Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi 2022/10423 E. 2023/765 K. 28.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/10423
KARAR NO : 2023/765
KARAR TARİHİ : 28.02.2023

MAHKEMESİ … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanun’un (4721 sayılı kanun) 161 inci maddesi gereğince boşanmalarına karar verilmiştir.

Kararın davalı-davacı kadın tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile bu yönlerden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme sonucunda gereği düşünüldü:

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) öngördüğü yargılama sistemine göre ilk derece mahkemesinin kesin olmayan kararına karşı önce istinaf yoluna başvurulabilmektedir. İstinaf başvurusu üzerine bölge adliye mahkemesince, başvuran tarafın istinaf başvurusunun usulden ya da esastan reddine karar verilebilir veya ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulabilir. Bu durumda bölge adliye mahkemesi kararına karşı, istinaf başvurusu reddedilen tarafın ya da istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeni hüküm kurulması hâlinde aleyhine karar verilen tarafın temyiz hakkı bulunmaktadır. Başka bir deyişle istinaf başvurusunun reddi hâlinde bölge adliye mahkemesi kararına karşı temyiz hakkı sadece istinaf başvurusu reddedilen tarafa ait olup bu hâlde ilk derece mahkemesi kararını istinaf etmeyen tarafın temyiz hakkı bulunmamaktadır.

Somut uyuşmazlıkta, İlk Derece Mahkemesince verilen asıl davanın reddine birleşen davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun 161 inci maddesi gereğince boşanmalarına dair karara karşı davalı-davacı kadın vekilince yoksulluk nafakası talebinin reddi, manevi tazminatın miktarı ve mal rejimi tasfiyesine yönelik istinaf yoluna başvurulmuştur. Davacı-davalı erkek istinaf başvurusunda bulunmamıştır. Davalı-davacı kadın yararına hükmedilen maddi tazminat istinaf edilmeksizin kesinleştiğinden davacı-davalı erkeğin ve davalı-davacı kadının, kadın yararına kabul edilen maddi tazminatın miktarı ve kabulü yönünden Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı temyiz hakkı bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; davacı-davalı erkeğin ve davalı-davacı kadının, kadın yararına hükmedilen maddi tazminatın kabulü ve miktarı yönünden temyiz dilekçelerinin reddine karar vermek gerekir.

Davacı-davalı erkek ve davalı-davacı kadının reddedilen yön dışındaki itirazları yönlerinden gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlenildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
1-Davacı-davalı erkek vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların aynı … yerinde çalışmalarına rağmen davalının evin ihtiyaçlarına hiçbir zaman destek olmadığını, müvekkilinin sadece kendi maaşıyla geçimlerini sağladığını ve zorlandığını, kirayı dahi 2-3 ay gecikmeli ödeyebildiğini, davalının müvekkilinin ailesiyle hiçbir zaman görüşmediğini, çocukları babaanne ve halalarıyla yıllarca görüştürmediğini, davalının ikinci çocuk doğduktan sonra işten ayrıldığını, müvekkilinin ise gemi adamı olarak bir firmada çalışmaya başladığını, 1999 yılından bu yana gemilerde çalıştığını, ortalama yılın 7-8 ayını gemide açık denizlerde geçirdiğini, 2013 yılı Mart ayında 4 aylık gemi seyahatinden döndüğünde evde davalı ve arkadaşlarını konuşurlarken bulduğunu, davacının müvekkiline hoşgeldin bile demediğini, bu olayın müvekkilini derinden sarstığını, bu olaydan sonra müvekkilinin evden ayrıldığını iddia ederek 4721 sayılı Kanun 166 ncı maddesi birinci ve ikinci fıkrası gereğince boşanmalarına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.

