Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi 2014/16372 E. 2015/66 K. 12.01.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/16372
KARAR NO : 2015/66
KARAR TARİHİ : 12.01.2015

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ :Boşanma

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Mahkemece, davalı (kadın) müşterek haneyi terk etmesi sebebiyle kusurlu bulunarak, tarafların Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesi uyarınca boşanmalarına karar verilmiş ise de, toplanan delillerden; … Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinin 11.12.2009 tarih ve 2009/151 esas ve 2009/269 karar sayılı nafaka dosyasında “kocanın başka bir kadınla ilişki yaşamaya başlaması üzerine, davalı (kadın)’ın müşterek haneyi terk ettiği ve ayrı yaşamakta haklı olması sebebiyle de davalı (kadın) yararına tedbir nafakasına hükmedildiği” anlaşılmaktadır. Bu durumda, kadının müşterek haneyi terk etmesi haklı sebebe dayalı olup, kusur olarak atfedilemeyeceği gibi, ayrı yaşanılan dönemde kadına atfı kabil başkaca bir kusurun varlığı da ispatlanamamıştır. Gerçekleşen bu durum karşısında, başka bir kadınla birlikte yaşayarak sadakat yükümlülüğüne aykırı davranan davacı koca tamamen kusurludur.
Türk Medeni Kanununun 166. maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp, daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır (TMK md.166/2).
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki, bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken, yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 12.01.2015 (Pzt.)