Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi 2015/7390 E. 2015/8736 K. 29.04.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/7390
KARAR NO : 2015/8736
KARAR TARİHİ : 29.04.2015

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı erkeğin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Toplanan delillerden davacı kadının daha önce çalışmakta iken yargılama sırasında işten çıktığı anlaşılmaktadır. Davacı kadının işten kendi isteği ile mi ayrıldığı, iş yeri tarafından mı iş akdinin feshedildiği hususu araştırılıp sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile davacı kadın lehine yoksulluk nafakası takdiri doğru değildir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi.29.04.2015(çrş.)

KARŞI OY YAZISI

Davacının açtığı boşanma davası sonunda mahkemece, davalı koca tam kusurlu kabul edilerek, tarafların boşanmalarına, davacı kadın lehine 200,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, 5000,00 TL maddi tazminata hükmedilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Sayın çoğunluk tarafından “davacı kadın’ın yargılama sırasında işten rızası ile mi yoksa rızası dışında mı ayrıldığının araştırılması için hükmün bozulmasına, sair temyiz itirazlarının reddine” karar verilmiştir.
Mahkeme, davalı kocanın küserek baba evine giden eşi ile görüşmeye gitmesini af olarak değerlendirmiş, ayrıca davalı tanığı olan annesinin davalıya söylediği “pislik, salak” şeklindeki hakaretlerini ise, davalının diğer tanıklarının bu beyanı destekler mahiyette görgüye dayalı bilgilerinin olmaması nedeniyle kabul etmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanan delillere, dinlenen tanık beyanlarına ve tüm dosya kapsamına göre, davacı kadının evlilik süresince üç kez küserek baba evine gittiği, iki kez eşinin ve aile büyüklerinin araya girmesiyle geri getirildiği, davalı ve kardeşinin üçüncü kez gittiğinde, davacı kadının kapıyı açmadığı, pencereden “boşanmak istediğini” söylediği, daha sonra da eve gelerek eşyalarını götürdüğü, bunun üzerine fiili ayrılığın başladığı ve dava tarihi itibariyle 1-1,5 yıldır fiilen ayrı yaşadıkları anlaşılmaktadır. Son küs gitme olayından sonra davalının eşini affettiğine dair hiçbir beyanının bulunmadığı, kardeşi ile birlikte eşiyle görüşmeye gitmesinin ise af olarak nitelendirilemeyeceği, olsa olsa af girişimi olarak kabul edilebileceği, kadının kapıyı açmaması ve boşanacağını söylemesi üzerine neticesiz kaldığı anlaşılmaktadır. Affın kabul edilebilmesi için kayıtsız şartsız bir irade beyanının mevcut olması ya da en azından affı gösterir fiili bir tutum ve davranışın gerçekleşmiş olması gerekmektedir.
Davalı tanıklarından birisi de annesi olduğu halde, mahkemece beyanı dikkate alınmamıştır. Aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça aslolan tanığın gerçeği söylemiş olmasıdır. (6100 s. HMK.m.255) Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz. Dosyada tanığın olmamışı olmuş gibi ifade ettiğini kabule yeterli delil ve olgu da bulunmamaktadır.
Davacı kadının kocasına “salak, pislik” şeklinde hakaretlerde bulunduğu, kocasının ailesi ile görüşmek istemediği, birlik görevlerini yerine getirmediği, müşterek konuttan eşyalarını alıp götürmek suretiyle birlikte yaşamaktan kaçındığı, sık sık küserek baba evine gittiği, davalı kocanın ise kıskanç bir yapıya sahip olduğu, belli bir süre işsiz kaldığı, evin geçimini temin etmekte zorlandığı, bu durumda davacı kadının kocaya nazaran ağır kusurlu olduğu, ağır kusurlu eş yararına yoksulluk nafakası ve maddi tazminata hükmedilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmakla, kusur belirlemesi, maddi tazminat ve yoksulluk nafakası yönünden hükmün bozulması gerektiğini düşündüğümden sayın çoğunluğun kararına katılamıyorum.