2-Davacı-davalı erkek vekili birleşen davaya cevap dilekçesinde özetle; tarafların son 5 yıldır fiilen ayrı yaşadıklarını, evliliğin başından beri aile olmadıklarını, davacı kadının evin geçimine maddi desteği olmadığını, davalı erkeğin bir gömleğini dahi ütülemediğini, aile birliğini umursamadığını, davalı erkeğin ailesiyle görüşmediğini, davacı ve çocukları da görüştürmek istemediğini, görüştüklerinde kavga çıkardığını, 1999 yılında davalı erkek gemilerde çalıştığı halde eve geldiğinde umursamadığını, 2013 yılı Mart ayından beri tarafların fiilen ayrı yaşadıklarını, müvekkilinin ayrı yaşanan dönemde de sorumluluklarını yerine getirdiğini, zina iddiasının kabulünün mümkün olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

3- Davacı-davalı erkek vekilinin ikinci cevap dilekçesinde özetle; asıl dava dilekçesini, birleşen davaya cevap dilekçesindeki iddia ve taleplerini tekrar ederek asıl davanın kabulüne davalı-davacı kadının birleşen davadaki talep ve davalarının reddine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
1-Davalı-davacı kadının dava dilekçesine karşı cevap dilekçesinde; davacının iddialarının gerçek dışı ve asılsız olduğunu,davacının evden gitmesinden sonra dönem dönem görüştüklerini, evliliği yoluna koyma konusunda kararlar aldıklarını, ancak davacının bir türlü eve dönmediğini, bazen telefonlarına dahi cevap vermediğini, kendisinin emekli maaşı dışında geliri olmadığını, her şeye rağmen eşini sevdiğini ve boşanmak istemediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini, boşanmaya karar verilmesi halinde kendisi ve çocukları lehine ayrı ayrı 2.500,00 TL tedbir, iştirak yoksulluk nafakasına kadın için 150.000,00 TL tazminata karar verilmesini talep etmiştir.

2-Davalı- davacı kadın vekili birleşen dava dilekçesinde özetle ; davalı erkeğin 4 yıldır eve uğramadığını, kocalık görevlerini yerine getirmediğini, telefon ve mesajlarına dahi cevap vermediğini, davalı erkeğin eve dönmesi için sabırla beklediğini, bu sırada davalı erkeğin kendisi aleyhine boşanma davası açtığını, evliliği kurtulur diye o davanın reddini talep ettiğini, ancak dava tarihinden sonra 2017 yılı Aralık ayında davanın Azerbaycan uyruklu bir kadınla birlikte yaşamaya başladığını ve bu kadından bir çocuğunun olduğunu öğrendiğini, davalı erkeğin kızları Hümeyra’ya çocuğa ait video ve fotoğraflar gönderdiğini, bu olay üzerine davalının durumu kabul eden ses kayıtları attığını, yaşanan bu olaylar nedeniyle dava açmak zorunda kaldığını, aldatıldığını iddia ederek zina ve şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanmalarına, kendisi için 6.000,00 TL tedbir, yoksulluk nafakası, 300.000,00 TL maddi ve 100.000,00 TL manevi tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiş, dosyanın … 1. Aile Mahkemesinin 2017/416 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

