddiasının da gerçek dışı olduğunu, yine sürekli uyuyanın erkek olduğunu, müvekkiline karşı olan bu sorumsuz ve ilgisiz tutumunun son aylarda yoğun bir şekilde devam ettiğini, tarafların evlenmeden önce karşı davacının emekliliğinin yaklaştığını, emekli olunca kendisine Mudanya’dan bir ev alacağını, bu evde yaşayabileceklerini müvekkiline söylediğini, ancak emeklilik dönemi yaklaştığında, her nedense tuhaf davranmaya başladığını, kendisine bu konu hatırlatıldığında, Mudanya’da yaşamak istemediğini söylediğini, müvekkilinin ise erkeğin bu soğuk davranışlarını ev olayına yorduğunu, hatta kendi evinde …’da yaşamaya devam edebileceklerini dahi söylediğini, ancak karşı davacının soğuk tutum ve davranışlarına devam ettiğini ve evi terk ettiğini, evliliğin bitmesinde müvekkiline atfedilebilecek bir kusurun bulunmadığını, kusurlu eşin davacı erkek olduğunu beyanla, davacının açmış olduğu boşanma davasının reddini, birleşen boşanma davasının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, dava tarihinden itibaren müvekkili lehine aylık 500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, müvekkili lehine 40.000,00 TL maddî, 40.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davacı erkeğin davalı kadına ev almadığı, ameliyat olduğunda kendisiyle ilgilenmediği, destekte bulunmadığı, sürekli uyuduğu, davalı kadının da davacının ilk eşinden olan çocuklarının müşterek köy evine gitmelerini hoş karşılamadığı, ekonomik beklentilerinin yüksek olduğu ve para taleplerinin olduğu nazara alındığında tarafların birliğin sarsılmasında eşit kusurlu oldukları, evlilik birliğinin eşlerden devam ettirmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı, ayrıca birliğin devamında taraflar ve toplum yönünden de korunmaya değer bir yararın tespit edilmediği bu nedenle boşanmalarına karar verilmesi gerektiği, tarafların kusur durumları göz önünde bulundurulduğunda kadının, 4721 sayılı Kanun’un 174 üncü maddesi uyarınca yasal koşulları oluşmayan tazminat taleplerinin reddi gerektiği, davalı kadının emekli olduğu, gelirinin asgari ücret düzeyinde olduğu, asgari ücret düzeyindeki gelirin kişiyi yoksulluktan kurtarmayacağı, buna karşılık davacı erkeğin ise aracının ve arazilerinin bulunduğu, boşanmaya sebep olan olaylarda davalı kadının daha ağır kusurlu kabul edilmemesi de dikkate alındığında lehine yoksulluk nafakası koşullarının oluştuğu gerekçesiyle, her iki davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, kadın yararına aylık 150,00 TL tedbir, 300,00 TL yoksulluk nafakasına, kadının maddî ve manevî tazminat talebinin ise reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki taraf vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı -davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; asıl dava kabul edilerek tarafların boşanmalarına karar verildiğini, mahkemenin asıl dava yönünden vermiş olduğu bu karara karşı istinaf talebinde bulunmadıklarını, karşı tarafın da boşanma talebi olduğu dikkate alınarak, Mahkeme kararının boşanma yönünden kesinleştirilmesini talep ettiklerini, erkek eşin kusuru olmadığını, kadın eşin tam kusurlu olduğunu, tedbir ve yoksulluk nafakasının haksız olduğunu, hükmü bu yönüyle de istinaf ettiklerini beyanla, kusur belirlemesi ve kadın yararına hükmedilen nafakalar yönünden istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

