YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/10142
KARAR NO : 2023/772
KARAR TARİHİ : 28.02.2023
MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındakİ boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ( 4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 362 nci maddesi uyarınca temyiz yoluna başvurulamaz. Temyize konu edilen miktarın, kesinlik sınırının altında kalması hâlinde 6100 sayılı Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre hüküm altına alınan ve temyize konu edilen reddedilen toplam miktar 10.002,00 TL olup Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 107.094,06 TL’nin altında kalmaktadır. Açıklanan nedenlerle kadının çeyiz eşyası alacağına yönelik temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Tarafların gerekli şartları taşıdığı anlaşılan boşanma davasına yönelik temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; erkeğin evlilik birliğinin kurulmasıyla birlikte sürekli olarak ağır baskı ve şiddet uyguladığını, aşağıladığını, ekonomik baskı uyguladığını, sürekli olarak cep telefonunu kurcalayıp, kendisinin bayan arkadaşları ile neler konuştuklarını kendisine anlatmasını istediğini, kadının tüm bu baskılar nedeniyle girdiği bunalım sonucu intihara teşebbüs ettiğini, hiçbir ihtiyacını karşılamadığını, dışarı çıkıp ihtiyaçlarını karşılamasına müsaade etmediğini, kocalık görevini gereği gibi yerine getirmediğini ve eşine karşı ilgisiz kaldığını belirterek tarafların 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesi uyarınca evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmalarına, davacı için sonrada yoksuluk nafakasına dönüşmek üzere aylık 1.000,00 TL tedbir nafakasına, müşterek çocuk … … için sonradan iştirak nafakasına dönüşmek üzere aylık 750,00 TL tedbir nafakasına, davacının evlenirken beraberinde götürdüğü çeyizinin evden ayrılırken evde kaldığını bu nedenle kendisine iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediğini, çocuğu 9 aylık olmasına rağmen göremediğini, daha önce kadının açmış olduğu davanın takipsiz bırakıldığını ve iddiaların gerçek dışı olduğunu, tüm çabalarına rağmen 28.06.2017 tarihinde açtığı dava sonrasında kadınla iletişim kuramadığını, bütün aile fertlerinin telefonunu engellediğini, kadının çözüm aramadığını, çocuğundan mahrum bırakıldığını, iletişime geçmediğini, yaşadığı ameliyat nedeniyle işe devam edemediğini, maddî ve manevî konuda çok yıprandığını, arabulucu aile büyüklerine gönderdiğini fakat sonuç alamadığını beyanla davanın reddine, çocukla kişisel ilişki kurulmasına ve kadının aile ziyaretine giderken yanında ziynet eşyalarını ve düğün takılarını da götürmesi nedeniyle çeyiz talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı erkeğin davacı kadını aşağıladığını, kadınla maddî olarak ilgilenmediğini, baskı uyguladığını, davacı kadının ise barışmaya yanaşmadığını belirterek, erkeğin kadına nispeten evlilik birliğini sona erdiren olaylarda ağır kusurlu olduğunu, annenin fiilen yanında bulunan çocuk bağlamında fiili durumu kötüye kullandığının sabit olduğunu, müşterek çocuğun yaşı ve anne bakımına olan ihtiyacı göz önünde bulundurularak ortak velâyet altına alınmasına, fiilen anne yanına yerleştirilmesine karar verilmesi gerektiğini, davacı kadının çalışmadığını, herhangi bir geliri bulunmadığını, bu nedenle tedbir ve yoksulluk nafakasının ödenmesine ve anne yanındaki ortak çocuk lehine tedbir ve iştirak nafakası ödenmesine hükmedildiğini, davacı kadının çeyiz eşyalarına yönelik iddialarını ispatlayabilir nitelikte görgüye dayalı tanık beyanları bulunmadığını, bu nedenle kadının çeyiz alacağına ilişkin talebinin reddine karar vermek gerektiğini belirterek davanın kabulüne, tarafların 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmalarına, ortak çocukları Eslem …’nın velâyetinin ortak velâyet olarak düzenlenmesine, çocuğun anne yanına yerleştirilmesine, çocukla baba arasında her ayın 1 ve 3 üncü haftası Cumartesi günü saat 10.00’dan Pazar günü saat 17.00’ye kadar, dini bayramların 2 nci günü saat 10.00’dan 3 üncü günü saat 17.00’e kadar, müşterek çocuk ile baba arasında şahsi ilişki tesisine, çocuk lehine 150,00 TL tedbir ve iştirak nafakası ödenmesine, kadın lehine 250,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ödenmesine, davacı kadının çeyize ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı kadın vekili, hükmün usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek özetle; tarafların …’te yaşadıklarını, birlikte ziyaret için Iğdır’a gittiklerini ve kadının tekrar geri dönmediğini, mahkemenin çeyiz eşyası ile ilgili verdiğini kararın hatalı olduğunu, çocukla, erkek eşin görüşmesine engel olmadığını, erkek eşin müvekkiliyle hiç görüşmeden icra yoluna başvurduğunu, müşterek çocuğun anne şefkat ve bakımına muhtaç olduğunu, velâyetinin sadece annede olması gerektiğini, davalının eş ve çocuğun hiçbir ihtiyacını gidermediğini, maddî olarak hiçbir destekte bulunmadığını ileri sürerek; kararın kusur belirlemesi, çeyiz eşyaları talebinin reddi, velâyet düzenlemesi ve nafakaların miktarı yönünden kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı erkek vekili, hükmün usul ve kanuna aykırı bulunduğunu, kadının iddialarının ispatı için hiçbir delil olmadığını, kadının tanıklarının kardeşi, anne ve babası olduğundan tarafsız beyanda