Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi 2022/10461 E. 2023/1171 K. 21.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/10461
KARAR NO : 2023/1171
KARAR TARİHİ : 21.03.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1782 E., 2022/1840 K.
DAVACI-DAVALI : … vekilİ Av. …
DAVALI-DAVACI : … vekili Av. …
DAVA TARİHİ : 04.03.2020 – 30.06.2020
KARAR : İstinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurma
İLK DERECE MAHKEMESİ : … 9. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2020/249 E., 2022/107 K.

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma ve ziynet alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davalarının kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kısmen kaldırılarak bu yönlerden yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle;kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı-davalı erkek vekili dava ve karşı davaya cevap dilekçesinde özetle; kadının, erkeğin annesinin eve gelmesini istemediğini hatta erkek ile görüşmesini kısıtladığını, sebepsiz yere evi terk edip gittiğini, kadının kuzeni ve ailesinin uzlaşmaz tavır takındıklarını, annesine saygısız davrandığını, kendisine ve annesine hakaret ettiğini, akrabalarının erkeği tehdit ettiğini, iddia ederek 4721 sayılı Türk Medeni Kanun’un (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesi gereğince davasının kabulüne, tarafların boşanmalarına, erkek yararına 50.000,00 TL maddî ve 50.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP
Davalı-davacı kadın vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; erkek ve annesi tarafından ezilip, hakaret ve ağır sözlere maruz kaldığını, dışlanan taraf olduğunu, psikolojik baskı uyguladığını, aşağıladığını, her seferinde olduğu gibi evin içinde saklamış olduğu silahını aradığını, “öldüreceğim seni” diyerek tehdit ettiğini, kapıyı kilitlediğinde kırmaya çalıştığını, davacının silahını ve telefonu alarak, üzerine kapıyı kilitleyerek dışarı çıktığını, silahı bırakıp geri döndüğünde ise “şimdi ara polisi ne ispat edeceksin” diyerek evden kovduğunu, annesi ile birlikte yaşamaya zorladığını, kayınvalidesinin aşağılayıcı ve kıskanç tavırlarına erkeğin sessiz kaldığını, erkeğin şiddet eğilimli davranışları ve tehditlerinin olduğunu, iftiralar attığını, sürekli müvekkilinden üstün gördüğünü, kadını hor gördüğünü, evden kovarken kadına ait olan altınları da alıkoyduğunu, nişanda kalın bir bilezik, …’ye gittikten sonra ise 5 tane … burması bilezik, 1 tane beşi bir yerde ve bir zincir, toplam 6 bilezik 1 beşi bir yerde ve altın zinciri evlilik dolayısıyla alındığını, alınan bu ziynetlerden nişanda takılan bileziği …’ye giderken yanında götürdüğünü, …’de alınmış olanlar da dahil, tüm ziynet eşyalarının davacı tarafından bir torbaya konularak saklandığını, ziynetlerini sorduğunda, “Sen bana karılık mı yaptın? Mehiri/altınları hak edecek ne yaptın?” şeklinde ağır ithamda bulunduğunu ve ”boşanınca ancak alırsın” dediğini ileri sürerek asıl davanın reddine, 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesi gereğince karşı davasının kabulüne, tarafların boşanmalarına, kadın yararına aylık 1.300,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, kadın yararına 50.000,00 TL maddî, 80.000,00 TL manevî tazminata, ziynet eşyalarının aynen iadesini, aynen iadesi mümkün değilse fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL değerindeki ziynet alacağının yasal faizi ile tahsilini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “… tarafların kısa bir süre birlikte yaşayıp ayrıldıkları, davacı erkeğin annesi ile birlikte yaşamak istediği, annesine aşırı düşkün olduğu, sürekli annesinden onay istediği, annesinden çekindiği için eşine iltifat edemediği, annesinin müdahalelerine sessiz kaldığı, davacının annesinin davalıya “Allah belanı versin” dediği, davalı kadının telefonlarını dinlediği, bu sebeple davalı kadının davacının annesi ile yaşamak istememekte haklı olduğu, davacının annesinin evden ayrıldığı, ancak davacı erkeğin bunu kabullenemediği, bu sebeple tarafların arasında huzursuzlukların devam ettiği ve davalı kadının evden ayrıldığı, yaşanan son olayda tarafların birbirlerine hakaret ettiklerine yahut birbirlerini tehdit ettiklerine dair delil bulunmadığı, evlilik birlikteliğinin son bulmasına davacı erkeğin tutum ve davranışlarının neden olduğu, davalı kadının evlilik birlikteliğinde kendisine kusur olarak yüklenecek maddî veya manevî bir olgunun davacı tarafça ispatlanamadığı…” gerekçesi ile 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince erkeğin davasının reddine, kadının davasının kabulüne, tarafların boşanmalarına, boşanmakla yoksulluğa düşeceği anlaşılan kadın yararına aylık 600,00 TL yoksulluk nafakası ile yararına maddî ve manevî tazminat verilmesi koşulları oluştuğundan 8.000,00 TL maddî, 8.000,00 TL manevî tazminata, kadının ziynet alacağı davasının kabulü ile kararda belirtilen ziynet eşyalarının aynen kadına iadesine, olmadığı taktirde bedellerinin toplamı olan 57.025,00 TL’den 1.000,00 TL’sinin dava tarihinden itibaren, 56.025,00 TL’sinin ıslah tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte erkekten tahsiline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı-davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; kadının tanıklarının görgüye dayalı beyanda bulunmadıklarını, beyanlarının hükme esas alınamayacağını, kendi tanıklarının görgüye dayalı beyanlarının dikkate alınmadığını, kadının hiç bir sebep yokken evi terk ettiğini, karşı davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, ziynet eşyasının ayrı bir dava ile istenmesi gerektiğini, düğün yapılamadığı için kadına herhangi bir takı takılmadığını, davalının ziynet eşyası takıldığına dair fotoğraf ya da kamera kaydı sunmadığını, ziynet eşyalarının varlığı ve müvekkili tarafından alındığının ispat edilemediğini, kadının müvekkili çalışıyorken bavulunu hazırlayıp abisi ile gittiğini, ziynet taleplerinin ispat edilemediğini halde kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, kararın asıl davanın reddi, karşı davanın kabulü ile ziynet alacağı davasının kabulü yönünden kaldırılmasını, talep etmiştir.

