Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi 2015/4151 E. 2015/18148 K. 12.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/4151
KARAR NO : 2015/18148
KARAR TARİHİ : 12.10.2015

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Mahkemece davalı kadın tamamen kusurlu kabul edilerek boşanmaya karar verilmiş ise de; davacı tanık beyanlarında geçen “oğlunuzun erkekliği yok” şeklinde beyandan sonra evlilik uzunca süre devam etmiş, davacı tanık beyanlarına göre davalı kadın bu olaydan sonra devlet hastanesinde iki kez kürtaj olmuştur. Hal böyle olunca bu davranış davacı erkek tarafından affedilmiş en azından hoşgörü ile karşılanmıştır. Affedilen ve hoşgörüyle karşılanan davranışlar boşanma davalarında taraflara kusur olarak yüklenemez. Kadının devlet hastanesinde kürtaj olmasının davacının bilgisi ve rızası dışında olduğu yönünde bir iddia da ileri sürülmediğine göre davalı kadının boşanmaya neden olacak davranışlarının varlığı kanıtlanamamıştır. Toplanan delillerden davacı erkeğin eşini ailesiyle birlikte yaşamaya zorladığı ve rahatsız olan kadının tedavisiyle ilgilenmeyip baba evine gönderdiği anlaşılmaktadır.
Türk Medeni Kanununun 166. maddesinde “evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerin her birinin boşanma davası açabileceği” hükme bağlanmıştır. Bu hükmü, tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamak ve değerlendirmek doğru değildir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp, daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma karan verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır (TMK md. 166/2).
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki, bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken, yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 12.10.2015 (Pzt.)