bulunmalarının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, kadının müşterek çocuğu babadan kaçırdığının sabit olduğunu, bu konuda yerel mahkemenin gerekli önlemleri almayarak müşterek çocuğun anneye bırakılmasının eksik ve hatalı olduğunu, yurtdışında örgün olarak okuduğunu, hiçbir gelirinin olmadığını, yerel mahkeme tarafından hükmedilen nafaka miktarlarını ödeme gücü olmadığını ileri sürerek; kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile ortak çocuğun uzun süredir annesi ile birlikte yaşadığı, çocuğun yaşı, anne bakım ve şefkatine muhtaç oluşu, annenin çocuğa yönelik olumsuz bir tutum ve davranışının bulunmadığı, çocuğun üstün yararı kapsamında velâyetinin annesine verilmesi gerektiği, baba ve ortak çocuk arasındaki sevginin ve iletişimin kurulması, hısımlık bağlarının da kuvvetlenmesinin tesisi için, küçüğün üstün yararları da dikkate alınarak baba ile küçük çocuk arasında mahkemece kurulan kişisel ilişki tesisinin yetersiz olduğunun belirtildiği, buna göre; davalı erkek vekilinin kusur belirlemesi, boşama kararı, iştirak ve yoksulluk nafakası ile velâyete ilişkin istinaf başvurusunun ve davacı kadın vekilinin çeyiz talebi yönünden verilen karar yönelik istinaf başvurusunun 6100 sayılı Kanun’un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince kararda isabetsizlik bulunmadığından esastan reddine, davacı kadın vekilinin velâyete, davalı erkek vekilinin şahsi ilişki tesisine ilişkin istinaf başvurularının ayrı ayrı 6100 sayılı Kanun’un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (2) inci alt bendi gereğince kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle; ortak çocuğun velâyetinin davacı anneye verilmesine, velâyeti anneye verilen ortak çocuk ile kendisine velâyet verilmeyen baba arasında, her ayın 2 ve 4 üncü Cumartesi günü saat 09.00’dan 17.00’ye kadar, ortak çocuk okul çağına geldiğinde her yıl sömestr tatilinin ilk haftası Cumartesi günü saat 09.00 dan bir hafta sonrası Cumartesi günü akşam saat 17.00’ye kadar, her yıl dini bayramların 2 nci günü sabah saat 09.00’dan 3 üncü günü saat 12:00’ye kadar, her yıl 1 Temmuz sabah saat 09.00’dan 31 Temmuz akşam saat 17.00’ye kadar şahsi ilişki tesisine şeklinde karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı kadın vekili, kararın usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek özetle; babanın çocuğu anneden kaçırdığını, 4 ay kadar sonra dağ köylerinde jandarma ile ancak çocuğu bulabildiğini, babanın çocuk ile 2 yıldır ilişki kurmak için hiçbir eylemli bulunmadığını, nafakasını ödemediğini, nafakanın yetersiz olduğunu, çeyiz eşyası talebinin reddinin yerinde olmadığını belirterek kararın nafakaların miktarı ve çeyiz eşyası talebinin reddi yönlerinden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı erkek vekili, kararın usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek özetle; Bölge Adliye Mahkemesi’nin esasa yönelik inceleme yapmadığını, hangi gerekçeyle karar verdiğinin anlaşılamadığını, davacı tanıklarının davacının yakınları olduğunu, tarafsız tanıkların beyanına itibar edilmeyip kadının yakın akrabalarının beyanlarına itibar edilmesinin ve buna dayalı boşanma kararı verilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, fiilen anne yanında olan çocuğun babasından kaçırılmasına rağmen ortak çocuğun anneye bırakılmasının hatalı olduğunu, erkeğin yaklaşık bir yıldır Azerbaycan’da okuduğunu, geliri bulunmadığını belirterek kararın, boşanma, kusur belirlemesi, velâyet, nafakalar yönünden bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kadın tarafından açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, kadının davasının kabulü, hükmedilen nafakaların şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği ve miktarları ile velâyet düzenlemesi noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun’un 166 ıncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu, 174 üncü, 175 inci, 182 nci, 330 uncu, ve 336 ncı maddeleri; 6100 sayılı Kanun’un 353 üncü, 362 nci, 369 uncu, 370 inci, 371 inci maddeleri. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 50 nci ve 51 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı erkeğin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davacı kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakası azdır. Mahkemece 4721 sayılı Kanunun hakkaniyet ilkesi ile ilgili 4 üncü maddesinin de dikkate alınarak daha uygun miktarda yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
3.Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre ortak çocuk yararına takdir edilen iştirak nafakası azdır. Mahkemece 4721 sayılı Kanun’un hakkaniyet ilkesi ile ilgili 4 üncü maddesinin de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi usûl ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Davacı kadın vekilinin çeyiz eşyası alacağına yönelik temyiz dilekçesinin REDDİNE,
2.Bölge Adliye Mahkemesi kararının yoksulluk nafakası ve iştirak nafakası miktarları yönünden kadın yararına BOZULMASINA,
3. Yukarıda (1) numaralı paragrafta belirtildiği üzere erkeğin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davalı erkeğe yükletilmesine,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde davacı kadına iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
28.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.