Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi 2022/10579 E. 2023/1318 K. 23.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/10579
KARAR NO : 2023/1318
KARAR TARİHİ : 23.03.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
İlk Derece Mahkemesi : … 2. Aile Mahkemesi

Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı kadın vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve boşanmanın fer”îlerine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı kadın ve vekili dava ve cevaba cevap dilekçelerinde özetle; davalı ile 01.05.2005 tarihinde evlendiklerini, bu evliliklerinden iki müşterek çocuklarının olduğunu, davalının aile birlikteliğinin yüklediği sorumlulukları yerine getirmediğini, müşterek konuta maddî hiçbir katkıda bulunmadığını, kendisine fiziki şiddet uyguladığını, alkol aldığını, hasta olan çocuğunun yanında sigara içtiğini ve çocuğun rahatsız olmasına neden olduğunu, zaman zaman çocuklara karşı da fiziki şiddet uyguladığını, kendisinden para istediğini, evin geçimi ve çocukların eğitimi için kullandığını belirterek vermek istemediğini söylediğini, davalının aldığı maaşı eve ve çocuklara harcamadığını, iddia oyunlarına ve şans oyunlarına yatırdığını, sürekli bankalardan kredi çektiğini ve kredileri nereye harcadığının belirsiz olduğunu, müvekkilini de kredi çekmesi için zorladığını ve müvekkili reddettiğinde evliliğin son 4 ayında bu sebeple sürekli tartışma çıktığını, kredi çekmediği için davalının müvekkiline küstüğünü ve yatakları ayırarak müvekkilini cezalandırdığını, aynı gün “bu gece senin son gecen” diyerek müvekkilini odadan attığını, ertesi gün davalının, müvekkili işten eve döndüğünde çocuklarının gözü önünde kolundan sürükleyerek kişisel eşyalarını almasına ve çocuklarına sarılmasına dahi müsaade etmeden küfürler ederek evden dışarı attığını, müvekkilinin komşusuna sığındığını, bir gece orada kaldığını, sonrasında köydeki ailesinin yanına yerleşmek zorunda kaldığını, davalının bir daha müşterek konuta almadığını, müşterek çocukları kendisine göstermediğini, davalının kusurlu davranışları nedeniyle evlilik birlikteliğini devam ettirme imkanlarının kalmadığını beyanla, tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, müşterek çocukların velâyetinin müvekkiline verilmesine, müşterek çocuklar lehine aylık 500,00’er TL tedbir ve iştirak nafakasına, müvekkili lehine aylık 500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 50.000,00 TL maddî, 50.000,00 TL manevî tazminata, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP
Davalı erkek vekili süresinde sunduğu cevap dilekçesinde özetle; davacının suçlamalarını kabul etmediğini, özel bir firmada işçi olarak asgari ücretle çalıştığını, çalışmadığı iddiasının asılsız olduğunu, çocuklarına ve evine ekonomik olarak görevlerini yerine getirdiğini, bu nedenle iddia oynadığı ve alkol aldığı iddiasının gerçeği yansıtmadığını, ekonomik durumunun elverdiği ölçüde çocuklarının bakım ve gözetim görevini yerine getirdiği, çocuklarına karşı şiddet uyguladığı iddiasının tamamen asılsız olduğunu, davacı tarafa da hiçbir şekilde şiddet uygulamadığını, her evlilikte olacak ölçüde fikir ayrılığı nedeniyle tartışma yaşamaları neticesinde evden ayrılanın bizzat davacının kendisi olduğunu, davacının kendisi evden ayrıldıktan sonra bir ay boyunca müşterek çocukları aramayıp sormadığını ve görmediğini, kendisinin müşterek çocukları görmesi için teklifte bulunduğunu, ancak kendisini dikkate almadığını, davacının 12.06.2019 tarihinde evden ayrılmasına müteakip davacının babasının kendisini arayıp kızının nerede olduğunu sorduğunu, bilmediğini söylemesi üzerine kendisine hakaretler ederek sizi ayıracağım şeklinde sözler söylediğini, kendisinin sonrasında davacıdan özür dilediğini, evliliğini kurtarmaya çalıştığını ancak davacının ailesinin buna engel olduğunu, ayrıca müşterek konutu terk eden davacının, kendisinin gösterdiği tüm çabalarına rağmen eve dönmediğini, kendisinin ve müşterek çocukların evde olmadığı bir gün müşterek konuta gizlice girerek tüm eşyalarını toplayıp gittiğini, yaşanan tüm bu tartışmaların sebebinin ise borçlardan kaynaklandığını, 2013 yılında evlilik birliği içinde şu an oturulan müşterek konutun satın alındığını, kredi ödemesinin halen devam ettiğini, davacının iddialarının asılsız olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.

