Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi 2014/5807 E. 2014/24475 K. 02.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5807
KARAR NO : 2014/24475
KARAR TARİHİ : 02.12.2014

MAHKEMESİ :İstanbul 6. Aile Mahkemesi
TARİHİ :24.12.2013
NUMARASI :Esas no:2012/491 Karar no:2013/845

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı tarafından temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 02.12.2014 günü temyiz eden davalı A.. K.. ile vekili Av. N.. U.. geldiler. Karşı taraf davacı D.. K.. ile vekili gelmediler. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, yerinde bulunmayan temyiz isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna ve 123.60 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi. 02.12.2014 (Salı)

KARŞI OY YAZISI
Dava, TMK’nun 166/1 maddesinde düzenlenen evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak 22.10.2012 tarihinde açılmıştır. Davacı dava dilekçesinde taraflar arasında fikri ve ruhi geçimsizlik bulunduğunu, tarafların bütün iyiniyetine rağmen müşterek hayatın çekilmez hale geldiğini bu sebeple tarafların boşanmasına karar verilmesini talep etmiştir. Ön inceleme duruşmasında davacı asıl dinlenmiş, taraflar arasındaki ihtilaflı konular belirlenmiştir. Dava dilekçesi ve ön inceleme duruşması aşamasında davalının sadakatsizlik, güven sarsıcı veya bu anlama gelebilecek bir davranışının bulunduğuna ilişkin bir vakıaya dayanılmamıştır. Mahkemece tanık beyanları esas alınarak davalının başka bir erkekle aşırı samimi ve güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu, davacının da davalıya fiziksel şiddet uyguladığı ve aynı oranda kusurlu davranışları ile evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep oldukları kabul edilerek boşanmalarına karar verilmiş, hüküm davalı (kadın) tarafından temyiz edilmiştir.
Sayın çoğunlukla aramızdaki fark davacının dava dilekçesinde dayanmadığı vakıaların, mahkemece hükümde esas alınıp alınamayacağına noktasında toplanmaktadır.
Dava ve karar tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 119/1-e maddesi uyarınca davacı dava dilekçesinde davanın dayanağı olan bütün vakıaları sıra numarası altında ve açık özetleriyle birlikte, davalıda aynı Kanunun 129/1-d maddesi gereğince savunmasının dayanağı olan bütün vakıaları sıra numarası altında ve açık özetleriyle birlikte cevap dilekçesinde göstermek zorundadırlar. Bunlar, dava ve cevap dilekçelerindeki talep sonucunun dayanağı olan ve bu talep sonucunu haklı göstermeye yarayan vakıalardır. Dava ve cevap dilekçesinde bildirilen vakıaların doğru olduğu yargılama sırasında ispat edilirse, tarafların talep sonuçlarıda bu duruma göre kabul veya reddedilecektir.
Kanunda öngörülmüş istisnalar dışında, hakim, iki tarafın birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz (HMK. m. 25/1). O halde, mahkemece davalının kusuruna ilişkin ancak davacının dava dilekçesinde dayandığı vakıalar hakkında inceleme ve değerlendirme yapılabilir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 184. maddesinde “Boşanmada yargılama usulü” ayrıca düzenlenmiş; anılan maddenin ilk fıkrasında “Boşanmada yargılama, aşağıdaki kurallar saklı kalmak üzere Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa tabidir” hükmüne yer verilerek, maddede sayılan istisnalar dışında, boşanma davalarının genel yargılama usulüne tabi olduğu belirtilmiştir. Boşanmada genel yargılama usulünün uygulanmasına ayrık olan kurallar ve uygulanması gereken özel usuller, Türk Medeni Kanunu’nun 184. maddesinde sınırlı olarak belirtilmiş olmasına karşın; bu sınırlamalar ve istisnalar içinde, tarafların dayanmadığı vakıaların değerlendirmede esas alınacağına dair özel bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
Dava dilekçesinde dayanılmayan bir vakıanın, mahkemece kendiliğinden dikkate alınamayacağı gözetilmeden davalının güven sarsıcı davranışları bulunduğu kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır. Davanın kabul edilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun bulunması gerekir. Davacı, davalının evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olacak kusurlu bir davranışını ispat edememiştir. Hükmün bu sebeple bozulması gerektiğini düşündüğümüz için sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz.