Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi 2010/3736 E. 2011/5045 K. 22.03.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/3736
KARAR NO : 2011/5045
KARAR TARİHİ : 22.03.2011

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur, tazminatlar ve nafakalar yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

1-Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda; birlik görevlerini yerine getirmeyen, eşine hakaret eden, güven sarsıcı davranışlarda bulunan davacı koca mahkemenin de kabulünde olduğu üzere tamamen kusurludur. Davalı kadının kusurlu bir davranışı kanıtlanamamıştır. Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesi koşulları gerçekleşmemiştir.
Türk Medeni Kanununun 166.maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer.Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.
Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.
Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır.(TMK.md.166/2)

Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Ancak bu husus temyiz edilmediğinden bozma sebebi yapılmamış yanlışlığa işaret olunmakla yetinilmiştir.
2-Temyize hasren yapılan incelemeye gelince;
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
3-Davalı kadın yararına Türk Medeni Kanununun 174/1 ve 2. maddesi gereğince takdir edilen tazminatlar, boşanma hükmünün kesinleşmesi ile muaccel hale gelir, faize de boşanma kararının kesinleşme tarihinden itibaren hükmedilmesi gerekirken, hükmedilen maddi ve manevi tazminatlara talep tarihinden itibaren faiz uygulanması doğru görülmemiştir. Ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün bu kısmının düzeltilmesi gerekmiştir. (HUMK.md.438/7)
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün; yukarıda 3. bentte açıklanan nedenle gerekçeli kararın hüküm fıkrasının 4 ve 5 nolu bentlerindeki “talep” sözcüğünün hüküm fıkrasından çıkarılmasına yerine “boşanma kararının kesinleşme” sözcüklerinin yazılmasına hükmün bu kısımlarının düzeltilmiş şekli ile, temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte açıklanan nedenle ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.22.03.2011(Salı)