III. İlk Derece Mahkemesi Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; her ne kadar davacı kadın tarafından dava dilekçesi ve cevaba cevap dilekçesi ile birtakım iddialarda bulunularak davalının kusurlu davranışları sebebiyle evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı ileri sürülmüş ve boşanmalarına karar verilmesi talep edilmiş ise de; dinlenen tanık anlatımlarında davacının ileri sürdüğü hususlarda görgüye dayalı bir husus bulunmadığı, bu nedenle duyuma dayalı bir kısım beyanlara itibar edilmediği, dinlenen davacı tanığı … Ş. beyanında; tarafları barıştırmak için bir araya gelindiğinde davalının davacı hakkında “kredi çekecekse gelsin” dediğini ifade etmiş ise de tek başına bu sözün varlığının Mahkemece kusur olarak değerlendirilmediği ve kusur tespitinde dikkate alınmadığı, davacının dilekçelerinde ileri sürdüğü vakıaların ispatına yönelik başkaca herhangi bir delile de dayanmadığı, bu itibarla dosyada, taraflar arasındaki evlilik birliğinin temelinden sarsıldığının kabulüne yeterli herhangi bir ispat faaliyeti bulunmadığı gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddine, Mahkemenin 21.05.2020 tarihli duruşma ara kararı ile kadın yararına dava tarihinden itibaren aylık 200,00 TL tedbir nafakasına, anne yanında bulunan ve velâyetleri tedbiren davacı annelerine bırakılan ortak çocuklar yararına dava tarihinden itibaren aylık 200,00’er TL tedbir nafakasına, yine Mahkemenin 16.03.2021 tarihli duruşma ara kararı ile davacının çalıştığı, düzenli ve sürekli geliri olduğu gerekçesiyle yararına 21.05.2020 tarihli duruşma ara kararı ile bağlanan tedbir nafakasının 16.03.2021 tarihi itibariyle kaldırılmasına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalının müvekkiline sürekli olarak kredi çekmesi için baskı yaptığını, müvekkili bu durumu kabul etmeyince de müvekkilini kolundan tutarak müşterek konuttan dışarı attığını, müvekkilinin amcasının hanımı olan tanık … Ş.’nin yanına gittiğini, tanığın tarafları barıştırmak için her iki tarafla da görüştüğünü, davalının tanık …’e çok borcunun olduğunu ancak ne için borcunun olduğunu söylemediğini, kendisi için kredi çekecek olur ise gelsin yoksa olmaz anlamına gelen bir konuşma yaptığını, bu durumu bizzat tanığın beyan ettiğini, ancak yerel mahkemenin “…Dinlenen davacı tanığı … Ş. beyanında; tarafları barıştırmak için bir araya gelindiğinde davalının davacı hakkında “kredi çekecekse gelsin” dediğini ifade etmiş ise de tek başına bu sözün varlığı Mahkememizce kusur olarak değerlendirilmemiş ve kusur tespitinde dikkate alınmamıştır…” şeklinde ki gerekçe ile dikkate almayarak yazılı şekilde hüküm kurmasının tamamen usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı tarafın bu davranışı ve kredi çekecekse gelsin demesinin apaçık kusur sayılarak dosyanın müvekkili lehine karara bağlanması gerektiğini, erkeğin bu beyanının aynı zamanda müvekkilini bizzat kendisinin evden kovduğu durumunu da net bir şekilde ortaya koyduğunu, boşanmaya hükmedilerek, müvekkili yararına 30.000,00 TL maddî, 15.000,00 TL manevî tazminata, yine müşterek çocukların velâyetinin müvekkili anneye verilerek müşterek çocuklar için aylık 500,00’er TL’den toplam 1.000,00 TL iştirak nafakasına karar verilmesi gerektiğini beyanla, reddedilen davanın tamamı yönünden istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; her ne kadar İlk Derece Mahkemesince sübut bulmayan davanın reddine karar verilmiş ise de dosya kapsamı ve dinlenen tanık beyanlarına göre erkeğin, kadından kredi çekmesini isteyip bu hususta kadına baskıcı davrandığı, kredi çekmesi halinde kadını eve kabul edeceğinin söyleyerek kadını eve kabul etmediği anlaşılmakla bu kusurlu davranışların erkeğe yüklenmesi gerektiği, kadına isnat edilen vakıaların sübut bulmadığı, tarafların evlilik birliğinin erkeğin tam kusurlu hareketleri ile devamının taraflardan beklenemeyecek derecede