Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi 2014/28164 E. 2015/875 K. 04.02.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/28164
KARAR NO : 2015/875
KARAR TARİHİ : 04.02.2015

MAHKEMESİ :Aliağa 1. Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
TARİHİ :08.10.2013
NUMARASI :Esas No:2013/426 Karar No:2013/520
DAVA TÜRÜ :Yargılamanın Yenilenmesi (Boşanma)

Yukarıda tarihi, konusu ve tarafları gösterilen hükmün; onanmasına dair Dairemizin 18.06.2014 gün ve 6855-13739 sayılı ilamıyla ilgili karar düzeltme isteminde bulunulmakla, evrak okundu, gereği düşünüldü;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş ise de, bu Kanuna 6217 sayılı Kanunla ilave edilen geçici 3. maddenin (1.) bendinde, Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun kanun
yollarına ilişkin hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı hükme bağlandığından, karar düzeltme talebinin incelenmesi gerekmiştir.
Temyiz ilamında yer alan açıklamalara göre Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 440. maddesinde sayılan sebeplerden hiçbirisine uygun olmayan karar düzeltme isteğinin REDDİNE, aynı Kanunun 442/3. maddesi gereğince; bu maddede gösterilen para cezasının miktarı 5252 sayılı Kanunun 4. maddesiyle artırıldığından ve aynı yasanın 7. maddesiyle; ceza, idari para cezasına dönüştürüldüğünden, 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 17. maddesinin 7. fıkrasıyla da idari para cezaları her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yıl uygulanan miktarın, o yıl için belirlenmiş olan yeniden değerleme oranında artırılarak uygulanacağı öngörülmüş olmakla, bu suretle hesaplanan 227.00 TL. idari para cezasının ve Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 57.60 TL. ilam harcının karar düzeltme talep edene yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna, sonucunda oybirliği, gerekçesinde oyçokluğuyla karar verildi. 04.02.2015 (Çarş.)
Kesin hüküm halini almış bir karara karşı, yargılamanın iadesi yoluna kural olarak davanın tarafları veya halefleri başvurabilirler. Taraflardan birinin alacaklılarının kendi haklarına dayanarak yargılamanın iadesi yoluna başvurabilmeleri, Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununun 446’nci (6100 sayılı HMK.’nun 376’ncı) maddesinde düzenlenmiştir. Bunun için, hüküm aleyhine olan tarafın alacaklılarına zarar vermek amacıyla davanın taraflarının anlaşarak hile ile o taraf aleyhine hüküm verilmiş olmasını sağlamış olmaları gerekir. Yargılamanın aidesi yoluyla kaldırılması istenen karar, eşlerin anlaşmalarına (TMK. m. 166/3) dayanılarak oluşturulan bir boşanma kararıdır. Bu karara karşı yargılamanın iadesi talebinde bulunan ise, kocanın alacaklısı olup, onun aleyhine icra takibi yapan şahıstır. Boşanma kararının “muvazaalı” olduğunu ileri sürerek yargılamanın yenilenmesi yoluyla kaldırılmasını talep etmektedir. Yargılamanın iadesi talebi, mahkemece “hak düşürücü süre geçtiği” gerekçesiyle reddedilmiş, davacının temyizi üzerine karar “kanuna uygun bulunarak” Dairemizce onanmıştır. Başka bir ifade ile yerel mahkeme kararını “kanuna uygun bulmakla” Yargıtay, davacının yagılamanın iadesi talebinde bulunma hakkının mevcut olduğunu esas itibarıyla kabul etmiş olmaktadır. Çünkü bir davanın “hak düşürücü süreden” reddedilebilmesi için ortada davacının hukukça tanınmış ve korunması gereken bir hakkının mevcut olması gerekir. Hak mevcut değilse, bunun belirli bir süre içinde kullanılmaması halinde düşmesi de söz konusu olamaz.
Taraflardan birinden “alacaklı” olan kişinin, eşlerin “anlaşmalarına” (TMK. m. 166/3) dayanılarak verilmiş olan boşanma kararını, “muvazaaya” dayandığından bahisle yargılamanın yenilenmesi yoluyla kaldırılmasını isteme hakkı mevcut değildir. Çünkü muvazaa,
bunu yapanların, üçüncü kişileri aldatmak amacıyla ve fakat gerçek iradelerine uymayan ve aralarında “hüküm ve sonuç doğurmayacağını” kararlaştırdıkları görünüşte bir akit yaratmak konusunda anlaşmış olmaları demektir. (eBK. m. 18, 6098 s. TBK. m. 19) ve akdi ilişkilerde söz konusu olur. Oysa, karşılıklı rızaya dayanıyor olsa bile boşanma, sırf eşlerin “irade beyanlarıyla” gerçekleşmemekte, bu irade beyanının serbestçe açıklandığına ilişkin hakimin ulaştığı kanaat ve aralarında yaptıkları anlaşmanın hakim tarafından “uygun bulunması” bu sonucu doğurmaktadır Bu bakımdan, taraflar dışındaki üçüncü bir kişinin “eşlerin boşanmaya ilişkin beyanlarının” gerçek iradelerine uygun olmadığını ileri sürmesi işin doğasına aykırıdır. Bu bakımdan davacının, yargılamanın iadesini talep etmek hakkı mevcut değildir. Öyleyse, davanın “davacının aktif husumet ehliyetinin yokluğu” sebebiyle reddi gerekirken yazılı gerekçe ile reddedilmesi doğru olmamıştır. Ne var ki, dava reddedildiğine göre, verilen ret kararı açıkladığım gerekçe ile sonucu bakımından doğru olmuştur. Açıklanan sebeple, karar düzeltme talebinin reddine sonucu bakımından katılmakla birlikte gerekçesine iştirak etmiyorum.