Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi 2014/9053 E. 2014/11554 K. 26.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/9053
KARAR NO : 2014/11554
KARAR TARİHİ : 26.05.2014

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

Yukarıda tarihi, konusu ve tarafları gösterilen hükmün; bozulmasına dair Dairemizin 18.11.2013 gün ve 7662-26817 sayılı ilamıyla ilgili karar düzeltme isteminde bulunulmakla, evrak okundu, gereği düşünüldü;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş ise de, bu Kanuna 6217 sayılı Kanunla ilave edilen geçici 3. maddenin (1.) bendinde, Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun kanun yollarına ilişkin hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı hükme bağlandığından, karar düzeltme talebinin incelenmesi gerekmiştir.
1-Temyiz ilamında yer alan açıklamalara göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan yönlere ilişkin karar düzeltme talebi yersizdir.
2-Mahkemece davacı kocanın rızası alınmadan davalı kadın adına tapuda kayıtlı olan ve aile konutu niteliğindeki taşınmaza davalı banka tarafından ipotek konulduğu belirtilerek davanın kabulü ile ipoteğin kaldırılmasına ve ipoteğin paraya çevrilmesi için yapılan icra takibinin iptaline karar verilmiştir. Hüküm, davalı banka tarafından temyiz edilmiş; Dairemizce “Türk Medeni Kanununun 194. maddesi, aile konutu üzerinde hak sahibi eşin konutla ilgili tasarruflarının geçerliliğini diğer eşin açık rızasına bağlamış, rızaya ilişkin beyanın şeklini göstermemiştir. Rızanın mutlaka resmi şekilde (tapu memuru veya noterde ) verilmesi gerektiğine ilişkin bir hüküm Yasa’da yoktur. Kaynak İsviçre öğretisinde rızaya ilişkin beyanın sözlü veya yazılı verilebileceği gibi, işlemin ne olduğu somut olarak belirtilmiş olması şartıyla işlemden önce, işlem sırasında veya işlemden sonra (yapılmış işleme onay verme şeklinde) verilebileceği kabul edilmektedir. Rıza beyanının geçerliliğinin, tasarruf işleminin tabi olduğu şekle bağlanması veya geçerlilik için onay belgesindeki imzanın noterce tasdik edilmiş olmasının aranması, Yasada olmayan bir unsuru yasaya dahil etmek anlamına gelir. İpotek tesisine ilişkin işlemden önce tapu kütüğünde konutun “aile konutu” olduğunu gösteren bir şerh mevcut olmadığına göre, işlemi gerçekleştiren tapu sicil memurunun işlemi yapmaya yetkili olan hak sahibinden, eşinin işleme yazılı iznini istemesi de Tapu Sicili Tüzüğüne göre mümkün değildir. İşleme onay verildiğine ilişkin belgenin onay verenin kimliği görülerek resmi memur huzurunda alınması gerektiğine ilişkin de bir düzenleme bulunmamaktadır.
Dosya kapsamına göre, davalı banka, konut üzerinde hak sahibi olan kadına, ipotek tesisine, eşinin onay vermesi gerektiğini bildirmiş, hak sahibi olan kadın da eşinin imzasını taşıyan muvakafatnameyi getirip banka yetkilisine vermiştir. Muvafakatnamedeki imzanın davacıya ait olmadığı tespit edilmiş ise de, bu sahteliğin, banka yetkilisi tarafından yapıldığına veya banka yetkilisinin bilgisi dahilinde gerçekleştiğine ilişkin dosyada herhangi bir delil bulunmamaktadır. Davacı bunun böyle olduğuna ilişkin bir delil getirmemiştir. Bu durumda banka iyi niyetlidir. Tapu kütüğünde ipotek sırasında konutun “aile konutu” olduğuna ilişkin bir şerh de olmadığına göre, Türk Medeni Kanununun 1023. maddesi gereğince bankanın kazanımı korunmalıdır. Davanın reddi gerekirken, yazılı şekilde kabulü isabetsiz olduğu”gerekçesiyle bozulmuş, diğer yönlerden onanmıştır.
Davacı karar düzeltme talep ederek bankanın objektif özen yükümlülüğüne aykırı hareket ettiğini belirterek bozma kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Gerçekten de, davalı bankanın ipotek işlemi sırasında davacı kocanın rızasını almadığı gibi muvafakatnamedeki imzanın da davacı kocaya ait olmadığı anlaşılmaktadır. Banka, davacı kocanın rızasını gösteren muvafakatname istediğine göre taşınmazın aile konutu olduğunu biliyor demektir. Basiretli bir tacir gibi hareket etmesi gereken davalı bankanın gerekli özeni göstererek kimlik tespitiyle birlikte davacının imzasını işlem sırasında alması gerekirdi. Bu durumda iyi niyetin varlığından söz edilemez. Ne var ki ilk incelemede bu husus yanlış değerlendirilerek ipoteğin kaldırılmasına ilişkin bölüm yönünden hüküm bozulduğundan davacının karar düzeltme talebinin bu yönden kabulü ile, Dairemiz 18.11.2013 gün ve 7662-26817 sayılı sayılı ilamının (2.) bendindeki bozma kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
3-Temyiz sebeplerine hasren yapılan incelemeye gelince;
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, ipoteğin kaldırılmasına ilişkin bölümüyle ilgili davalı bankanın yerinde bulunmayan temyiz isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün onanması gerekmiştir.
SONUÇ:Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 440/I-4. maddesi gereğince davacının karar düzeltme talebinin yukarıda (2.) bentte gösterilen sebeple KABULÜNE, Dairemizin 18.11.2013 gün ve 7662-26817 sayılı ilamının (1.) bendindeki ipoteğin kaldırılmasına ilişkin bozma kararının KALDIRILMASINA, hükmün yukarıda (2.) bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, davacının diğer yönlere ilişkin karar düzeltme isteğinin yukarıda (1.) bentte gösterilen sebeple REDDİNE, istek halinde karar düzeltme harcının yatırana geri verilmesine, aşağıda yazılı temyiz ilam harcının temyiz eden davalı bankaya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna 79.50 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, oyçokluğuyla karar verildi.26.05.2014 (Pzt.)

KARŞI OY YAZISI

Temyiz ilamında bildirilen gerektirici sebeplere, özellikle, muvafakat belgesindeki imzanın, lehine ipotek tesis edilen banka görevlilerinin el ve işbirliğiyle sahte olarak alındığını kabule yeterli delil bulunmamasına göre, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 440.maddesinde sayılan sebeplerden hiçbirine uygun olmayan karar düzeltme isteğinin reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğa katılmıyoruz.