Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi 2014/26257 E. 2015/936 K. 04.02.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/26257
KARAR NO : 2015/936
KARAR TARİHİ : 04.02.2015

MAHKEMESİ :Yenişehir Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
TARİHİ :14.11.2013
NUMARASI :Esas no:2012/516 Karar no:213/443
DAVA TÜRÜ :İpoteğin Kaldırılması

Yukarıda tarihi, konusu ve tarafları gösterilen hükmün; onanmasına dair Dairemizin 15.09.2014 gün ve 10426-17180 sayılı ilamıyla ilgili karar düzeltme isteminde bulunulmakla, evrak okundu, gereği düşünüldü;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş ise de, bu Kanuna 6217 sayılı Kanunla ilave edilen geçici 3. maddenin (1.) bendinde, Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun kanun
yollarına ilişkin hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı hükme bağlandığından, karar düzeltme talebinin incelenmesi gerekmiştir.
Temyiz ilamında yer alan açıklamalara göre Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 440. maddesinde sayılan sebeplerden hiçbirisine uygun olmayan karar düzeltme isteğinin REDDİNE, aynı Kanunun 442/3. maddesi gereğince; bu maddede gösterilen para
cezasının miktarı 5252 sayılı Kanunun 4. maddesiyle artırıldığından ve aynı yasanın 7. maddesiyle; ceza, idari para cezasına dönüştürüldüğünden, 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 17. maddesinin 7. fıkrasıyla da idari para cezaları her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yıl uygulanan miktarın, o yıl için belirlenmiş olan yeniden değerleme oranında artırılarak uygulanacağı öngörülmüş olmakla, bu suretle hesaplanan 227.00 TL. idari para cezasının ve Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 57.60 TL. ilam harcının karar düzeltme talep edene yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna, oyçokluğuyla karar verildi.04.02.2015 (Çrş.)
KARŞI OY YAZISI
Davacı, mülkiyeti eşine ait “aile konutu” olarak kullandıkları “mesken” niteliğindeki taşınmaz üzerine kendisinin “oluru” alınmadan, üçüncü kişinin borcunun teminatını oluşturmak üzere davalı D.. A.. lehine ipotek tesis edildiğini ileri sürerek, Türk Medeni
Kanununun 194/1. maddesine aykırı olarak “oluru” alınmadan tesis edilen ipoteğin kaldırılmasını istemiş; mahkemece, “ipotek tesisinden önce taşınmazın tapu kütüğünde aile konutu olduğuna ilişkin bir şerhin bulunmadığı, bu durumda lehine ipotek tesis edilen davalı şirketin kazanımının korunmaması için kötüniyetli olduğunun ispat edilmesi gerektiği, davacının, davalı şirketin kötüniyetli olduğunu ispat edemediği” gerekçesiyle dava reddedilmiş; davacının temyizi üzerine, hüküm Dairemizce onanmıştır. Davacı karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
Mülkiyeti davacının eşine ait ve tapu kütüğünde “mesken” vasfıyla kayıtlı olan taşınmaz üzerine, dava dışı (… Tekstil Ltd.) şirketi ile davalı D.. A.. arasında aktedilen finansal kiralama sözleşmesinden doğan ve doğacak olan borçlarının teminatını teşkil etmek üzere 11.12.2007 tarihinde (76.000 Euro) bedelle davalı şirket lehine ipotek tesis edildiği, üzerinde ipotek tesis edilen taşınmazın, işlem sırasında “aile konutu” olduğu, bu vasfının halen devam ettiği ve ipotek tesisine davacı eşin, işlemden önce, işlem sırasında ve işlemden sonra açık rızasının alınmadığı hususu taraflar arasında tartışmasıdır. Türk Medeni Kanunun 194’ncü maddesinde yer alan, hak sahibi eşin aile konutuyla ilgili tasarruflarını diğer eşin “açık rızasına” bağlayan hüküm, tasarruf yetkisinin kanundan doğan sınırlaması niteliğindedir. Sınırlama kanundan doğduğuna göre, tapu kütüğünde konutla ilgili bir şerh bulunmasa bile, o taşınmaz üzerinde sonradan ayni veya sınırlı ayni hak kazanan üçüncü kişiler, taşınmazın aile konutu olduğunu biliyor veya bilebilecek durumda iseler, Türk Medeni Kanununun 1023’ncü maddesindeki tapuya güven ilkesinden yararlanamazlar. Davalı şirket, tacirdir. Her tacir, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli hareket etmekle yükümlüdür. (eTTK. m. 20/2, 6102 s TTK. m. 18/2) Bu yükümlülüğü, alacağına teminat olarak gösterilen taşınmazın fiili ve hukuki durumunu bilmeyi de gerektirir. Bu bakımdan davalı şirket, taşınmazın aile konutu olduğunu bilebilecek durumdadır. Durumun gereklerine göre, kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyiniyet iddiasında bulunamaz. (TMK. m.3/2) Vakıa ve karinelerden iyiniyet savında bulunamayacak durumu belirmiş olanın kötüniyetli olduğunun diğer tarafa ispat ettirilmesine de lüzum yoktur. (14.2.1951 tarihli 17/1 sayılı Yargıtay İçt. Bir. Kararı) Gerçekleşen bu hukuki duruma göre, kendisinden beklenen özenin göstermemiş olan davalı şirketin iyiniyet iddiası dinlenemez. Öyleyse, davacı eşin “açık oluru” alınmadan tesis edilen ipoteğin iptaline karar verilmesi gerekir. Bu yön nazara alınmadan yasal olmayan gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır. Bu itibarla davacının bu yönlere temas eden karar düzeltme talebi haklı ve yerinde olup, kabulü ile Dairemizin onama kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme kararının açıklanan sebeple bozulmasına karar verilmesi gerekir. Bu bakımdan sayın çoğunluğun kararına iştirak etmiyorum.
KARŞI OY YAZISI
Malik olmayan eşin açık rızası alınmadan yapılan işlem kesin hükümsüzdür.
Bu nedenle karar düzeltme talebinin kabulüyle yerel mahkeme kararının bozulması gerektiği görüşündeyim.
Farklı düşünüyorum.