Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi 2014/1649 E. 2014/12560 K. 05.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/1649
KARAR NO : 2014/12560
KARAR TARİHİ : 05.06.2014

MAHKEMESİ :Ankara 4. Aile Mahkemesi
TARİHİ :09.07.2013
NUMARASI :Esas no:2012/1571 Karar no:2013/962

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı (kadın) tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Davalı (kadın)’ın evlilik birliğinin başındaki yaşam biçimini, evlilik birliği içerisinde davacı eş için evlilik birliğini çekilmez hale getirecek şekilde değiştirdiği, davalının amca ve dayıoğlu gibi akrabalar da olsa aynı ortamda görüşmediği, bu durumun tarafların aile ve sosyal ilişkilerini olumsuz yönde etkilediği, davalının yaşam biçiminden etkilenen müşterek çocuklardan 1994 doğumlu İrem’in eğitimine devam etmediği, 1999 doğumlu Zeliha’nın da eğitimini bırakmayı düşündüğü, davalının çocuklarının eğitimine devam etmeleri konusunda bir gayretinin bulunmadığı, tam tersine tutum ve davranışları ile çocuklarını bu kararlarıyla ilgili teşvik edici davrandığı anlaşılmıştır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Boşanmaya sebep olan olaylarda davalı (kadın) tam kusurlu olup, davacı (koca)nın boşanmaya sebep olacak kusurlu bir davranışı ispat edilememiştir. Bu sebeple yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna ve 119.00 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi. 05.06.2014 (Per.)
KARŞI OY YAZISI
Dosya kapsamına göre davalı kadının, davacı kocasının yakınlarına gerekli ilgiliyi göstermemesi ve çocuklarını eğitime devam etmemeleri yönünde teşvik etmesine karşı, davacı kocanın da kendi beyanlarına göre eşini ve çocuklarını eve para bırakmamak ve onlarla konuşmamak suretiyle cezalandırdığı ve onlara yapıtırım uyguladığı, davalı kadının evin ihtiyaçları için akrabalarından yardım almak zorunda kaldığı sabittir.
Hal böyleyken tarafların eşit kusurlu kabul edilmeleri gerekirken davalı kadının tam kusurlu kabul edilmesi ve bu sonuca bağlı olarak davalının yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmesinin doğru olmadığı düşüncesindeyim.
Yukarıda belirttiğim nedenlerden dolayı değerli çoğunluğun kusur ve yoksulluk nafakasının reddine yönelik görüşüne katılmıyorum.