Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi 2021/2602 E. 2021/4533 K. 07.06.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/2602
KARAR NO : 2021/4533
KARAR TARİHİ : 07.06.2021

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Aile Konutu-Tapu İptali ve Tescil

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı kadının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Davacı kadın, aile konutu niteliğindeki taşınmazın, malik olan davalı eş tarafından “açık rızası bulunmadan ” ve muvazaalı olarak diğer davalı …’a devredildiğini, daha sonrasında … tarafından taşınmazın …’ye devredildiğini ileri sürerek, taşınmazın tapu kaydının iptali ile davalı eş adına tescilini ve taşınmazın kayıtları üzerine aile konutu şerhi konulmasını talep etmiştir. Taşınmaz, … . tarafından da dahili davalı …’a devredilmiştir.
İlk derece mahkemesince, tarafların boşanmalarına karar verildiği, boşanma kararının kesinleştiği, taşınmazın aile konutu özelliğinin sona erdiği ve davanın konusu kalmadığı gözetilerek davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacının dava açmakta haklı olduğu gerekçesi ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmiştir. Davacı kadın tarafından karar verilmesine yer olmadığı kararı yönünden, davalılar … ve … tarafından ise yargılama gideri ve vekalet ücreti yönünden istinaf kanun yoluna başvurulmuş, bölge adliye mahkemesince davacının istinaf talebinin esastan reddine, davalı eş ile … arasında ilişki olduğunun tanık anlatımlarıyla sabit olması, taşınmazın kredi borçlarının davalı eş tarafından yatırıldığına ilişkin tanık anlatımları bir arada değerlendirildiğinde taşınmazın muvazaalı olarak …’ye devredildiğinin, …’in de …’ye olan yakınlığı nedeniyle muvazaadan haberdar olduğunun kabulünün doğru olduğu ancak dahili davalı … yönünden muvazaayı bildiği anlaşılmadığından davalıların istinaf talebinin kabulüne karar verilerek, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenilmesine karar verilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 194/1. maddesine göre, “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. “Bu madde hükmü ile aile konutu şerhi “konulmuş olmasa da” eşlerin birlikte yaşadıkları aile konutu üzerindeki fiil ehliyetleri sınırlandırılmıştır. Sınırlandırma, aile konutu şerhi konulduğu için değil, zaten var olduğu için getirilmiştir. Bu sebeple tapuya aile konutu şerhi verilmese bile o konut aile konutu özelliğini taşır. Zira dava konusu taşınmaz konuta şerh konulmasa dahi aile konutudur. Eş söyleyişle şerh konulduğu için aile konutu olmamakta, aksine aile konutu olduğu için şerh konulabilmektedir. Bu nedenle aile konutu şerhi konulduğunda, konulan şerh “kurucu ” değil “açıklayıcı ” şerh özelliğini taşımaktadır. Anılan madde hükmü ile getirilen sınırlandırma, “emredici” niteliktedir. Dolayısıyla bu haktan önceden feragat edilemeyeceği gibi eşlerin anlaşmasıyla da ortadan kaldırılamaz ve açık rıza ancak “belirli olan ” bir işlem için verilebilir.
Türk Medeni Kanununun 193. maddesi hükmü ile eşlerin birbirleri ve üçüncü kişilerle olan hukuki işlemlerinde özgürlük alanı tanınmış olmakla birlikte Türk Medeni Kanunu’nun 194. madde hükmü ile eşlerin aile konutu ile ilgili bazı hukuksal işlemlerinin diğer eşin rızasına bağlı olduğu kuralı getirilerek eşlerin hukuki işlem özgürlüğü, “aile birliğinin korunması” amacıyla sınırlandırılmıştır. Buna göre, eşlerden biri diğer eşin “açık rızası bulunmadıkça” aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Bu cümleden hareketle, aile konutunun maliki olan eş, aile konutundaki yaşantıyı güçlüğe sokacak biçimde, aile konutunun ipotek edilmesi gibi “tek başına” bir ayni hakla sınırlandıramaz. Bu sınırlandırma “ancak diğer eşin açık rızası alınarak ” yapılabilir.
Türk Medeni Kanunu’nun 194. maddesi yetkili eşin izni için bir geçerlilik şekli öngörmemiştir. Bu nedenle söz konusu izin bir şekle tabi olmadan, sözlü olarak dahi verilebilir. Ancak maddenin ifadesinden de anlaşılacağı üzere, iznin “açık” olması gerekir.
Somut olayda, davalı eş dava konusu aile konutunu, diğer davalı …’ye davacının açık rızası olmadan ve muvazaalı olarak satmıştır. Diğer davalılar, … ve … ‘in de bu muvazaadan haberdar olduğu anlaşılmaktadır. Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hallerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder. (HMK m.331) Davacı kadın davanın açıldığı tarih itibariyle dava açmakta haklıdır. Yargılama gideri haksız çıkan taraftan alınır (HMK m.326). Vekalet ücreti de yargılama giderlerindendir (HMK m.323). Davacı kadın davasında haklı olduğuna göre yargılamada kendisini vekille temsil ettiren davacı kadın lehine vekalet ücreti verilmesi ve yargılama giderlerine hükmedilmesi gerekirken, davalılar lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, dosyanın bölge adliye mahkemesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi.07.6.2021 (Pzt.)