Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi 2021/553 E. 2021/2113 K. 10.03.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/553
KARAR NO : 2021/2113
KARAR TARİHİ : 10.03.2021

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı kadının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Dava, erkek tarafından açılan Türk Medeni Kanunu’nun 166/1 maddesinde düzenlenen evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma davası olup davalı kadın tarafından süresinde sunulan cevap dilekçesi ile davanın reddi istenilmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davacı erkeğin davalı kadına nazaran daha ağır kusurlu olduğu belirtilerek tarafların Türk Medeni Kanunu’nun 166/2 maddesi gereğince boşanmalarına, tarafların ortak çocuğu Yiğit’in velayetinin davalı anneye bırakılmasına, ortak çocuk yararına aylık 1.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadın yararına ise aylık 700,00 TL tedbir nafakasına hükmedilmiş, kadının yoksulluk nafakası talebi bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, tazminatlar yönünden ise gerekçe kısmında kadın yararına tazminat takdirinin gerektiği belirtilmesine rağmen hüküm kısmında bu konuda olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmamıştır. Hükmün davalı kadın tarafından istinafı üzerine bölge adliye mahkemesince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, tazminatlar yönünden gerekçe ile hüküm arasında çelişki bulunması nedeniyle kadının istinaf talebi kabul edilerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve gerekçede açıklandığı şekilde işlem yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kesin olarak karar verilmiş, dosya ilk derece mahkemesine gönderilmiştir. Davalı kadın vekili ilk derece mahkemesine hitaben sunmuş olduğu 12.03.2019 tarihli dilekçesi ile cevap dilekçelerini ıslah ederek öncelikle davanın reddini, mahkeme aksi kanaatte ise müşterek çocuk Yiğit’in velayetinin kendisine verilerek çocuk için aylık 1.500,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, kendisi için aylık 1.500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, 100.000,00 TL maddi ve 100.000,00 TL de manevi tazminata hükmedilmesini istemiştir. İlk derece mahkemesince bu sefer boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davacı erkeğin davalı kadına
nazaran daha ağır kusurlu olduğu belirtilerek tarafların Türk Medeni Kanunu’nun 166/2 maddesi gereğince boşanmalarına, tarafların ortak çocuğu Yiğit’in velayetinin davalı anneye bırakılmasına, ortak çocuk yararına aylık 1.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadın yararına ise aylık 700,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 20.000,00 TL maddi ve 15.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmiş, hüküm taraflarca istinaf edilmiştir. Bölge adliye mahkemesince dosya üzerinden yapılan ikinci inceleme sonucunda; ilk derece mahkemesince verilen ilk kararda, davacı erkeğe kusur olarak yüklenen “sadakatsizlik” vakıasına ve “Davacı erkeğin ağır kusurlu bulunması” tespitine karşı, erkek tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmadığından, erkeğin boşanmaya neden olan olaylarda ağır kusurunun kesinleştiği, kalan kusur tespitinin de doğru olduğu, ıslahın, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği, bölge adliye mahkemesince, karar yeniden tahkikatı gerektirmeyecek gerekçe ile kaldırıldıktan sonra bu yoldan faydalanmanın mümkün olmadığı, bu husus nazara alınmadan, ilk derece mahkemesince ıslaha geçerlilik tanınarak, davalı kadının süresinde bulunmayan maddi, manevi tazminat ve yoksulluk nafakası talepleri hakkında kesin hüküm oluşturacak şekilde kabul kararı verilmesinin doğru görülmediği gerekçesiyle erkeğin istinaf başvurusu kısmen kabul edilerek kadının süresinde talep edilmeyen, maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakası talepleri hakkında karar verilmesine yer olmadığına, kadının “Tazminatların ve yoksulluk nafakasının miktarına” ilişkin istinaf başvurusunun incelenmesine yer olmadığına, tarafların sair istinaf istemlerinin ise esastan reddine karar verilmiş, hüküm davalı kadın tarafından temyiz edilmiştir.
Islah kurumu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 176’ncı ve devamı maddelerinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Islah, davacı veya davalının, iddianın ve savunmanın değiştirilmesi yasağı kapsamındaki usul işlemlerini, karşı tarafın iznine ve hâkimin onayına bağlı olmaksızın belli kurallar çerçevesinde bir defaya mahsus olmak üzere düzeltmesini sağlayan bir usul hukuku kurumudur. Islah, HMK’nın 177. maddesindeki düzenleme uyarınca tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir.
Tahkikat ise, HMK’nın 147. maddesi uyarınca ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra başlamaktadır. Bu anlamda tahkikat evresinde işin esasına girilerek delillerin değerlendirilmesi sonucu bir karar verilmek üzere taraflar duruşmaya davet edilir. Bu yönüyle tahkikat evresi, yargılamanın en önemli ve uzun aşaması olarak nitelendirilmektedir. Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir (madde 186). HMK’nın 184. ve 185. maddeleri gereğince tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığında Mahkeme, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim eder ve bu tefhim ile tahkikat aşaması sona erer.
HMK’nın 177. maddesinde yer alan ıslahın zamanı hususunda 22.07.2020 tarihinde yürürlüğe giren 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 18. maddesi ile açıklayıcı bir düzenleme getirilmiştir. Buna göre; birinci fıkradan sonra gelmek üzere ikinci fıkra olarak “Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz.” hükmü getirilmiştir. Böylelikle kanunda öngörülen şartları sağladığı takdirde Yargıtay bozma kararından veya bölge adliye mahkemesi kaldırma kararından sonra ıslah yapılabilmesi mümkün kılınmıştır.
Somut olayda, bölge adliye mahkemesinin 23.01.2019 tarihli kaldırma kararı ilk derece mahkemesi kararının esası incelenmeksizin verilmiş bir karar olup, bu karar üzerine dosya bölge adliye mahkemesinin gerekçesinde açıklanan şekilde işlem yapılmak üzere ilk derece mahkemesine gönderildikten sonra davalı kadın vekili tarafından 12.03.2019 tarihinde ıslah dilekçesi sunulduğu, bu ıslah dilekçesinin davacı erkeğe tebliğ edildiği ve davacı asıl ve vekilinin de hazır olduğu 16.04.2019 tarihli duruşmada okunduğu, taraf vekillerinin bu doğrultuda beyanlarının alındığı, aynı celse araştırılması gerekli başka bir husus kalmadığı gerekçesiyle tahkikat aşamasının sonlandırıldığı ve sözlü yargılama için yeni duruşma günü verildiği, bir sonraki celse de taraflara son sözleri sorulup hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda davalı tarafın ıslah tarihinde, henüz tahkikat aşaması tamamlanmadığı için yapılan ıslahın usulüne uygun olduğu anlaşılmakla istinaf incelemesi yapan bölge adliye mahkemesince, ıslah dilekçesinin davalı kadın tarafından süresinde ve usulünce dosyaya sunulduğu dikkate alınarak davalı kadının yoksulluk nafakası, maddi ve manevi tazminat talepleri hakkında olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde süresinde yapılmadığından bahisle bu talepler yönünden karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilmesi doğru bulunmamış, hükmün bu nedenle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen bölge adliye mahkemesi hükmünün yukarıda (2.) bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozmanın kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda (1.) bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcın istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine kesin olarak oybirliğiyle karar verildi. 10.03.2021 (Çrş.)