temelinden sarsıldığı anlaşılmakla davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi isabetli bulunmadığı, dosya kapsamı ve dosya içerisinde bulunan inceleme raporuna göre annenin velâyete engel bir durumunun bulunmadığı, yargılama aşamasında geçici velâyetin anneye verildiği, çocukların hali hazırda anneleri ile birlikte kaldıkları değerlendirildiğinde müşterek çocukların velâyetlerinin annelerine bırakılmasının menfaatlerine olacağı, velâyetleri anneye verilen müşterek çocuklar yararına uygun miktarda tedbir ve iştirak nafakasına hükmedilmesi gerektiği, davacı kadının boşanmaya neden olan olaylarda ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, yararına 4721 sayılı Kanun’un 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası uyarınca maddî ve manevî tazminat koşullarının gerçekleştiği gerekçesiyle, davacı kadının istinaf isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının bütünüyle kaldırılmasına, yerine yeniden hüküm oluşturulmak suretiyle; davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, müşterek çocuklar 2006 doğumlu Mervesu ile 2008 doğumlu Furkan Fazlı’nın velâyetlerinin davacı anneye verilmesine, velâyetleri davacı anneye verilen müşterek çocuklar ile davalı babaları arasında kişisel ilişki tesisine, dava tarihinden itibaren müşterek çocuklar için ayrı ayrı aylık 200,00’er TL olarak hükmedilen tedbir nafakasının boşanmaya ilişkin hükmün kesinleşmesinden itibaren her bir çocuk için ayrı ayrı aylık 500,00’er TL olmak üzere iştirak nafakası olarak devamına, her ay davalı erkekten alınarak çocuklar yararına harcanmak üzere davacı kadına verilmesine, davacı kadın yararına 30.000,00 TL maddî, 15.000,00 TL manevî tazminatın davalı erkekten alınarak davacı kadına verilmesine, harç, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı erkek üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı erkek vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; müvekkilinin birliğin sarsılmasında kusurunun bulunmadığını davacı yanın tam kusurlu olduğunu, bu davanın asıl sebebinin müvekkilin 2013 yılında evlilik birliği içerisinde satın alıp borca girdiği ve halen kredi borcunu ödediği ev olduğunu, müvekkilin ailesinin tarafları tekrar bir araya getirip evliliklerini kurtarmak için ellerinden geleni yaptığını, ancak davacının ailesinin bu duruma olumlu yaklaşmadığını, davacı yanın tanıklarının beyanlarının tamamen duyuma dayalı olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte tazminat miktarlarının da oldukça yüksek olduğunu, müşterek evin davacı ev çocuklara tahsis edildiğinden müvekkilinin kirada oturduğunu, kredi borcunu zamanında ödeyemediğinden evin icradan davacının abisine satıldığını, müvekkilinin daha da mağdur olduğunu, tüm bu nedenlerle ispatlanamayan davanın ve davacının tüm taleplerin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla kabul edilen davanın tamamı yönünden temyiz isteğinde bulunmuştur.

C. Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık davacı kadın tarafından, evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak açılan boşanma ve fer’îleri istemine ilişkin davada taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, boşanma davasının kabulü kararının ve velâyet düzenlemesinin yerinde olup olmadığı, tedbir ve iştirak nafakaları ile kadın yararına tazminat şartlarının somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediği, miktarlarının uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesi 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 182 nci maddesi, 330 uncu maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 50 nci ve 51 inci maddeleri. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci ve 371 inci maddeleri.

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı erkek vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

23.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.