Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi 2014/16191 E. 2015/525 K. 15.01.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/16191
KARAR NO : 2015/525
KARAR TARİHİ : 15.01.2015

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ :Boşanma

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı (koca) tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı, dava dilekçesinde boşanma sebebi olarak “altı yıldır ayrı yaşamalarına” da dayanmış, hukuki sebepler kısmında da, fıkra belirtmeksizin Türk Medeni Kanununun 166’ncı maddesine yer vermiştir. Davacı tarafından daha önce davalı aleyhine bir boşanma davası açıldığı, bu davanın 03.06.2009 tarihinde feragat sebebiyle reddedildiği görülmektedir. Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış ve reddedilmiş bir davanın varlığı, ret kararının kesinleşmesinden başlayarak üç yıl geçmesi ve bu süre içinde her ne sebeple olursa olsun ortak hayatın yeniden kurulmamış olması “birliğin temelinden sarsılmış sayılmasına” yasal karine teşkil eder (TMK.m.166/son). Bir davada dayanılan maddi olguları hukuksal açıdan nitelendirmek ve uygulanacak yasa hükümlerini bulmak, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 33’ncü maddesi gereğince doğrudan hakimin görevidir. Başka bir ifade ile hakim, olayların davacı tarafından yapılan hukuki nitelendirmesiyle bağlı değildir. Dava dilekçesinde açıklanan olaylara göre, boşanma talebinin Türk Medeni Kanununun 166/son maddesinde yer alan fiili ayrılık sebebine dayandığı kabul edilmelidir. Davacının, dava dilekçesinde “daha önce açtığı redle sonuçlanan davadan” bahsetmemiş olmasının bir önemi bulunmamaktadır. Taraflar arasında boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış ve reddedilmiş bir dava mevcuttur ve mahkeme de bu davanın varlığına muttali olmuştur. Davada altı yıldır fiilen ayrı yaşama vakıasına da dayanılmıştır.O halde delillerin Türk Medeni Kanununun 166/son maddesi çerçevesinde değerlendirilerek hasıl olacak sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Bu husus nazara alınmadan hüküm tesisi doğru bulunmamıştır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi.15.01.2015(Prş.)

KARŞI OY YAZISI
Davacı davasını, Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesinde düzenlenen evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebine dayandırmıştır. Davacının boşanma talebini Türk Medeni Kanununun 166/son maddesine dayandırdığı yönünde bir beyanı bulunmadığı gibi, aşamalarda davasını Türk Medeni Kanununun 166/son maddesine ıslah ettiğine ilişkin bir beyanı da yoktur. Vekili aracılığıyla verdiği temyiz dilekçesinde de reddedilen davasının Türk Medeni Kanununun 166/son maddesine dayandığı yönünde bir temyiz itirazı bulunmamaktadır.
Her ne kadar, olayları açıklamak taraflara hukuki niteleme hakime ait ise de; bu ilke taleple bağlılık ilkesini ortadan kaldırmaz. Örneğin şiddetli geçimsizlik hukuki sebebine dayalı olarak açılan boşanma davasında, davalının akıl hastası olduğu raporla tespit edilse dahi, hakim akıl hastalığı sebebiyle boşanma kararı veremez. Akıl hastalığı sebebiyle boşanma kararı verilebilmesi için, davacının boşanma talebi yeterli değildir. Akıl hastalığı sebebiyle boşanma talebi bulunması gerekir. İş bu davada Türk Medeni Kanununun 166/son maddesi sebebiyle boşanma kararı verilebilmesi için, bu madde gereğince boşanma talep edilmiş olması gerekir
Dosyamızdaki somut olayda, Türk Medeni Kanunun 166/son maddesine ilişkin bir boşanma talebi yoktur. Bu nedenlerle yerel mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğunu düşünüyorum.
KARŞI OY YAZISI
Davacı, dava dilekçesinde “davalı ile aralarında evliliğin ilk zamanlarında başlayan geçimsizliğin, günden güne artarak 2006 yılına kadar devam ettiğini, davalının evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, sorumsuz davranışları sebebiyle evlilik birliği çekilmez hale gelince ayrı yaşamaya başladıklarını ve altı yıldır ayrı yaşadıklarını” beyan ederek boşanmalarına karar verilmesini istemiş, dava dilekçesinde, ön inceleme duruşmasında ve delil listesi de dahil olmak üzere yargılamanın hiç bir aşamasında davalı ile aralarında daha önce açılıp redle sonuçlanan bir dava bulunduğundan bahsetmemiş bir mahkeme adı veya dosya numarası bildirmemiştir. Davalı tarafın delil listesinde gösterdiği bir dosyanın taraflar arasında daha önce açılıp redle sonuçlanan bir boşanma davasına ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Mahkemece davanın Türk Medeni Kanunun 166/1-2. maddesi kapsamında açıldığı kabul edilerek deliller bu çerçevede değerlendirilmiş ve reddine karar verilmiştir. Hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı temyiz dilekçesinde de davasının Türk Medeni Kanununun 166/son maddesine dayandığı ve delillerin bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürmemiştir. Olayları açıklamanın taraflara hukuki nitelendirmenin hakime ait olduğu doğrudur. Ancak hakimin hukuki nitelendirmeyi yaparken tarafların açıkladığı olayların dışına çıkması mümkün değildir. Bu kapsamda tarafların dayanmadığı bir hukuki sebebi hakim de kabul edemez. Kaldı ki davacı temyiz dilekçesinde dahi hakimin hukuki nitelendirmeyi yanlış yaptığını ileri sürmemiş bu konuyu temyiz sebepleri arasında göstermemiştir. Hal böyle olunca hakimin davayı yanlış nitelendirdiğini kabule imkan yoktur. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle yerel mahkeme değerlendirmesinin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerine de uygun bulunmasına göre, yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün onanması gerektiğini düşündüğüm için sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.