Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi 2022/10031 E. 2023/737 K. 23.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/10031
KARAR NO : 2023/737
KARAR TARİHİ : 23.02.2023

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile davanın kabulüne ve fer’îlerine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; kadının sürekli alkol alarak tartışma çıkardığını, 2 yıl önce müşterek konuttan ayrıldığını, 11.05.2017 günü oğlunun annesinin davranışlarından şüphelenerek eve gittiğini, kapının açılmaması üzerine kendisini aradığını, oğluna polis çağırmasını söylediğini, oğlunun kapı açıldığında A.S isimli kişi ile birlikte aşırı alkollü bir durumda olduğunu gördüğünü, o zaman eşinin kendisini aldattığını öğrendiğini iddia ederek evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebi ile boşanmalarına, müşterek çocukların velayetlerinin tarafına verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP
Davalı kadın cevap dilekçesinde; kendisine iftira atıldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “…davalı aynı zamanda karı-koca olarak her ikisinin de akrabası olan Adem isimli kişiyle sadakatsizlik olarak değerlendirilen bir ilişki içerisindedir. Oysa karşılıklı beyanlar ve çocuklardan … beyanından bu kişi ile … ilişkileri olduğu, bu kişinin tarafların ortak konutuna girip çıkan birisi olduğu, … anlattığı son olaydan kısa bir süre önce yine birlikte eve gittikleri, davalının da katıldığı bir ortamda içki içtikleri, dolayısıyla Adem’in taraflara ait eve giriş-çıkışların sıradan bir vaka olduğu anlaşılmaktadır. Tanık olarak dinlenilen müşterek çocuk … ‘Geçen sene mayıs ayı gibi babamın dayısının oğlu olan Adem beni arayarak … görüşmesindeyim…’ demesinden sonra eve gittiğinde annesiyle Adem isimli bu kişiyi mutfakta alkol alırken gördüğünü ve annesinin ve Adem’in tedirgin olduklarına dair değerlendirmesi hayatın olağan akışına uygun değildir. Davanın açılış tarihi 12.05.2017’dir. Bu kişi ile annesinin ilişkisine dair iddiası daha öncelere şüphe boyutunda dayanmaktadır. Dava dilekçesinde 11 Mayıs’ta … annesinin davranışlarından şüphelenip saat 12.00 sıralarında eve gelmesi, akraba ile anneyi bir arada içki içerken görmesi, polise haber vermesi ve bundan sadakatsizlik sonucunun çıkartılması olayın tamamen davalının iddia ettiği ancak ispat edemediği davacı …’ın bir başka kadın ile ilişkisinin saklanmasına matuf kurgu olduğunun kabulünü gerektirmektedir. Daha önceden ailece ve ticari ilişkilerin kurulduğu bu kişinin tanık beyanında iddia edildiği gibi sebebi izah edilemeden çocuğa telefon açıp işte olduğunu söylemesi, arkasından çocuğun eve gitmesi, kurguya dahil kabulü destekleyen gelişmelerdir. Davalı vekilinin açıkça davacının birlikte yaşadığı kadını müvekkilinin bulunduğu köye götürmekte bir sakınca görmemesi, müvekkilinin bu yönde taciz edilmesi, boşanmayı kabul etmesi yönünde habercilerin gönderilmesi, daha önceden taraflar arasında davacının şiddet uygulamasını belgeleyen… … Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin 19.01.2015 tarihli raporunda açıklandığı gibi maruz kalınan fiziki şiddet, davalının evlilik birlikteliği içerisinde eşinden gördüğü psikolojik, sözlü ve fiziki şiddeti doğrulayan, açılan dava öncesinde yaşanmış vakalardandır. Küçük çocuklar Beytullah ve Hüsna’nın 10.04.2018 tarihinde dinlendikleri sırada ‘…Annem içip içip bizi döverdi…’ sözlerinin dahi 2006 ve 2009 doğumlu çocukların geçmişle ilgili anneleri hakkında bu şekilde beyanda bulunmaları dahi hayatın olağan akışına uygun görülmemiştir. Tüm kabul edilen ve açıklanan bu nedenlerle davalının boşanmayı gerektirir bir kusuru ispat edilebilmiş değildir, mahkemeye bu yönde vicdanen kanaat gelmemiştir…” gerekçesi ile davanın reddine, davalı kadın yararına aylık 350,00 TL tedbir nafakasına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı erkek vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı erkek vekili, davanın ispatlandığını kabulü gerektiğini ileri sürerek kararı istinaf etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile erkek eşin evde bulunmadığı bir zamanda akraba dahi olsa başka bir erkekle alkol alan ve kapıyı bir süre açmayan kadının bu davranışının, güven sarsıcı nitelikte olduğu, yaşanan olaylar karşısında evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı gerekçesi ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne, tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca tarafların boşanmlarına, davalı kadın yararına aylık 350,00 TL tedbir nafakasına, ortak çocukların velayetinin babalarına verilmesine, anneleri ile kişisel ilişki kurulmasına karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı kadın vekili, Türk misafirperverliği kapsamında akrabası olan kişiyi ağırladığını, bu durumun kusur olarak kabul edilemeyeceğini, davanın reddinin doğru olduğunu, Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kararın tüm yönleriyle bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebine dayalı karşılıklı boşanma istemine ilişkin olup, uyuşmazlık, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olacak nitelikte geçimsizlik bulunup bulunmadığı, var ise hangi tarafın kusurlu olduğu, davanın kabulü koşullarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 166 ncı maddesi, 182 nci maddesi, 336 ncı maddesi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci ve 371 inci maddeleri.

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı kadın vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Adli yardımdan yararlanması sebebi ile başlangıçta alınmamış olan aşağıda yazılı karar ve ilam harcı ile temyiz başvuru harcının davalıya yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

23.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.