3- Davalı-davacı kadın vekili cevaba cevap dilekçesinde özetle; davacı – davalı erkeğin cevap dilekçesindeki iddiaları kabul etmediklerini, davalı-davacı kadının kusuru bulunmadığını, taraflar fiilen ayrı yaşasa da eşlerin sadakat yükümlülüğünün olduğunu, davalı erkeğin bu yükümlülüğü ihlal ettiğini, başka kadından çocuğu da olduğunu, sadakat yükümlülüğe aykırı davrandığını, boşanmada tek ve tam kusurlu olanın davacı- davalı erkek olduğunu, davacı kadın için 1000 USD tedbir nafakası ile zina nedeniyle davalı erkeğin tam ve ağır kusurlu olduğunun tespitine, 4721 sayılı Kanunu 236 ıncı maddesi ikinci fıkrası gereğince davacı-davalı erkeğin yasal payının tamamen ortadan kaldırılmasına, aksi halde azaltılmasına, maddî ve manevî tazminat taleplerinin kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı davalı erkeğin dava dilekçesindeki iddialarını ispat edemediği, kadına kusur izafe edilemediği, buna karşın erkeğin 2017 yılı Aralık ayında evi terk ettiği, Azeri bir kadınla birlikte yaşadığı ve bu kadından bir çocuğunun olduğu, bu hallerin cinsel ilişkinin gerçekleştiğine karine olduğu gerekçesi ile asıl davanın reddine, birleşen dosya davacısı …’ın davasının kabulü ile tarafları 4721 sayılı Kanun161 inci maddesinde düzenlenen zina hukuki sebebine dayalı olarak boşanmalarına, düzenli emekli maaşı geliri bulunan davalı-davacı kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine, tedbir nafakasının karar kesinleşinceye kadar devamına, boşanmakla eşinin maddî desteğini yitiren ve kişilik hakları saldırıya uğrayan davalı-davacı kadın yararına 80.000,00 TL maddî, 80.000,00 TL manevî tazminata, kadının, erkeğin mal rejimindeki payının ortadan kaldırılması veya azaltılması talebi hakkında usulüne uygun açılmış bir mal rejiminin tasfiyesi davası bulunmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-davacı kadın vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı- davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde; davalı -davacı kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmesini, manevi tazminatın miktarı ve mal rejiminin tasfiyesi taleplerine yönelik verilen karar verilmesine yer olmadığı kararının hatalı olduğunu beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, davacı kadının boşanmaya sebep olan olaylarda kusurunun bulunmaması, emekli maaşı dışında geliri bulunmadığı, gelirinin de kendisini yoksulluktan kurtarmadığı dikkate alınarak 4721 sayılı Kanunun 175 inci maddesi yasal koşullarının davacı-davalı kadın lehine gerçekleştiği gözetilerek yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerekirken yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmesinin doğru olmadığı, davalı-davacı kadın yararına hükmedilen manevi tazminatın da az olduğu gerekçesi ile davalı-davacı kadının yoksulluk nafakası ve manevi tazminat miktarına yönelik istinaf talebinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin kararının yoksulluk nafakası ve manevi tazminat yönünden kaldırılmasına ve kadın yararına aylık 2.500,00 TL yoksulluk nafakasına, 100.000,00TL manevî tazminata hükmedilmesine, davalı – davacı kadının mal rejimi kapsamında açılmış bir dava ve talebinin bulunmadığı, bu haliyle 4721 sayılı Kanun’un 236 ncı maddesinin ikinci fıkrası kapsamında karar verilmemesi usul, yasa ve dosya kapsamına uygun olmakla, davalı-davacı kadının mal rejiminin tasfiyesi payına yönelik istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilileri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1- Davalı- davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde; davalı -davacı kadının yoksulluk nafakası , maddî ve manevî tazminatın miktarının ülkemizde meydana gelen enflasyon nedeniyle düşük kaldığını, mal rejiminin tasfiyesi taleplerine yönelik verilen karar verilmesine yer olmadığı kararının hatalı olduğunu beyan ederek taleplerinin tümüyle kabul edilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

2- Davacı-davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde; kadın yararına hükmedilen yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminat yönünden temyiz talebinde bulunmuştur.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taraflarca açılan karşılıklı boşanma davasında kadın yararına hükmedilen manevî tazminat miktarının uygun olup olmadığı, kadın yararına yoksulluk nafakası koşulları oluşup oluşmadığı ve miktarı ile mal rejimi tasfiyesine yönelik usulüne kaçılmış bir dava olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun’un 4 üncü ve 161 inci maddesi, 174 üncü maddesinin ikinci fıkrası, 175 inci maddesi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369/1, 370 , 371 inci maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 50 ve 51 inci maddeleri.

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekillerince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Davacı-davalı erkeğin davalı- davacı kadın lehine hükmedilen maddî tazminata yönelik temyiz dilekçesinin REDDİNE,

2.Davalı-davacı kadın vekilinin lehine hükmedilen maddî tazminatın miktarına yönelik temyiz dilekçesinin REDDİNE,

3.Tarafların diğer hususlara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz karar harcının temyiz edenlere yükletilmesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararının bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

28.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.