Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi 2015/25813 E. 2017/4196 K. 18.04.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/25813
KARAR NO : 2017/4196
KARAR TARİHİ : 18.04.2017

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı erkek tarafından; her iki dava yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı erkeğin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Mahkemece, “Davalının yanına gitmek isteyen davacıya davalı erkeğin gelme dediği, fiili ayrılık sonrasında davacı kadının facebook sayfasına dava dışı H.A adlı kadından davalı erkekle haberleştiğini zannederek bir takım mesajlar geldiği, buna karşılık davacı kadının erkek eş tarafından sunulan facebook çıktılarının kendisine ait olduğunu kabul ettiği bu vakıalara göre her iki tarafın da birbirine karşı sadakatsiz davranıp güven sarsıcı tutumlar sergilediği, en son eşinin yanına gelmemesini isteyen davalının ağır kusurlu olduğu” gerekçesiyle kadının boşanma ve tedbir nafakası (TMK m.107) davalarının kabulüne karar verilmiştir.
Davalı erkek gerekçede ismi geçen H.A isimli kişiyi tanımadığını, sosyal paylaşım sitesinde yer alan hesabın kendisi tarafından kullanılmadığını savunmuş, davacı kadın da söz konusu hesabın kendi kişisel hesabı olduğunu beyan etmiş, toplanan diğer delillerle de davalının H.A isimli kişi ile bir ilişkisinin olduğu ya da bu kişinin davalı ile yazıştığı zannıyla hareket ederek gerekçeye esas alınan mesajları yazdığı kanıtlanamamıştır. Bu sebeple bu vakıanın davalı erkeğe kusur olarak yüklenmesi mümkün değildir. Toplanan delillerden ve özellikle de davacı kadın tanıkları Sevim ve Serpil’in davacı kadından aktardığı beyanlardan, son olarak kadının eşinin ilgisizliğinden yakınarak ailesinin bulunduğu Adana’dan ortak evin bulunduğu …’a dönmediği anlaşılmaktadır. Davacının diğer tanıklarının sözlerinin bir kısmı Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla “Davalının yanına gitmek isteyen davacıya davalı erkeğin gelme dediği” yönündeki vakıa da kanıtlanamamıştır. Gerçekleşen duruma göre davacı kadının mahkemece kabul edilen ve temyiz edilmeyerek kesinleşen “Sadakatsiz davranıp güven sarsıcı tutumlar sergilediği” şeklindeki kusuru sebebiyle boşanmaya sebep olan olaylarda davacı kadın tamamen kusurludur.
Türk Medeni Kanununun 166. maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166. maddcsine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya kararı verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma karan verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bîr yaramı kalmadığı anlaşılmalıdır (TMK m. 166/2).
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir, Bu durumda açıklanan nedenle boşanma davasının ve ayrı yaşamakta haklılığını ispatlayamayan kadının kendisi için tedbir nafakası (TMK m. 197) davasının reddi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kamına aykırıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda (2.) bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda (1.) bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 18.04.2017(Salı)