Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi 2022/10470 E. 2023/854 K. 07.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/10470
KARAR NO : 2023/854
KARAR TARİHİ : 07.03.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1784 E., 2022/1829 K.
DAVACI-DAVALI : … vekilleri Av. … vd.
DAVALI-DAVACI : … vekili Av. …
DAVA TARİHİ : 21.08.2020 – 20.08.2020
KARAR : İstinaf başvurusunun kısmen kabulü, yeniden hüküm tesisi
İLK DERECE MAHKEMESİ : … 9. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2020/458 E., 2022/469 K.

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın ve birleşen davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer’îlerine karar verilmiştir.

Kararın davalı-davacı kadın tarafından kusur belirlemesi, nafakaların ve tazminatların miktarına yönelik istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak maddî ve manevî tazminat miktarı yönünden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı-davalı erkek vekili tarafından kusur belirlemesi ve kadın lehine hükmedilen tazminatlar yönünden, davalı-davacı kadın tarafından ise nafakaların miktarı, yoksulluk nafakasının miktarı ve ödeme şekli, tazminatın miktarına yönelik temyiz edilmiştir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) öngördüğü yargılama sistemine göre ilk derece mahkemesinin kesin olmayan kararına karşı önce istinaf yoluna başvurulabilmektedir. İstinaf başvurusu üzerine bölge adliye mahkemesince, başvuran tarafın istinaf başvurusunun usulden ya da esastan reddine karar verilebilir veya ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulabilir. Bu durumda bölge adliye mahkemesi kararına karşı, istinaf başvurusu reddedilen tarafın ya da istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeni hüküm kurulması hâlinde aleyhine karar verilen tarafın temyiz hakkı bulunmaktadır. Başka bir deyişle istinaf başvurusunun reddi hâlinde bölge adliye mahkemesi kararına karşı temyiz hakkı sadece istinaf başvurusu reddedilen tarafa ait olup bu hâlde ilk derece mahkemesi kararını istinaf etmeyen tarafın temyiz hakkı bulunmamaktadır.

İlk Derece Mahkemesince davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve boşanmanın fer’îlerine hükmedilmiş ve davalı-davacı kadın vekili karara karşı kusur belirlemesi, maddî manevî tazminat ve nafakaların miktarı yönünden istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Kusur belirlemesi, davacı- davalı erkek vekili tarafından istinaf başvurusuna konu edilmeyerek erkek yönünden kesinleşmiştir. Bu nedenle, davacı- davalı erkek vekilinin istinaf edilmeyerek kesinleşen kusur belirlemesine ilişkin temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.

