YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/1267
KARAR NO : 2020/3754
KARAR TARİHİ : 15.09.2020
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Evliliğin İptali
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı erkek tarafından temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 15.09.2020 günü temyiz eden davacı … vekili Av. … ve karşı taraf davalı … vekili Av. … geldiler. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava; davalı ile … arasındaki evliliğin yokluğunun tespiti, kabul edilmediği takdirde mutlak butlan sebebi ile evlenmenin iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, TMK 141 ve 145. maddeler şartları oluşmadığından davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur. Bölge adliye mahkemesince, ileri sürülen vakıalar dikkate alındığında, davanın TMK’nın 148. maddesinde düzenlenen evlenme sırasında geçici bir sebeple ayırt etme gücünden yoksun olma sebebine dayalı olarak açıldığının anlaşıldığı, evlenme tarihinden sonrasında murisin normal hayatına devam ettiği, bu dönemde muriste akıl hastalığının bulunmadığının davacı tarafça da kabul edildiği, TMK’nın 148. maddesi kapsamında murisin evlenme tarihi itibariyle ayırt etme gücünden yoksun olduğuna ilişkin rapor alınması gerekmekte ise de; TMK’nın 148. maddesine dayalı olarak mirasçıların dava açma haklarının bulunmadığı, ayrıca hak düşürücü sürenin de geçmiş olduğu dikkate alınarak ilk derece mahkemesinin karar gerekçesinin düzeltilmesi suretiyle davacının istinaf talebinin reddine karar verilmiş, davacı tarafından süresinde temyiz talebinde bulunulmuştur. İlk derece mahkemesince yapılan ön inceleme duruşmasında, uyuşmazlık TMK’nın 145. maddesinde düzenlenen mutlak butlan sebebi ile evliliğin iptali olarak nitelendirilmiş olup hakim tarafından yapılan nitelendirmeye tarafların da bir itirazı bulunmamaktadır. Bölge adliye mahkemesi tarafından, istinaf itirazlarının, delillerin TMK’nın 145. madde kapsamında değerlendirilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile TMK’nın 148. madde kapsamında değerlendirme yapılması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre davacının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, duruşma için takdir olunan 2.540 TL vekalet ücretinin …’den alınıp …’a verilmesine,
temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oyçokluğuyla karar verildi. 15.09.2020 (Salı)
KARŞI OY YAZISI
Davacı, mirasbırakanı ile davalı arasında gerçekleştirilen evliliğin öncelikle yokluğunun tespitine, bu talep kabul edilmediği taktirde mutlak butlan sebebi ile iptaline karar verilmesini istemiş, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar vermiş, istinaf talebi üzerine bölge adliye mahkemesince, ilk derece mahkemesinin kararının gerekçesi düzeltilmek suretiyle istinaf talebinin reddine karar vermiş, karar davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Sayın çoğunluk ile aramızdaki görüş farklılığı, bölge adliye mahkemesince, butlanla ilgili uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesinin doğru olarak yapılıp yapılmadığına ilişkindir.
Eşlerden birinin evlenme sırasında sürekli bir sebeple ayırt etme gücünden yoksun bulunması, eşlerden birinde evlenmeye engel olacak derecede akıl hastalığı bulunması, evlenmenin mutlak butlanı sebepleridir (TMK m. 145/1-b.2-3).
Mutlak butlan davası, Cumhuriyet savcısı tarafından re’sen açılır. Bu dava, ilgisi olan herkes tarafından da açılabilir (TMK m. 146).
Ancak bazı özel durumlarda mutlak butlan davasını açma hakkı sınırlandırılmış veya kaldırılmıştır (TMK m. 147). Buna göre; sona ermiş bir evliliğin mutlak butlanı Cumhuriyet savcısı tarafından re’sen dava edilemez; fakat her ilgili, mutlak butlanın karar altına alınmasını isteyebilir (TMK m. 147/1). Ayırt etme gücünün sonradan kazanılması ve akıl hastalığının iyileşmiş olması durumlarında ise; mutlak butlan davasını yalnız ayırt etme gücünü sonradan kazanan veya akıl hastalığı iyileşen eş açabilir (TMK m. 147/2).
