Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi 2011/19166 E. 2011/18916 K. 17.11.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/19166
KARAR NO : 2011/18916
KARAR TARİHİ : 17.11.2011

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
2-…
DAVA TÜRÜ :Aile Konutu Şerhi Konulması-İpoteğin Fekki
KARAR DÜZELTME İSTEYEN :Davacı
Yukarıda tarihi, konusu ve tarafları gösterilen hükmün; onanmasına dair Dairemizin 25.4.2011 gün ve 17733-6747 sayılı ilamiyle ilgili karar düzeltme isteminde bulunulmakla, evrak okundu, gereği düşünüldü;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş ise de, bu Kanuna 6217 sayılı Kanunla ilave edilen Geçici 3. maddenin (1.) bendinde, Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun kanun yollarına ilişkin hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı hükme bağlandığından, karar düzeltme talebinin incelenmesi gerekmiştir.
Temyiz ilamında yer alan açıklamalara göre Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 440. maddesinde sayılan sebeplerden hiçbirisine uygun olmayan karar düzeltme isteğinin REDDİNE, aynı Kanunun 442/3. maddesi gereğince; bu maddede gösterilen para cezasının miktarı 5252 sayılı Kanunun 4. maddesiyle artırıldığından ve aynı yasanın 7. maddesiyle; ceza, idari para cezasına dönüştürüldüğünden, 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 17. maddesinin 7. fıkrasıyla da idari para cezaları her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yıl uygulanan miktarın, o yıl için belirlenmiş olan yeniden değerleme oranında artırılarak uygulanacağı öngörülmüş olmakla, bu suretle hesaplanan 185.00 TL. idari para cezasının ve Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 38.20 TL. ilam harcının karar düzeltme talep edene yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna, oyçokluğuyla karar verildi. 17.11.2011 (prş)
(Muhalif)

Yerel Mahkeme; “ aile konutunun, davalı şirkete teminat olarak gösterildiğinden davacının haberinin olmadığı iddiasının inandırıcı bulunmadığını, tapu kütüğüne konutla ilgili şerh koyulmadığından lehine ipotek tesis edilen davalı şirketin iyiniyetli olarak Türk Medeni Kanununun 1023. maddesi gereğince ayni hak kazandığını” gerekçe göstererek ipoteğin kaldırılması isteğini reddetmiştir. Medeni Kanun, aile konutu üzerinde hak sahibi olan eşin, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça aile konutunu devredemeyeceğini veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamayacağını hükme bağlamıştır. (m.194/1) Şu halde hak sahibi eşin, aile konutuyla ilgili konutun kaybedilmesi sonucunu doğuran her türlü tasarrufu, diğer eşin açık rızasının varlığı halinde geçerli olacaktır. Kanun hükmünde “rıza” veya “örtülü rıza”dan söz edilmemiş, “açık rıza” ifadesi kullanılmıştır. Bundan çıkan sonuç, işleme onay verildiğine ilişkin rıza beyanının açık ve kesin nitelikte olmasıdır. Örtülü rıza veya işleme onay verildiğini gösteren bir takım davranışlardan çıkarılan rıza, işlemin geçerliliği için yeterli değildir. O nedenle, rızası gereken eşin ipotek tesisine ilişkin işlemden haberinin olması işleme geçerlilik kazandırmaz. Davacı eşin, işlem sırasında veya işlemden sonra onayı alınmadığına göre, ipotek tesisine ilişkin işlem geçersizdir. İşlem tarihinde tapu kütüğünde konutla ilgili şerh bıulunmadığına göre, lehine ipotek tesis edilen, iyiniyetli ise kazanımı korunur. (TMK. m.1023) Kuşkusuz, kanunun iyiniyete hukuki sonuç bağladığı durumlarda da aslolan iyiniyetin varlığıdır. Ancak durumun gereklerine göre, kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyiniyet iddiasında bulunamaz. (TMK. m.3) Lehine ipotek tesis edilen davalı, anonim şirket olup, tacirdir. Her tacir ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir işadamı gibi hareket etmek mecburiyetindedir. (TTK. m.20/2) Basiretli hareket etme yükümlülüğü, alacaklarına teminat olarak gösterilen taşınmazın fiili ve hukuki durumunu bilmeyi de gerektirir. Bu özen yükümlülüğünü göstermeyen davalı şirketin iyiniyet iddiası dinlenmez. O nedenle davacı eşin onayı alınmadan tesis edilen aile konutu üzerindeki ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesi gerekir. Yerel mahkemenin davanın reddine ilişkin kararını ve dayandığı gerekçeyi doğru bulmuyorum. Bu sebeple davacının karar düzeltme talebinin kabulüne, Dairemizin onama kararının kaldırılmasına, yerel mahkme kararının bozulmasına karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle değerli çoğunluk görüşüne katılmıyorum.