YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/10085
KARAR NO : 2023/650
KARAR TARİHİ : 21.02.2023
MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı erkek vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi gereğince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle;kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı kadın vekili tarafından açılan boşanma davasının dava dilekçesi ile özetle; taraflar arasında yaşanan tartışmalar neticesinde davalı erkek tarafından şiddetli geçimsizlik nedeniyle … Aile Mahkemesinde 2008/795 Esas sıra numarasına kayıtlı olarak boşanma davası açıldığını, açılan bu davanın reddine karar verildiği ve 11.12.2009 tarihinde kesinleştiğini, tarafların yaklaşık 11 yıldır bir araya gelmediklerini, davalının evlilik birliği içerisinde başka bir kadınla gayri resmi ilişkisinin ve çocuğunun bulunduğunu, ilk davanın reddedilip kesinleşmesinden itibaren 3 yılın geçtiğini ve uzun süre geçmesine rağmen tarafların ortak bir hayat kuramadığını belirterek tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin son fıkrası uyarınca fiili ayrılık nedeniyle boşanmalarına, müşterek çocuğun velâyetinin davacı anneye verilmesine, 25.000,00 TL maddî ve 25.000,00 TL manevî tazminatın ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir
II. CEVAP
Davalı erkeğe dava dilekçesi 03.04.2019 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen davalı yasal süresi geçtikten sonra 22.04.2019 tarihinde cevap dilekçesi sunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, taraflar arasında görülmüş olan boşanma davasının, erkeğin tam kusurlu olması nedeniyle reddine karar verildiği ve bu kararın 11.12.2009 tarihinde kesinleştiği, tanık ve davacı kadının beyanlarından tarafların ret kararının kesinleşmesinden itibaren 9 yıl geçmesine rağmen bir araya gelip ortak hayat kuramadığı, erkeğin başka bir kadınla ilişkisinin olduğu ve bu kadından çocuk sahibi olduğunun anlaşıldığı belirtilerek davalı erkeğin evlilik birliğini bitiren olaylarda tam kusurlu olduğu gerekçesi ile tarafların 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, velâyetin davalı babaya bırakılmasına, anne ve çocuk arasında kişisel ilişki kurulmasına, davacı kadın lehine 20.000,00 TL maddî ve 20.000,00 TL manevî tazminat ödenmesine karar verilmiştir
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı erkek vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı erkek vekili, hükmün usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kusur belirlemesi ve tazminatlar ve miktarları yönünden kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre usul ve kanuna uygun olması gerekçesi ile 6100 sayılı Kanun’un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince davalı erkek vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı erkek istinaf dilekçesindeki beyanlarını tekrarla, kararın usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; erkeğin tazminatları ödemeye gücü olmadığını, tam kusurlu olduğu yönündeki değerlendirmelerin hatalı olduğunu, davacı kadının müşterek evi ve çocuğu terk edip baba evine döndüğünü, fiilen ayrı yaşanılan dönemde çok ısrar etmesine rağmen kadının eve dönmediğini, çocuğa bakamayacak olması ve ev işleri için birine muhtaç olmasının olağan olduğunu, dolayısıyla bütün kusurun davayı erkeğe yüklenemeyeceğini belirterek, kusur belirlemesi ve tazminatlar ile miktarları yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacı kadın tarafından açılan boşanma davasında; davalı erkeğin, kadının evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olabilecek bir kusurunu ispatlayıp ispatlayamadığı, kadın lehine tazminata hükmedilme şartlarının oluşup oluşmadığı ve miktarları noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun’un 4 üncü ve 6 ncı maddeleri, 166 ncı maddesinin son fıkrası, 174 üncü maddesinin ikinci fıkrası, 175 inci maddesi. 6100 sayılı Kanun’un 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 50 nci ve 51 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.