Davacı-davalı erkek vekilinin reddedilen yön dışındaki temyiz itirazları yönünden davalı-davacı kadın vekilinin maddî manevî tazminat ve nafakaların miktarına yönelik temyiz itirazları gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı erkek dava dilekçesinde özetle; davacı kadınının, müvekkili ile evlenmeden önce başka bir kişi ile gönül ilişkisi yaşadığını, davacı kocaya, bu husus hakkında anonim bir hesaptan mesaj geldiğini, bu durum davacı kadına sorulduğunda inkar ettiği, iş arkadaşları ile günü birlik …’a gittiğini söylediğini, akabinde tarafların düğününün yapıldığını, tarafların evlilik birlikteliği içerisinde, davalı kadının bir arkadaşı tarafından, davacıya sosyal medya üzerinden ulaşarak karım dediğin kadın seni aldattı diye mesaj gönderdiğini, davacı kocanın gelen mesajı kendi kök babasına gösterdiğini, babasınında davalı kadına, konuşmak için babasını çağırmasını söylediğini, davalı kadının babam bunları duyarsa ölür dediği diye karşılık verdiğini, davalının babasının gelen mesajı davacı kadına sorması üzerine ise davacının bir yanlış yaptım, sadakatsizlik yaptım, pişmanım dediğini, müvekkilinin davalı kadın tarafından çeşitli bahaneler ve yalanlarla aldatıldığını iddia ederek, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun (4721 sayılı kanun) 150 inci maddesi gereğince evliliğin iptaline karar verilmesini aksi halde evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı olarak boşanmalarına, müvekkili yararına 100.000,00 TL maddî ve 100.000,00 TL manevî tazminat karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP
Davalı-davacı kadının birleşen dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin evlendikten sonra 2 ay kadar davacı erkeğin kök ailesi ile birlikte yaşadığını daha sonra müşterek konuta geçtiklerini ancak evlilik birlikteliklerinin hiçbir zaman kurulamadığını, davalı erkeğin iki tane telefon kullandığını ve şifresini müvekkiline vermediğini telefonlardan birinin ev içerisinde sürekli uçak modunda bulunduğunu, davalının sürekli alkol kullandığını, gece geç saatlere kadar eve gelmediğini, müvekkiline şiddet uyguladığını, nereye gittiği hususunda defalarca yalan söylediğini, evde yalnız bıraktığını, evi otel gibi kullandığını, eve geldiğinde alkolden sızıp kaldığını, müvekkilini aşağıladığını. ona kovduğunu, boşanma ile tehdit ettiğini, bu şekilde müvekkiline psikolojik şiddet uyguladığını, müvekkilinin çalışmasına izin vermediğini, gittiği, geldiği yerlere karıştığını, müvekkili ile aynı yatakta yatmadığını, müvekkilinden mal kaçırmak kastıyla gayrimenkullerini üçüncü kişilere devir ettiğini iddia ederek asıl davanın reddini istemiş 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesi gereğince boşanmalarına karar verilmesini, müvekkili lehine aylık 3.000,00 TL tedbir, aylık 3.000.00 TL yoksulluk nafakasına, 1.000.000,00 TL maddî ve 1.000.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini dava ve talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalı-davacı kadınının, davacı-davalı erkek ile evlenmeden önce başka bir kişi ile gönül ilişkisi yaşadığı, bunun kendisine sorulduğunda inkar ettiği, kadının bir arkadaşının erkeğe “karım dediğin kadın seni aldattı” şeklinde mesaj göndermesi üzerine kadına sorulduğunda kadının pişman olduğunu söylediği, evlilik birliğinin temeli olan güven ve dürüstlük kuralının davalı-davacı kadın tarafından ihlal edildiği, eşler arasındaki karşılıklı güven duygusu kalmadığından eşler arasındaki sevgi ve saygı bağlarının koptuğu, davacı-davalı erkeğin ise kadının çalışmasına izin vermediği, ihtiyaçlarını karşılamadığı, sürekli alkol aldığı ve alkol aldığı dönemde ne yaptığını hatırlamadığı, erkeğin, kadına hakaretlerde bulunduğu, değer vermediği, başkalarının yanında aşağılayıp, hor gördüğü, davacının sosyal medya üzerinden başka kadınlarla görüştüğü, tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı, evliliğin devamında taraflar ve toplum yararına korunmaya değer bir menfaatin kalmadığı, evlilik birliğinin sona ermesinde davacı-davalı erkeğin ağır kusurlu olduğu, davalı-davacı kadının ise az kusurlu olduğu gerekçesiyle asıl davanın ve birleşen davanın 4721 sayılı Kanun’un 166 ıncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası gereğince kabulü ile tarafların boşanmalarına, davalı-davacı kadın lehine aylık 750,00 TL tedbir nafakası ile bir senelik 750,00 TL’den olmak üzere 9.000,00 TL toptan yoksulluk nafakasına, 15.000,00 TL maddî, 15.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmiş, davacı-davalı erkeğin istemiş olduğu maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı -davacı kadın vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davalı-davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; kusurun yanlış tespit edildiğini, toplu yoksulluk nafakası miktarının düşük oluduğunu, maddî ve manevî tazminatların miktarları, tedbir nafakası miktarına yönelik olarak istinaf talebinde bulunmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile nafakanın miktarında, yoksulluk nafakası yönünden bir defaya mahsus olmak üzere “toptan ödeme” yönünde karar verilmesinde ve miktarında isabetsizlik bulunmadığı , davalı – davacı kadın yararına, tarafların boşanmaya neden olan olaylardaki kusur dereceleri, tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, paranın alım gücü ve beklenen menfaatlerin kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, maddî, manevî tazminat takdir edilmesinde isabetsizlik olmadığı hükmedilen tazminat miktarı düşük olduğu gerekçesi ile kadının tazminatlara yönelik istinaf talebinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin tazminata yönelik hükmün kaldırılmasına yerine kadın lehine 50.000,00 TL maddî ve 50.000,00 TL manevî tazminata, kadının sair istinaf taleplerinin ise esastan reddine karar verilmiştir

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı-davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde; Bölge Adliye Mahkemesince maddî ve manevî tazminat miktarlarının artırıldığını, davalı kadının kötü niyetli ve hırslı olduğunu para hırsı ile hareket ettiğini, yargılama süresince gerçeği yansıtmayan hikayelerle müvekkiline kusur atfedildiğini aslında sorunların kaynağının davalı kadın olduğunu beyan ederek tazminat miktarının fahiş olduğunu beyan ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının kusur belirlemesi ve kadın lehine hükmedilen tazminatlar yönünden bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı-davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde; davacı-davalı erkeğin istinaf talebinde bulunmadığını bu nedenle temyiz talebinde bulunamayacağını, maddî ve manevî tazminatın ve tedbir nafakası miktarının düşük olduğunu, davacı erkeğin mali gücünün yerinde olduğunu, mallarını 3 kişiler üzerine kaçırdığını, tam kusurlu olanın erkek olduğunu, tedbir nafakasının çok düşük kaldığını yoksulluk nafakasının miktarı ve ödeme şekli başlangıç ve bitiş tarihinin hatalı olduğunu beyan ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kadının kusur belirlemesi itirazının yerinde olup olmadığı, kadına yüklenen kusurların gerçekleşip gerçekleşmediği, erkeğe başkaca kusur yüklenip yüklenemeyeceği, kadın yararına hükmedilen maddî ve manevî tazminat ile tedbir ve yoksulluk nafakası miktarının yerinde olup olmadığı ve yoksulluk nafakasının ödeme şekli noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 174 üncü maddesinin ikinci fıkrası, 175 inci maddesi, 176 ncı maddesi. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 50 nci ve 51 inci maddeleri.

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup tarafların temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacı-davalı erkek vekilinin kusur tespitine yönelik temyiz dilekçesinin REDDİNE,

2. Davalı-davacı kadın vekilinin tüm temyiz itirazları ve davacı-davalı erkek vekilinin sair hususlara yönelik temyizinin incelenmesine gelince;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

07.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.