2. Davalı-davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; hükmedilen nafaka ve tazminat miktarlarının düşük olduğunu, erkeğin silahla tehdit ettiğinin ispatlandığını, evden kovduğunun da ispat edildiğini belirterek verilen kararın kusur tespiti ve nafakaların ve tazminatların miktarı yönünden kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesince belirlenen ve gerçekleşen kusurlar ve bu kusurlara göre davacı- davalı erkeğin ise tam kusurlu olduğu ile erkeğin davasının reddi ve kadının davasının kabulünün; kadın yararına tedbir ve yoksulluk nafakası ile tazminata hükmedilmesinin doğru olduğu gerekçesi ile erkeğin davaların kabul ve reddi, kadın yararına tazminat ile tedbir ve yoksulluk nafakasına hükmedilmesine yönelik istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin (1) inci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine, İlk Derece Mahkemesince kadın yararına takdir edilen tedbir nafakası ve yoksulluk nafaka miktarının günün ekonomik koşulları, kadının zorunlu ihtiyaçları ve hakkaniyet ilkesi birlikte değerlendirildiğinde az olduğu; kadın yararına hükmedilen maddî ve manevî tazminat miktarlarının tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, kusur durumu ve hakkaniyet ilkesi dikkate alındığında az olduğu; Kadın, son ayrılık sırasında evden silahla tehdit edilerek ayrıldığını ve ziynetlerin erkek tarafından alındığını, tüm dosya kapsamı ve tanık beyanları ile ispatlayamadığı, kadın tanığı olan annesinin kızının altınlarının ailesinin evine döndüğünde yanında olmadığını beyan etmesinin kadının ziynet eşyalarının erkek tarafından alındığını ispat için yeterli olmadığı, kadının yemin deliline de dayanmadığı gözetilerek reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile kadının nafaka ve tazminat miktarlarına, erkeğin ise ziynet alacağına yönelik istinaf başvurusunun 6100 sayılı Kanun’un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (2) inci alt bendi gereğince kabulü ile bu yönlerden yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle kadın yararına aylık 1.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, kadın yararına 25.000,00 TL maddî 25.000,00 TL manevî tazminata, kadının ziynet alacağı davasının reddine, ziynet alacağı yönünden kesin olarak karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı – davalı erkek vekili temyiz başvuru dilekçesinde özetle; kadının tanıklarının görgüye dayalı beyanda bulunmadıklarını, beyanlarının hükme esas alınamayacağını, kendi tanıklarının görgüye dayalı beyanlarının dikkate alınmadığını, kadının hiç bir sebep yokken evi terk ettiğini, karşı davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, kadının erkek çalışıyorken bavulunu hazırlayıp abisi ile gittiğini, kadının davasının kabulü ile kendi davasının reddi kararının usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kararın her iki davanın tamamı yönünden bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalı – davacı kadın vekili temyiz başvuru dilekçesinde özetle; belirlenen kusurlara ek olarak erkeğin silahla tehdit ettiğini, evden kovduğunu bu kusurların da erkeğe yüklenilmesi gerektiğini, kusur durumuna göre belirlenen nafaka ve tazminatların miktarının az olduğunu, erkeğin altınların hiç mevcut olmadığı yönündeki iddiasına karşılık altınların mevcudiyeti hem kendisinin mesajları hem de tanık beyanları ile kanıtlanmış olduğunu, bu nedenle ziynet alacağının reddi kararında usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kararın kusur belirlemesi, tazminat ve nafaka miktarları ile ziynet alacağı davasının reddi yönlerinden bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, karşılıklı açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, asıl davanın reddi karşı davanın kabulü, kadın yararına tazminat ve nafaka verilmesi şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği, tazminat ve nafaka miktarının uygun olup olmadığı ve kadının ziynet alacağı talebinin reddine karar verilmesinin doğru olup olmadığı, ziynet alacağı davasında verilen hükmün miktar yönünden temyiz kesinlik sınırını aşıp aşmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesi, 6 ncı maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci maddesi, 220 nci, 222 nci ve 226 ncı maddeleri. 6100 sayılı Kanun’un 352 inci madde, 353 üncü maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası, 370 inci maddesi ile 371 inci maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 50 nci ve 51 inci maddeleri.