Somut olayda, ölen eşin (mirasbırakanın) evlilik işlemi yapılırken ayırt etme gücünün yerinde olmadığı ileri sürülmüş ise de; evliliğin uzun süre devam ettiği, evlilik işlemi sonrasında ve evlilik süresince ölen eşin ayırt eteme gücünün yerinde olduğu, kısıtlanmasını gerektirecek bir durumunun da bulunmadığı dosyadaki delillerden anlışılmaktadır. Bu durumda, bir an için ölen eşin evlilik işlemi sırasında ayırt etme gücünün yerinde olmadığı iddiası kabul edilse bile, ölen eşin, evlilik işleminden sonra ve evlilik süresince ayırt etme gücünün yerinde olduğu dikkate alındığında, ölen eşin en azından sonradan ayırt etme gücünü kazandığını (ayırt etme gücünün yerinde olduğunu) kabul etmek gerekmektedir. Az yukarıda değinilen TMK m. 147/2’ye göre ise; bu gibi durumlarda mutlak butlan davasını yalnız ayırt etme gücünü sonradan kazanan veya akıl hastalığı iyileşen eş açabileceğinden, ilgililerin/mirasçıların evlenmenin iptalini veya butlanını karar altına almak için dava açma hakları bulunmamaktadır.
Kanun koyucu, kural olarak mutlak butlan davasının herhangi bir süre sınırlaması olmadan her zaman için açılabileceğini öngörmüştür. Ancak, evlenme sırasında sürekli bir sebeple ayırt etme gücünden yoksun bulunan veya evlenmeye engel olacak derecede akıl hastalığı olan eşin, sonradan ayırt etme gücünü kazanması veya akıl hastalığının iyileşmesi durumunda, mutlak butlan davasını TMK m. 152’de öngörülen süreler içinde açması gerekmektedir. Çünkü, burada, mutlak butlanın nisbî butlana dönüşmesi söz konusudur. Dolayısıyla, iptal davası TMK m. 152’ de öngürülen süreler içinde açılmalıdır (AKINTÜRK Turgut/ATEŞ Derya, Aile Hukuku, c. 2, İstanbul 2017, s. 211. ÖZTAN Bilge, Aile Hukuku, Ankara 2015, s. 590. DURAL Mustafa/ÖĞÜZ Tufan/ GÜMÜŞ Mustafa Alper, Türk Özel Hukuku, c. 3, Aile Hukuku, İstanbul 2016, s. 85, n. 463. ERDEM Mehmet, Aile Hukuku, Ankara 2019, s. 83 ).
Öte yandan, evlenme sırasında geçici bir sebeple ayırt etme gücünden yoksun olan eş, evlenmenin nisbî butlan sebebiyle iptalini dava edebilir (TMK m. 148). Nisbî butlan sebebiyle dava açma hakkı, iptal sebebinin öğrenildiği veya korkunun etkisinin ortadan kalktığı tarihten başlayarak altı ay ve her hâlde evlenmenin üzerinden beş yıl geçmekle düşer (TMK m. 152). Bu düzenlemelere göre de nisbî butlan davasını ancak eşlerin açabileceği, eşlerin dava açma haklarının da kanunda belirlenen hak düşürücü sürelerle (TMK m. 152) sınırlı olduğu açıktır.
Somut olayda, ölen eşin süresinde açtığı bir nisbî veya mutlak butlan davası bulunmamaktadır. Dava, uyuşmazlığın niteliği gereği dava açma hakkı olmayan mirasçı tarafından açılmıştır.
Bu durumda, eldeki davanın sebebi, mutlak butlan olarak nitelendirilse de nisbî butlan olarak niteledirilse de davanın reddi sonucuna varılacağı kanun gereğidir.
Diğer yandan, olayları açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme ise hâkime aittir.
Bölge adliye mahkemesinin kararının gerekçesinde, uyuşmazlığın hem mutlak butlan (TMK m. 145/1-b.2-3) hem de nisbî butlan (TMK m. 148) yönleriyle tartışılıp değerlendirildiği, dava dilekçesindeki açıklamalara ve dava dosyasına uygun olarak hukuki nitelendirme yapıldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda yapılan açıklamalara göre, bölge adliye mahkemesinin kararının hukuka uygun olduğu sonucuna varılmakla, temyiz itirazlarının reddiyle temyiz edilen hükmün onanması gerekmektedir.
Tüm bu sebeplerle, sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.