2.Davalı -davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; evliliğin bu hale gelmesinde erkek eşin tam kusurlu olduğunu, yoksulluk nafakası miktarının düşük olduğunu, tazminat taleplerinin reddinin doğru olmadığını, erkeğin asıl davasının reddedilmesi, birleşen davalarının ise kabul edilmesi gerektiğini beyanla, erkeğin davasının kabulü, kusur belirlemesi, reddedilen tazminat talepleri ile lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının miktarı yönünden istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; İlk Derece Mahkemesince 18.12.2019 tarihinde her iki davanın kabulü ile boşanmaya ve boşanmanın fer’îlerine karar verildiği, karara karşı taraflarca 17.07.2020 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurulduğu, davacı -davalı …’in, dosya istinaf incelemesindeyken 21.02.2022 tarihinde vefat ettiği, taraflar arasındaki evlilik birliğinin ölümle sona erdiği, 4721 sayılı Kanun’un 181 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacı-davalının mirasçılarının davayı kusur tespiti açısından takip etme haklarının bulunduğu, davacı-davalının mirasçılık belgesinin dosyada bulunduğu ve sağ kalan kadın eş dışındaki bütün mirasçılar vekilinin, mirasçıların davayı takip ettiklerini bildirir 29.06.2022 tarihli dilekçe sunduğu, İlk Derece Mahkemesinin gerekçesinde belirtilen tarafların eşit kusurlu davranışlarının dosyadaki deliller ile gerçekleştiği gerekçesi ile; tarafların istinaf taleplerinin kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının yargılama giderleri ve vekâlet ücretlerine ilişkin hükümleri dışında kalan diğer hüküm fıkralarının kaldırılmasına, kaldırılan yönlerden yeniden hüküm tesisi ile; dosyaya alınan nüfus kaydına göre davacı-davalı …’in 21.02.2022 tarihinde vefat ettiği anlaşılmakla taraflar arasındaki evlilik birliği ölümle sona erdiğinden, boşanma talepleri konusuz kaldığından, boşanma davaları hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 4721 sayılı Kanun’un 181 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, davalı-davacı …’in boşanmaya sebebiyet verecek derecede asıl kusurlu olduğunun, davacı-davalı (müteveffa) …’in boşanmaya sebebiyet verecek derecede asıl kusurlu olduğunun tespitine, taraflar arasındaki evlilik birliği ölümle sona ermekle boşanma talebi konusuz kaldığından davalı-davacı kadının yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminat talepleri hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki taraf vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı-davalı erkek mirasçıları vekili temyiz dilekçesinde özetle; her ne kadar İlk Derece Mahkemesi tarafından boşanma yönünden verilen kararın kesinleştiğine dair şerh verilmemiş ise de, her iki tarafca boşanma talep ve iradesi doğrultusunda kararın boşanmaya dair kısmının taraflarca itiraz edilmeyerek istinaf öncesinde kesinleştiğini, öncelikle bu hususun nazara alınarak İlk Derece Mahkemesince verilen kararın boşanma yönünden istinaf öncesi tarihte kesinleştiğinin Bölge Adliye Mahkemesi tarafından gözetilmemesinin doğru olmadığını, evliliğin ölümlü değil boşanma ile sona erdiğini, müteveffa davacı-davalının boşanmaya sebebiyet verecek derecede asıl kusurlu olduğu yönündeki değerlendirmenin hatalı olduğunu, boşanmada asli ve tek kusurlu tarafın, davalı -davacı kadın olduğunu beyanla, İlk Derece Mahkemesince verilen boşanma hükmü istinaf edilmeyerek kesinleştiğinden evliliğin ölümle değil boşanmayla sona erdiğinin istinaf incelemesinde dikkate alınmaması ve murisleri olan davacı -davalı erkeğe de kusur yüklenmek suretiyle müteveffa eş yönünden de kusur tespiti yapılması yönünden temyiz isteminde bulunmuştur.

2.Davalı-davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; her ne kadar davacı -davalı vekili temyiz dilekçesinde, taraflar arasındaki boşanma kararının kesinleştiğini ve bu nedenle öncelikli kararın boşanma yönünde olması gerektiğini ileri sürmüş ise de asıl ve fer’înin birbirinden ayrılmaz bir bütün olduğunu, bu nedenle taraflar arasında boşanmanın gerçekleşmediğinin ortada olup Bölge Adliye Mahkemesi kararının bu yönü ile doğru olduğunu, esas yönden ise müvekkiline atfı kabil bir kusurun bulunmaması sebebiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının hatalı olduğunu beyanla, aleyhine yapılan kusur tespiti yönünden temyiz isteminde bulunmuştur.

C. Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı karşılıklı açılan boşanma ve fer’îleri istemine ilişkin davada, davacı-davalı erkeğin yargılamanın devamı sırasında ölümü üzerine taraflar arasındaki evlilik birliğinin ölümle sona erip ermediği, ölüm tarihinden önce kurulan boşanma hükmünün kesinleşip kesinleşmediği, somut olayda 4721 sayılı Kanun’un 181 inci maddesinin ikinci fıkrasının uygulanması imkanının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun’un 166 ıncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 181 inci maddesinin ikinci fıkrası; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 355 inci maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci ve 371 inci maddeleri.

3.Değerlendirme
1.İlk Derece Mahkemesince, karşılıklı olarak açılan boşanma davalarına ilişkin yapılan yargılama sonucunda boşanmaya sebebiyet veren olaylarda taraflar eşit kusurlu kabul edilerek her iki davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına ve boşanmanın fer’îlerine karar verilmiş, hüküm davacı-davalı erkek vekili tarafından; kusur belirlemesi ve kadın yararına hükmedilen nafakalar yönünden, davalı-davacı kadın vekili tarafından ise; erkeğin davasının kabulü, kusur belirlemesi, reddedilen tazminat talepleri ile lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının miktarı yönünden istinaf edilmiştir. Dosya istinaf aşamasında iken davacı-davalı erkeğin 21.02.2022 tarihinde ölümü üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, taraflar arasındaki evlilik birliği ölümle sona erdiğinden, konusuz kalan boşanma davaları hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 4721 sayılı Kanun’un 181 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, davalı-davacı kadının ve davacı-davalı erkeğin boşanmaya sebebiyet verecek derecede asıl kusurlu olduklarının tespitine, davalı-davacı kadının yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminat talepleri hakkında evlilik birliği ölümle sona ermekle boşanma davası konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince her ne kadar taraflar arasındaki evlilik birliğinin erkeğin ölümü ile sona erdiği gerekçesiyle yazılı şekilde 4721 sayılı Kanun’un 181 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca karar verilmiş ise de İlk Derece Mahkemesince kadının davasında verilen boşanma hükmü taraflarca istinaf edilmeyerek kesinleşmiş olup taraflar arasındaki evlilik birliği ölümle değil boşanmayla sona ermiştir. Somut olayda davacı -davalı erkeğin ölüm tarihi itibariyle taraflar arasındaki evlilik birliği boşanmayla sona erdiğine göre 4721 sayılı Kanun’un 181 inci maddesinin ikinci fıkrasının uygulanmasına imkan bulunmamaktadır. 6100 sayılı Kanun’un 355 inci maddesine göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırı haller dışında istinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ayrıca hükmün sonuç kısmında her bir talep hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmalı ve taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. O halde Bölge Adliye Mahkemesince, taraflar arasındaki evlilik birliğinin ölümle değil boşanmayla sona erdiği dikkate alınarak, tarafların istinaf dilekçelerinde belirttikleri istinaf sebepleri ile sınırlı olacak şekilde istinaf incelemesi yapılarak sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

2.Kabule göre de; evlilik birliğinin ölümle sona erdiği durumlarda 4721 sayılı Kanun’un 181 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca ölen eşin mirasçılarının davaya kusur tespiti yönünden devam etmeleri halinde mahkemece konusuz kalan boşanma davası hakkında karar verilmesine yer olmadığı kararının yanında sağ kalan eşin boşanmaya yetecek derecede kusurunun bulunup bulunmadığının tespiti ile yetinilmesi gerekirken, ölen eşin kusurlu olduğunun tespiti yönünde hüküm kurulması da doğru görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının yukarıda (1) numaralı paragrafta açıklandığı üzere BOZULMASINA, bozma sebebine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,

Temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

23.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.