3. Değerlendirme
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle davalı- davacı kadının karşı dava dilekçesinde ziynetlere yönelik aynen iade talebinde de bulunduğunun, Bölge Adliye Mahkemesi karar tarihi itibariyle aynen iadesine hükmedilen ziynetlerin değerleri temyiz sınırının üzerinde olup bu nedenle ziynet alacağı davasına yönelik temyiz itirazlarının da incelenmesi gerektiğinin anlaşılmasına göre kadının tüm, erkeğin ise aşağıdaki paragrafın kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Dava 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinde yer alan evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı karşılıklı boşanma istemine ilişkindir. Taraflar evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda diğer tarafın kusurlarını ispat etmekle mükelleftir. Her ne kadar İlk Derece Mahkemesince erkeğin annesi ile birlikte yaşamak istediği, annesine aşırı düşkün olduğu, sürekli annesinden onay istediği, annesinden çekindiği için eşine iltifat edemediği, annesinin müdahalelerine sessiz kaldığı, erkeğin annesinin kadına “Allah belanı versin” dediği, kadının telefonlarını dinlediği, bu sebeple kadının erkeğin annesi ile yaşamak istememekte haklı olduğu, erkeğin annesinin evden ayrıldığı ancak erkeğin bunu kabullenemediği, bu sebeple tarafların arasında huzursuzlukların devam ettiği vakıaları erkeğe kusur olarak yüklenmişse de, ortada terk hukuki sebebine dayalı bir boşanma davası (TMK m. 164) olmadığı gibi dinlenen tanık beyanlarının bir kısmı 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, zamanı belli olmayan, soyut ve genel nitelikte olup, bir kısım tanıkların anlatımları ise sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak ve duyuma dayalı izahlardan ibarettir. Gerçekleşen bu durum karşısında erkeğin boşanmaya sebebiyet verecek bir kusurunun varlığı ispatlanamadığından kadının karşı boşanma davasının da reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı-karşı davacı kadının boşanma davasının kabulü ve kusur belirlemesi yönünden, davacı-karşı davalı erkek yararına BOZULMASINA, bozma sebebine göre davalı-karşı davacı kadının yoksulluk nafakasının ve tazminatların miktarına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,

2. Tarafların sair temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmanın kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Peşin alınan harcın istek halinde yatırana iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

21.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.