Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi 2021/414 E. 2021/2363 K. 17.03.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/414
KARAR NO : 2021/2363
KARAR TARİHİ : 17.03.2021

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava ipoteğin kaldırılması istemine ilişkindir.
Davacı; rızası dışında aile konutu üzerine ipotek konulduğunu, bu durumun Türk Medeni Kanunu’nun TMK 194. maddesine aykırı olduğunu iddia ederek ipoteğin kaldırılmasını istemiştir.
Davalı banka vekili; davacının muvafakatinin alındığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme; davaya konu taşınmaz üzerindeki ipoteğin kaldırılmasına karar vermiştir.
Davalı banka tarafından hükmün istinaf edilmesi üzerine, bölge adliye mahkemesince; davalı banka vekilinin cevap dilekçesinde, davacıdan muvafakatname alındığını beyan ettiği, dolayısı ile dava konusu taşınmazın aile konutu olduğu iddiasının banka tarafından kabul edildiği ancak davacının beyanı ve tanık beyanlarından karı koca tarafların dava tarihinden önce evden taşındıkları dolayısıyla dava konusu taşınmazda aile konutu olarak oturmadıklarının anlaşıldığı, bu durumda dava konusu taşınmazın dava tarihi itibariyle aile konutu olarak kullanılmadığı gerekçesiyle, davalı bankanın istinaf talebinin kabulü ile davanın reddine karar verilmiştir.
Türk Medeni Kanunu’nun 194/1. maddesine göre,
“Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.”
Bu madde hükmü ile aile konutu şerhi konulmuş olmasa da eşlerin birlikte yaşadıkları aile konutu üzerindeki fiil ehliyetleri sınırlandırılmıştır. Sınırlandırma aile konutu şerhi konulduğu için değil, konutun aile konutu vasfı bulunduğu için getirilmiştir. Bu sebeple tapuya aile konutu şerhi verilmese bile o konut aile konutu özelliğini taşır. Anılan madde hükmü ile getirilen sınırlandırma, emredici niteliktedir. Dolayısıyla bu haktan önceden feragat edilemeyeceği gibi eşlerin anlaşmasıyla da ortadan kaldırılamaz ve açık rıza ancak “belirli olan” bir işlem için verilebilir.
Eş söyleyişle aile konutunun maliki olan eş aile konutundaki yaşantıyı güçlüğe sokacak biçimde tek başına aile konutunu bir ayni hakla sınırlandıramaz. Bu sınırlandırma ancak diğer eşin açık rızası alınarak yapılabilir. TMK’nın 194. maddesi yetkili eşin izni için bir geçerlilik şekli öngörmemiştir. Bu nedenle sözkonusu izin bir şekle tabi olmadan, sözlü olarak dahi verilebilir. Ancak maddenin ifadesinden de anlaşılacağı üzere, iznin “açık” olması gerekir
Nitekim bu ilkeler HGK’nın 15.04.2015 gün ve 2013/2-2056 E., 2015/1201 K. sayılı kararında da aynen benimsenmiştir.
Bu açıklamalar çerçevesinde somut olaya gelince, ipotek alacaklısı banka cevap dilekçesi ile ipotek tesisi sırasında taşınmaz maliki olmayan eşin muvafakatini sağlamak için yazılı belge alındığını beyan ettiğine göre, davalı bankanın, taşınmazın aile konutu niteliğini bildiği ayrıca davacı ve davalı eşin aile konutu olarak en son dava konusu taşınmazı kullandıkları ve tarafların başka aile konutu edinmedikleri açıktır.
Bu itibarla, aile konutu niteliğinde olduğu hususunda duraksama bulunmayan taşınmaz için davacı kadının açık rızası alınmadan, TMK m. 194/1’e aykırı olarak ipotek tesis edilmesi doğru değildir. O halde; bilirkişi tarafından, taşınmazın aile konutu olarak kullanıldığı tespit edilen kısmı ile ilgili olarak davanın kabulü ile ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temiz peşin harcın istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi.17.03.2021 (Çrş.)